kadir evliyaoğlu
olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
08 Eylül, 2024, Pazar
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

HAYALET'İN LANETİ

31 Mart 2022, Perşembe 13:24

İki kişiden, elinde siyah meşin, ağzı fermuarlı çantayı tutanı; ağır ceza hâkiminin kapısını çalıp; açılan kapıdan içeri girer...

İçerde, ağır ceza hâkiminin yanında biri daha vardır... Hâkim, o kişinin İl Emniyet Müdürü olduğunu söyledikten sonra uzatılan çantayı alır...

Genç adam,

-İstediğiniz para tastamam bu çantanın içindedir; inanmıyorsanız sayabilirsiniz... "Gerek yok “dedi hâkim. “İşinizi çarçabuk kimseye belli etmeden halledin."

Çanta'yı veren dışarıya çıkıp ikinci adama

-Bu iş tamamdır amcaoğlu, haydi gidip bu işi bir an önce bitirelim..!

Bir yıl önce:

 Gecenin epey ilerlemiş bir vakti ,Antebin gecekondu mahallesinde bir evin
 penceresinden  sızan sarımtırak ışıklardan perdeye  yansıyan bir adam gölgesi düşer...

Elinde baltaya benzer bir cismi iki defa kaldırıp, indirdiği görülür...

Ardından Canhıraş bir kadın feryadı, gecenin bağrına kör bir bıçak gibi saplanıp, simsiyah gecenin matemi sessizliğinde kaybolup gider...

Bir saat sonra:

Nöbetçi polis, bir adamın, elinde tuttuğu kanlı bir baltayı yerlere sürterek karakola yaklaştığını görünce, silahını doğrultup ona dizlerinin üstüne çökmesini emr eder... Başka polislerin yardımlarıyla adamı karakol amirinin odasına sokarlar...

Karakol Amiri: "Gecenin bu vaktinde elinde kanlı bir baltayla ne yapıyorsun sokaklarda?.."

Adam "Ben, ben karımı bu baltayla Öldürdüm... Hadi beni tutuklayın" dedikten sonra deli gibi kahkahalarla gülmeye başlar...

Ayşe on beş yaşında ömrünün baharını yaşamadan hem annesiz hem babasız kalmıştı... Babası; annesini baltayla öldürdükten sonra, tutuklanıp ceza evine; oradan da akli dengesi yerinde değil diye akıl hastanesine gönderilmişti.

Bu menfur hadiseden sonra, büyükbabası ile babaannesi; Ayşe’yi kendisinden yaşça büyük olan, uzaktan da akrabası sayılan biriyle evlendirip, Mersine gelin gönderirler...

Geleli daha bir ay olmamıştı... Görümcesi Ayşe'yle sürekli zıt gidiyor, her fırsatta kendi hatalarının bedelini zavallı Ayşe’ye ödetiyordu. Aile’nin büyükleri de bu yapılanlara ses çıkarmayıp, âdeta kızlarına destek oluyorlardı...

Bir gün eve epey yüklü bir telefon faturası gelir... Kocası,  telefonla bu kadar konuşmayı kimin yaptığını sorunca, görümcesi, Ayşe'nin birileriyle sürekli konuştuğunu söyler... Oysa konuşan görümcenin kendisidir...

Kayın validesi; Ayşe’ye “Bunu gidip, yakında akıl hastanesinde çıkacak olan babasına bir bir anlatacağını, onun kızına gereken dersi vermesini isteyeceğini söyler...

Ayşe panikleyip, o akşam evden gizlice kaçıp, Adana'ya, uzaktan akrabası olan yaşlı bir kadının evine gider sığınır...

Yaşlı kadın bir iki hafta sonra telefon edip, akrabalarına; Ayşe'nin kendisinde kaldığını bilmelerini ister...

Bir kaç gün sonra Ayşe'yi almaya amcasının oğluyla, abisi giderler...

Ayşe'yi Mersine, daha önce kiraladıkları bir eve getirip, bir odaya kapatırlar... Güya Ayşe birisiyle kaçmış, namusuna halel getirmiştir... Antep’te töre meclisi kurulur... Yaşlılar namuslarını temizletmek için amcaoğlu ile abisine bu görevi verirler...

Oysa ortada namusa halel gelmiş bir durum söz konusu değildir..!

Çare yok..! Töre kurban istiyordu, bu kurban; masum ve günahsız melekler kadar saf ve temiz olan Ayşe olacaktı...

İnfazın tahakkuku için Hâkime, Emniyet müdürüne yüklüce bir para, sus payı için verilecekti... Nitekim öyle de oldu... Hâkim,

-"Bunu aranızda sessizce hal edin" diyerek töre'nin(!) yerine gelmesi için onay verir...

Çanta dolu parayı hâkime teslim eden amcasının oğlu ile abisi kiraladıkları daireye gelirler...

 Ayşen'in onca yalvarmalarına rağmen, abisi kızın kafasına tek bir mermi sıkar...

Ayşe ayakta; daha ölmemiştir... Etrafında dönmeye başlar... Dönerken abisine bakar, şöyle der.

-Abiciğim, sanki kafamın içine bir akrep

girmiş; dolaşıyor...

Hala ölmediğini gören amcasının oğlu; Ayşe’yi yatağa yatırıp, yastığı yüzüne bastırarak boğar...

Aradan epey zaman geçer... Bu cinayette kimin parmağı varsa hepsi teker teker ölmeye başlar... Ceza hâkimi trafik kazasında feci şekilde can verir... Emniyet müdürü bilinmeyen bir nedenle intihar eder... Amcasının oğlu kanser sonucu ölür... Abisi birini öldürüp hapse girer ve biri tarafından şişlenir o da can vermekle bedel öder. Ayşe’nin babası akıl hastanesinde hayatına son verir

Yani anlayacağınız İlahi adalet tecelli etmiş, herkes hak ettiğini bir şekilde ödemişti...

Şimdi derler ki Ayşe’nin içinde öldürüldüğü o evi kimse satın alamıyor veya kiralayamıyormuş.

O çevrede yaşayanların anlattıklarına göre, geceleri geç vakitlerde, o evde ışıkların yandığı, bir genç kızın kendi etrafında döndüğü söyleniyormuş...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-