Türkiye, kendisine yakışanı yaparak,Suriye’de iç çatışmaların başladığı tarihtenbugüne kadar 2 milyonun üstünde Suriyeli kardeşlerimize kucak açtı.Ancak son zamanlarda Emperyalist ülkelerin de kaşıması sonucu Suriyeli bir çok vatandaş sınır kapılarımızdan kaçak yollarla Avrupa'ya gitmek için harekete geçmek istediler.Bugüne kadar binlerce kişi ölümle burun buruna geldiler.
Malumu üzere geçenlerde basında çıkan ve yürek yakan küçücük bedenlerin sahile vurduğu o görüntü hafızalara kazındı.Bu haberi es geçen Batı,hemen suçu Türkiye'ye yüklediler.Oysa aynı iki yüzlü riyakar Avrupalı güruh hemen akabinde de Türkiye'den yardım isteyerek
Türkiye'deki Suriyelilerin ülkemizde tutulması gerektiğini bildirerek hemen diplomasi hareketine
giriştiler.Bu olayların patlak vermesinden sonra da kuyruğu iyice tutuşan ve adeta sudan çıkmış balığa dönen AB ülkelerinin liderleri ve yöneticileri ülkemizin kapısına arşınlamaya başladılar.
Geçtiğimiz günlerde 4 Ekim’de Belçika'ya bir ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan
bu gezi süresinde Belçikalı üst düzey yöneticilere Suriye konusunu da gündeme getirerek,bu konuda Batının takındığı çifte standardı ve AB ülkelerinin çift dilliliğini dile getirdi.Bu gezinin hemen akabinde Almanya Başbakanı Angela MERKEL'in,Türkiye'yi kapsayan bir ziyaret gerçekleştireceğini bildirmesi oldu.Tabi ki bu gezinin birinci önceliği ve tek amacı Suriyeli göçmenlerin Avrupa'ya göçünün önlenmesi ve bu konu da Türkiye'nin inisiyatif alması ve bu göçün durdurulması talep etmek olarak algılanabilir.Yine Suriyeli mültecilerin AB’ye geçişinin. Önlenilmesine yönelik olarak 15 Ekim'de AB Konseyi Başkanı Donald TUSK,bir açıklama yaptı.Donald TUSK “.Zirvede sığınmacılar konusunun gündeme geleceğini” bldiren ve amaçlarının sadece Avrupa içindeki sığınmacı krizine değil aynı zamanda krizin kaynağı olan ülkeler ile işbirliğine giderek asıl sebeplere de çözüm bulmak olduğunu kaydetti.Bu amaçla AB'nin "en büyük transit ülke olan"Türkiye ile yoğun bir diyalog içine girdiklerini kaydeden TUSK,"Ankara ile yapılan görüşmelerin hedefi,Avrupa'ya olan sığınmacı akışı yavaşlatırsa bir anlam ifade edebilir,ancak bu amaçla ulaşıldığında meşru olur"dedi.
Yine 16 Ekim Cuma günüBrüksel'de toplanan AB,liderler zirvesinde 2 milyon Suriyeli ve daha gelecek olanların Türkiye'de kalması konusunda Almanya Başbakanı Angela MERKEL,Türkiye ile bazı başlıkların açılacağını ve Türkiye'ye geçmişte harcadığı yaklaşık 3 Milyar Euro civarında mali yardımda bulunacaklarını taahhüt edeceklerini belirtti.Yine bu zirvede AB,Komisyon Bakanı Jean Claude JUNCKER,” Türkiye’dekimültecilerin Türkiye sınırlarında kalması gerektiğini “ belirtti.
Peki bu konuda Türkiye'nin tavrı ve beklentilerinin ne olacağı konusuna gelince ise Türkiye’nin ,AB'ye dört şart öne sürdüğü belirtiliyor.Bu maddelerin iseşunları kapsadığı kulislere sızan bilgiler.-AB'nin daha önce Türkiye'ye taahhüt ettiği 1 milyar Euro yerine 3 Milyar Euro düzeyinde paranın verilmesiB ile Türkiye arasında vize muafiyeti sürecinin hızlandırılması ve bu sürenin 2016’da sonuca Bağlanılması -Müzakere sürecinde "enerji","ekonomik ve parasal politika,"dışişleri,güvenlik ve savunma politikası","eğitim ve kültür","yargı ve temel haklar" ve "adalet,özgürlük ve güvenlik başlıklarınıngaranti edilmesi gibi Türkiye'nin AB zirvelerine davet edilmesi ve güvenli ülke statüsüne alınması.
Bu talepler bazı ülkeler tarafından kabul görmese de sonuçta Türkiye'nin bu şartlarının kabulü konusunda Almanya Başbakanı Angela MERKEL'in devreye girdiği belirtildi hatta 15 Ekim Perşembe günü AB komisyon Başkan Yardımcısı Frans TİMMERMANS,AB Göç,İçişleri ve Vatandaşlık komiseri Dimitris AVRAMOPULOS ve AB genişleme komiseri JohannesHAHN, Ankara'da Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ve Başbakan DAVUTOĞLU tarafından kabul edilerek bu konu üzerinde anlaştıkları söyleniyor.Hafta sonu Ankara'da gerçekleşecek olan Angela MERKEL'in Ankara ziyaretinde çantasında bu konunun olacağı belirlendi.Peki bütün bu gelişmelere karşın taahhüdünde hiç bir zaman durmayan riyakar Avrupa Birliği ve liderleri acaba bu kez sözlerinde duracaklar mı !
Ayrıca yaklaşık 31 Temmuz 1959 dan bu yana müracaat ettiğimiz ve girmeye çalıştığımız AB uğruna her türlü şartları yerine getirdiğimiz halde kapılarında bekletilerek terbiye edilmeye çalışılan Türkiye'ye bir kez daha kazık atmayacaklarını kim garanti eder.Ayrıca Ekonomisi ve Ahlak değerleri çökmüş olan AB ülkelerinin, Türkiye'yi bu konu da yani Suriyeli mülteciler konusunda Ekonomik ve siyasi olarak bir oyunun içerisine çekmekisteyip istemeyeceğinin garantörü kim olabilir ve kim garanti edebilir.
Türkiye’ninsırf 3-5 milyar Euro alacağım diyerek, ve öbür taraftan da bir Terör sarmalına dönderilmek istendiğinin bilindiği bu süreçteTürkiye’nin dikkatli davranması gerekli ve elzemdir.AyrıcaRusya’nın son operasyonu sonucukatliam korkusu yaşayan vemecburiyet karşısındaTürkiye’ye iltica etmek isteyen yüz binleri bulmasıbeklenenSuriyeli kardeşlerimizarasındageçmişte olduğu gibi bir çok PKK'lı,PYD'li veyaIŞİD'li militanların Suriyeli vatandaşlarla birlikte ülkemize girerek Türkiye'yi kaosa sürüklenmenin amaçlanıp,amaçlanmadığını kim taahhüt edebilir.
Bu bakımdan Türkiye, insani vazifesini yerine getirmek amacıyla güvendiği AB ülkelerinin oyununu görmeli ve bu işin getirisinin yanında, götürüsünü de hesaplamak zorundadır.Türkiye, AB ve batı ülkelerinin tavrını 2014 yılında İsrail'in Gazze'yi yerle bir ettiği ve 2 bin insanı katledip,11 binin üzerinde kişiyi de sakat bıraktığı ve 17 bin 200 ev 73 camii ile 24 okulun yerle bir edildiği operasyon sonrası arabuluculuk girişimde bulunarak yaklaşık 10 milyar dolara yakın hasarın meydana geldiği"Gazze'nin yeniden İmarı" için söz verilen ve Mısır’ın ev sahipliğinde 2014 yılında yapılan zirveye yaklaşık 50 ülke katılmış ve 30 ülke Dışişleri Bakanları düzeyinde temsil edilmişti.
Toplantıya katılan ülkeler arasında Hollanda,ABD,İngiltere,Fransa,Almanya,Norveç,Japonya, gibi batılı ülkelerin yanında Katar ve Arabistan gibi sözde Müslüman ülkelerinde aralarında bulunduğu ve ABD’nin 4 milyar,Katar’ın 1 milyar ve Suudi Arabistan’ın 500 milyon dolar taahhüt ettiği ancak daha sonra ödenmeyen bu paranın ödenmesinde yan çizdiği gibi bu kez de Türkiye'ye de aynı oyunu oynayabilirler.Çünkü batının karakteri bu ve hiç değişmez.Yani "Köprüyü geçene kadar"Oysa Gazze’nin İmarı için Türkiye’nin 2014-2017 yılları için söz verdiği 200 milyon doları göndermek için girişimde bulunmuş ve yine İsrail’in lobisi sonucu ABD ve batının da baskısı ile bu para gönderilememişti.
Sonuç olarak Suriye meselesi insani bir sorun olmanın yanında Allah korusun Türkiye’nin de kuyusunun kazılmasına yönelik bir operasyona dönüşülmesi endişesi de beraberinde taşımalıdır.”İyilikten maraz doğar” atasözü inşallah gerçekleşmez.Suriyeli kardeşlerimize suizanda bulunmaktan Allaha sığınırız.Burada sadece Avrupa ve Emperyal güçlerin Orta doğu ve Türkiye üzerinde oynamak istediği oyuna dikkat çekmek istedik.
Selamlarımızla,
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şemsettin Kaya
AB'den Türkiye'ye Suriye üzerinden yeni oyun
Malumu üzere geçenlerde basında çıkan ve yürek yakan küçücük bedenlerin sahile vurduğu o görüntü hafızalara kazındı.Bu haberi es geçen Batı,hemen suçu Türkiye'ye yüklediler.Oysa aynı iki yüzlü riyakar Avrupalı güruh hemen akabinde de Türkiye'den yardım isteyerek
Türkiye'deki Suriyelilerin ülkemizde tutulması gerektiğini bildirerek hemen diplomasi hareketine
giriştiler.Bu olayların patlak vermesinden sonra da kuyruğu iyice tutuşan ve adeta sudan çıkmış balığa dönen AB ülkelerinin liderleri ve yöneticileri ülkemizin kapısına arşınlamaya başladılar.
Geçtiğimiz günlerde 4 Ekim’de Belçika'ya bir ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan
bu gezi süresinde Belçikalı üst düzey yöneticilere Suriye konusunu da gündeme getirerek,bu konuda Batının takındığı çifte standardı ve AB ülkelerinin çift dilliliğini dile getirdi.Bu gezinin hemen akabinde Almanya Başbakanı Angela MERKEL'in,Türkiye'yi kapsayan bir ziyaret gerçekleştireceğini bildirmesi oldu.Tabi ki bu gezinin birinci önceliği ve tek amacı Suriyeli göçmenlerin Avrupa'ya göçünün önlenmesi ve bu konu da Türkiye'nin inisiyatif alması ve bu göçün durdurulması talep etmek olarak algılanabilir.Yine Suriyeli mültecilerin AB’ye geçişinin. Önlenilmesine yönelik olarak 15 Ekim'de AB Konseyi Başkanı Donald TUSK,bir açıklama yaptı.Donald TUSK “.Zirvede sığınmacılar konusunun gündeme geleceğini” bldiren ve amaçlarının sadece Avrupa içindeki sığınmacı krizine değil aynı zamanda krizin kaynağı olan ülkeler ile işbirliğine giderek asıl sebeplere de çözüm bulmak olduğunu kaydetti.Bu amaçla AB'nin "en büyük transit ülke olan"Türkiye ile yoğun bir diyalog içine girdiklerini kaydeden TUSK,"Ankara ile yapılan görüşmelerin hedefi,Avrupa'ya olan sığınmacı akışı yavaşlatırsa bir anlam ifade edebilir,ancak bu amaçla ulaşıldığında meşru olur"dedi.
Bu bakımdan Türkiye, insani vazifesini yerine getirmek amacıyla güvendiği AB ülkelerinin oyununu görmeli ve bu işin getirisinin yanında, götürüsünü de hesaplamak zorundadır.Türkiye, AB ve batı ülkelerinin tavrını 2014 yılında İsrail'in Gazze'yi yerle bir ettiği ve 2 bin insanı katledip,11 binin üzerinde kişiyi de sakat bıraktığı ve 17 bin 200 ev 73 camii ile 24 okulun yerle bir edildiği operasyon sonrası arabuluculuk girişimde bulunarak yaklaşık 10 milyar dolara yakın hasarın meydana geldiği"Gazze'nin yeniden İmarı" için söz verilen ve Mısır’ın ev sahipliğinde 2014 yılında yapılan zirveye yaklaşık 50 ülke katılmış ve 30 ülke Dışişleri Bakanları düzeyinde temsil edilmişti.
Toplantıya katılan ülkeler arasında Hollanda,ABD,İngiltere,Fransa,Almanya,Norveç,Japonya, gibi batılı ülkelerin yanında Katar ve Arabistan gibi sözde Müslüman ülkelerinde aralarında bulunduğu ve ABD’nin 4 milyar,Katar’ın 1 milyar ve Suudi Arabistan’ın 500 milyon dolar taahhüt ettiği ancak daha sonra ödenmeyen bu paranın ödenmesinde yan çizdiği gibi bu kez de Türkiye'ye de aynı oyunu oynayabilirler.Çünkü batının karakteri bu ve hiç değişmez.Yani "Köprüyü geçene kadar"Oysa Gazze’nin İmarı için Türkiye’nin 2014-2017 yılları için söz verdiği 200 milyon doları göndermek için girişimde bulunmuş ve yine İsrail’in lobisi sonucu ABD ve batının da baskısı ile bu para gönderilememişti.
Sonuç olarak Suriye meselesi insani bir sorun olmanın yanında Allah korusun Türkiye’nin de kuyusunun kazılmasına yönelik bir operasyona dönüşülmesi endişesi de beraberinde taşımalıdır.”İyilikten maraz doğar” atasözü inşallah gerçekleşmez.Suriyeli kardeşlerimize suizanda bulunmaktan Allaha sığınırız.Burada sadece Avrupa ve Emperyal güçlerin Orta doğu ve Türkiye üzerinde oynamak istediği oyuna dikkat çekmek istedik.
Selamlarımızla,