KULUN KÂİNAT ÜZERİNDE İZN-İ İLAHİ DIŞINDA BİR TASARUFU YOKTUR
Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2024 03:50
Kulun müdahalesine asla izin verilmeyen bu İlahi proje olan kainatın dengesini bozmanın karşılığı beşeri dengenin bozulmasdır.
Yüce Allah; herşeyi belli bir mizan ve düzen içinde künfeyekün tezgahında işleterek,varlık platformuna dahil etmiştir zaten.
Ancak onun izni dahilinde bir değişiklik söz konusu edilebilir. Yoksa bu İlahi yapıyı bozmak, veya öyle bir çaba içine girmek kimsenin haddine değildir.
Bilinçli; ya da bilinçsiz,olumlu; ya da olumsuz, her fiiliin ne eksik;ne fazla,karşılığı tastamam verilir.Burada haşa Allah'ı suçlamak gibi bir durum söz konusu değildir.Onun verdiği emanetleri egomuzda zayi etmenin elbette hesabı sorulacaktır.
Siz kalkıp bir ormanı yakarsanız ,yahut çıkarlarınız için ağaçları keserseniz;sağlıklı solumanız için gerekli olan temiz havadaki oksijeni,yağmuru, daha nice yararlı şeyleri kayb etmeyi göze almışsınız demektir. Yani doğaya davranış biçiminiz ne ise göreceğiniz tepki de aynı olur.
Kainatı biz yaratmadık ki keyfimize göre bir yönlendirme içinde olup, kafamıza göre dizayn edelim.
Zaten onca peygamber evliya esfiya ve alimlerle bilikte indirilmiş olan kutsal kitaplardaki mesajlar içinde,bize verilenlerin nasıl kullanıldığına dair talimatlar mevcut.Kışın karda kıyamette ince bir gömlekle dışarı çıkmanın doğal sonucu,elbette o eyleminizle ilgili bir hastalık olarak tezahür edecektir.
Allah; akılla birlikte bir cuz-i irade vermiş insanlara...Sen bunu nasıl kullanırsan ona göre bir muameleye tabi tutulursun. .Burada ne Allah zulüm edendir;ne sen zulüm edilensin.Sadece yaptıkların veya işlediklerin her neyse onunla yüzleşirsin.
Birine durup dururken attığın tokatın sana geri dönüşümü ,belkide senin atığın tokattan daha müthiş bir tokat olacaktır. Şimdi kalkıp üçüncü bir kişiyi suçlamak gibi bir hakkı kendinde bulabilir misin.
Beli bir sistem üzerine oturtulmuş bu kâinatın dengesini bozmak gibi bir fiil içinde olmanın cezası elbette failini ilgilendirir.Her gün sana yumurta veren tavuğu sırf nefsin çekti diye kesip yemen; senin o yumurtlardan vaz geçmen anlamını taşımıyor mu?Her fiil, failine aittir.Bir başkasını adaletsizlikle itham etmek en büyük adaletsizliktir."Sen yaptın, sen çekeceksin" kuralı asla değişmez.Bu böyle devam etmiş böyle devam edecektir.
Meşru hak dışında bir hak arayışının haksızlık çıkmazında son bulacağı gün gibi aşikar iken;bunu bilmene rağmen, o yolun yolcusu olmakta ısrarcı olman ne derece aklidır sorulması gerekir.O çıkmazdan kurtuluş ancak izn-i İlahi ile mümkündür.
Hergün kadına yapılan ve sonu vahşice cinayetlere varan şiddet vakalarıyla oturup kalkıyoruz.Onların yaratılmalarıyla ilgili bir katkı sunumundan yoksun iken;hangi gerekçeye dayanarak onları yok edebiliyorsun?
Oysa sinek kadar güçsüz,her olay ve durum karşısında aciz ve çaresizsin.Sen kim oluyorsun da;bu sistematik yapıyı bozmaya kalkışa biliyorsun.
Sadece kadına da değil; yeryüzünde yaşama hakkı tanınmış hiç bir canlı türünün yaşamına gölge düşürecek bir eylemin meşruluğundan bahs edilmez.Bunun Düşüncesi bile akla ziyandır .
Hz Yunusun okuduğu o meşhur "Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn" meali,
“Senden başka gerçek ilah yoktur, sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin, doğrusu ben yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim!”demek olan Enbiyâ Suresi 87. Ayetinde anlaşıldığı gibi herkes ektiğini biçer.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
KULUN KÂİNAT ÜZERİNDE İZN-İ İLAHİ DIŞINDA BİR TASARUFU YOKTUR
Kulun müdahalesine asla izin verilmeyen bu İlahi proje olan kainatın dengesini bozmanın karşılığı beşeri dengenin bozulmasdır.
Yüce Allah; herşeyi belli bir mizan ve düzen içinde künfeyekün tezgahında işleterek,varlık platformuna dahil etmiştir zaten.
Ancak onun izni dahilinde bir değişiklik söz konusu edilebilir. Yoksa bu İlahi yapıyı bozmak, veya öyle bir çaba içine girmek kimsenin haddine değildir.
Bilinçli; ya da bilinçsiz,olumlu; ya da olumsuz, her fiiliin ne eksik;ne fazla,karşılığı tastamam verilir.Burada haşa Allah'ı suçlamak gibi bir durum söz konusu değildir.Onun verdiği emanetleri egomuzda zayi etmenin elbette hesabı sorulacaktır.
Siz kalkıp bir ormanı yakarsanız ,yahut çıkarlarınız için ağaçları keserseniz;sağlıklı solumanız için gerekli olan temiz havadaki oksijeni,yağmuru, daha nice yararlı şeyleri kayb etmeyi göze almışsınız demektir. Yani doğaya davranış biçiminiz ne ise göreceğiniz tepki de aynı olur.
Kainatı biz yaratmadık ki keyfimize göre bir yönlendirme içinde olup, kafamıza göre dizayn edelim.
Zaten onca peygamber evliya esfiya ve alimlerle bilikte indirilmiş olan kutsal kitaplardaki mesajlar içinde,bize verilenlerin nasıl kullanıldığına dair talimatlar mevcut.Kışın karda kıyamette ince bir gömlekle dışarı çıkmanın doğal sonucu,elbette o eyleminizle ilgili bir hastalık olarak tezahür edecektir.
Allah; akılla birlikte bir cuz-i irade vermiş insanlara...Sen bunu nasıl kullanırsan ona göre bir muameleye tabi tutulursun. .Burada ne Allah zulüm edendir;ne sen zulüm edilensin.Sadece yaptıkların veya işlediklerin her neyse onunla yüzleşirsin.
Birine durup dururken attığın tokatın sana geri dönüşümü ,belkide senin atığın tokattan daha müthiş bir tokat olacaktır. Şimdi kalkıp üçüncü bir kişiyi suçlamak gibi bir hakkı kendinde bulabilir misin.
Beli bir sistem üzerine oturtulmuş bu kâinatın dengesini bozmak gibi bir fiil içinde olmanın cezası elbette failini ilgilendirir.Her gün sana yumurta veren tavuğu sırf nefsin çekti diye kesip yemen; senin o yumurtlardan vaz geçmen anlamını taşımıyor mu?Her fiil, failine aittir.Bir başkasını adaletsizlikle itham etmek en büyük adaletsizliktir."Sen yaptın, sen çekeceksin" kuralı asla değişmez.Bu böyle devam etmiş böyle devam edecektir.
Meşru hak dışında bir hak arayışının haksızlık çıkmazında son bulacağı gün gibi aşikar iken;bunu bilmene rağmen, o yolun yolcusu olmakta ısrarcı olman ne derece aklidır sorulması gerekir.O çıkmazdan kurtuluş ancak izn-i İlahi ile mümkündür.
Hergün kadına yapılan ve sonu vahşice cinayetlere varan şiddet vakalarıyla oturup kalkıyoruz.Onların yaratılmalarıyla ilgili bir katkı sunumundan yoksun iken;hangi gerekçeye dayanarak onları yok edebiliyorsun?
Oysa sinek kadar güçsüz,her olay ve durum karşısında aciz ve çaresizsin.Sen kim oluyorsun da;bu sistematik yapıyı bozmaya kalkışa biliyorsun.
Sadece kadına da değil; yeryüzünde yaşama hakkı tanınmış hiç bir canlı türünün yaşamına gölge düşürecek bir eylemin meşruluğundan bahs edilmez.Bunun Düşüncesi bile akla ziyandır .
Hz Yunusun okuduğu o meşhur "Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn" meali,
“Senden başka gerçek ilah yoktur, sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin, doğrusu ben yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim!”demek olan Enbiyâ Suresi 87. Ayetinde anlaşıldığı gibi herkes ektiğini biçer.