İlimle amel arasındaki uyum problemi, kişinin toplum içinde sahip bulunduğu makbuliyet statüsünü zedeler veya ortadan kaldırır...
Bu negatif iz düşümleri,ortaya konulmuş veya konulacak fikir ve düşüncelere ait itibar-i teşekkülü bertaraf edebileceği gibi; bununla ilgili geçersizliği de beraberinde taşır...
Edinilen bilgi birikiminin pek rağbet göremeyeceği, geçersiz olacak söz ve fikirlerin akla ve dile yük olmaktan öteye geçemeyeceğini bir algı formunda değerlendirmek gerekir.
Mesela tıbben gayet donanımlı olan bir hekimin,mesleği ile ilgili aksi yönündeki reaksiyonları yukarıda bahse konu duruma misal teşkil etmez mi?..
Taşımasını bilmiyorsa,kişinin bilgisi kendisine yüktür...
O zaman Yunus Emre'nin o meşhur'İlim,ilim ilmektir
ilim kendini bilmektir
Sen kendini bilmesen
Bu nice okumaktır "Dizeleri tüm eleştirel haliyle varlık arz eder...
Öznel çerçeve içinde haps edilen bilgilerin spekülatif bir pozisyonda kalması; nesnele olması gereken yansımaların vuku bulamayacağı anlamına gelir...
Mesela Kur'an hakkında teferruatlı bilgiye sahip birisinin, Kur'an'a taban tabana zıt fikirleri, hareketleri, aykırılığı kendisine müteveccih bakış açısını olumsuz yapmaz mı?
İlmi yönde seyir eden amellerin mevcudiyeti, amilini sosyal platformda istenilen değer seviyesinde tutar.
Yoksa, ilimle amelin ayrı kulvarlardaki vizyonları, konuyla ilişkin değerlerin içten dışa olacak akışın önündeki engelin yegane sepeplerıdır.
Hulasa elde ettiği bilgilere, kişinin davranışlarına dair bir entegrasyonu vücuda getirmesi ; hakkında oluşacak intiba'nın seyri olumlu olur.
Allah bizi ilmiyle amel edenlerden eylesin İnşallah!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
İLİM VE AMEL ARASINDAKİ UYUMSUZLUK
İlimle amel arasındaki uyum problemi, kişinin toplum içinde sahip bulunduğu makbuliyet statüsünü zedeler veya ortadan kaldırır...
Bu negatif iz düşümleri,ortaya konulmuş veya konulacak fikir ve düşüncelere ait itibar-i teşekkülü bertaraf edebileceği gibi; bununla ilgili geçersizliği de beraberinde taşır...
Edinilen bilgi birikiminin pek rağbet göremeyeceği, geçersiz olacak söz ve fikirlerin akla ve dile yük olmaktan öteye geçemeyeceğini bir algı formunda değerlendirmek gerekir.
Mesela tıbben gayet donanımlı olan bir hekimin,mesleği ile ilgili aksi yönündeki reaksiyonları yukarıda bahse konu duruma misal teşkil etmez mi?..
Taşımasını bilmiyorsa,kişinin bilgisi kendisine yüktür...
O zaman Yunus Emre'nin o meşhur'İlim,ilim ilmektir
ilim kendini bilmektir
Sen kendini bilmesen
Bu nice okumaktır "Dizeleri tüm eleştirel haliyle varlık arz eder...
Öznel çerçeve içinde haps edilen bilgilerin spekülatif bir pozisyonda kalması; nesnele olması gereken yansımaların vuku bulamayacağı anlamına gelir...
Mesela Kur'an hakkında teferruatlı bilgiye sahip birisinin, Kur'an'a taban tabana zıt fikirleri, hareketleri, aykırılığı kendisine müteveccih bakış açısını olumsuz yapmaz mı?
İlmi yönde seyir eden amellerin mevcudiyeti, amilini sosyal platformda istenilen değer seviyesinde tutar.
Yoksa, ilimle amelin ayrı kulvarlardaki vizyonları, konuyla ilişkin değerlerin içten dışa olacak akışın önündeki engelin yegane sepeplerıdır.
Hulasa elde ettiği bilgilere, kişinin davranışlarına dair bir entegrasyonu vücuda getirmesi ; hakkında oluşacak intiba'nın seyri olumlu olur.
Allah bizi ilmiyle amel edenlerden eylesin İnşallah!