O sinsi tehdide yıllar önce ısrarla dikkat çekerken şunları da yazmıştık;
"Laiklik, cumhuriyet ve aydınlama devriminin önündeki en büyük engel olan medreseler - mollalar - tarikat ve cemaatler - din simsarları ile bağnazlık tüccarları, Gazi'nin ölümünün ardından, özellikle 1946'dan itibaren devletle haşır neşir olmaya başladı, siyasetin açtığı yollarda cumhuriyeti kuşatmaya devam etti..."
Ve 4 yıl önceki uyarılarda
şöyle devam etmiştik;
"12 Eylül 1980 darbesi sonrası, sözde "anarşizm"le mücadele iddiasıyla dayatılan "Yeşil Kuşak projesi"nin palazlandırdığı tarikat ve cemaatler devlet içerisinde at koşturdu. İşte o dönemler, Hizbullah gibi örgütleri ortaya çıkartırken aynı zamanda Fethullahçılar gibi tarikat ve cemaatleri de palazlandırdı."
İşte tam da Gazi'nin Kurtuluş Savaşı için Samsun'a ayak bastığı 1919'un 100. yılında karanlık için düğmeye basılırken büyümüştü asıl tehlike...
Çünkü devletin ve AKP'nin FETÖ'dan da, tarikat ve cemaatlerin bulaştığı rezaletlerden de ders almadığını ortaya koyan eğitime yönelik darbeler 4 yıl önce iyice zıvanadan çıkmıştı...
Velhasıl 10 bin özel okulun üçte birinin tarikat ve cemaatlerin denetiminde olduğu Türkiye'de, din simsarlarının gözü devlet okullarındaydı...
4 yıl önceden başlayan operasyon!..
13 Eylül 2019'daki Yeniçağ'da, ülkenin geleceği olan çocukların tarikat ve cemaat hücreleri dışında, devlet okullarında da kuşatılmaya başlayacağı şu başlıkla duyurulmuştu;
"Milli Eğitim Bakanlığı, tarikatların okullara girmesinin önünü açan bir değişikliğe imza attı..."
Aydınlanma'nın üzerine adeta karanlığın çekileceğini duyuran haberde şöyle denilmişti;
"Uzmanlar, vakıflaşan ve dernekleşen tarikatların, imzalanacak yeni protokollerle eğitim sistemine doğrudan müdahil olabileceği uyarısında bulunuyor."
Tam da "12 Eylül 2019" tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan bu yönetmelik değişikliği yalnızca laik eğitime bir darbe değil, çocukların geleceğine karanlık bir örtü çekilecek olması bakımından da ürkütücü bir tehlikeyi gündeme getirmişti...
Ne yapmaya çalışıyordu acaba Milli Eğitim Bakanlığı?..
Tarikat ve cemaatlerle birlikte, medreseci molla kılığındaki din simsarları "sivil toplum örgütü" adı altında okullarda cirit atsın mı isteniyordu?..
14 Eylül 2019'da "eğitimi kuşatan karanlığa dikkat" dedikten sonra şu soruyu da sormuştuk;
"CHP ve İYİ Parti bu rezaleti izleyecek mi, yoksa bu yönetmelik değişikliğinin iptal edilmesi için harekete mi geçecek?.."
İşte asıl tehlike büyüdü…
Karanlık ve sinsi bir taarruz ne yazık ki durmuyor dedikçe, durmadı işte...
Çünkü "Bir ülkeyi kuşatmak istiyorsan, önce eğitimden başla" derler ya, işte Türkiye'de bu plan kesintisiz projelerle, ardı ardına uygulanmaya devam ediyor...
Milyonlarca insan bir sabah uyandığında, bu ülkede nasıl 5 binden fazla okulun imam-hatibe dönüştürüldüğünü gördüyse, işte şimdi aynı sinsilikle, kaleler içeriden fethediliyor!.. Hem de bizzat Milli Eğitim tarafından...
Velhasıl Türkiye'nin geleceğini hedef alıyor laik eğitime yönelik taarruzlar..
Çünkü AKP iktidarı büyüyen erozyondan yetinmemiş olacak ki,
MEB'in Diyanet'le işbirliğine dikkat çeken bir başka haber Eylül 2019'da medyaya şöyle yansımıştı;
"Doğu ve Güneydoğu'da MEB yerine Diyanet, çocukların okula gönderilmesi için ziyaretlere başladı. Antalya'da müftülük ile imzalanan protokol kapsamında özel eğitim alması gereken çocuklara ortak proje adı altında din eğitimi verilmeye başlandı."
Ve MEB bununla da yetinmemişti... Çünkü 2019'un sonlarında, MEB'in Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortaya attığı "Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi" kapsamına alınan ortaokulların ders müfredatı din eğitimine göre yeniden düzenlenmişti...
Hafızlık projesi uygulayan okulların altıncı sınıf ders çizelgeleri boş bırakılırken,
Türkiye genelinde hafızlık projesi kapsamına alınan okul sayısı dört yıl önce 200'ü aşmıştı...
2019 yılında eğitimde büyüyen karanlığa defalarca dikkat çekmişken ve "dinci siyaset, eğitimi bağnazlaştırarak kendine molla-mürit-militan yetiştiriyor ama herkes seyretmekle yetiniyor" demişken; eğitim sistemi üzerinde tam da 19 Mayıs 1919'un 100.yılında (!!!) yoğunlaşan tehlike cumhuriyetin 100. yılında zirveye çıktı...
İşte ilkokul öncesine kadar mescit açılması kararlaştırılırken, iktidarın okullarda "manevi danışman" adı altında imam ve vaiz görevlendirilmesi infial yarattı...
Eğitim sendikaları bu durumu "gerici yapılanmaların, bu projenin arkasında ellerini ovuşturarak beklediklerini biliyoruz" diyerek protesto ettiler ama nafile...
Çünkü Türkiye'de laik eğitimi savunması gereken cumhuriyet yanlısı partiler belediye seçimleri, koltuk kavgaları ve genel başkanlık kaosunda ülkeyi de unutmuşlar, ulusu da...
Eğitim konusunda; 2019'da yoğunlaşan ve cumhuriyetin yüzüncü yılına yaklaşmışken iyice artan bu "pervasızlık" ve "duyarsızlık" içinde, okullardaki karanlık büyümesin de, ne olsun acaba?..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mehmet Faraç
1919’un 100. Yılında ne olmuştu…
O sinsi tehdide yıllar önce ısrarla dikkat çekerken şunları da yazmıştık;
"Laiklik, cumhuriyet ve aydınlama devriminin önündeki en büyük engel olan medreseler - mollalar - tarikat ve cemaatler - din simsarları ile bağnazlık tüccarları, Gazi'nin ölümünün ardından, özellikle 1946'dan itibaren devletle haşır neşir olmaya başladı, siyasetin açtığı yollarda cumhuriyeti kuşatmaya devam etti..."
Ve 4 yıl önceki uyarılarda
şöyle devam etmiştik;
"12 Eylül 1980 darbesi sonrası, sözde "anarşizm"le mücadele iddiasıyla dayatılan "Yeşil Kuşak projesi"nin palazlandırdığı tarikat ve cemaatler devlet içerisinde at koşturdu. İşte o dönemler, Hizbullah gibi örgütleri ortaya çıkartırken aynı zamanda Fethullahçılar gibi tarikat ve cemaatleri de palazlandırdı."
İşte tam da Gazi'nin Kurtuluş Savaşı için Samsun'a ayak bastığı 1919'un 100. yılında karanlık için düğmeye basılırken büyümüştü asıl tehlike...
Çünkü devletin ve AKP'nin FETÖ'dan da, tarikat ve cemaatlerin bulaştığı rezaletlerden de ders almadığını ortaya koyan eğitime yönelik darbeler 4 yıl önce iyice zıvanadan çıkmıştı...
Velhasıl 10 bin özel okulun üçte birinin tarikat ve cemaatlerin denetiminde olduğu Türkiye'de, din simsarlarının gözü devlet okullarındaydı...
4 yıl önceden başlayan operasyon!..
13 Eylül 2019'daki Yeniçağ'da, ülkenin geleceği olan çocukların tarikat ve cemaat hücreleri dışında, devlet okullarında da kuşatılmaya başlayacağı şu başlıkla duyurulmuştu;
"Milli Eğitim Bakanlığı, tarikatların okullara girmesinin önünü açan bir değişikliğe imza attı..."
Aydınlanma'nın üzerine adeta karanlığın çekileceğini duyuran haberde şöyle denilmişti;
"Uzmanlar, vakıflaşan ve dernekleşen tarikatların, imzalanacak yeni protokollerle eğitim sistemine doğrudan müdahil olabileceği uyarısında bulunuyor."
Tam da "12 Eylül 2019" tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan bu yönetmelik değişikliği yalnızca laik eğitime bir darbe değil, çocukların geleceğine karanlık bir örtü çekilecek olması bakımından da ürkütücü bir tehlikeyi gündeme getirmişti...
Ne yapmaya çalışıyordu acaba Milli Eğitim Bakanlığı?..
Tarikat ve cemaatlerle birlikte, medreseci molla kılığındaki din simsarları "sivil toplum örgütü" adı altında okullarda cirit atsın mı isteniyordu?..
14 Eylül 2019'da "eğitimi kuşatan karanlığa dikkat" dedikten sonra şu soruyu da sormuştuk;
"CHP ve İYİ Parti bu rezaleti izleyecek mi, yoksa bu yönetmelik değişikliğinin iptal edilmesi için harekete mi geçecek?.."
İşte asıl tehlike büyüdü…
Karanlık ve sinsi bir taarruz ne yazık ki durmuyor dedikçe, durmadı işte...
Çünkü "Bir ülkeyi kuşatmak istiyorsan, önce eğitimden başla" derler ya, işte Türkiye'de bu plan kesintisiz projelerle, ardı ardına uygulanmaya devam ediyor...
Milyonlarca insan bir sabah uyandığında, bu ülkede nasıl 5 binden fazla okulun imam-hatibe dönüştürüldüğünü gördüyse, işte şimdi aynı sinsilikle, kaleler içeriden fethediliyor!.. Hem de bizzat Milli Eğitim tarafından...
Velhasıl Türkiye'nin geleceğini hedef alıyor laik eğitime yönelik taarruzlar..
Çünkü AKP iktidarı büyüyen erozyondan yetinmemiş olacak ki,
MEB'in Diyanet'le işbirliğine dikkat çeken bir başka haber Eylül 2019'da medyaya şöyle yansımıştı;
"Doğu ve Güneydoğu'da MEB yerine Diyanet, çocukların okula gönderilmesi için ziyaretlere başladı. Antalya'da müftülük ile imzalanan protokol kapsamında özel eğitim alması gereken çocuklara ortak proje adı altında din eğitimi verilmeye başlandı."
Ve MEB bununla da yetinmemişti... Çünkü 2019'un sonlarında, MEB'in Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortaya attığı "Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi" kapsamına alınan ortaokulların ders müfredatı din eğitimine göre yeniden düzenlenmişti...
Hafızlık projesi uygulayan okulların altıncı sınıf ders çizelgeleri boş bırakılırken,
Türkiye genelinde hafızlık projesi kapsamına alınan okul sayısı dört yıl önce 200'ü aşmıştı...
2019 yılında eğitimde büyüyen karanlığa defalarca dikkat çekmişken ve "dinci siyaset, eğitimi bağnazlaştırarak kendine molla-mürit-militan yetiştiriyor ama herkes seyretmekle yetiniyor" demişken; eğitim sistemi üzerinde tam da 19 Mayıs 1919'un 100.yılında (!!!) yoğunlaşan tehlike cumhuriyetin 100. yılında zirveye çıktı...
İşte ilkokul öncesine kadar mescit açılması kararlaştırılırken, iktidarın okullarda "manevi danışman" adı altında imam ve vaiz görevlendirilmesi infial yarattı...
Eğitim sendikaları bu durumu "gerici yapılanmaların, bu projenin arkasında ellerini ovuşturarak beklediklerini biliyoruz" diyerek protesto ettiler ama nafile...
Çünkü Türkiye'de laik eğitimi savunması gereken cumhuriyet yanlısı partiler belediye seçimleri, koltuk kavgaları ve genel başkanlık kaosunda ülkeyi de unutmuşlar, ulusu da...
Eğitim konusunda; 2019'da yoğunlaşan ve cumhuriyetin yüzüncü yılına yaklaşmışken iyice artan bu "pervasızlık" ve "duyarsızlık" içinde, okullardaki karanlık büyümesin de, ne olsun acaba?..