Türkiye son Haşdi Şabi meselesi ve daha önceki İran’ın Ortadoğu’da izlediği politik tutumlardan dolayı yıllardır muzdarip ve bundan bir yıl önce kadar Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ”İran bölgeyi domine etmek istiyor” diyerek o, tarihte İran’ın bölge’deki yayılmacı politikasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. Son gelinen süreç, Türkiye’nin haklılığını ortaya koyuyor. Bugün İran önce Suriye politikasında diktatör ESAD ile birlikte hareket ederek ve bugünlerde de Irak’ta Musul, Kerkük, Telafer ve Felluce’de Haşdi Şabi’ye verdiği gizli destek ile adeta ABD’nin yapmak istediği “Mezhepler Savaşını” tüm bölgeye yayma uğraşı güden bir politika izliyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bundan bir süre önce “Haşdi Şabi ve Haşdi Vatani’nin çarpışmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması İran’ın yayılmacı ve Ortadoğu’yu domine etmeye yönelik çabalarının Mezhepler Savaşını körüklemekten başka bir şeye yaramayacağını söylemeye getiriyor. Ayrıca Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bundan birkaç gün önce de “Katil ESAD’a arka çıkmak Müslümanlığın neresine sığıyor” açıklaması da aslında İran’ın ESAD’a kol kanat germesinin ileri de tüm Ortadoğu’da bir felakete yol açacağının iz düşümünü veriyor.
Türkiye bir yandan PKK-PYD unsurları ve öte yandan da yanı başımızda Suriye, Irak’ın Musul, Telafer gibi diğer şehirlerinde cereyan eden olaylar karşısında ve sonrasında Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturulmasına yönelik hadiseler sonrası askeri unsurları bu bölge de konuşlandırmak zorunda kalarak “FIRAT KALKANI” ekseninde önce Suriye ve ardından da şu sıralarda Musul ve Telafer’de oynanan oyunları bozmak için Tank ve bazı teçhizatları bu bölgede konuşlandırdı. Ayrıca yıllardır Müttefik ve stratejik dostlarımız dediğimiz ABD ve bazı ülkelerin PKK-PYD ve FETO ‘nün Türkiye’de yapmak istedikleri olayları bildikleri halde bizi yalnız bırakması da bir nevi bardağı taşıran son damla oldu. Şimdi Türkiye kendi ipini kendi keser duruma geldi. Bunun için Türkiye bölgede oynanmak istenen olaylar karşısında ferasetli davranmalı ve ona göre stratejisini belirlemelidir. Zira dün itibarı ile Amerika’nın SDG güçleri ile birlikte ve Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü ve kırmızı çizgisi saydığı PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG (PYD) ile beraber DAEŞ’in kontrolündeki Rakka kentine operasyon başlatması da Amerika’nın müttefikliğinin sorgulanmasını da beraberinde getiriyor. Yani Türkiye, ısrarla Amerikan yetkililerine Suriye’deki operasyonlarda YPG (PYD) unsuru ile ittifak yapılmamasında ABD’ye çekincelerini söylemesine rağmen bu operasyonun yürütülmesi de ayrıca sorgulanmalıdır. Bundan sonrası için artık Türkiye bölgede kendi üzerine oynanan oyunu görebilme ferasetini görebilmelidir. Rahmeti rahmana kavuşan Milli Görüş hareketinin lideri merhum Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN 26 Ekim 2003 tarihinde kendine has feraseti ile sanki bugünleri görüyormuşcasına tarihi şu uyarıyı yapmıştı.” Bakınız bir yandan dış mihraklar Afganistan, Irak, Suriye ve İran’da bütün planlarını adım adım uygulamaya koyarken asıl hedef hakkındaki hazırlıklarını da kesinlikle ihmal etmemektedir. Asıl hedef nedir ? Türkiye’dir. Türkiye’ye hücum edecekler, Sevr’i uygulayacaklar ve Türkiye’yi yumuşak lokma haline getirerek “HAİM NAHUM” planını hayata geçirecekler” demişti. Bugün Türkiye’de gerek PKK terörü ve gerekse 15 Temmuz kanlı Askeri darbe girişimi ve diğer olaylar ile Türkiye hem içte hem de dışta, gerek Suriye ve gerekse Irak’ta Musul, Kerkük ve Telafer üzerinden oyuna çekilmek isteniyor. Burada Türkiye’ye “Misak-ı Milli hakkınız var“ diyerek bizi bölgeye çekmek istiyorlar. Vaktiyle aynı teklifi dönemin ABD Başkanı George BUSH, dönemin Başbakanı merhum Turgut ÖZAL’a da bu konuda yani Musul konusunda “gelin Musul’a girin sizin hakkınızdır” diyerek Türkiye’yi o zamanda bir oyunun içerisine çekmek istemişti. Bu teklife ise o dönemin Genel Kurmay Başkanı sıcak bakmamış ve Türkiye’nin bir oyun içerisine çekilmek istediğini ve çekincelerini ÖZAL’a bildirmişti. Evet Musul ,Misak-ı Milli sınırlarımız içerisindedir.Ancak ABD ve batının ipi ile de kuyuya inilmeyeceğini hesap etmemiz gerekiyor. Öte yandan da Türkiye, yanı başında cereyan eden ve sınırımızda güvenliğimizi tehdit eden terör grupları ile mücadele etmek zorundadır. Ancak son aylarda Ortadoğu da özellikle Suriye ve Irak’ta ivme kazanan bu olaylar ile asıl yapılmak istenen bölgenin iki dinamik gücü İran ve Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istendiğini iyi hesap etmeliyiz. Yine yıllardır bizi kandıran “Müttefik ve Stratejik Dostumuz“ dediğimiz ABD ve şu sıralarda ilişkilerimizin tavan yaptığı Rusya’ya da fazla bel bağlamamalıyız. Çünkü; unutmama gerekir ki Nihai ve tek hedef Türkiye’dir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şemsettin Kaya
‘HAŞDİ ŞABİ’ ve arkasındaki güçler 2
Türkiye son Haşdi Şabi meselesi ve daha önceki İran’ın Ortadoğu’da izlediği politik tutumlardan dolayı yıllardır muzdarip ve bundan bir yıl önce kadar Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ”İran bölgeyi domine etmek istiyor” diyerek o, tarihte İran’ın bölge’deki yayılmacı politikasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. Son gelinen süreç, Türkiye’nin haklılığını ortaya koyuyor. Bugün İran önce Suriye politikasında diktatör ESAD ile birlikte hareket ederek ve bugünlerde de Irak’ta Musul, Kerkük, Telafer ve Felluce’de Haşdi Şabi’ye verdiği gizli destek ile adeta ABD’nin yapmak istediği “Mezhepler Savaşını” tüm bölgeye yayma uğraşı güden bir politika izliyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bundan bir süre önce “Haşdi Şabi ve Haşdi Vatani’nin çarpışmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması İran’ın yayılmacı ve Ortadoğu’yu domine etmeye yönelik çabalarının Mezhepler Savaşını körüklemekten başka bir şeye yaramayacağını söylemeye getiriyor. Ayrıca Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bundan birkaç gün önce de “Katil ESAD’a arka çıkmak Müslümanlığın neresine sığıyor” açıklaması da aslında İran’ın ESAD’a kol kanat germesinin ileri de tüm Ortadoğu’da bir felakete yol açacağının iz düşümünü veriyor.
Türkiye bir yandan PKK-PYD unsurları ve öte yandan da yanı başımızda Suriye, Irak’ın Musul, Telafer gibi diğer şehirlerinde cereyan eden olaylar karşısında ve sonrasında Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturulmasına yönelik hadiseler sonrası askeri unsurları bu bölge de konuşlandırmak zorunda kalarak “FIRAT KALKANI” ekseninde önce Suriye ve ardından da şu sıralarda Musul ve Telafer’de oynanan oyunları bozmak için Tank ve bazı teçhizatları bu bölgede konuşlandırdı. Ayrıca yıllardır Müttefik ve stratejik dostlarımız dediğimiz ABD ve bazı ülkelerin PKK-PYD ve FETO ‘nün Türkiye’de yapmak istedikleri olayları bildikleri halde bizi yalnız bırakması da bir nevi bardağı taşıran son damla oldu. Şimdi Türkiye kendi ipini kendi keser duruma geldi. Bunun için Türkiye bölgede oynanmak istenen olaylar karşısında ferasetli davranmalı ve ona göre stratejisini belirlemelidir. Zira dün itibarı ile Amerika’nın SDG güçleri ile birlikte ve Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü ve kırmızı çizgisi saydığı PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG (PYD) ile beraber DAEŞ’in kontrolündeki Rakka kentine operasyon başlatması da Amerika’nın müttefikliğinin sorgulanmasını da beraberinde getiriyor. Yani Türkiye, ısrarla Amerikan yetkililerine Suriye’deki operasyonlarda YPG (PYD) unsuru ile ittifak yapılmamasında ABD’ye çekincelerini söylemesine rağmen bu operasyonun yürütülmesi de ayrıca sorgulanmalıdır. Bundan sonrası için artık Türkiye bölgede kendi üzerine oynanan oyunu görebilme ferasetini görebilmelidir. Rahmeti rahmana kavuşan Milli Görüş hareketinin lideri merhum Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN 26 Ekim 2003 tarihinde kendine has feraseti ile sanki bugünleri görüyormuşcasına tarihi şu uyarıyı yapmıştı.” Bakınız bir yandan dış mihraklar Afganistan, Irak, Suriye ve İran’da bütün planlarını adım adım uygulamaya koyarken asıl hedef hakkındaki hazırlıklarını da kesinlikle ihmal etmemektedir. Asıl hedef nedir ? Türkiye’dir. Türkiye’ye hücum edecekler, Sevr’i uygulayacaklar ve Türkiye’yi yumuşak lokma haline getirerek “HAİM NAHUM” planını hayata geçirecekler” demişti. Bugün Türkiye’de gerek PKK terörü ve gerekse 15 Temmuz kanlı Askeri darbe girişimi ve diğer olaylar ile Türkiye hem içte hem de dışta, gerek Suriye ve gerekse Irak’ta Musul, Kerkük ve Telafer üzerinden oyuna çekilmek isteniyor. Burada Türkiye’ye “Misak-ı Milli hakkınız var“ diyerek bizi bölgeye çekmek istiyorlar. Vaktiyle aynı teklifi dönemin ABD Başkanı George BUSH, dönemin Başbakanı merhum Turgut ÖZAL’a da bu konuda yani Musul konusunda “gelin Musul’a girin sizin hakkınızdır” diyerek Türkiye’yi o zamanda bir oyunun içerisine çekmek istemişti. Bu teklife ise o dönemin Genel Kurmay Başkanı sıcak bakmamış ve Türkiye’nin bir oyun içerisine çekilmek istediğini ve çekincelerini ÖZAL’a bildirmişti. Evet Musul ,Misak-ı Milli sınırlarımız içerisindedir.Ancak ABD ve batının ipi ile de kuyuya inilmeyeceğini hesap etmemiz gerekiyor. Öte yandan da Türkiye, yanı başında cereyan eden ve sınırımızda güvenliğimizi tehdit eden terör grupları ile mücadele etmek zorundadır. Ancak son aylarda Ortadoğu da özellikle Suriye ve Irak’ta ivme kazanan bu olaylar ile asıl yapılmak istenen bölgenin iki dinamik gücü İran ve Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istendiğini iyi hesap etmeliyiz. Yine yıllardır bizi kandıran “Müttefik ve Stratejik Dostumuz“ dediğimiz ABD ve şu sıralarda ilişkilerimizin tavan yaptığı Rusya’ya da fazla bel bağlamamalıyız. Çünkü; unutmama gerekir ki Nihai ve tek hedef Türkiye’dir.