kadir evliyaoğlu
olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
08 Eylül, 2024, Pazar
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

TÜRK KİM KÜRT KİM

21 Haziran 2019, Cuma 08:00

“Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar.”

“Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler şeklinde kıldık. Şüphesiz Allah katında sizin en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.”

Yukarıdaki sözler yüce kitabımız Kur’an’da geçen Allah’ın ayetlerdir. Bu ayetler bize ırkçılığın ne büyük bir hastalık ve toplumu birbirine düşüren en büyük fitne hareketi olduğunu bilmek açısından çok önemli delillerdir.

Hiç kimse doğduğu toprakları, anne ve babasını, dilini ve rengini kendi iradesi ile seçmedi. Ancak bizi birbirimize bağlayan ana unsur İslam’dır.

Bu din, bize kardeşliği ve birbirimizi Allah için sevmeyi ve tefrikadan da şiddetle kaçınmamızı salık verir.

Türkler ve Kürtler bu ülkede emperyalizme inat, yüzyıllardır kardeşlik hukuku içerisinde yaşayarak Malazgirt ve Çanakkale’de omuz omuza verip muazzez vatanımızı düşmandan, mukaddes dinimizi fitneden birlikte koruyarak, bu toprakları ortak vatan edindiler.

Emperyalist güçler bu birlikteliği ve birlikteliğin zirve yaptığı Çanakkale’yi hiç bir zaman unutmadılar ve Çanakkale’de aldıkları ağır yenilginin rövanşını almak için boş durmadılar. Bu aziz vatanı bölmek için de yumuşak karnımız olan Türk ve Kürdü birbirine düşürmek için de harıl harıl planlar yapmaya başladılar.

Emperyalistler, bilhassa 1950’den sonra Kürtlerin hamiliğine soyunarak ve sözüm ona Türkiye’nin Kürtlere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptığını ve haklarının verilmediği, fikrini ortaya atarak, Kürtlere devlet kurma planlarını empoze etmeye başladılar.

Oysaki Irak, Suriye ve İran’da bulunan Kürtler ve gerekse de Türkiye’deki Kürtler, yaşadıkları ülkelerde hep ‘birinci sınıf vatandaş’ muamelesi görmüş ve devletin en üst kademelerine kadar yükselmişlerdir.

Türkü ve Kürdü birbirinden ayıramayacağını anlayan emperyalist ülkeler, PKK denilen terör örgütünü 1980 başında kurgulayarak, Türkiye’yi bölmek için düğmeye bastılar.

Marksist ve ateist bir örgüt olarak sahneye çıkan bu terör unsuru din ve diyanetine bağlı Kürtlerin hamiliğine soyunurken ‘Kürt hakları ‘kavramı ile ortaya çıkarak, yüzyıllardır ümmet bilinci ile hareket eden Kürtlerin kalplerine ırkçılık hastalığını koymaya başladılar.

Bu durum öyle bir hal almaya başladı ki, artık Türkiye’de Kürt deyince akla PKK ve Apo gelmeye başladı. Oysa ki Kürt deyince akla Kudüs Fatihi ve büyük komutan Selahaddin Eyyübi, Fatih’in hocası molla Gürani,Alparslan’ın komutanı Nureddin Zengibar ve Çanakkale’de vatan uğruna ölen Kürt Memed ve Ahmetler gelmesi gerekirken ‘hain’ damgası yemiş Kürtler akla gelmeye başladı. İşte emperyalizmin istediği ve yüzyıllardır yapmak istediği de tam da buydu ve planları tıkır tıkır işlemeye başlamıştı.

Osmanlı’yı Araplarla bölen emperyalistler, bu kez onun bakiyesi Türkiye’yi de Kürtlerle bölerek ve adeta tarih sahnesinden silmek istercesine sinsi planlarını sahaya sürdüler.

 

Peki Ortadoğu ve Türkiye’deki Kürtlerin hamiliğine soyunan emperyalist ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç ve bazı AB ülkelerinin derdi, Kürtler mi yoksa Irak, Suriye ve özellikle Türkiye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki petrol,doğalgaz,maden yatakları ve her şeyden önemlisi üzerinde bulundukları, Fırat ve Dicle nehirlerine sahip olmak için mi Kürtlerin hamiliğine soyunuyorlar ? Bunu idrak etmek lazım.

1956 yılında Almanya’nın Wiesbaden kentinde ‘Avrupa Kürt Öğrencileri’ derneğinin faaliyete geçirilmesi ve 1961 yılında dönemin ABD Başkanı John Kennedy tarafından özellikle Türkiye’nin Güneydoğusuna yönelik ajan faaliyetlerini yürütmeye yönelik olarak kurulan ‘Amerikan Barış Gönüllüleri’ gibi dernek ve örgütler, tamamen Türkiye’yi bölmeye yönelik olarak kurdurulmuştu.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Örneğin, UNESCO görevlisi Olof Tandberg tarafından 1960 yılında Stockholm’da kurulan ‘İsveç Kürt Komitesi’ ve yine 1961 yılında Almanya’da Hollandalı gazeteci Sylvia

Van Rooy tarafından ‘Kürdistan Journal’ adlı gazete çıkartılması ve üstelikte hem Almanca ve hemde Kürtçe basılması Kürtlere olan sevgilerinden mi yoksa onlara devlet kurdurarak Ortadoğu ve Türkiye’nin sahip olduğu doğal zenginlikler ve su havzalarına çökmek için mi?

1922 yılında Türkiye’de İzmir konsolosu olarak görev yapan İngiliz ajanı Mr. HOLER “Kürtlerin diğer meseleleri beni ilgilendirmez. Bizim Kürt meselesine verdiğimiz ehemmiyet, Mezopotamya’daki yer altı kaynakları içindir.” derken asıl gayelerinin ne olduğunu ortaya koymak açısındançok ama çok önemli olup ve üzerinde derin düşünmemiz gereken bir meseledir.

Yani emperyalist ülkeler Kürtlerin karakaşına ve kara gözüne âşık değiller!

Ne tesadüf ki, 1950,1960 ve 1980 tarihleri arasında Kürtlerle ilgili çıkartılan gazeteler, kitaplar ve kurdurulan dernek, vakıf ve enstitüler Kürtlerin menfaatineymiş gibi görünürken, aslında Kürtlere gözyaşı ve acıdan başka bir şey getirmemiştir.

Kürtler, batı ve özellikle de ABD tarafından her defasında sürekli kandırılmalarına rağmen, hala akletmemekte ısrar ediyorlar. 1960’lı yılların başında Ortadoğu ve Türkiye’de bulunan Kürtlerin hamiliğine soyunmuş gibi gözüken ABD Kürtleri BOP Projesinde kullanmak istiyor. Amaç onlara ‘Kürt devleti’ kurdurmak değil, tek amaç bölgenin çıbanbaşı Siyonist İsrail’in güvenliğini sağlayarak Evangelizmin amentüsü olan ‘arz-ı mevud’ ve ‘Büyük İsrail devletini’ kurarak Kürtleri İsrail’in kucağına iterek, Fırat ve Dicle nehirlerinin kontrolünü ele geçirmektir.

Tarih 17 Şubat 1952 ve yer ABD Senatosu önü. Siyonistlerin önde gelen isimlerinden James V.Varung

“sevseniz de sevmeseniz de, savaşla veya sulhla bir dünya hükümetine kavuşacağız.” diyor.

“Siyasette hiç bir şey tesadüf değildir ve eğer dünyada bir şeyler vuku buluyorsa, bunun daha önce bu şekilde planlandığından emin olabilirsiniz.” diyen ABD’nin kurucu Başkanlarından Yahudi asıllı siyonist, F.D.ROOSEVELT’in bu sözü de emperyalist sömürü düzeninin saikleri ve ‘yenidünya düzeni’ projesinin uygulayıcıları için dünyadaki sorunlar umurlarında değil. Onlar için dünya dökülen kan ve gözyaşı hiç önemli değil. Hele hele onlar için Ortadoğu halkları ve Kürtler hiç ama hiç önem arz etmiyor ve umurlarında bile değiller. Onlar için iman ettikleri ‘Evangelizm’ her şeyin üstünde.

Bakın ‘Arap baharı’ diye ortaya atılan proje İslam coğrafyasına ve Müslüman halklarına neler getirdi? Sözde ‘Arap Baharı’ diye yutturulan proje ‘Arap Hazanına’ dönüşerek bölgeye acı, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmedi!

Milli Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın “Irkçılık diye bir ideoloji olmaz. İdeoloji Saadet nizamını el birliğiyle kurmak ve yürütmektir.

Sömürüldükten sonra Türk olsan ne yazar Kürt olsan ne yazar. Türk ile Kürd’ü ayırırsanız, ne Türk kalır ne Kürt. Eğer birleştirirseniz Çanakkale misali ne İngiliz kalır ne Fransız.” veciz sözü birlik ve beraberliğin ne derece büyük önem arz ettiğini ortaya koyuyor.

O halde ‘ey Türk kardeşim, ey Kürt kardeşim’ gelin kendisi aslen Diyarbakırlı ve Zaza olan ve ‘Türkçülüğün esasları’ kitabının da yazarı olan Ziya GÖKALP’in “Türkler ile Kürtler Muazzez vatanımızı düşmandan, mukaddes dinimizi fesattan korumak için daima birlikte cihada atılmış iki dost millettir... Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.” veciz sözü ile hareket ederek emperyalizmin ülkemiz üzerindeki planlarını bozalım.

Büyük düşünür ve mütefekkir Cemil Meriç’in “Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden ala akraba mı olur” dediği gibi et ve tırnak olmuş Türk ve Kürt ümmeti yüzyıllardır emperyalist oyunları bozmaya muvaffak oldu ve Allah’ın izniyle yine tekrar bu oyunları bozarak daha nice yüzyıllar birlikte kardeşçe yaşayacaklardır. Yeter ki feraseti içerisinde hareket etsinler...

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-