Kabir azabı en çok, üstüne idrar sıçratan ve Müslümanlar arasında söz taşıyana olur.
Kabir veya Cehennem azabından kurtulmak için itikadı düzgün bir Müslüman olmak ve dinimizin emirlerine riayet etmek, yasakladıklarından kaçmak şarttır.
Cuma günü veya gecesi ölenler, her gece Tebareke [ve secde] suresini okuyanlar ve ölüm hastalığında İhlâs suresi okuyanlara kabir suali olmaz.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnin, her namaz vaktinde onu sokar.” [Kurretül-uyun]
“Cuma gecesi "Fâtiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak iki rekât namaz kılan kabir azabından emin olur.” [Deylemi]
“Fisebilillah gözcü olarak vefat eden kabir azabı görmez.” [İ. Ahmed]
“Recebin ilk Cuma gecesini ihya eden [saygı gösteren], kabir azabından kurtulur.” [S. Ebediyye]
“Kabir, ahiret konaklarından ilkidir. Bundan kurtulan için ötesi kolaydır. Kurtulamayana ise ötesi çok zordur.” [Tirmizi]
“Bir müminin kabrini ziyaret ederken, Allahümme inni eselüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselam en la tüazzibe hazelmeyyit derse, o ölünün azabı kıyamete kadar kaldırılır.” [Etfal-ül müslimin]
Hazreti Ali’den gelen bir rivayette, kabir azabından kurtulmak için, şunlar tavsiye edilmiştir:
1- Âyet-el-Kürsiyi çok okumak.
2- Cuma günleri iki rekât namaz kılmak. [Kaza namazı borcu olan nafile namaz kılamaz. Birinci rekatte Fatiha ile Tebareke, 2. rekatte Fatiha ile İhlâs okunur.]
3- Her gün yüz İhlâs okumak. (Zühre-tür-Riyaz)
Kabir azabından kurtulmak için, İslâm Alimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
“Kabirde azab yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle, hatta Kur'ân-ı Kerimdeki Âyetlerle bildirilmiştir. Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi değildir. Dünyanın nizamı için, buradaki hayatta hem his, hem de istekle, irade ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azab ve acı duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir. Kabirde ruhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azabı duydukları hâlde, hareket etmez ve kıpırdayamazlar.
Kabir azabı, rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın görüntüsü değil, azabın kendisidir. Kabir azabı, ahiret azablarındandır. Dünya azabları, ahiret azabları yanında hiç kalır. Eğer ahiret azablarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder.”
Peygamber Efendimiz kabir hayatı hakkında:
“Kabir, dünya konaklarının sonu, ahiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurmuşlardır.
Kabir ehli de acı ve zahmet çektiği için Peygamber Efendimiz, ölünün kemiklerini kırmayı yasaklamıştır. Kabrin üstüne oturan bir kimseye:
“Ölüye kabirlerinde eza etmeyiniz! Diriler, evlerinde, elem, zahmet duyup hissettikleri gibi, ölü de kabrinde öylece elem ve eza duyar” buyurmuşlardır.
Meyyit, kabre konulunca, ne kadar salih, iyi kimse olsa da kabir onu sıkar. Sa'd bin Muâz hazretleri, Eshâb-ı Kiramdan, sayısız fazilet ve kerametler sahibi bir zat idi. Hatta vefat edince Arş-ı Rahman onun için titremişti. Buna rağmen kabre konulduğunda toprak onu sıktı.
Peygamber Efendimiz;
“Toprak Sa'd bin Muâz'ı öyle sıktı ki, iki tarafındaki kemikler birbirine geçti” buyurarak haber verdi.
Kabir, Eshab-ı Kirama böyle olursa, acaba bize nasıl olur! Ya bir de imansız ölenlerin hali nice olur?
Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyuruyor ki:
“Kabir azabından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli, Kur'ân-ı Kerim okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten, dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçmalıdır.”
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müslüm Abacıoğlu
Kabir Azabından Kurtulmak
Muhterem Kardeşlerim…
Kabir azabı en çok, üstüne idrar sıçratan ve Müslümanlar arasında söz taşıyana olur.
Kabir veya Cehennem azabından kurtulmak için itikadı düzgün bir Müslüman olmak ve dinimizin emirlerine riayet etmek, yasakladıklarından kaçmak şarttır.
Cuma günü veya gecesi ölenler, her gece Tebareke [ve secde] suresini okuyanlar ve ölüm hastalığında İhlâs suresi okuyanlara kabir suali olmaz.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnin, her namaz vaktinde onu sokar.” [Kurretül-uyun]
“Tebareke suresini okumak kabir azabından korur.” [İbni Mürdeveyh]
“Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.” [Tirmizi, Ebu Nuaym]
“Sadaka, kabir azabından korur.” [Beyheki]
“Kovuculuk, kabir azabına sebep olur.” [Beyheki]
“Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır.” [İ.Mace, Nesai, Hakim, Dare Kutni]
“Cuma gecesi "Fâtiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak iki rekât namaz kılan kabir azabından emin olur.” [Deylemi]
“Fisebilillah gözcü olarak vefat eden kabir azabı görmez.” [İ. Ahmed]
“Recebin ilk Cuma gecesini ihya eden [saygı gösteren], kabir azabından kurtulur.” [S. Ebediyye]
“Kabir, ahiret konaklarından ilkidir. Bundan kurtulan için ötesi kolaydır. Kurtulamayana ise ötesi çok zordur.” [Tirmizi]
“Bir müminin kabrini ziyaret ederken, Allahümme inni eselüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselam en la tüazzibe hazelmeyyit derse, o ölünün azabı kıyamete kadar kaldırılır.” [Etfal-ül müslimin]
Hazreti Ali’den gelen bir rivayette, kabir azabından kurtulmak için, şunlar tavsiye edilmiştir:
1- Âyet-el-Kürsiyi çok okumak.
2- Cuma günleri iki rekât namaz kılmak. [Kaza namazı borcu olan nafile namaz kılamaz. Birinci rekatte Fatiha ile Tebareke, 2. rekatte Fatiha ile İhlâs okunur.]
3- Her gün yüz İhlâs okumak. (Zühre-tür-Riyaz)
Kabir azabından kurtulmak için, İslâm Alimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
“Kabirde azab yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle, hatta Kur'ân-ı Kerimdeki Âyetlerle bildirilmiştir. Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi değildir. Dünyanın nizamı için, buradaki hayatta hem his, hem de istekle, irade ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azab ve acı duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir. Kabirde ruhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azabı duydukları hâlde, hareket etmez ve kıpırdayamazlar.
Kabir azabı, rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın görüntüsü değil, azabın kendisidir. Kabir azabı, ahiret azablarındandır. Dünya azabları, ahiret azabları yanında hiç kalır. Eğer ahiret azablarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder.”
Peygamber Efendimiz kabir hayatı hakkında:
“Kabir, dünya konaklarının sonu, ahiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurmuşlardır.
Kabir ehli de acı ve zahmet çektiği için Peygamber Efendimiz, ölünün kemiklerini kırmayı yasaklamıştır. Kabrin üstüne oturan bir kimseye:
“Ölüye kabirlerinde eza etmeyiniz! Diriler, evlerinde, elem, zahmet duyup hissettikleri gibi, ölü de kabrinde öylece elem ve eza duyar” buyurmuşlardır.
Meyyit, kabre konulunca, ne kadar salih, iyi kimse olsa da kabir onu sıkar. Sa'd bin Muâz hazretleri, Eshâb-ı Kiramdan, sayısız fazilet ve kerametler sahibi bir zat idi. Hatta vefat edince Arş-ı Rahman onun için titremişti. Buna rağmen kabre konulduğunda toprak onu sıktı.
Peygamber Efendimiz;
“Toprak Sa'd bin Muâz'ı öyle sıktı ki, iki tarafındaki kemikler birbirine geçti” buyurarak haber verdi.
Kabir, Eshab-ı Kirama böyle olursa, acaba bize nasıl olur! Ya bir de imansız ölenlerin hali nice olur?
Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyuruyor ki:
“Kabir azabından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli, Kur'ân-ı Kerim okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten, dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçmalıdır.”
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)