kadir evliyaoğlu
olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
08 Eylül, 2024, Pazar
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

BAŞKA BİR İNSAN MÜMKÜN MÜ?

15 Aralık 2021, Çarşamba 09:14

Dünyanın başı yaklaşık üç yıldır büyük bir salgınla dertte. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyen yönetimler, düşünürler ve bilim adamları yaşadığımız hayatı tarih öncesi ve sonrası gibi bir tanımlamaya giderek onu “eski normallerimiz- yeni normallerimiz” olarak adlandırdılar.

Normallerimizin eskisi ve yenisi arasında bir tartışmaya girmeden önce Sokratik bir tavır sergileyelim ve normal kelimesini sorgulayalım. Sorgulayalım ki daha sonra bu normalin nerede eskidiğini nerede yenilendiğini söyleyebilecek bir başlangıç noktamız olsun.

 Normal nedir?

Savaş mı barış mı, iyilik mi kötülük mü, güzellik mi çirkinlik mi? Nedir normal?

Normal kısaca alışageldiğimiz ve alıştığımız her şeydir. İnsan tanıdığı, artık kendisini şaşırtmayan nesneleri, davranışları, olguları normal olarak adlandırır. İnsan için anormal daha önce karşılaşmadığı ve anlam veremediği şeylerdir. Fakat normal olmayanın normale dönmesi için insanın ona alışkanlık kazanması yeterlidir. Yani biraz zamana ihtiyaç vardır. Öyleyse anormal dediğimiz şey zamansal bir yanılsamadır da diyebiliriz.  

Bilimsel ve teknolojik gelişmeler normal ile anormal arasındaki çizgiyi iyice belirsizleştiriyor. Her gün öyle farklı haberler duyuyoruz ki aldığımız habere alışmaya çalışırken ertesi gün alışmamız gereken yeni ve şaşırtıcı bir haberle daha karşılaşıyoruz. Böylece dün alıp da alışamadığımız haber kendiliğinden normalleşiyor. O yüzden günümüzde normal veya anormal kavramlarını kullanmak iyice anlamsızlaşıyor.

Çünkü artık günümüzde hayatımızın anlamına dayanak yapacağımız mutlak bir hakikat yok. Dahası bilim, bilimin bilinçaltını okuyan felsefe bize daha önceden belirlenmiş bir hakikatin olmadığını söylüyor. Geçmişin bilim ve felsefesi hakikat olanı anlayıp onu ortaya çıkarmak isterken günümüzün bilim ve felsefesi hakikati her gün yeniden inşa ediyor. Hakikat arayışındaki insan yerine hakikati her gün yeniden üreten bir insan var artık. Hakikat olarak bilinen kalıplar yerini dinamik oluş süreçlerine bırakıyor.

Bu dinamik süreç onlarca soruyu beraberinde getiriyor. Birincisi hakikate ulaşma çabasındaki insanın kendi gerçekliğini oluşturan insana eviriliyor olmasıyla birlikte normalleştirdiğimiz dünyayı, normları olan toplumsal hayatımızı, erdemlerimizi nasıl açıklayacağız?  İçinde yaşadığımız ve kendini tekrar eden ve bu tekrarlarla alışkanlıklar kazandığımız yani normalleştirdiğimiz hayatımızı nasıl anlamlandıracağız?

Eski normallerimiz ne olacak?

En eski ve en hakiki normalimiz yani insanlık nasıl yorumlanacak? Hakikatin insan eliyle yeniden üretilmesiyle insan denilen hakikat ne olacak?  İnsan kendini yeniden tanımlamak zorunda mı kalacak? Yeni bir insan anlayışı mümkün mü?

Mümkün! Hatta artık olmak zorunda! Bize normal gelen insan; yani kanıyla, canıyla, zihniyle normal insan artık yeniden düşünülmek zorundadır.

 Şimdi bir düşünce deneyi yapalım. İlk bilgisayarlar şimdiki bilgisayarların işlevselliği yanında okyanusta damla gibiydiler. Fakat kapladıkları alan şimdikilerle ölçülemeyecek kadar büyüktü. Bugün gelinen noktada akıl almaz işler yapan bilgisayarlar çıplak gözle görülemeyecek kadar küçülebildi.

Şimdi insan vücudunu bir bilgisayar gibi düşünelim.

Hastalıklara ve yaşlanmaya karşı savunmasız olan insan bedeni gelişen teknoloji ile yerini daha gelişmiş, sağlam yapay organlara bırakmaya başlıyor. Düşünsenize göz teknolojisi öyle gelişiyor ki dünyayı 3D televizyonlar gibi ultra çözünürlükte görebiliyoruz. Dahası bir teleskop şeklinde geliştirilen gözlerle uzayın derinliklerini keyfimizce izleyebiliyoruz. Sabah uyandığımızda ister yeşil ister mavi ister simsiyah gözlerimizle sevdiklerimizi selamlayabiliyoruz.

Sadece göz teknolojisi de değil, kalbimiz yerini hiçbir krize hiçbir yorgunluğa yer vermeyecek, kan akışımızı yaşadığımız duygulara göre ayarlayabilen makinelere bırakacak. Sonraki aşamalarda bedenin yaşamak için ihtiyaç duyduğu organların işini tek bir yapay organın alacağı bir dönem gelecektir. Cep telefonlarını düşünün daha kısa sayılacak bir süre öncesine kadar farklı araçların yaptığı işleri çok daha mükemmel bir halde küçülerek ve incelerek yapmaya başlamadı mı? İşte insan bedeni de yapay organlarla daha ergonomik bir hal alacaktır. Yaşlanma, sakatlık, hastalık kavramları hayatımızdan çıkacaktır.

Hız insanoğlu için çok önemli bir kavram. Denilebilir ki geçmişte ve günümüzde yaşadığımız yetersizliğimizin en önemli sebebi hız. Gelecekte yapay organlarımızın bize bu hızı verebileceğini de düşünüyorum. Sherlock Holmes gibi gördüğümüz her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlayıp problemleri çok hızlı bir şekilde çözebilen bir beynimiz zaman kavramını bizim için kökünden değiştirmeyecek midir?

Bu düşünceyi biraz daha ilerletmek istiyorum. İhtiyaç duymak insanın bedensel yetersizliğinden kaynaklanır. Açlık, susuzluk, uyku, cinsellik gibi ihtiyaçlarımız tamamen bedenin doyurulmasına yöneliktir. Gelecekte bedenimizin yerini alacak süper yapay organlar bu ihtiyaçları en aza indirgeyecektir. Dahası yapay organların da gelişerek birbirlerinin yerini almasıyla insan bedeni en mikro seviyeye gelecektir.

Zaman ve mekân, insanoğlunun içine hapsolduğu bu iki boyut gelecekteki bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile birlikte aşılacak gibi duruyor. Anında her şeyi düşünebilen bir zihin, tüm anları aynı anda yaşayarak zaman kavramını önemsizleştirecektir; hiçbir şeye ihtiyaç duymayacak mikro bedenleriyle belki de boşlukta süzülen enerji olarak mekân kavramını anlamsızlaştıracak olan insanlık yeniden düşünülmek zorundadır. Bugün gelişen robot ve dijital kopyalama teknolojisinin bilinçaltında insanı zamandan ve mekândan kurtarmak var sanırım.

Bilimin bilinçaltını anlamlandırmak için felsefeye bugün dünden daha fazla ihtiyacımız var.    

 

Yorumlar

  • yorum avatar
    Neşet
    15-12-2021 10:42

    Derinliğin yerini anlamsız yüzeyselliğe bıraktığı günümüz dünyasında bu denli ufku açan yazılar okumak beni ziyadesiyle memnun etti. Kaleminize sağlık, sizin de söylediğiniz gibi felsefeye hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-