Göbeklitepe’de bulunan heykeller, Urfa tarihini 12 bin 500 yıl geriye götürüyor. Bu da dünyanın ilk şehirlerinden birinin Urfa olduğunu gösteriyor.
Peki bizler bu şehrin çocukları olarak yaşadığımız şehri ne kadar tanıyoruz; ne kadar tanıtabiliyoruz?
Ellerimizin altında milyarlarca dolar değerinde bir tarih varken biz bu imkanlardan şehir olarak, esnaf olarak ne kadar faydalanabiliyoruz? Şehrimize ne kadar turist geliyor; kaç gün kalıyor; nereleri geziyor; ne kadar para harcıyor; gelenler bizden memnun mu ayrılıyor; yoksa giden bir daha gelmiyor mu?
Gelen insanları gezdirecek, Urfa tarihini, kültürünü gezilecek yerleri bilen kaç tane yetişmiş elemanımız var?
Ben size söyleyeyim. Urfa’ya gelen misafirlerimiz, Balıklıgöl’e gidiyor, Gümrük Hanı’nda bir çay içiyor, Haşimiye Meydanı’nda ciğer kebabı yiyor, ondan sonra otogara gidip otobüse binip memleketine geri dönüyor.
Oysaki dünyada eşi ve benzeri olmayan Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha gölleri, Harran ve ilk İslam üniversitesi, Hanel-Barur Kervan Sarayı, Urfa Kalesi, Hz. İsa’nın mendilinin bulunduğu Ulu Camii Hz. İbrahim Makamı, ateşe atıldığı yer, Hz. Eyüp Makamı, Said Nursi’nin mezarı, çiğköftesi, fıstığı, isotu, sıra geceleri, Arap atları, ceylanları, kelaynak kuşları, siyah gülleri, Türkiye’nin en büyük barajı vs…
Bunlardan yalnız birisi bir şehirde olsa o şehir, kendini dünyaya tanıtırdı. Bakınız Konya’da bir Mevlana Hazretleri var. Adamlar dünyada kendilerine yer edinmişler. Her yıl cumhurbaşkanları, başbakanlar, parlamenterler toplanıyor orada.
Bizde yazılı olarak ismi geçen 7 peygamberden bahsedilirken, biz ne yapıyoruz veya yapabiliyoruz…
Urfa’mızın bir dünyaya yetecek kadar manevi ve tarihi değerleri varken daha iyisini nasıl yapabiliriz diye birbirimizle yarış içine girmeliyiz. Burası bizim, başka Urfa yok.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mehmet Fethi Göktepe
Başka Urfa yok!
Göbeklitepe’de bulunan heykeller, Urfa tarihini 12 bin 500 yıl geriye götürüyor. Bu da dünyanın ilk şehirlerinden birinin Urfa olduğunu gösteriyor.
Peki bizler bu şehrin çocukları olarak yaşadığımız şehri ne kadar tanıyoruz; ne kadar tanıtabiliyoruz?
Ellerimizin altında milyarlarca dolar değerinde bir tarih varken biz bu imkanlardan şehir olarak, esnaf olarak ne kadar faydalanabiliyoruz? Şehrimize ne kadar turist geliyor; kaç gün kalıyor; nereleri geziyor; ne kadar para harcıyor; gelenler bizden memnun mu ayrılıyor; yoksa giden bir daha gelmiyor mu?
Gelen insanları gezdirecek, Urfa tarihini, kültürünü gezilecek yerleri bilen kaç tane yetişmiş elemanımız var?
Ben size söyleyeyim. Urfa’ya gelen misafirlerimiz, Balıklıgöl’e gidiyor, Gümrük Hanı’nda bir çay içiyor, Haşimiye Meydanı’nda ciğer kebabı yiyor, ondan sonra otogara gidip otobüse binip memleketine geri dönüyor.
Oysaki dünyada eşi ve benzeri olmayan Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha gölleri, Harran ve ilk İslam üniversitesi, Hanel-Barur Kervan Sarayı, Urfa Kalesi, Hz. İsa’nın mendilinin bulunduğu Ulu Camii Hz. İbrahim Makamı, ateşe atıldığı yer, Hz. Eyüp Makamı, Said Nursi’nin mezarı, çiğköftesi, fıstığı, isotu, sıra geceleri, Arap atları, ceylanları, kelaynak kuşları, siyah gülleri, Türkiye’nin en büyük barajı vs…
Bunlardan yalnız birisi bir şehirde olsa o şehir, kendini dünyaya tanıtırdı. Bakınız Konya’da bir Mevlana Hazretleri var. Adamlar dünyada kendilerine yer edinmişler. Her yıl cumhurbaşkanları, başbakanlar, parlamenterler toplanıyor orada.
Bizde yazılı olarak ismi geçen 7 peygamberden bahsedilirken, biz ne yapıyoruz veya yapabiliyoruz…
Urfa’mızın bir dünyaya yetecek kadar manevi ve tarihi değerleri varken daha iyisini nasıl yapabiliriz diye birbirimizle yarış içine girmeliyiz. Burası bizim, başka Urfa yok.