İlahi normlara bir entegrasyonun olmadığı toplumlarda ahlaki çöküntülerin yaşanılır olması olağan bir konjonktürdür.
Allah'ın; 99ismiyle beynini formede ettiği insanın, bunun dışında ameller sergilemesi onun tuğyan seline kapılıp helakete gideceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur.
İstenen formda bir yaşam tarzının varit kılındığı bu darülimtihan olan dünyada ,olması doğal kabul edilen yasaların hazmı ile ilgili sorunlar, toplumda menfi yönde çözülmeleri zorunlu kılar.
Gözler önüne serilip,teşhir edilen tüm güzelliklerin,birbirleri için istimal edilmesi gerekirken;bunu çirkinliğe dönüştürüp,bunda heveskâr olmanın karşılığı işgal ettiği eşref-i mahluk tahtından ehli-i şuur'un inmesidir.
Yani muhatabınız için tasarladığınızı zanettiğiniz o her ne ise; er veya geç,yine size yansıyacağından hiç kuşkunuz olmasın...
Sesinizin yankılandığı bir yerde söylediğiniz her şeyin geri iadesi size aynı olacaktır, ne bir eksik; ne bir fazla...
Derler ya!.."Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş."Kula yakışan,işlemesi gereken ameller üzerinde varlık arz etmesidir;yoksa bu kısacık ömürle,gideceğimiz öz vatanımızda yaptığımız her hatanın bedeli ebedi bir azap olacaktır.
Oysa güzellik varken;çirkinliği,doğruluk varken; yalanı, dürüstlük varken ;riyakarlığı tercih etmenin bir kârı veya faydası var mıdır?..
Hırslarımızı şöyle elimizin tersiyle bir kenara itip;olması gereken güzellikler üzerinde bir yaşam tarzı tesis edebilmek;üzerinde hayat bulduğumuz bu yeryüzünü Cennet yapacağı gibi;öbür dünyadaki doğal uzantısı olan ebedi Cenneti hayal olmaktan çıkarır.
Siz değerli okuyucuları daha fazla yormadan yazıma aşağıda vereceğim şu atasözüyle veda etmek istiyorum;"KİM EDERSE KENDİNE, EDER KENDİ KENDİNE…"
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
AKSİSEDA
İlahi normlara bir entegrasyonun olmadığı toplumlarda ahlaki çöküntülerin yaşanılır olması olağan bir konjonktürdür.
Allah'ın; 99ismiyle beynini formede ettiği insanın, bunun dışında ameller sergilemesi onun tuğyan seline kapılıp helakete gideceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur.
İstenen formda bir yaşam tarzının varit kılındığı bu darülimtihan olan dünyada ,olması doğal kabul edilen yasaların hazmı ile ilgili sorunlar, toplumda menfi yönde çözülmeleri zorunlu kılar.
Gözler önüne serilip,teşhir edilen tüm güzelliklerin,birbirleri için istimal edilmesi gerekirken;bunu çirkinliğe dönüştürüp,bunda heveskâr olmanın karşılığı işgal ettiği eşref-i mahluk tahtından ehli-i şuur'un inmesidir.
Yani muhatabınız için tasarladığınızı zanettiğiniz o her ne ise; er veya geç,yine size yansıyacağından hiç kuşkunuz olmasın...
Sesinizin yankılandığı bir yerde söylediğiniz her şeyin geri iadesi size aynı olacaktır, ne bir eksik; ne bir fazla...
Derler ya!.."Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş."Kula yakışan,işlemesi gereken ameller üzerinde varlık arz etmesidir;yoksa bu kısacık ömürle,gideceğimiz öz vatanımızda yaptığımız her hatanın bedeli ebedi bir azap olacaktır.
Oysa güzellik varken;çirkinliği,doğruluk varken; yalanı, dürüstlük varken ;riyakarlığı tercih etmenin bir kârı veya faydası var mıdır?..
Hırslarımızı şöyle elimizin tersiyle bir kenara itip;olması gereken güzellikler üzerinde bir yaşam tarzı tesis edebilmek;üzerinde hayat bulduğumuz bu yeryüzünü Cennet yapacağı gibi;öbür dünyadaki doğal uzantısı olan ebedi Cenneti hayal olmaktan çıkarır.
Siz değerli okuyucuları daha fazla yormadan yazıma aşağıda vereceğim şu atasözüyle veda etmek istiyorum;"KİM EDERSE KENDİNE, EDER KENDİ KENDİNE…"