Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sıkıntılar nimettir!

Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.10.2024 16:26

Muhterem Kardeşlerim…

Yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi başımıza gelen her musibet, çektiğimiz her sıkıntı bizim için birer nimettir. Daha kötüsü de olabilirdi diye düşünerek sabretmemiz, şükretmemiz gerekir. Hele 2 ayı aşkın süreden beri dünyaya çok şeyi öğreten, kâinatın gerçek sahibini tanıtan, hatırlatan, Sevgili Peygamberimizin sözlerini ön plana çıkaran, ezanın inançsızların ülkesinde bile okunmasına vesile olan coronavirüs illeti bile çok işi düşünürsek hayra vesile olmuştur. Biraz daha sabretmemiz lazım.

Sabır insana mahsustur. Hayvanlarda sabır yoktur. Meleklerin ise sabra ihtiyacı yoktur. Belaya sabretmek lazımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka bela yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın. Allahü Teâlâ, senin iyiliğini senden iyi bilir.

Efendim;

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Bu dünya diken tarlasıdır. İnsanların arayıp da bulamadıkları iki şey, neşe ve rahatlıktır. İkisi de Cennette olur. Bu dünyadakiler geçici ve aldatıcıdır.

Dert ve bela en çok peygamberlere, sonra onlara benzeyen büyük zatlara gelir. Allahü Teâlâ, en çok belayı, İslamiyet'e en çok uyanlara verir. Hazret-i Ali, “Mümin beladan kurtulamaz” buyuruyor. Bunun çok hikmetleri vardır. Âhirette makamı yüksek olsun ve hataları, günahları yüzünden âhirette sıkıntı çekmesin diye, Müslümanlara çok bela gelir.

Müminin neşesi yüzündedir, alâmeti güler yüzdür. Münafığın alâmeti çatık kaştır.

Fakirlere verilen sadaka, namazdaki kusurları giderir. Allahü Teâlâ fakirlere ne kadar kıymet veriyor ki, onlara verilen sadaka bizim namazlarımızdaki kusurlarımızı örtüyor. O hâlde insanların değil, Allah'ın değer verdiğine kıymet vermelidir.

Bu dünyada bir garip, bir yolcu gibi olmalı ve kendini ölmüş kabul etmeli. Ne yapsak, ne kadar çok yaşasak bir gün mutlaka öleceğiz. Öldükten sonra pişmanlık fayda vermez. Şimdiden ona hazırlanmamız gerekir.

Genelde yaşlandıkça, insanların dünyaya meyli artar. Eskiler buna hırs-ı pîrî diyorlar. Bu çok kötüdür, tersi olacağına, dünyadan soğuyacağına, ne hikmetse, dünyaya daha çok sarılıyor. Ölümün yaklaştığını düşünerek dünyalık işi azaltmak gerekirken, aksini yapmak akıl işi değildir. Ama yaş ilerledikçe dinimize yani Ehl-i sünnete hizmeti arttırmalı. Müslüman’ın dünyada istirahatı olmaz, onun istirahatı musalla taşına konunca başlar.

 

Kalbi kırık olanın duası

Bir talebesi, Süfyan-ı Sevrî hazretlerine der ki:

- Efendim, bizim aile çok kalabalık, gelirimiz de azdır, sıkıntılı bir hayat yaşıyoruz. Bazen evden un istiyorlar, yağ istiyorlar, bende de hiç para olmuyor, çok üzülüyorum. Dua buyurun da, Rabbimiz bize biraz daha fazlasını versin.

 

Süfyan-ı Sevri hazretleri ona şu cevabı verir:

- Bu gıda maddeleri istendiğinde, sende para yoksa kalbin kırılır. Allahü Teâlâ hadis-i kudside, “Ben kalbi kırık olanların yanındayım” buyuruyor. Yani, “Hastaların, dertlilerin, sıkıntılı olanların, borçluların yanındayım. Onların duasını kabul ederim” buyuruyor. Bu durumda senin duan, bizim duamızdan daha kıymetlidir, öyle hâllerde sen, hem kendine, hem de bize dua et.

Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Peygamber efendimiz; “Mümin kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür” buyurdu.

Allahu Teâlâ cümlemizi sıkıntılara isyan etmeyen, her haline şükreden kullarından eylesin. (Amin)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.