İslam ülkelerinin muassır medeni ülkeler seviyesine taşınması önünde en büyük engel, Fikriyat-ı Emeviye’nin İslam içine karıştırılıp, bunu bir paradigma olarak müslümanlara izlettirilmesidir…
Sadece Emeviler mi;Abbasilerin de onlardan pek aşağı kalır yanı olmadığını söyleyebiliriz.
Bu muassırlaşma sözü batının örf ve adetlerinden alıntılar olarak telaki edilmesin sakın;İslamın Batı’ya öğrettiklerine ve kendi öz malı olan Bilim, Teknoloji, vs bu minvaldeki herşeye sahip çıkılmasıdır. Biraz derin düşünürsek, İslamın başlıbaşına zaten bir medeniyet olduğu, ve beşeri ahlak üzerinde müsbet manada belirleyici olduğu bilinmektedir….
Peygamberimizin “İlim Çinde bile olsa gidin öğrenin”söylemi doğru bir şekilde irdelenirse, ne demek istediğim anlaşılacaktır.
Asrı-Saadeten, dört halife devrine kadar İslâm tertemiz ve pürüzsüz bir çizgide giderken, sonrası çıkan bir takım müctehitler, ulema lar,ve baştaki lerin çıkarsal emelleri doğrultusunda verdikleri beyanatlar, İslamı yavaş yavaş özünden sıyırıp, bambaşka bir şekilde tezahür etmesine neden teşkil ederek, müslümanlar için dinî bir kaybı söz konusu yapmışlardır.
İslam’da bu bozulma, Kur’ân’daki Zümer Suresi’nde üç ayetle de belirtilmektedir.
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1. Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.
2. (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
3. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez”
Eskiden olduğu gibi, günümüzde de, bazı ulema tabir edilen belli bir güruhun, İslamla ilgili tartışma boyutunu aşan münazara lar ortaya koyması, Müslümanların aklını bulandırmakta, İslâm karşıtı kesimlerin de ekmeğine yağ sürmektedir. Durum böyle olunca ister istemez islama karşı aksi yöne bir eğilim, yahut dinde mevcut bulunan rükn ve konseptlerin yanlış mecralarda vücut bulmasına neden oluyor.
Şayet İslamın gelişip, özünde vücut bulması isteniyorsa;bunu alim geçinen çoğunluk değil;gerçekten Allah dostu olan Alimlerler gerçek kılar.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
ENGELLİ YÜKSELİŞ
İslam ülkelerinin muassır medeni ülkeler seviyesine taşınması önünde en büyük engel, Fikriyat-ı Emeviye’nin İslam içine karıştırılıp, bunu bir paradigma olarak müslümanlara izlettirilmesidir…
Sadece Emeviler mi;Abbasilerin de onlardan pek aşağı kalır yanı olmadığını söyleyebiliriz.
Bu muassırlaşma sözü batının örf ve adetlerinden alıntılar olarak telaki edilmesin sakın;İslamın Batı’ya öğrettiklerine ve kendi öz malı olan Bilim, Teknoloji, vs bu minvaldeki herşeye sahip çıkılmasıdır. Biraz derin düşünürsek, İslamın başlıbaşına zaten bir medeniyet olduğu, ve beşeri ahlak üzerinde müsbet manada belirleyici olduğu bilinmektedir….
Peygamberimizin “İlim Çinde bile olsa gidin öğrenin”söylemi doğru bir şekilde irdelenirse, ne demek istediğim anlaşılacaktır.
Asrı-Saadeten, dört halife devrine kadar İslâm tertemiz ve pürüzsüz bir çizgide giderken, sonrası çıkan bir takım müctehitler, ulema lar,ve baştaki lerin çıkarsal emelleri doğrultusunda verdikleri beyanatlar, İslamı yavaş yavaş özünden sıyırıp, bambaşka bir şekilde tezahür etmesine neden teşkil ederek, müslümanlar için dinî bir kaybı söz konusu yapmışlardır.
İslam’da bu bozulma, Kur’ân’daki Zümer Suresi’nde üç ayetle de belirtilmektedir.
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1. Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.
2. (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
3. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez”
Eskiden olduğu gibi, günümüzde de, bazı ulema tabir edilen belli bir güruhun, İslamla ilgili tartışma boyutunu aşan münazara lar ortaya koyması, Müslümanların aklını bulandırmakta, İslâm karşıtı kesimlerin de ekmeğine yağ sürmektedir. Durum böyle olunca ister istemez islama karşı aksi yöne bir eğilim, yahut dinde mevcut bulunan rükn ve konseptlerin yanlış mecralarda vücut bulmasına neden oluyor.
Şayet İslamın gelişip, özünde vücut bulması isteniyorsa;bunu alim geçinen çoğunluk değil;gerçekten Allah dostu olan Alimlerler gerçek kılar.