Bir imamın;
verdiği hutbede Atatürk ve arkadaşlarına isimlerini vermeden ağır hakaretlerde bulunması hazm edilecek gibi değil..
Gerekçesi ,o günkü yapılan anlaşmalarda Ayasofya'nın müze yapılması imiş...
O günkü şartlar neydi ne değildi bilinmez lakin;bir devlet büyüğünün bu şekilde ağır hakaretlere maruz bırakılması cidden rahatsız edici!..
Ülkesini zor koşullarda dur durak bilmeden mücadele edip kurtarmaya muvaffak olmuş bir lideri bu denli karalamaya çalışmak hangi vicdana sığar bilemiyorum.Oysa; benim bildiğim İslam dininde vefat etmiş birine rahmet okunmaz mı?
Atatürk bu ülkeyi işgalden kurtarmasaydı,o imam bugün minberde serbestçe hutbeler okuyor olacak mıydı merak ediyorum.
Bugün minarelerde ezanlar okunup, salalar yükseliyorsa, bilin ki bu Atatürk ve arkadaşlarının sayesindedir. Yoksa,kimbilir hangi dinlere mensup tapınaklarda onların dini vecibelerini eda edip,ritüellerine tabi olacaktık.
Devlet yapıp,istiklalinizi sağladığı için mi her fırsatta çatıp, Atatürk'e olan kininizi ortaya döküyorsunuz.
Elbette devlet olma sürecinde,bir takım hoşa gitmeyecek olaylar tezahür edebilir .Bu durumlarda kişisel tercihler ve şahsi imtiyazlar baz alınamaz.Bazen kurunun yanında yaşta feda edilebilir.
Bugün tarihin hangi verilerine göz atarsanız atın, buna benzer olayların çokluğuyla karşı karşıya kalmanız mümkündür.Söz konusu devlet ve bekası ise; elbette bazen böyle olayların vuku bulması kaçınılmaz olacaktır.
Osmanlı tarihinde nice şehzade ve padişahların söz konusu devlet bekası için feda edildiğini az çok hepimiz biliyoruz.
Osman Gazi'nin; amcası Dündarı okla vurup, öldürmesi altında yatan sebepler ne ise; Atatürk içinde aynıdır.
Hem kimsenin haddi değildir Atatürk'ün vatan perverliğini sorgulatmak...
Hele hele bu ülkenin yararına tek bir çivi bile çakmamış,sadece nemalanmak için kendilerini ve çevresininden başka hiç kimseyi düşünmeyen bazı kimselerin; böyle yüksek şahsiyetler için hakaret içerikli söylemleri gerçekten tahammül sınırlarını aşıyor.
İlla sevin diyen yok;ama sevenlere de saygı gösterin...
Hem camiye Allah'ın evi diyeceksiniz,hem sahibi olmadığınız mekânda gerçek sahibinin huzurunda ölmüş birine veya birilerine hakaret edeceksiniz;bu hangi İslami anlayışa sığar,bilen varsa buyursun söylesin.
İslam literatüründe gıybettin en büyük günahlardan biri olduğunun bilinmesine karşın,bunu işlemeye sebat etmek,veya bu günahı işlemede müdavim olmak ne derece mensubu olduğumuz dinle örtüşür, anlamakta zorlanıyorum.Ölmüş birinin arkasında ileri geri konuşmak nasıl bir ruh halidir varın tasavvur edin artık.
Ha birinin gıybetini yapmışsınız,ha onun etini yemişsiniz, aynı diyor Kur'an...Bundan daha vahimi de ölmüş birinin arkasında yapılan gıybetlerdir.
Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.
Umarım gıybetle ilgili verdiğim bu ayet faydalı olur da, gaflet içinde olanları uyandırıp,kendine getirir .
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
"Cami siyaset evi değildir."
İMAMIN; ATATÜRK İLE İLGİLİ SÖYLEDİKLERİ
Bir imamın;
verdiği hutbede Atatürk ve arkadaşlarına isimlerini vermeden ağır hakaretlerde bulunması hazm edilecek gibi değil..
Gerekçesi ,o günkü yapılan anlaşmalarda Ayasofya'nın müze yapılması imiş...
O günkü şartlar neydi ne değildi bilinmez lakin;bir devlet büyüğünün bu şekilde ağır hakaretlere maruz bırakılması cidden rahatsız edici!..
Ülkesini zor koşullarda dur durak bilmeden mücadele edip kurtarmaya muvaffak olmuş bir lideri bu denli karalamaya çalışmak hangi vicdana sığar bilemiyorum.Oysa; benim bildiğim İslam dininde vefat etmiş birine rahmet okunmaz mı?
Atatürk bu ülkeyi işgalden kurtarmasaydı,o imam bugün minberde serbestçe hutbeler okuyor olacak mıydı merak ediyorum.
Bugün minarelerde ezanlar okunup, salalar yükseliyorsa, bilin ki bu Atatürk ve arkadaşlarının sayesindedir. Yoksa,kimbilir hangi dinlere mensup tapınaklarda onların dini vecibelerini eda edip,ritüellerine tabi olacaktık.
Devlet yapıp,istiklalinizi sağladığı için mi her fırsatta çatıp, Atatürk'e olan kininizi ortaya döküyorsunuz.
Elbette devlet olma sürecinde,bir takım hoşa gitmeyecek olaylar tezahür edebilir .Bu durumlarda kişisel tercihler ve şahsi imtiyazlar baz alınamaz.Bazen kurunun yanında yaşta feda edilebilir.
Bugün tarihin hangi verilerine göz atarsanız atın, buna benzer olayların çokluğuyla karşı karşıya kalmanız mümkündür.Söz konusu devlet ve bekası ise; elbette bazen böyle olayların vuku bulması kaçınılmaz olacaktır.
Osmanlı tarihinde nice şehzade ve padişahların söz konusu devlet bekası için feda edildiğini az çok hepimiz biliyoruz.
Osman Gazi'nin; amcası Dündarı okla vurup, öldürmesi altında yatan sebepler ne ise; Atatürk içinde aynıdır.
Hem kimsenin haddi değildir Atatürk'ün vatan perverliğini sorgulatmak...
Hele hele bu ülkenin yararına tek bir çivi bile çakmamış,sadece nemalanmak için kendilerini ve çevresininden başka hiç kimseyi düşünmeyen bazı kimselerin; böyle yüksek şahsiyetler için hakaret içerikli söylemleri gerçekten tahammül sınırlarını aşıyor.
İlla sevin diyen yok;ama sevenlere de saygı gösterin...
Hem camiye Allah'ın evi diyeceksiniz,hem sahibi olmadığınız mekânda gerçek sahibinin huzurunda ölmüş birine veya birilerine hakaret edeceksiniz;bu hangi İslami anlayışa sığar,bilen varsa buyursun söylesin.
İslam literatüründe gıybettin en büyük günahlardan biri olduğunun bilinmesine karşın,bunu işlemeye sebat etmek,veya bu günahı işlemede müdavim olmak ne derece mensubu olduğumuz dinle örtüşür, anlamakta zorlanıyorum.Ölmüş birinin arkasında ileri geri konuşmak nasıl bir ruh halidir varın tasavvur edin artık.
Ha birinin gıybetini yapmışsınız,ha onun etini yemişsiniz, aynı diyor Kur'an...Bundan daha vahimi de ölmüş birinin arkasında yapılan gıybetlerdir.
Hucurât / 12. Ayet
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.
Umarım gıybetle ilgili verdiğim bu ayet faydalı olur da, gaflet içinde olanları uyandırıp,kendine getirir .