Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir. Îsâr ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir.
Cömertliğin üstün derecesi olan îsâr büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar yapar. Allahü Teâlâ, Eshab-ı Kiramı överken buyuruyor ki:
“Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.” [Haşr 9]
Hadis-i Şerifte de buyuruldu ki:
“Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü Teâlâ onun günahlarını affeder.” [İbni Hibban]
Medine’nin yerlisi olanlar [Ensar-ı Kiram], Medine’ye hicret eden Müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Bütün mallarına onları ortak etmişlerdir.
Resul-i Ekrem Efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu. Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler arasında taksim edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı Kiram, “Biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız” dediler. Buna Peygamber Efendimiz çok memnun oldu.
Başkasını kendine tercih
Peygamber Efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini yemek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah Efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:
“Allahü Teâlâ, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe çok memnun oldu. ‘Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler’ Âyet-i Kerimesini gönderdi.”
Hazreti Musa’ya, Peygamber Efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Allahü Teâlâ, “Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak îsârdır. Ya Musa, ömründe bir kere îsâr edene, îsâr ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim” buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber Efendimizi överken “Elbette sen Hulk-i Azim [büyük ahlak] üzeresin” buyuruyor. (Kalem 4)
Önce can sonra canan
Önce can sonra canan demek uygundur. Yani önce kendimizi kurtaracağız sonra başkalarını. Kendi itikadımız, kendi ahlakımız düzgün değilse, başkalarını nasıl kurtarabiliriz?
Önce can gelir sonra canan demişler,
Gemisini kurtaran kaptan demişler…
Mal yönüyle de böyledir. Kendimiz yokluk içinde iken, elimizdekini başkalarına vermek doğru olmaz. Dinimiz, “Sadaka verirken israf etmeyin” buyuruyor. Sâbit bin Kays hazretleri, bir günde 500 ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmadı. Muaz bin Cebel hazretlerinin de bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine bir şey kalmadı. Ondan sonra “İsraf etmeyin” Âyeti geldi.
Bir Âyet meali de şöyledir:
“Elini boynuna bağlayıp asma [cimrilik etme], büsbütün de açıp saçma. [itidalli ol, iktisada riayet et. Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!” Sonra kınanmış olur ve eli boş açıkta kalırsın.” [İsra 29]
İbni Mesud hazretleri anlatır:
“Bir çocuk, Resulullah Efendimize gelip, bazı lüzumlu şeyleri sayıp, ‘Annem beni sana gönderip bunları istedi’ dedi. ‘Bugün bende bunların hiç biri yok’ buyurdu. ‘Gömleğini bana ver’ dedi. Hemen, mübarek gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve kendisi gömleksiz kaldı. Camiye gidemedi. O zaman, bu âyet geldi.”
Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki:
“Paranız ile, önce kendi ihtiyaçlarınızı alın. Artarsa, çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin. Bundan da artarsa, akrabanıza yardım edin!” [Müslim]
“Kendisi veya çoluk çocuğu muhtaç iken veya borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz. Borç ödemek, sadaka vermekten, köle azat etmekten ve hediye vermekten daha önemlidir. Başkasının malını, sadaka vererek, yok olmasına sebep olmayın!” [Buhari]
Hazreti Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah Efendimize biri gelip, bir altınım var, ne yapayım dedi. “Bununla kendi ihtiyaçlarını al” buyurdu. Bir altınım daha var dedi. “Onunla da çocuğuna lazım olanları al” buyurdu. Bir daha var dedi. “Onu da, âilenin ihtiyaçlarına sarf et” buyurdu. Bir altın daha var dedi. “Hizmetçinin ihtiyaçlarına kullan” buyurdu. Bir daha var deyince, [bu bildirdiklerimi ölçü alarak] “Onu kullanacağın yeri sen daha iyi bilirsin” buyurdu. (Begavi)
Cömertlik menkıbeleri
Cömert esir
Resul-i Ekrem, götürülen düşman esirlerinin, birini işaret edip bırakılmasını emredince, Hazreti Ali, sual etti ki:
- Bunların hepsi düşman, hepsinin suçu da bir, bunu niçin istisna ediyoruz?
Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
“Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı; çünkü bunun cömert olduğunu, cömertliği Allahü Teâlâ’nın hoşuna gittiğini söyledi.” [İ. Gazali]
Mektubu açmadan
Biri Hazreti Hasan’a bir mektup getirdi. Mektubu açmadan, İsteğin yerine getirilecektir diyerek geleni gönderdi. Oradakiler, “Mektubu okumadan niçin cevap verdin?” dediler.
Buyurdu ki:
“Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekeceği sıkıntıdan Allahü Teâlâ beni mesul tutar.”
Herkesin değeri
Yanına oturan fakir bedeviye Hazreti Ali, “Bir isteğin mi var?” buyurur. Bedevi utancından diliyle bir şey söylemeyip işaretle bildirir. Hazreti Ali, yanında bulunan iki giyeceğin ikisini de Bedeviye verir. Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur. Beyit Hazreti Alinin çok hoşuna gider. Çocukları, için ayırdığı üç altının hepsini Bedeviye verir. Bedevi, “Ey Emir el müminin, beni kendi ailemin en büyük zengini ettin” der. Hazreti Ali de, şu Hadis-i Şerifi nakleder:
“Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre ölçülür.” [M. Cami]
Sahibini bulan kelle
Eshab-ı Kiramdan birine bir koyun kellesi hediye edildi. “Benden daha fazla ihtiyacı olan vardır” diyerek bir başkasına verdi. Kelle, aynı şekilde yedi kişiye dolaştıktan sonra tekrar ilk veren zata geldi. Onun diğerlerinden daha muhtaç olduğu meydana çıktı.
İbadette îsâr
İbâdetlerde îsâr yapılmaz. Meselâ, camide birinci saftaki yerini başkasına vermek, namaz vakti gelince abdestsiz kimsenin, abdest suyunu başkasına vermesi caiz değildir.
Kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermek cömertliktir. Kendine lazım olan şeyleri vermek ise, îsârdır.
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müslüm Abacıoğlu
Cömertlikte zirve
Muhterem Kardeşlerim…
Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir. Îsâr ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir.
Cömertliğin üstün derecesi olan îsâr büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar yapar. Allahü Teâlâ, Eshab-ı Kiramı överken buyuruyor ki:
“Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.” [Haşr 9]
Hadis-i Şerifte de buyuruldu ki:
“Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü Teâlâ onun günahlarını affeder.” [İbni Hibban]
Medine’nin yerlisi olanlar [Ensar-ı Kiram], Medine’ye hicret eden Müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Bütün mallarına onları ortak etmişlerdir.
Resul-i Ekrem Efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu. Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler arasında taksim edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı Kiram, “Biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız” dediler. Buna Peygamber Efendimiz çok memnun oldu.
Başkasını kendine tercih
Peygamber Efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini yemek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah Efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:
“Allahü Teâlâ, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe çok memnun oldu. ‘Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler’ Âyet-i Kerimesini gönderdi.”
Hazreti Musa’ya, Peygamber Efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Allahü Teâlâ, “Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak îsârdır. Ya Musa, ömründe bir kere îsâr edene, îsâr ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim” buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber Efendimizi överken “Elbette sen Hulk-i Azim [büyük ahlak] üzeresin” buyuruyor. (Kalem 4)
Önce can sonra canan
Önce can sonra canan demek uygundur. Yani önce kendimizi kurtaracağız sonra başkalarını. Kendi itikadımız, kendi ahlakımız düzgün değilse, başkalarını nasıl kurtarabiliriz?
Önce can gelir sonra canan demişler,
Gemisini kurtaran kaptan demişler…
Mal yönüyle de böyledir. Kendimiz yokluk içinde iken, elimizdekini başkalarına vermek doğru olmaz. Dinimiz, “Sadaka verirken israf etmeyin” buyuruyor. Sâbit bin Kays hazretleri, bir günde 500 ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmadı. Muaz bin Cebel hazretlerinin de bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine bir şey kalmadı. Ondan sonra “İsraf etmeyin” Âyeti geldi.
Bir Âyet meali de şöyledir:
“Elini boynuna bağlayıp asma [cimrilik etme], büsbütün de açıp saçma. [itidalli ol, iktisada riayet et. Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!” Sonra kınanmış olur ve eli boş açıkta kalırsın.” [İsra 29]
İbni Mesud hazretleri anlatır:
“Bir çocuk, Resulullah Efendimize gelip, bazı lüzumlu şeyleri sayıp, ‘Annem beni sana gönderip bunları istedi’ dedi. ‘Bugün bende bunların hiç biri yok’ buyurdu. ‘Gömleğini bana ver’ dedi. Hemen, mübarek gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve kendisi gömleksiz kaldı. Camiye gidemedi. O zaman, bu âyet geldi.”
Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki:
“Paranız ile, önce kendi ihtiyaçlarınızı alın. Artarsa, çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin. Bundan da artarsa, akrabanıza yardım edin!” [Müslim]
“Kendisi veya çoluk çocuğu muhtaç iken veya borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz. Borç ödemek, sadaka vermekten, köle azat etmekten ve hediye vermekten daha önemlidir. Başkasının malını, sadaka vererek, yok olmasına sebep olmayın!” [Buhari]
Hazreti Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah Efendimize biri gelip, bir altınım var, ne yapayım dedi. “Bununla kendi ihtiyaçlarını al” buyurdu. Bir altınım daha var dedi. “Onunla da çocuğuna lazım olanları al” buyurdu. Bir daha var dedi. “Onu da, âilenin ihtiyaçlarına sarf et” buyurdu. Bir altın daha var dedi. “Hizmetçinin ihtiyaçlarına kullan” buyurdu. Bir daha var deyince, [bu bildirdiklerimi ölçü alarak] “Onu kullanacağın yeri sen daha iyi bilirsin” buyurdu. (Begavi)
Cömertlik menkıbeleri
Cömert esir
Resul-i Ekrem, götürülen düşman esirlerinin, birini işaret edip bırakılmasını emredince, Hazreti Ali, sual etti ki:
- Bunların hepsi düşman, hepsinin suçu da bir, bunu niçin istisna ediyoruz?
Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
“Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı; çünkü bunun cömert olduğunu, cömertliği Allahü Teâlâ’nın hoşuna gittiğini söyledi.” [İ. Gazali]
Mektubu açmadan
Biri Hazreti Hasan’a bir mektup getirdi. Mektubu açmadan, İsteğin yerine getirilecektir diyerek geleni gönderdi. Oradakiler, “Mektubu okumadan niçin cevap verdin?” dediler.
Buyurdu ki:
“Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekeceği sıkıntıdan Allahü Teâlâ beni mesul tutar.”
Herkesin değeri
Yanına oturan fakir bedeviye Hazreti Ali, “Bir isteğin mi var?” buyurur. Bedevi utancından diliyle bir şey söylemeyip işaretle bildirir. Hazreti Ali, yanında bulunan iki giyeceğin ikisini de Bedeviye verir. Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur. Beyit Hazreti Alinin çok hoşuna gider. Çocukları, için ayırdığı üç altının hepsini Bedeviye verir. Bedevi, “Ey Emir el müminin, beni kendi ailemin en büyük zengini ettin” der. Hazreti Ali de, şu Hadis-i Şerifi nakleder:
“Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre ölçülür.” [M. Cami]
Sahibini bulan kelle
Eshab-ı Kiramdan birine bir koyun kellesi hediye edildi. “Benden daha fazla ihtiyacı olan vardır” diyerek bir başkasına verdi. Kelle, aynı şekilde yedi kişiye dolaştıktan sonra tekrar ilk veren zata geldi. Onun diğerlerinden daha muhtaç olduğu meydana çıktı.
İbadette îsâr
İbâdetlerde îsâr yapılmaz. Meselâ, camide birinci saftaki yerini başkasına vermek, namaz vakti gelince abdestsiz kimsenin, abdest suyunu başkasına vermesi caiz değildir.
Kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermek cömertliktir. Kendine lazım olan şeyleri vermek ise, îsârdır.
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)