Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Bir arkadaşın; “Ebu Hüreyre’den nakledilen bir Hadiste, Peygamberimizin “Allahü Teâlâ’nın şu 99 Esma-i Hüsna’sını ihsâ eden, Cennet’e girer, sonsuz saadete ulaşır” dediği iddia edilmiştir. Ancak, Peygamberimizin, Allah'a böyle bir sınırlama koyması mümkün değildir. Bu Hadis sahih değildir. Peygamberimiz şöyle söylemiş olabilir: “Allah'ın isimlerinden 99'unu ihsâ eden Cennete girer, sonsuz saadete erişir.”
Bu arkadaşın sözünde doğruluk payı yoktur. Çünkü o Hadis-i Şerif, Kütüb-i Sitte’nin en kıymetli üç hadis kitabında, yani Buhari, Müslim ve Tirmizi’de vardır. O Hadis-i Şerifi yalan saymak, bu üç büyük Âlimi cahil saymak olur.
Din kitaplarında bu husus açıklanmıştır. Herkese Lazım Olan İman kitabında deniyor ki: Allahü Teâlâ’nın isimleri sonsuzdur. Bin bir ismi var diye meşhurdur. Yani, isimlerinden bin bir tanesini insanlara bildirmiştir. Bunlardan 99’una Esma-ül Hüsna denir.
Demek ki Allah’ın bin bir ismi vardır. Ama bunlardan 99’una Esma-i Hüsna deniyor. Kadı zade Ahmed efendi de, Birgivi vasiyetnamesi şerhinde, “Allahü Teâlâ’nın 99 ismine Esma-i Hüsna denir” diyor.
Arkadaşın dediği gibi, Allah’ın isimlerinden 99 unu değil, Peygamber Efendimizin bildirdiği 99 ismi ihsâ etmek gerekiyor. Yoksa Allahü Teâlâ’nın ismi çoktur. Bunlardan rastgele 99’unu değil, bildirilen 99 ismi ihsâ etmek gerekir. Burada ihsâ etmek, bu 99 ismi manaları ile birlikte ezberleyip amel etmek demektir. Böyle yapan kimse elbette Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır.
Birkaç örnek verelim:
Kerim: Lütfu ve ihsanı bol, çok ikram eden. Müslüman da, cömert ve ihsan sahibi olmalı.
Gaffar: Günahları örten ve çok mağfiret eden. Müslümanlar da birbirlerinin kusurlarını görmemeli.
Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan. Bu ismi okurken, rızkı için endişe etmemeli.
Mütekebbir: Büyüklükte eşi, benzeri yok. Bu ismi okurken Allahü Teâlâ’nın azametini ve kibriyâsını düşünerek kibirden uzak durmalı.
Bunlar gibi Esma-i Hüsna’daki isimler okunurken, manalarını düşünmeli ve bunlarla amel etmeli.
Arkadaşınızın, Hadis-i Şerif okuyup yanlış anlaması da gösteriyor ki, Tefsirden, Meal ve Hadisten din öğrenilmez. Dinimi öğreneyim derken, yanlış anlayıp, dinsiz olup çıkabilir. Bu yüzden doğru yazılmış ilmihal kitaplarından dinimizi öğrenmeye çalışmalıyız. Ehl-i Sünnet Âlimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme edilerek derlenmiş olan, nakli esas alan, en kıymetli ilmihal kitabı Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye son sözünde diyor ki:
“Evliya olan Ehl-i Sünnet Âlimleri, kalb, ruh mütehassısları olup, herkesin bünyesine ve hastalığına ve zamanının zulmetine ve fesadına uygun ruh ilaçlarını, Hadis-i Şeriflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Resulullah, dünya eczanesine yüz binlerce ilaç hazırlayan baş tabip olup, Evliya olan Ehl-i Sünnet Âlimleri de, bu hazır ilaçları, hastaların dertlerine göre dağıtan, emrindeki yardımcı tabipler gibidir. Hastalığımızı bilemediğimiz, ilaçları tanımadığımız için, yüz binlerce hadis içinden, kendimize ilaç aramaya kalkarsak, (Allergie) aksi tesir hasıl olarak, cahilliğimizin cezasını çeker, fayda yerine zarar görürüz. İşte bunun için, Hadis-i Şerifte, “Kur'an-ı Kerimi kendi anladığına göre tefsir eden kâfir olur” buyuruldu. Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, “Herkes Kur’an ve Hadis okumalı, dinini bunlardan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı” diyerek, Ehl-i Sünnet Âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar. Bütün Müslümanları felakete sürüklüyorlar.”
Hakkıyla bilen
Esma-i Hüsna’dan olan Alîm ismi Kur’an-ı Kerim’de yüzden fazla geçiyor. Hiçbir tefsirde tam bilen diye bir ifadeye rastlamadık. Hemen bütün Tefsirlerde, hakkıyla bilen, her şeyin içini ve dışını en mükemmel bilen diye açıklanıyor. Alîm, bilen demektir. Neyi bilen, her şeyi bilen demektir. Nasıl bilendir? Hakkıyla bilen, en iyi bilen demektir. Alîm, kısaca her şeyi hakkı ile, en iyi bilen demektir.
Basîr de gören demektir. Neyi gören? Gizli açık her şeyi gören demektir. Nasıl görendir? Her şeyin dışını ve içini bir uzuv olmadan müşahede edendir. Tam gören ifadesi biraz yavan kalmaktadır. Gizli açık her şeyi en iyi gören demek daha uygun olur.
El Hak ismi
“Allah’ın Hak diye bir ismi yok, ona hak demek şirk olur” diyenler oluyor. Biz hep Cenab-ı Hak diyoruz, böyle söylemek şirk değildir. El Hak isminin, Esma-i Hüsna’dan yani Allahü Teâlâ’nın 99 güzel isminden biri olduğu, Tirmizi’deki Hadis-i Şerifte bildiriliyor.
El Hak: Varlığı hiç değişmeden duran, var olan, hakkı ortaya çıkaran demektir.
El Berr ismi
Esma-i Hüsna’dan El Berr kelimesi BR olarak yazılır. Ber, Bir ve Bur olarak okunabilir.
Birr, iyilik demektir.
Kur'anda çok yerde geçer: Bekara 44, 177, 189; Al-i İmran 92, Maide 2.
Tur Suresinin 28. Âyetinde ise, El-Berr-Ür-Rahim olarak geçmektedir. Bu Esma-i Hüsna’dan olan Berr'dir. Bu Berr olarak yazılır. Berr, ayrıca kara parçası anlamına da gelir.
Maide suresinin 96. Âyetinde, Sayd-ül Bahri = Deniz avı, Sayd-ül Berri = Kara avı ifadesi geçer. Şu surelerde de kara parçası olarak geçmektedir: 6/59; 6/63; 6/97;10/22; 17/67; 7/68; 17/70; 27/63; 29/65-66; 30/41; 31/32
Burr, buğday demektir.
Bir Hadis-i Şerifte, “Buğdayı buğdaya satarken biri fazla olursa faiz olur” buyuruluyor. Vel Burru Bil Burri ifadesi geçiyor. (Tirmizi)
Şu halde Birr, iyilik demektir. Berr, Esma-i Hüsna’dandır, ayrıca kara parçası anlamına da geliyor.
Vahid ve Ehad
Evet Vahid de, Ehad da “Bir” manasına gelir. Biri sıfat ismi, biri zat ismidir. Vâhid, Allahü Teala’nın sıfat isimlerindendir, Esma-i Hüsna’da bildirilen 99 isminden biridir. Vâhid, zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan anlamındadır. Bir Âyet meali şöyledir:
“Elbette İlahınız Vahid’dir, birdir” [Saffat 4)
Ehad de O’nun zat ismidir. Bir Âyet meali şöyledir:
“De ki, Allah Ehad’dir, birdir.” [İhlas 1]
Burada zatı bakımdan bir demektir.
Buradaki, “Bir” kelimesini sayı bakımından bir gibi anlamamalı. Öyle anlaşılırsa Allah madde, cisim gibi anlaşılır. Halbuki Allah hiç bir şeye benzemez, hayal edilen şey mahlûktur, O her hayalden farklıdır. Mücessime ve Müşebbihe denilen fırkalar, Allah’ı yürüyen, oturan, madde, cisim gibi görür.
Bir Âyet-i Kerime meali şöyledir:
“Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.” [Şura 11]
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müslüm Abacıoğlu
Esma-i Hüsna’yı Ezberlemek
Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Bir arkadaşın; “Ebu Hüreyre’den nakledilen bir Hadiste, Peygamberimizin “Allahü Teâlâ’nın şu 99 Esma-i Hüsna’sını ihsâ eden, Cennet’e girer, sonsuz saadete ulaşır” dediği iddia edilmiştir. Ancak, Peygamberimizin, Allah'a böyle bir sınırlama koyması mümkün değildir. Bu Hadis sahih değildir. Peygamberimiz şöyle söylemiş olabilir: “Allah'ın isimlerinden 99'unu ihsâ eden Cennete girer, sonsuz saadete erişir.”
Bu arkadaşın sözünde doğruluk payı yoktur. Çünkü o Hadis-i Şerif, Kütüb-i Sitte’nin en kıymetli üç hadis kitabında, yani Buhari, Müslim ve Tirmizi’de vardır. O Hadis-i Şerifi yalan saymak, bu üç büyük Âlimi cahil saymak olur.
Din kitaplarında bu husus açıklanmıştır. Herkese Lazım Olan İman kitabında deniyor ki: Allahü Teâlâ’nın isimleri sonsuzdur. Bin bir ismi var diye meşhurdur. Yani, isimlerinden bin bir tanesini insanlara bildirmiştir. Bunlardan 99’una Esma-ül Hüsna denir.
Demek ki Allah’ın bin bir ismi vardır. Ama bunlardan 99’una Esma-i Hüsna deniyor. Kadı zade Ahmed efendi de, Birgivi vasiyetnamesi şerhinde, “Allahü Teâlâ’nın 99 ismine Esma-i Hüsna denir” diyor.
Arkadaşın dediği gibi, Allah’ın isimlerinden 99 unu değil, Peygamber Efendimizin bildirdiği 99 ismi ihsâ etmek gerekiyor. Yoksa Allahü Teâlâ’nın ismi çoktur. Bunlardan rastgele 99’unu değil, bildirilen 99 ismi ihsâ etmek gerekir. Burada ihsâ etmek, bu 99 ismi manaları ile birlikte ezberleyip amel etmek demektir. Böyle yapan kimse elbette Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır.
Birkaç örnek verelim:
Kerim: Lütfu ve ihsanı bol, çok ikram eden. Müslüman da, cömert ve ihsan sahibi olmalı.
Gaffar: Günahları örten ve çok mağfiret eden. Müslümanlar da birbirlerinin kusurlarını görmemeli.
Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan. Bu ismi okurken, rızkı için endişe etmemeli.
Mütekebbir: Büyüklükte eşi, benzeri yok. Bu ismi okurken Allahü Teâlâ’nın azametini ve kibriyâsını düşünerek kibirden uzak durmalı.
Bunlar gibi Esma-i Hüsna’daki isimler okunurken, manalarını düşünmeli ve bunlarla amel etmeli.
Arkadaşınızın, Hadis-i Şerif okuyup yanlış anlaması da gösteriyor ki, Tefsirden, Meal ve Hadisten din öğrenilmez. Dinimi öğreneyim derken, yanlış anlayıp, dinsiz olup çıkabilir. Bu yüzden doğru yazılmış ilmihal kitaplarından dinimizi öğrenmeye çalışmalıyız. Ehl-i Sünnet Âlimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme edilerek derlenmiş olan, nakli esas alan, en kıymetli ilmihal kitabı Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye son sözünde diyor ki:
“Evliya olan Ehl-i Sünnet Âlimleri, kalb, ruh mütehassısları olup, herkesin bünyesine ve hastalığına ve zamanının zulmetine ve fesadına uygun ruh ilaçlarını, Hadis-i Şeriflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Resulullah, dünya eczanesine yüz binlerce ilaç hazırlayan baş tabip olup, Evliya olan Ehl-i Sünnet Âlimleri de, bu hazır ilaçları, hastaların dertlerine göre dağıtan, emrindeki yardımcı tabipler gibidir. Hastalığımızı bilemediğimiz, ilaçları tanımadığımız için, yüz binlerce hadis içinden, kendimize ilaç aramaya kalkarsak, (Allergie) aksi tesir hasıl olarak, cahilliğimizin cezasını çeker, fayda yerine zarar görürüz. İşte bunun için, Hadis-i Şerifte, “Kur'an-ı Kerimi kendi anladığına göre tefsir eden kâfir olur” buyuruldu. Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, “Herkes Kur’an ve Hadis okumalı, dinini bunlardan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı” diyerek, Ehl-i Sünnet Âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar. Bütün Müslümanları felakete sürüklüyorlar.”
Hakkıyla bilen
Esma-i Hüsna’dan olan Alîm ismi Kur’an-ı Kerim’de yüzden fazla geçiyor. Hiçbir tefsirde tam bilen diye bir ifadeye rastlamadık. Hemen bütün Tefsirlerde, hakkıyla bilen, her şeyin içini ve dışını en mükemmel bilen diye açıklanıyor. Alîm, bilen demektir. Neyi bilen, her şeyi bilen demektir. Nasıl bilendir? Hakkıyla bilen, en iyi bilen demektir. Alîm, kısaca her şeyi hakkı ile, en iyi bilen demektir.
Basîr de gören demektir. Neyi gören? Gizli açık her şeyi gören demektir. Nasıl görendir? Her şeyin dışını ve içini bir uzuv olmadan müşahede edendir. Tam gören ifadesi biraz yavan kalmaktadır. Gizli açık her şeyi en iyi gören demek daha uygun olur.
El Hak ismi
“Allah’ın Hak diye bir ismi yok, ona hak demek şirk olur” diyenler oluyor. Biz hep Cenab-ı Hak diyoruz, böyle söylemek şirk değildir. El Hak isminin, Esma-i Hüsna’dan yani Allahü Teâlâ’nın 99 güzel isminden biri olduğu, Tirmizi’deki Hadis-i Şerifte bildiriliyor.
El Hak: Varlığı hiç değişmeden duran, var olan, hakkı ortaya çıkaran demektir.
El Berr ismi
Esma-i Hüsna’dan El Berr kelimesi BR olarak yazılır. Ber, Bir ve Bur olarak okunabilir.
Birr, iyilik demektir.
Kur'anda çok yerde geçer: Bekara 44, 177, 189; Al-i İmran 92, Maide 2.
Tur Suresinin 28. Âyetinde ise, El-Berr-Ür-Rahim olarak geçmektedir. Bu Esma-i Hüsna’dan olan Berr'dir. Bu Berr olarak yazılır. Berr, ayrıca kara parçası anlamına da gelir.
Maide suresinin 96. Âyetinde, Sayd-ül Bahri = Deniz avı, Sayd-ül Berri = Kara avı ifadesi geçer. Şu surelerde de kara parçası olarak geçmektedir: 6/59; 6/63; 6/97;10/22; 17/67; 7/68; 17/70; 27/63; 29/65-66; 30/41; 31/32
Burr, buğday demektir.
Bir Hadis-i Şerifte, “Buğdayı buğdaya satarken biri fazla olursa faiz olur” buyuruluyor. Vel Burru Bil Burri ifadesi geçiyor. (Tirmizi)
Şu halde Birr, iyilik demektir. Berr, Esma-i Hüsna’dandır, ayrıca kara parçası anlamına da geliyor.
Vahid ve Ehad
Evet Vahid de, Ehad da “Bir” manasına gelir. Biri sıfat ismi, biri zat ismidir. Vâhid, Allahü Teala’nın sıfat isimlerindendir, Esma-i Hüsna’da bildirilen 99 isminden biridir. Vâhid, zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan anlamındadır. Bir Âyet meali şöyledir:
“Elbette İlahınız Vahid’dir, birdir” [Saffat 4)
Ehad de O’nun zat ismidir. Bir Âyet meali şöyledir:
“De ki, Allah Ehad’dir, birdir.” [İhlas 1]
Burada zatı bakımdan bir demektir.
Buradaki, “Bir” kelimesini sayı bakımından bir gibi anlamamalı. Öyle anlaşılırsa Allah madde, cisim gibi anlaşılır. Halbuki Allah hiç bir şeye benzemez, hayal edilen şey mahlûktur, O her hayalden farklıdır. Mücessime ve Müşebbihe denilen fırkalar, Allah’ı yürüyen, oturan, madde, cisim gibi görür.
Bir Âyet-i Kerime meali şöyledir:
“Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.” [Şura 11]
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)