Bu yazımızda sizlere en hayırlı işler ve yapanların akibetleri, kazandıkları sevaplardan bahsetmeye gayret edeceğiz ki, inşaallah her insan mutlaka hep iyilik yapmayı öncelikli düşünsün.
“Allahu Teâlâ rızka kefildir, imana değil” hadis-i şerifini unutmayalım. Her şeyden önce halimize şükretmesini bilelim.
Efendim;
Dünyada iken, Allahü Teâlâ’nın dinine razı olduğu şekilde doğru hizmet edenler, Allahü Teâlâ’nın kullarının müşküllerini halledenler, mahşerde, tahtlar üzerinde, kürsülerde, gölgelerde oturacaklar. Allahü Teâlâ onlarla konuşacak. Onlar için ne hesap var ne azap var.
En zor iş İslamiyet’e hizmet etmektir. Çünkü Allahü Teâlâ en zor işi en güvendiğine en çok sevdiğine vermiştir. Peygamberlere ve vârislerine vermiştir.
Başarının sırrı, birlik-beraberlik, dürüstlük, iyi hedef seçmektir.
Yanan bir evden birini kurtarmak çok büyük sevap olduğu halde Cehennem ateşinden kurtarmak yanında hiç kalır. Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalı. Hiç kimse yanmasın düşüncesinde olmalı.
Müslümanlık dünya ve ahiret saadetidir. Allahü Teâlâ’nın en sevdiği şey imandan sonra kullarına hizmet etmektir.
Allahü Teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey verir. Birincisi; sevdiği bir kulunu ona tanıştırır. Eshab-ı kirama Peygamber efendimizi tanıttığı gibi. İkincisi; ona hayırlı bir iş verir. En hayırlı iş Peygamber efendimizin yaptığı iştir.
Allah’ın dinini, Allah’ın kullarının ayaklarına kadar götürmek ne büyük zevktir.
Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye sarf etmektir.
Tasavvuf, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.
Tasavvuftan maksat, kendini zorlamadan her an Allahü Teâlâ’yı hatırlamaktır.
İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün haraplıkları, çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmemeliyiz. Doğru itikad, düzgün itikad, ehl-i sünnet itikadıdır.
Allahü Teâlâ insanları Cennetine davet ediyor. Davetçi olarak da Peygamber efendimizi gönderdi. Davetiye olarak da İslamiyet’i gönderdi. Fakat insanların çoğu bu davete icabet etmedi. Zaten bunun için Kur'an-ı kerimde sık geçiyor: Ekserisi kâfir, ekserisi fâsık diye.
Para, şan şöhret insanı rahatlatmaz. İslamiyet ile kontrol altına alınmazsa, insanı dünyada ve ahirette perişan eder.
Her ne hikmetse günümüzde hep para öncelikli düşünülüyor. “Allahu Teâlâ rızka kefildir, imana değil” hadis-i şerifini unutuyorlar. Unutmamak lazım. Her şeyden önce halimize şükretmesini bilmek gerek.
Allahu Teâlâ cümlemizi inanan, şükretmesini bilen, sabreden kullarından eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müslüm Abacıoğlu
En hayırlı iş nedir…
Muhterem Kardeşlerim…
Bu yazımızda sizlere en hayırlı işler ve yapanların akibetleri, kazandıkları sevaplardan bahsetmeye gayret edeceğiz ki, inşaallah her insan mutlaka hep iyilik yapmayı öncelikli düşünsün.
“Allahu Teâlâ rızka kefildir, imana değil” hadis-i şerifini unutmayalım. Her şeyden önce halimize şükretmesini bilelim.
Efendim;
Dünyada iken, Allahü Teâlâ’nın dinine razı olduğu şekilde doğru hizmet edenler, Allahü Teâlâ’nın kullarının müşküllerini halledenler, mahşerde, tahtlar üzerinde, kürsülerde, gölgelerde oturacaklar. Allahü Teâlâ onlarla konuşacak. Onlar için ne hesap var ne azap var.
En zor iş İslamiyet’e hizmet etmektir. Çünkü Allahü Teâlâ en zor işi en güvendiğine en çok sevdiğine vermiştir. Peygamberlere ve vârislerine vermiştir.
Başarının sırrı, birlik-beraberlik, dürüstlük, iyi hedef seçmektir.
Yanan bir evden birini kurtarmak çok büyük sevap olduğu halde Cehennem ateşinden kurtarmak yanında hiç kalır. Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalı. Hiç kimse yanmasın düşüncesinde olmalı.
Müslümanlık dünya ve ahiret saadetidir. Allahü Teâlâ’nın en sevdiği şey imandan sonra kullarına hizmet etmektir.
Allahü Teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey verir. Birincisi; sevdiği bir kulunu ona tanıştırır. Eshab-ı kirama Peygamber efendimizi tanıttığı gibi. İkincisi; ona hayırlı bir iş verir. En hayırlı iş Peygamber efendimizin yaptığı iştir.
Allah’ın dinini, Allah’ın kullarının ayaklarına kadar götürmek ne büyük zevktir.
Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye sarf etmektir.
Tasavvuf, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.
Tasavvuftan maksat, kendini zorlamadan her an Allahü Teâlâ’yı hatırlamaktır.
İnsanın kıymeti; idrakinin, ehl-i sünnet büyüklerinin hakikatlerini anladığı kadardır.
İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün haraplıkları, çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmemeliyiz. Doğru itikad, düzgün itikad, ehl-i sünnet itikadıdır.
Allahü Teâlâ insanları Cennetine davet ediyor. Davetçi olarak da Peygamber efendimizi gönderdi. Davetiye olarak da İslamiyet’i gönderdi. Fakat insanların çoğu bu davete icabet etmedi. Zaten bunun için Kur'an-ı kerimde sık geçiyor: Ekserisi kâfir, ekserisi fâsık diye.
Para, şan şöhret insanı rahatlatmaz. İslamiyet ile kontrol altına alınmazsa, insanı dünyada ve ahirette perişan eder.
Her ne hikmetse günümüzde hep para öncelikli düşünülüyor. “Allahu Teâlâ rızka kefildir, imana değil” hadis-i şerifini unutuyorlar. Unutmamak lazım. Her şeyden önce halimize şükretmesini bilmek gerek.
Allahu Teâlâ cümlemizi inanan, şükretmesini bilen, sabreden kullarından eylesin. (Amin)