Terör eylemlerinin başladığı 1984 yılından bu yana Türkiye'nin içerisine sürüklendiği darboğazın kahredici sonuçlarına bakar mısınız?
Ne zaman 30 Ağustos yaklaşsa, ne zaman Büyük Taarruz olarak bilinen ve Yunan işgaline son veren o müthiş mücadelenin yıl dönümü gelse, Türkiye'nin gericilik bölücülük kıskacında uğradığı "taarruzlar" da geliyor aklımıza...
Oysa içteki, dıştaki düşmanlar da cumhuriyetin nasıl kurulduğunun bal gibi farkındalar ama devleti yıkmak için her şeyi yapıyorlar...
1915'teki Çanakkale Zaferi'nin, 1919'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Samsun yürüyüşünün, 1920'deki Büyük Millet Meclisi açılışının, 1922'deki Büyük Taarruz ‘un ve Anadolu toprakları düşmandan temizlendikten sonra 1923'te cumhuriyetin kuruluşunun ne kadar büyük badireler atlatıldıktan sonra yaşandığının herkes farkında ama ihanet de bitmiyor...
Heyhat! Doğu ve Güneydoğu'daki gerici, bölücü Kürt isyancılarının günümüzdeki uzantılarının "Kürdistan" düşü uğruna 1984'te Şemdinli ve Eruh'a başlattıkları saldırı Türkiye Cumhuriyeti'ni, tarihin en büyük "terör taarruzuyla karşı karşıya getirmişti...
Devlet; on binlerce yurttaşın yaşamına mal olan, binlerce güvenlik görevlisinin şehit eden PKK terörünü bertaraf etmek için yaklaşık 40 yıldır büyük mücadele veriyor...
Çünkü PKK'nın 1984'ten bu yana sadece Doğu ve Güneydoğu'da değil, metropollerdeki kanlı eylemleri de, Suriye, Irak ve İran sınırında açılan emperyalist destekli kampların "taarruzlarıyla başlatılmıştı...
Gericisi-bölücüsü hiç susmadı...
Yarın cumhuriyetin kuruluşuna giden yolda büyük bir dönemeç olan Büyük Taarruz'un 101. yılına girilirken, 29 Ekim'de 100. yılına girecek olan cumhuriyet sadece doğudaki gerici, bölücü isyanlarla değil, 1980 öncesi "anarşi taarruzu" ve sonrasındaki "PKK taarruzu"nun yanı sıra, bir de şeriat isteyen "dinci terörün taarruzu"yla karşı karşıya kaldı ki, bu kanlı girdap hem sivil halktan, hem de devletin güvenlik görevlilerinden çok kurban aldı...
Önce İslami Hareket taarruz etti Türkiye Cumhuriyeti'ne;
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Turan Dursun gibi yazarlarla bilim adamları dinci terörün "dış destekli taarruz"unda can verirken, bağnazlığın şiddeti kimlik değiştirerek taarruza durmadan devam etti...
Çünkü Türkiye 1984'ten itibaren sadece ayrılıkçı terörle değil, İslami Hareketi köken alan İran yanlısı Türk Hizbullahı'nın da "şiddet taarruzu"yla büyük darbeler aldı...
Hizbullah sadece kendi fraksiyonlarına taarruz etmedi... Örgüt bir süre sonra "PKK ile mücadele ediyor" gerekçesiyle başıboş bırakılınca, bölücü-gerici gruplar arasındaki çatışmalarda yüzlerce kişi can verdi...
Bu sırada "Düşmanımın düşmanı dostumdur" gafleti ile büyüyen dinci terör Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan gibi onlarca güvenlik görevlisinin de şehit olmasına yol açtı...
Türkiye 2000'li yılların başlarından itibaren bu kez adına El Kaide denilen ve Irak'ta palazlanarak Türkiye'ye sızdırılan "Selefi örgütün kanlı taarruzu"yla sarsıldı...
15-20 Kasım 2003'te HSBC Bank Genel Müdürlüğü, İngiltere Başkonsolosluğu ve iki sinagoga yapılan saldırılarda 60'tan fazla insanın ölmesi El Kaide'nin son eylemleri olmadı...
Dinci örgüt bu eylemden sonra ciddi darbe almasına rağmen hem sivil yurttaşlara, hem de güvenlik güçlerine kayıplar verdirdi...
Bu sırada onlarca terörist de öldürüldü, büyük bölümü de operasyonlarda yakalandı...
Ancak El Kaide'ye yönelik kuşatma Selefi terörünü bitirmedi... Örgüt bu kez yine Irak, Libya ve Suriye'de IŞİD adı altında ortaya çıkarken, "taarruza uğrayan" ülkelerinden biri de Türkiye oldu...
101 yıl sonra işgal gibi!!!
Türkiye Cumhuriyeti sadece Irak ve Suriye'de değil, Anadolu topraklarında da bir şeriat devleti kurmak isteyen IŞİD'le 10 yılı aşkın süredir mücadele ediyor...
Terör örgütü bir yandan Irak'ta ABD ve Türkiye'nin operasyonlarına uğrarken, diğer taraftan da örgütlenme amacıyla Anadolu topraklarına sızdıktan sonra Reyhanlı'dan Suruç'a, Diyarbakır'dan Ankara'ya ve Antep'ten İstanbul'a kadar onlarca saldırıda en az 400 yurttaşın ölümüne, onlarca güvenlik görevlisinin de şehit olmasına yol açtı...
Velhasıl PKK, Hizbullah, İslami Hareket, El Kaide ve IŞİD gibi, FETÖ adlı dinci örgüt de yurt içi ve yurt dışı destekle, "Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı taarruz" ederek "darbe" girişiminde bile bulunabildi...
Evet; Türkiye Cumhuriyeti 26 Ağustos'ta başlayarak 30 Ağustos'ta biten Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin "zafer"le sonuçlanmasının ardından kurulmasına rağmen, Anadolu toprakları özellikle Demokrat Parti'nin iktidara geldiği 1946'dan sonra hem içteki gerici- bölücü unsurların, hem de emperyalizmin "dıştan taarruzları"yla uğraşmaya devam etti...
İşte tüm bunlar yetmezmiş gibi, "yeni bir taarruz" Türkiye Cumhuriyeti devletine bir savaşla değil, sığınmacı, göçmen ve benzeri isimler adı altındaki pervasız göçle dayatılıyor...
Ve 101 yıl önce emperyalizmi Kuvayı Milliye'nin son darbesiyle Anadolu topraklarından atan Türkiye Cumhuriyeti, bölücüsü, gericisinin "40 yıllık taarruz"u yetmezmiş gibi, sözde savaştan kaçan Suriyeli ve Afganlardan oluşan yüzbinlerce kaçağın sınırları aşan "sinsi taarruz"larına hedef oluyor...
İşte bu konudaki panik ne yazık ki büyüyor, tepkiler artıyor ancak sınırları kolaylıkla aşarak işgalci gibi Anadolu topraklarına girenlerin "kaçış taarruzu" durmuyor...
Anadolu'nun işgalinden 101 yıl sonra bu "sinsi sığınmacı taarruzu" umarız Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına büyük darbeler vurmaz!!!
Çünkü devletin gözü önünde yaşanan bu karanlık göç, adeta dış destekli "bir emperyal taarruz"muş gibi, hiç de iyi sinyaller vermiyor!!!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
"Büyük Taarruz", sinsi "istila!"
Terör eylemlerinin başladığı 1984 yılından bu yana Türkiye'nin içerisine sürüklendiği darboğazın kahredici sonuçlarına bakar mısınız?
Ne zaman 30 Ağustos yaklaşsa, ne zaman Büyük Taarruz olarak bilinen ve Yunan işgaline son veren o müthiş mücadelenin yıl dönümü gelse, Türkiye'nin gericilik bölücülük kıskacında uğradığı "taarruzlar" da geliyor aklımıza...
Oysa içteki, dıştaki düşmanlar da cumhuriyetin nasıl kurulduğunun bal gibi farkındalar ama devleti yıkmak için her şeyi yapıyorlar...
1915'teki Çanakkale Zaferi'nin, 1919'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Samsun yürüyüşünün, 1920'deki Büyük Millet Meclisi açılışının, 1922'deki Büyük Taarruz ‘un ve Anadolu toprakları düşmandan temizlendikten sonra 1923'te cumhuriyetin kuruluşunun ne kadar büyük badireler atlatıldıktan sonra yaşandığının herkes farkında ama ihanet de bitmiyor...
Heyhat! Doğu ve Güneydoğu'daki gerici, bölücü Kürt isyancılarının günümüzdeki uzantılarının "Kürdistan" düşü uğruna 1984'te Şemdinli ve Eruh'a başlattıkları saldırı Türkiye Cumhuriyeti'ni, tarihin en büyük "terör taarruzuyla karşı karşıya getirmişti...
Devlet; on binlerce yurttaşın yaşamına mal olan, binlerce güvenlik görevlisinin şehit eden PKK terörünü bertaraf etmek için yaklaşık 40 yıldır büyük mücadele veriyor...
Çünkü PKK'nın 1984'ten bu yana sadece Doğu ve Güneydoğu'da değil, metropollerdeki kanlı eylemleri de, Suriye, Irak ve İran sınırında açılan emperyalist destekli kampların "taarruzlarıyla başlatılmıştı...
Gericisi-bölücüsü hiç susmadı...
Yarın cumhuriyetin kuruluşuna giden yolda büyük bir dönemeç olan Büyük Taarruz'un 101. yılına girilirken, 29 Ekim'de 100. yılına girecek olan cumhuriyet sadece doğudaki gerici, bölücü isyanlarla değil, 1980 öncesi "anarşi taarruzu" ve sonrasındaki "PKK taarruzu"nun yanı sıra, bir de şeriat isteyen "dinci terörün taarruzu"yla karşı karşıya kaldı ki, bu kanlı girdap hem sivil halktan, hem de devletin güvenlik görevlilerinden çok kurban aldı...
Önce İslami Hareket taarruz etti Türkiye Cumhuriyeti'ne;
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Turan Dursun gibi yazarlarla bilim adamları dinci terörün "dış destekli taarruz"unda can verirken, bağnazlığın şiddeti kimlik değiştirerek taarruza durmadan devam etti...
Çünkü Türkiye 1984'ten itibaren sadece ayrılıkçı terörle değil, İslami Hareketi köken alan İran yanlısı Türk Hizbullahı'nın da "şiddet taarruzu"yla büyük darbeler aldı...
Hizbullah sadece kendi fraksiyonlarına taarruz etmedi... Örgüt bir süre sonra "PKK ile mücadele ediyor" gerekçesiyle başıboş bırakılınca, bölücü-gerici gruplar arasındaki çatışmalarda yüzlerce kişi can verdi...
Bu sırada "Düşmanımın düşmanı dostumdur" gafleti ile büyüyen dinci terör Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan gibi onlarca güvenlik görevlisinin de şehit olmasına yol açtı...
Türkiye 2000'li yılların başlarından itibaren bu kez adına El Kaide denilen ve Irak'ta palazlanarak Türkiye'ye sızdırılan "Selefi örgütün kanlı taarruzu"yla sarsıldı...
15-20 Kasım 2003'te HSBC Bank Genel Müdürlüğü, İngiltere Başkonsolosluğu ve iki sinagoga yapılan saldırılarda 60'tan fazla insanın ölmesi El Kaide'nin son eylemleri olmadı...
Dinci örgüt bu eylemden sonra ciddi darbe almasına rağmen hem sivil yurttaşlara, hem de güvenlik güçlerine kayıplar verdirdi...
Bu sırada onlarca terörist de öldürüldü, büyük bölümü de operasyonlarda yakalandı...
Ancak El Kaide'ye yönelik kuşatma Selefi terörünü bitirmedi... Örgüt bu kez yine Irak, Libya ve Suriye'de IŞİD adı altında ortaya çıkarken, "taarruza uğrayan" ülkelerinden biri de Türkiye oldu...
101 yıl sonra işgal gibi!!!
Türkiye Cumhuriyeti sadece Irak ve Suriye'de değil, Anadolu topraklarında da bir şeriat devleti kurmak isteyen IŞİD'le 10 yılı aşkın süredir mücadele ediyor...
Terör örgütü bir yandan Irak'ta ABD ve Türkiye'nin operasyonlarına uğrarken, diğer taraftan da örgütlenme amacıyla Anadolu topraklarına sızdıktan sonra Reyhanlı'dan Suruç'a, Diyarbakır'dan Ankara'ya ve Antep'ten İstanbul'a kadar onlarca saldırıda en az 400 yurttaşın ölümüne, onlarca güvenlik görevlisinin de şehit olmasına yol açtı...
Velhasıl PKK, Hizbullah, İslami Hareket, El Kaide ve IŞİD gibi, FETÖ adlı dinci örgüt de yurt içi ve yurt dışı destekle, "Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı taarruz" ederek "darbe" girişiminde bile bulunabildi...
Evet; Türkiye Cumhuriyeti 26 Ağustos'ta başlayarak 30 Ağustos'ta biten Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin "zafer"le sonuçlanmasının ardından kurulmasına rağmen, Anadolu toprakları özellikle Demokrat Parti'nin iktidara geldiği 1946'dan sonra hem içteki gerici- bölücü unsurların, hem de emperyalizmin "dıştan taarruzları"yla uğraşmaya devam etti...
İşte tüm bunlar yetmezmiş gibi, "yeni bir taarruz" Türkiye Cumhuriyeti devletine bir savaşla değil, sığınmacı, göçmen ve benzeri isimler adı altındaki pervasız göçle dayatılıyor...
Ve 101 yıl önce emperyalizmi Kuvayı Milliye'nin son darbesiyle Anadolu topraklarından atan Türkiye Cumhuriyeti, bölücüsü, gericisinin "40 yıllık taarruz"u yetmezmiş gibi, sözde savaştan kaçan Suriyeli ve Afganlardan oluşan yüzbinlerce kaçağın sınırları aşan "sinsi taarruz"larına hedef oluyor...
İşte bu konudaki panik ne yazık ki büyüyor, tepkiler artıyor ancak sınırları kolaylıkla aşarak işgalci gibi Anadolu topraklarına girenlerin "kaçış taarruzu" durmuyor...
Anadolu'nun işgalinden 101 yıl sonra bu "sinsi sığınmacı taarruzu" umarız Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına büyük darbeler vurmaz!!!
Çünkü devletin gözü önünde yaşanan bu karanlık göç, adeta dış destekli "bir emperyal taarruz"muş gibi, hiç de iyi sinyaller vermiyor!!!