TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Başarılı olmak için tavsiye

Yazının Giriş Tarihi: 02.10.2023 11:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.10.2024 13:58

Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 
Efendim;
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İslamiyet’te bir el kalkar, bin el oturur, iki el yoktur. Yani bir kişi son kararı verir, diğerleri ona peki der. İki kişi âmirlik yapmaya kalkarsa o şirket, o cemiyet biter. Başarı ancak, bir cemiyette herkesin âmire itaat etmesiyle mümkün olur. İtaat olmazsa, orada başarısızlık mutlaktır.
Büyük bir zat, başka bir yerde vazife verdiği bir grup talebesiyle vedalaşırken, bir talebesi, “Efendim, başarılı olmak için ne tavsiye edersiniz?” diye sorduğunda buyurdu ki:
“Bizim başarılı olmamız için ne tavsiye edeceğimiz bellidir. Allahü Teâlâ Kur’an-ı Kerimde mealen, ‘Allaha, Peygambere ve içinizden olan emîre, amire itaat edin’ buyuruyor. Nasıl namazda iki imam olmazsa, düzenin sağlanması için de, her toplulukta, cemiyette, şirkette son karar bir kişiye ait olmalıdır. Gerekli istişareler yapılır, sonunda âmir olan kararını verir.”
Büyük zatlar, sorumluluğu üzerinde taşıyan tek insandır. Onun dışında hiç kimsede yetki yoktur. Danışmanlarını çağırır, istişare eder, nasıl olacak diye sorar. Hiçbir tartışma olmaz. Sorarsa fikir verebiliriz, peki veya hayır diyebiliriz. Sormazsa bir şey demeye hakkımız olmaz. Bazıları, “Bir itiraz hakkımız var” diyorlar. Bu yanlıştır. Sorarsa fikrimizi söyleriz, ama sormazsa, bir itiraz hakkımız da yoktur.
Yanlış veya doğru hiç fark etmez, o ne derse o olmalı. Ona asla itiraz edilmemelidir. İtiraz dinimizce de haramdır. Bozuk da yapsa doğrudur, doğru da yapsa doğrudur. Dinimize, istişareye uygun yapıldığı için, onun bozukları sonunda daima iyiye dönüşür. Dine uygun olarak görev yapmaktadır. Bunun için, “Soran Allah rızası için sorar, cevap veren Allah rızası için cevap verirse, verdiği cevap yanlış da olsa, Allahü Teâlâ bu ihlâs sebebiyle, o işin neticesini düzeltir” buyuruldu.
Yapılan hareket, yanlış da olsa, sonucu neden doğru oluyor? Çünkü Allah rızası için yapılan iş, Allah için konuşulan söz zayi olmaz. Allah böyle iş yapanı utandırmaz, yanlış yapılsa da, neticesini düzeltir, hayra tebdil eder. Şuna inanmalı ki, eğer Allah’a gönül bağlayarak, insanlara faydalı olmak için yola çıkılmışsa, insanlık icabı yapılan her yanlış iş, sonunda düzgün olur. Büyük hizmetler de, büyük parayla değil, büyük inançla olur.
İyi sebebe yapışan, iyi netice alır
Rahmetli Enver Ören Ağabey anlatıyor:
“İyi sebebe yapışan, iyi netice alır” sözünü kendimize düstur yapmalıyız. Oturmakla veya plansız programsız dolaşmakla netice alınmaz. Kabahati kendimizde aramalıyız! “Biz sebebe iyi yapışamadık, iyi anlatamadık, büyükleri vesile etmedik” demeliyiz! Kendimizi devreden çıkartmalıyız! Benliğini, kendini devreye sokan, başarısız olur. Allahü Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetiyle yola çıkıp, “Kalbleri çeviren Allahü Teâlâdır, yoksa biz ne yapabiliriz ki?” demeli.

Peygamber Efendimiz, müşrikler neden imana gelmiyorlar, ebedî yanacaklar diye üzülüyordu. Allahü Teâlâ, “Ey Habibim, Sen anlat! Hidayet vermek bana aittir” buyurdu. Demek ki, bizim vazifemiz sadece sebeplere yapışmaktır.
Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz. Kendimize değil, Allahü Teâlâ’ya güvenelim. Sabah kuş yuvasından çıkıyor. Tevekkül ediyor. Akşama tok dönüyor. Onun gibi tevekkül sahibi olmalıyız.
Geçenlerde bir arkadaştan mail geldi. İş yerinde bazı sıkıntıları olmuş, bunun için çok kızmış. Maildeki seksen kelimeden kırkı “Ben” idi. “Ben şöyle yaptım, ben şöyle yaparım...” diyor. Kendimizi aradan çıkaralım. Hep kendimizi kusurlu, hatalı kabul edelim. Mertlik, suçu kendinde bilmektir. Peygamber Efendimiz vadediyor, “Haklı olduğu hâlde, kendini haksız, hatalı bilene Cenneti söz veriyorum” buyuruyor.
Bir gün de evlenecek iki taraf geldi. Nikâh olmuş bitmiş. Sadece düğün kalmış. Fakat ayrılma noktasına gelmişler. İki taraf da, “Biz haklıyız” diyor. “Sizi hakem yapıyoruz, siz ne derseniz biz ona uyacağız” dediler. “Fizikte bir kaide vardır. Artı artıyı iter, eksi eksiyi iter. Zıt kutuplar birbirini çeker. İki taraf da “Ben haklıyım” derse sonuç kavgadır, geçim olmaz. Madem hakemliğime razı oluyorsunuz, kızın o kadar naz yapması normaldir, kız haklıdır, hadi hemen düğünü yapın” dedim. Mesele hâlledilmiş oldu.
Abdülhâlık Goncdüvanî hazretlerine bir genci överler. O da merak edip ziyaretine gider. Biraz sohbet ettiklerinde genç, “Rabbimin rızası Cehenneme girmemde ise girerim” der. Abdülhâlık Goncdüvanî hazretleri, “Eyvah senin işin bitmiş. Zira hep mimli, yani ben diye konuşuyorsun. Mimli konuşmak ise nefistendir” buyurur.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
google-site-verification=17JdBYTmCkOQ47__lWfiskKil_Sy4SbKNeDzgk4fPXs
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.