Haberi alan İmam; Doktoru, Ahmet’i ve Selma'yı bindirdikten sonra; arabasını kızın gömülü olduğu yöne doğru sürdü...
Gömülü olduğu çukurdan çıkarılan kızın üzerinde incelemelerde bulunan savcı, "Şaşılacak şey..! " dedi "Ne cesette, nede elbiselerinde en ufak bir çürüme yok ..! Şimdi bu kızcağız için şehit denmez de ne denir." Sonra devamla, "Arkadaşlar, otopsiye falan gerek yok... Zaten alnındaki yara onun öldürülmüş olduğunu haykırıyor adeta... Götürüp namazını kıldıktan sonra; mezarlığa defnedip ona olan son görevimizi yerine getirelim. Allah rahmet eylesin..." Söylerken gözleri doldu...
Ahmet ,"Burayı,bu ağacı ,bu yeri hatırladım...Rüyamda görmüştüm."İmam,"Demek vermek istediği mesaj buymuş.Kendisini bulmamızı istemiş zavallı."
Bir ay sonra...
Ayşe için yaptırdıkları mezarın başında bir araya gelen İmam Şükrü, Doktor Feridun, Ahmet ve Selma, ellerini açıp birer fatiha okuduktan sonra; Feridun bey, Ahmet’e dönüp, "Demek buradan gidiyorsunuz hocam" dedi. "Ne yalan söyleyeyim, Size de alışmıştık inanın. Peki nereye tayininizi istediniz.?"
"İzmir’e hocam, eşimin orada akrabaları var. Onlar da çok istiyorlar gelmemizi..." diye cevapladı Ahmet... Sonra devamla, "Selma’yla beraber bize en münasip yer orası diye karar verdik."
"Eh hayırlısı olsun" dedi İmam söze karışıp. "Bir ay içinde nasıl yaptınız da tayininizi böyle çar çabuk çıkarabildiniz?" diye sordu gülerek... "Valla bravo!"
Ahmet "Eşimin sağlık sorunlarını gerekçe gösterdim hocam... Bakanlıkta uygun görüp, onayladı."
Dördü son kez vedalaşıp mezarlıktan ayrıldılar...
Hamallar eşyaları kamyona yükledikten sonra; Ahmet onlara ücretlerini ödeyip, Selma'ya," Haydi hayatım taksi geldi, binip gidelim artık. Havaalanı biraz uzak, geç kalırsak uçağı kaçırabiliriz. "
Selma "peki Kocacığım nasıl istersen, hadi binelim öyleyse...
Uçakta, pencereden taraf oturan Selma, üzerlerinden uçtukları beyazımsı, gri bulutları seyredip, yaşadıklarını gözlerinde canlandırmaya çalışarak düşüncelere daldı...
Birden sırtına bir elin dokunduğunu his etti... Merakla arkasını dönüp bakınca, az daha yerinden sıçrayıp, çığlık atacaktı...
Ayşe bir kaç adım ötede durmuş ona gülümsüyor, sanki ona sevgi ve minnet duyduğunu anlatmak istercesine bakıyordu. Alındaki yarayla bile çok güzel bir görünüşü vardı... Ellerini dudaklarına götürüp; Selmaya üst üste birkaç öpücük fırlattıktan sonra; geri geri giderek aniden gözden kayboluverdi...
Selma'nın üzerine birden bire her çeşitten rengarenk çiçekler yağmaya başladı...
Selma, "Aman Allahım, şu an cennette miyim nedir..!" dedi kendi kendine... "İçinde dayanılmaz bir arzuyla, koşup, yağan çiçekleri yakalamak, onlarla birlikte dönerek dans etmek istedi... Ayağa kalkıp bu isteğini yerine getirmek üzereyken; birden gür bir erkek sesi, onu bu gördüğü tatlı rüyadan uyandırdı... Pilotun gür sesi yankılandı kulaklarında...
Pilot, "Sayın yolcularımız..! Kaptanınız konuşuyor... Şu an İzmir hava alanına inmek üzeresiniz. Lütfen kemerlerinizi takmayı unutmayın..."
SON.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
TABU 17.Bölüm
Haberi alan İmam; Doktoru, Ahmet’i ve Selma'yı bindirdikten sonra; arabasını kızın gömülü olduğu yöne doğru sürdü...
Gömülü olduğu çukurdan çıkarılan kızın üzerinde incelemelerde bulunan savcı, "Şaşılacak şey..! " dedi "Ne cesette, nede elbiselerinde en ufak bir çürüme yok ..! Şimdi bu kızcağız için şehit denmez de ne denir." Sonra devamla, "Arkadaşlar, otopsiye falan gerek yok... Zaten alnındaki yara onun öldürülmüş olduğunu haykırıyor adeta... Götürüp namazını kıldıktan sonra; mezarlığa defnedip ona olan son görevimizi yerine getirelim. Allah rahmet eylesin..." Söylerken gözleri doldu...
Selma; kızın cesedine eğilip dikkatlice baktıktan sonra; içinde "Tıpkı periler gibi,ne kadarda güzelmiş..!" dedi...
Ahmet ,"Burayı,bu ağacı ,bu yeri hatırladım...Rüyamda görmüştüm."İmam,"Demek vermek istediği mesaj buymuş.Kendisini bulmamızı istemiş zavallı."
Bir ay sonra...
Ayşe için yaptırdıkları mezarın başında bir araya gelen İmam Şükrü, Doktor Feridun, Ahmet ve Selma, ellerini açıp birer fatiha okuduktan sonra; Feridun bey, Ahmet’e dönüp, "Demek buradan gidiyorsunuz hocam" dedi. "Ne yalan söyleyeyim, Size de alışmıştık inanın. Peki nereye tayininizi istediniz.?"
"İzmir’e hocam, eşimin orada akrabaları var. Onlar da çok istiyorlar gelmemizi..." diye cevapladı Ahmet... Sonra devamla, "Selma’yla beraber bize en münasip yer orası diye karar verdik."
"Eh hayırlısı olsun" dedi İmam söze karışıp. "Bir ay içinde nasıl yaptınız da tayininizi böyle çar çabuk çıkarabildiniz?" diye sordu gülerek... "Valla bravo!"
Ahmet "Eşimin sağlık sorunlarını gerekçe gösterdim hocam... Bakanlıkta uygun görüp, onayladı."
Dördü son kez vedalaşıp mezarlıktan ayrıldılar...
Hamallar eşyaları kamyona yükledikten sonra; Ahmet onlara ücretlerini ödeyip, Selma'ya," Haydi hayatım taksi geldi, binip gidelim artık. Havaalanı biraz uzak, geç kalırsak uçağı kaçırabiliriz. "
Selma "peki Kocacığım nasıl istersen, hadi binelim öyleyse...
Uçakta, pencereden taraf oturan Selma, üzerlerinden uçtukları beyazımsı, gri bulutları seyredip, yaşadıklarını gözlerinde canlandırmaya çalışarak düşüncelere daldı...
Birden sırtına bir elin dokunduğunu his etti... Merakla arkasını dönüp bakınca, az daha yerinden sıçrayıp, çığlık atacaktı...
Ayşe bir kaç adım ötede durmuş ona gülümsüyor, sanki ona sevgi ve minnet duyduğunu anlatmak istercesine bakıyordu. Alındaki yarayla bile çok güzel bir görünüşü vardı... Ellerini dudaklarına götürüp; Selmaya üst üste birkaç öpücük fırlattıktan sonra; geri geri giderek aniden gözden kayboluverdi...
Selma'nın üzerine birden bire her çeşitten rengarenk çiçekler yağmaya başladı...
Selma, "Aman Allahım, şu an cennette miyim nedir..!" dedi kendi kendine... "İçinde dayanılmaz bir arzuyla, koşup, yağan çiçekleri yakalamak, onlarla birlikte dönerek dans etmek istedi... Ayağa kalkıp bu isteğini yerine getirmek üzereyken; birden gür bir erkek sesi, onu bu gördüğü tatlı rüyadan uyandırdı... Pilotun gür sesi yankılandı kulaklarında...
Pilot, "Sayın yolcularımız..! Kaptanınız konuşuyor... Şu an İzmir hava alanına inmek üzeresiniz. Lütfen kemerlerinizi takmayı unutmayın..."
SON.