kadir evliyaoğlu
olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
08 Eylül, 2024, Pazar
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

URFA'DA SİYASET YAPMAK ZOR ZANAAT VESSELAM

21 Temmuz 2020, Salı 14:59

Türkiye'de siyaset yapmak hem iktidar için ve hemde muhalefet için çok zor ve büyük bir riski beraberinde getirirken İlimiz Şanlıurfa içinse bu durum çok ama çok daha zor ve adeta ateşten bir gömlek!

Şanlıurfa'da iktidara yakın olmak ile muhalefete yakın olmak arasında pek bir fark yok. "Ya bendensin ya ondan" algısını iki tarafta birbirlerine karşı acımasızca yürütüyor.

Bazen adil olmak ve iktidara mensup yöneticilerin yaptıkları iyi şeyleri akdir etmek alkış alırken yanlış uygulamalarını ise yapıcı bir şekilde ve adalet ölçeğinde bile eleştirirken hakaret uğrama riskiniz çok yüksek. Yani çoğu kez her iki tarafta kantarın topuzu kaçırıyor. 

Her iki konuda da yani takdir etme ve tenkit etme konusunda hem iktidar ve hemde muhalefetin algı operasyonlarına heran  maruz kalabiliyorsunuz. Yani tabiri caizse çoğu kez ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamıyorsunuz!

Malcolm X'in "ben gerçeğin peşindeyim, kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil" sözü maalesef ilimiz Şanlıurfa için çoğu kez bir şey ifade etmiyor. Çünkü 1960'lardan bu yana siyaset böyle yürüyor ve yürütülüyor!

Şanlıurfa'da yaşı 50'nin üzerinde olanlar şehrimizde yıllardan buyana  nasıl bir politika izlendiğini ve gerek dönemin iktidar partisine mensup seçmenler ile muhalefete mensup seçmenler arasında adaylara nasıl lakap takıldığını ve neyle itham edildiklerini iyi hatırlarlar.

Örneğin İki dönem Belediye Başkanlığı yapmış olan sayın 
Ahmet Bahçıvan"a "sinek ehmo", İbrahim Halil Çelik'e "çukur hello",
Feridun Yazar'a "kominist",Celalettin Güvenç beye " dondurmacı cello", Türk siyasetinin önemli değeri Faruk Çelik'e "ithal Bakan",Nihat Çiftçi'ye "imarcı", Şanlıurfa ilini bakan olarak da temsil eden Ahmet Eşref Fakıbaba'ya "mason" ve geçmişte kimine göre iyi, kimine görede memleketi kötü yönetmiş daha bir çok siyasetçi ve yöneticiye hakaretvari aşağılık lakaplar takmak bazı urfalıların tiyniyetinde var. 

Peki bu hangi siyasi ve vicdani ahlaka uyar?

Beğenelim veya beğenmeyelim ancak 1990'lardan bu yana Türk siyaset sahnesinde devletin bir çok kademesinde Bakanlık yapmış ve  Şanlıurfayı TBMM çatısı altında gururla temsil etmiş sayın Faruk Çelik'e hakaret etmek bize ne kazandırdı? Sadece Şanlıurfaya eksi  puan olarak yansıdı ve hala onun ceremesini çekiyoruz.

Şimdi de kalkmış sosyal medya paylaşım sitelerinden algı yaparak papatya falına bakıp "falan kişi Bakan olacak falan kişi şu olacak" demeye kalkışıyoruz.

Bakalım daha henüz Belediye Başkanlığı makamına yeni gelmiş 
ve çiçeği burnunda Zeynel Abidin Beyazgül'e nasıl bir lakap takacaklar? 
Zira her belediye başkanı yeni seçildiğinde haklı olarak kendi kadrosunu oluşturmak ister. Özellikle kurmay ekibi diye tabir edilen daire başkanlıkları ve daha üst düzeyde yeralan Genelsekreter ve Genelsekreter yardımcıları nezdinde kendisi ile uyum içerisinde çalışacak ekip getirmeye çalışır. İşte buna el atmaya çalıştığında biranda kendisine karşı bir algı başlatılarak hemen yargısız infaza tabi tutulabilir.

Bu urfa siyasetinin makus talihidir.

Yine seçimlerde kendisine destek vermiş olan aşiret reisleri,işadamları,
Stk başkanları vesaire bazı kişiler kendisinden bir çok taleplerde bulunabilirler.Buda gayet normaldir.
Ancak Kabul görmeyecek taleplerle de gelebilirler. Bu Zeynel bey tarafından Kabul görmez. Çünkü tabiatı buna müsaade etmez.
Bu durum karşısında yine kendisine karşı bir algı oluşturabilirler. Sonuçta herkesi mutlu etmek zor. 

Sayın Beyazgül bunlara şimdiden hazırlıklı olmalı ve kendisinden önceki Belediye Başkanlarına yapılan seviyesiz yakıştırmalardan ders almalıdır.

Dedik ya Şanlıurfa'da siyaset yapmak zor zanaattır!

Eminimki Geçmişte bir çok Belediye başkanı da bu tür konulardan oldukça muzdarip olmuşlardır.

Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına niye yapıyoruz?
Ayıptır, günahtır yahu Kul hakkı bu kadar mı ucuz?

Oysa yapılması gereken tek şey  bugün yaptıklarımızın aynısını yarın başkalarına yapmama erdemini gösterebilmektir. İşte bunu yaparsak doğruluktan  yanayız demektir.
Sonuçta siyasetçiler birbirlerinin düşmanı değil birbirlerinin rakipleridir. Kazanan kaybedeni, kaybeden de kazananı tebrik ederek
"acaba halk beni niye seçmedi" noktasında kendisini nefis muhasebesine çekmelidir.
1994 yılındaki yerel seçimlerde Refah Partisi İstanbul ve Ankara'da büyük bir başarıya imza atarak iki büyükşehiri kazanmıştı.

Refah Partisi'nin 1994'deki belediye seçimlerindeki zaferi, o dönem büyük yankı uyandırmıştı. Zaferin mimarı olan Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmetin Erbakan'ın İstanbul'da başkan seçilen Recep Tayyip Erdoğan ve önceki başkan Nurettin Sözen'in elini birlikte kaldırdığını uzun yıllar bu ülke alkışlamıştır.

Halef-Selef ilişkisi tatlı rekabete dönüşürse ulvi bir davaya dönüşür. Yoksa devri sabık yapmak kolay!

En basit meseleden tutun tüm konularda pireyi deve yapmak veya  bir pire için yorganı ateşe vermek gibi huylardan siyasetçi ve yönetici kendisini soyutlamalı ve ayrılıkçılığı gayrılıkçılığı bir kenara bırakmalıdır.

Bunu da yaparken "ayrılıkta azap, birlikte merhamet vardır" hadisi ışığında şehrimizin menfaatine olan tüm  yatırımları ve halkın taleplerini Şanlıurfa'nın tüm kesimlerini içerisine alacak ortak akıl ile karara bağlamalıdır.  Bu bizi çok daha  güçlü kılar. 

Örneğin son günlerde tartıştığımız ancak hiç bir yol alamadığımız Şanlıurfa Şehir Hastahanesi ve Gaziantep-Şanlıurfa Hızlı Tren Projesini ortak akıl ve konsensüs ile masaya yatırsaydık belkide bu konuları bugün tartışıyor olmayacaktık.

Bu ve bunun gibi  meseleleri fanatizm gömleğini ve at gözlüğünü  bir kenara çıkartarak ve belgeleri ortaya koyarak ancak kamuoyunu sağlıklı bir şekilde aydınlatabilirdik!

Bunu yapmadık 've onun yerine etkili ancak en veballi yolan olan  sosyal medya paylaşım sitelerini seçtik ve onun üzerinden her iki tarafın trollerinin etkisi ile birbirimize olmadık hakaret yoluna gittik.

Ayrıca ÇED Raporu Ile ilgili toplantıyı Pozantı-Adana-Osmaniye-Mersin-Gaziantep hızlı tren ihalesi öncesi yapabilseydik en azından gereksiz tartışmaların önüne de geçmiş olurduk.

Neyse olan olmuş ve bu saatten sonra yapmamız gereken tek şey algıları bir kenara bırakarak Şanlıurfa şehrimize yakışır bir şekilde ortak aklı öne çıkartarak tüm gücümüzü Şanlı Şehrimiz Urfa'nın ortak paydasına hizmet etmektir.

Şehrimizde geçmişte görev yapan yöneticiler ve siyasetçiler arasında birbirlerine karşı "devri sabık" ve linç operasyonları huyunu da bir kenara atmak zorundayız. En azından hayırlı olan hizmetlerde 'devri sabık' yapmayalım. Ortada bir yolsuzluk 've şaibe varsa elbette bunun kanuni gerekliliğini yapalım. Çünkü bu bize verilen dini ve ahlaki bir misyondur. Ancak iyi işlerinde hakkını teslim edelim.  Çünkü en büyük erdem bir makama gelen bir yönetici giden bir yöneticinin iyi işlerini takdir ederek hizmetlerini kendisine referans olarak kabul edip kalan işleri tamamlayarak hayırla anılmak, giden bir yönetici ise kendi yerine gelen veya seçilmiş bir yöneticinin iyi şeylerde arkasında durarak "Hayra motor,şerre fren olmaktır"

Biz ne yapıyoruz biribirimize her konuda "devri sabık" yaparak linç operasyonuna tabi tutup siyasi partiler arasında ve onlara oy veren  seçmenler arasında ilerisi için telafisi mümkün olmayan zararlara yol açıyoruz.Bunu da en çok her parti içerisinde mevcut olan troller aracılığıyla yapıyoruz.

Dünyaca ünlü bir film yönetmenin dediği gibi "Nefret, dedenizin duvar saatine ya da altın kol saatine benzemez, onu sizden sonraki akrabalarınıza bırakamazsınız"

İşte onun için son aylarda bu durumu gören sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan
düğmeye basarak en  başta troll hesaplar olmak üzere kardeşliğimize ve birliğimize zarar verecek sosyal medya paylaşım sitelerini yakın takibe alacak yeni sosyal medya düzenleme yasasını çıkartmaya hazırlanıyor.

Ayrıca  tereciye tere satmak gibi algılanmasın ancak naçizane bir fikir olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yapması gereken bir başka önemli bir mesele ise tüm Türkiyeyi ilgilendiren konularda  iktidar adına açıklama yapan hükümet  sözcüsü gibi illerde de o şehrin ekonomi, ticari ,sınai, zirai, sağlık vesaire tüm alanlardaki yatırım  projelerinin hangi aşamada olduğu ve son durumları ile açıklamaya ilişkin olarak o ilden bir milletvekili tayin edilse  ve yatırımların fizibilite ve Çed çalışmaları ile ilgili  açıklama yapmaya yetkilendirilse en azından o illerdeki dedikodu ve fiskos mekanizmasının önüne geçerek bilgi kirliliği ve dezenformasyonları ortadan kaldırmış olur. 

Zira son yıllarda Şanlıurfa'da bir 
çok konularda meselelere vukuf olmayan,sadece duyumlarla hareket eden, objektif olmayan, yalan yanlış ve tamamen algıya yönelik operasyonlar yürütülmeye başlandı. Haliyle bu durum  insanların birbirlerine kin duymalarına yol açarak şehrimiz Şanlıurfa ve Türkiye'nin kardeşliğine de zarar vermeye başladı!

Bu durum karşısında yapmamız gereken şey adil şahitlik yaparak yapıcı ve kardeşliğe zarar vermeyecek muhalefet yürütmektir. Bu hem iktidara ve hemde muhalefet partilerine mensup siyasetçi, yönetici, gazeteci, Stk kuruluşları, kanaat önderleri ve savundukları partilerin seçmenleri için de geçerlidir. 

Birbirimizi düşman görmek ve birbirimizi ötekileştirmek yerine kardeş olarak görmek çok mu zor!

"Ey Şanlıurfam unutma ki dünyanın gözü sende ve her şeyden öte üzerinde onlarca baraj ve sulama kanallarını barındıran 'Çift akıtma' Fırat ve Dicle nehirlerinin bulunduğu bir şehirsin.Sen ki Mezopotamyanın münbit ovası,medeniyetin ilk beşiği, peygamberlerin topraklarında tarım yaptığı Harran gibi bir yere sahipsin.
Sen Urfam sen...Hala kendi gücünün ve taşıdığın misyonun farkında değil misin?"

Unutmayalım ki bu devlet ve bu topraklar hepimizin ortak değeridir.
Onun için "gelin canlar bir olalım.
İşi kolay kılalım,sevelim, sevilelim, 
zira bu dünya kimseye kalmaz!"

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-