Elinde piposuyla çalıştığı masadan kalkan filozof;odada bir müddet amaçsız gezindikten sonra kitapların dizili olduğu raflardan birinin önüne gelip;oradan bir kitap alır...
Kultuğuğuna oturup başlar okumaya...
Arasıra da gözlerini kitaptan
ayırıp,tastik ediyormuş gibi kafasını salar.
Belli ki okuduklarından çok etkilenmişti.
En nihayet kitabı masanın üzerine bırakıp; ayaklarını çapraz bir şekilde masanın üzerine uzatıp arkasına yaslanır.
"Büyük bir düşünürsün Georges..."Tanrının" olmadığını senden daha iyi anlatan yok vesselam...
Yok işte!..Mana yok...Gözle görünen bir İlah yok .Kural yok..Cennet Cehennem yok ...Doğuyor, yaşıyor ve ölüyoruz..Sonunda madde olup toprağa karışıyoruz, hepsi bu kadar...Öbür dünyaymış, hesap vermekmiş falan hepsi egemen güçlerin uydurmaları..."
Birden 'Çüş!' bir ses duyulur. Filozof korku içinde yerinden sıçrar;
-Sen de kimsin?..
Aynı ses:
-Ben küfrünle karartmaya çalıştığın aklınım.Rabbin beni en mükemmel şekilde programladıktan sonra beynine yerleştirdi..."Hadi beni de göremediğin için inkâr et te gör neler olur...
Konuşulanlara gözle kulakta dahil olur . Göz öfkeyle:
-Okudukların yüzünden beni beyne
yanlış sinyaller taşımak zorunda bıraktırdın. Öbür dünyada senden davacı olacağım.
Kulak:
-Her sözü dinliyor,her şeyi yanlış algılıyorsun...Buna alet olduğum için yarın senin yüzünden bende azap çekeceğim.
Akıl tekrar söze girer...
-Bilime inanıyor musun bay filozof?"
Filozof biraz ürkek...
-Evet... Niçin sordun?...
Akıl:
-Hani kitabını okuduğun şu materyalist yazar vardı ya!
-Georges Politzer...
- Adı her ne haltsa...Demek ki çok cahil biri...
-Nasıl yani?!..
-Baksana, daha maddenin eylemsizlik yasasından bile bihaber...Haricten bir güç etki etmese ;hiç bir maďdenin kendi kendine hareket etmesi söz konusu olamaz. Söyle bana filozof!..Şu dünyayı ayı,güneşi, yıldızları, gezegenleri ;cümle görünenleri evirip çeviren kim sence?...Sen bilim kanunlarını teori batağında boğmaya çalışıyorsun;buda seni gülünç bir duruma düşürüyor ...
Demin o çok beğendiğin kitabın yazarınıda inķar edip,içindeki yazılanların kendi kendine oluştuğunu söyleyebilir misin?..
Filozof:
-Her kitabın bir yazarı vardır mutlaka...
-O halde kâinattaki tüm görünenlerin mutlak bir sahibi olmadığını iddia edebilir misin ?Bir iğnenin bile ustası varken;şu koskoca evreni yapan bir ustası,bir yaratıcısı neden olmasın?
Bu inkarcı tutumunuzun sebebi ne?...Nedir sizi Hak yolundan alıkoyan, batıla bunca itikat niçin?..
Bırakın artık deve kuşu gibi kafanızı kuma gömmeyi!..Hakikat güneş gibidir.Sen gözünü kapatmakla kendine gece yapıyorsun...
Filozofun hakikat karşısında gücü tükenir.Artık verecek bir cevabı yoktur.Kıbleye yönelir;"İhlas"süresini yüksek bir tonda söylemeye başlar...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
AKIL'LA FİLOZOFUN DİYALOĞU
Elinde piposuyla çalıştığı masadan kalkan filozof;odada bir müddet amaçsız gezindikten sonra kitapların dizili olduğu raflardan birinin önüne gelip;oradan bir kitap alır...
Kultuğuğuna oturup başlar okumaya...
Arasıra da gözlerini kitaptan
ayırıp,tastik ediyormuş gibi kafasını salar.
Belli ki okuduklarından çok etkilenmişti.
En nihayet kitabı masanın üzerine bırakıp; ayaklarını çapraz bir şekilde masanın üzerine uzatıp arkasına yaslanır.
"Büyük bir düşünürsün Georges..."Tanrının" olmadığını senden daha iyi anlatan yok vesselam...
Yok işte!..Mana yok...Gözle görünen bir İlah yok .Kural yok..Cennet Cehennem yok ...Doğuyor, yaşıyor ve ölüyoruz..Sonunda madde olup toprağa karışıyoruz, hepsi bu kadar...Öbür dünyaymış, hesap vermekmiş falan hepsi egemen güçlerin uydurmaları..."
Birden 'Çüş!' bir ses duyulur. Filozof korku içinde yerinden sıçrar;
-Sen de kimsin?..
Aynı ses:
-Ben küfrünle karartmaya çalıştığın aklınım.Rabbin beni en mükemmel şekilde programladıktan sonra beynine yerleştirdi..."Hadi beni de göremediğin için inkâr et te gör neler olur...
Konuşulanlara gözle kulakta dahil olur . Göz öfkeyle:
-Okudukların yüzünden beni beyne
yanlış sinyaller taşımak zorunda bıraktırdın. Öbür dünyada senden davacı olacağım.
Kulak:
-Her sözü dinliyor,her şeyi yanlış algılıyorsun...Buna alet olduğum için yarın senin yüzünden bende azap çekeceğim.
Akıl tekrar söze girer...
-Bilime inanıyor musun bay filozof?"
Filozof biraz ürkek...
-Evet... Niçin sordun?...
Akıl:
-Hani kitabını okuduğun şu materyalist yazar vardı ya!
-Georges Politzer...
- Adı her ne haltsa...Demek ki çok cahil biri...
-Nasıl yani?!..
-Baksana, daha maddenin eylemsizlik yasasından bile bihaber...Haricten bir güç etki etmese ;hiç bir maďdenin kendi kendine hareket etmesi söz konusu olamaz. Söyle bana filozof!..Şu dünyayı ayı,güneşi, yıldızları, gezegenleri ;cümle görünenleri evirip çeviren kim sence?...Sen bilim kanunlarını teori batağında boğmaya çalışıyorsun;buda seni gülünç bir duruma düşürüyor ...
Demin o çok beğendiğin kitabın yazarınıda inķar edip,içindeki yazılanların kendi kendine oluştuğunu söyleyebilir misin?..
Filozof:
-Her kitabın bir yazarı vardır mutlaka...
-O halde kâinattaki tüm görünenlerin mutlak bir sahibi olmadığını iddia edebilir misin ?Bir iğnenin bile ustası varken;şu koskoca evreni yapan bir ustası,bir yaratıcısı neden olmasın?
Bu inkarcı tutumunuzun sebebi ne?...Nedir sizi Hak yolundan alıkoyan, batıla bunca itikat niçin?..
Bırakın artık deve kuşu gibi kafanızı kuma gömmeyi!..Hakikat güneş gibidir.Sen gözünü kapatmakla kendine gece yapıyorsun...
Filozofun hakikat karşısında gücü tükenir.Artık verecek bir cevabı yoktur.Kıbleye yönelir;"İhlas"süresini yüksek bir tonda söylemeye başlar...