AKP iktidarının, Demokrat Parti'nin yüzde 55'in üzerinde oy aldığı 1950 seçimlerinden yola çıkarak seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıklaması ve Menderes'in "yeter söz milletindir" sloganını tercih etmesi sadece bir siyasi paradoksa dönüşmedi, aynı zamanda, "aslında hangi ittifak yeter demeliydi" gibi yaşamsal bir soruyu da gündeme getirdi...
Sandık süreci ve propaganda vurgusu belirlenince, siyasette tartışma sadece tarihte değil, slogan üzerinde de sertleşecek...
Ve tabii ki sorular da çok konuşulacak;
"Millet İttifakı'nın adayı kim olacak, Meclis feshedilecek mi, seçim kararı Meclis'ten mi çıkacak" ve de en büyük tartışma "Erdoğan aday olabilecek mi?.."
1950 ile 1960 arasında, büyük bir baskı döneminin yaşandığı Menderes iktidarına vurgu yapan bir seçim tarihi, hele de "yeter söz milletindir" gibi tartışmalı bir sloganla öne çıkarılınca, milletin de aklına aynı soru gelmeli;
"Hangi millet yeter diyecek acaba?.."
Siyasetin ortasında, AKP'nin çatıştığı ve adı "millet" olan bir ittifak varken, Erdoğan içinde "millet" geçen bir sloganı nasıl kabul etti, doğrusu şaşkınlık yarattı... Ancak daha beteri de var...
Evet; iktidarlar her ülkede yıpranırlar... Hele de icraatlar bir vahamete dönüşünce, yolsuzluklar, haksızlıklar, siyasi skandallar artınca, milletler tabii ki bir süre sonra iktidarlara "yeter" derler ve sandık başında da gereğini yaparlar..
Ancak siyasetin dengeleri açısından sürekli paradoks yaşanan Türkiye'de, AKP'nin belirlediği ve içinde "yeter" sözcüğü bulunan bir sloganın karşılığını acaba "millet"in hangi kesimi verecek sorusu büyük tartışmalara da yol açacak?..
AKP; EYT, maaş zamları, asgari ücret, sözleşmelilere kadro ve kredi kampanyalarıyla milletin desteğini alacağını düşünüyor ama, aynı millet maaşlarına gelen zamların, piyasaya yapılan fahiş zamlarla zaten en baştan gasp edilmesinin sıkıntısını yaşarken, bir önemli soru daha var;
"Acaba yeter demekte geç kalınmadı mı?.."
HİPNOZ, SUSKUNLUK VE ÜSTE ÇIKMAK!..
Türkiye'de adeta hipnoz edilmiş yüzde 50'nin üzerinde bir kitle var ki, belki de önce onlara ve duyarsızlıklarına yeter denilmeli!!!
İşte bu kitle AKP gibi, 2002'den bu yana iktidarda olan bir partinin hiçbir olumsuz icraatına yeter demeden destek vermeye devam etmiş...
Velhasıl, kendi sorunlarına sahip çıkmayan, geleceğini düşünmeyen ve neredeyse hiç de sorgulamayan bir tuhaf kitledir bu...
Oysa "yeter" denilmesi gereken o kadar çok şey var ki bu ülkede...
Önce AKP ile CHP, sonra da Cumhur ve Millet ittifakları arasında usulsüz krediler, kayıp paralar, kara para tartışmaları, yolsuzluklar, piyasayı ele geçiren vurguncu çeteler, liyakat, torpil çıkmazında kitlelerin haklarının yenilmesi, 2 milyondan fazla üniversitelinin işsiz kalması, yargının ve bürokrasinin siyasallaşması konusunda o kadar büyük kavgalar yaşanmasına rağmen, Türkiye'nin yarısından fazlasının bu meselelere duyarsız davranması ve "yeter" demekten kaçınması, herhalde dünyada eşi benzeri görülmemiş bir duyarsızlık örneği olsa gerek...
İşte iktidarla muhalefet arasında çok azını sıraladığımız bu kadar soruna rağmen milletin bir kesiminin, bırakın "yeter" demeyi, "yeter" diye çığlık atanlara karşı durması da vahametten öte bir toplumsal bunalımı dışa vuruyor...
ŞOKE EDİCİ SLOGAN PARADOKSU!..
Türk Milleti'nin, ülkenin millî kaynaklarının yüzde 75'ini tüketen yüzde 25'lik rantiye kesimine tepki göstermesi ve "yeter" demesi gereken başka sorunlar da vardı;
İşte Man Adası tartışmaları, "128 milyar dolar nerede" kavgası ve uyuşturucu taşıyan gemicikler konusunda da muhalefet AKP ile büyük kavgalara girişmişken, muhalif bir kesimin dışında, toplumun neredeyse yüzde 60'ı bırakın "yeter" demeyi, sesini bile çıkarmaktan kaçınmadı mı?..
İşte tarikat ve cemaatlerin devlet içerisinde "paralel yapı" oluşturduktan sonra iktidara ve devlete darbe yapmasına kadar geçen süreçte, kaset şantajları, siyasi cinayetler, toplumu ayrıştırma faaliyetleri ve gerici baskılar büyük boyutlara ulaşmışken, eğitim sistemi bağnazlara teslim edilmişken, sadece AKP'ye destek verenler değil, muhalif görünen kitlelerin büyük bölümü de başını kuma gömmedi mi?..
Toplumun bir kesiminin, sendikaların ve kitle örgütlerinin önemli bir bölümünün sosyo ekonomik gidişata, skandallara ve ekonomiyi çökerten özelleştirme gibi vahim icraatlara karşı bırakın "yeter" demeyi, tam aksine alkışladığı bir bir ülkede, "yeter söz milletindir" şeklinde bir sloganla yürütülecek seçim çalışmalarının nasıl karşılık bulacağı da hiç kuşkusuz tez konusu olacak...
Ve asıl sorunun önemi de giderek artacak;
Türkiye 20 yıldır büyük sarsıntılar geçirmişken, milletin neredeyse yarısı açlık sınırında yaşarken, "yeter" sözcüğünün geçtiği bir sloganı bile AKP'liler kendi lehine kullanmaya başladılar ya, pes doğrusu!..
Bu arada; rakibi "Millet İttifakı" olan bir iktidarın, milletin en az yarısının öfkeli olduğu bir dönemde, "yeter söz milletindir" sloganı ile sahneye çıkmaya cesaret göstermesi de, şaşırtıcı olduğu kadar siyasal bilimlerde okutulması gereken bir siyasi mühendislik örneği olmalı!..
2023 seçimi sadece tarih, aday, slogan açısından; ya da bu sloganı aslında hangi ittifakın kullanması gerektiği bakımından çok tartışmalı değil, çok renkli ve çok şaşırtıcı da geçecek!..
AKP'nin Türkiye'yi 20 yıldır sanki muhalefet yönetiyormuş gibi bir algı yaratabildiği bir dönemde, bakalım kim kime "yeter" diyecek?..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Aslında kim kime ''yeter' demeliydi?..
AKP iktidarının, Demokrat Parti'nin yüzde 55'in üzerinde oy aldığı 1950 seçimlerinden yola çıkarak seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıklaması ve Menderes'in "yeter söz milletindir" sloganını tercih etmesi sadece bir siyasi paradoksa dönüşmedi, aynı zamanda, "aslında hangi ittifak yeter demeliydi" gibi yaşamsal bir soruyu da gündeme getirdi...
Sandık süreci ve propaganda vurgusu belirlenince, siyasette tartışma sadece tarihte değil, slogan üzerinde de sertleşecek...
Ve tabii ki sorular da çok konuşulacak;
"Millet İttifakı'nın adayı kim olacak, Meclis feshedilecek mi, seçim kararı Meclis'ten mi çıkacak" ve de en büyük tartışma "Erdoğan aday olabilecek mi?.."
1950 ile 1960 arasında, büyük bir baskı döneminin yaşandığı Menderes iktidarına vurgu yapan bir seçim tarihi, hele de "yeter söz milletindir" gibi tartışmalı bir sloganla öne çıkarılınca, milletin de aklına aynı soru gelmeli;
"Hangi millet yeter diyecek acaba?.."
Siyasetin ortasında, AKP'nin çatıştığı ve adı "millet" olan bir ittifak varken, Erdoğan içinde "millet" geçen bir sloganı nasıl kabul etti, doğrusu şaşkınlık yarattı... Ancak daha beteri de var...
Evet; iktidarlar her ülkede yıpranırlar... Hele de icraatlar bir vahamete dönüşünce, yolsuzluklar, haksızlıklar, siyasi skandallar artınca, milletler tabii ki bir süre sonra iktidarlara "yeter" derler ve sandık başında da gereğini yaparlar..
Ancak siyasetin dengeleri açısından sürekli paradoks yaşanan Türkiye'de, AKP'nin belirlediği ve içinde "yeter" sözcüğü bulunan bir sloganın karşılığını acaba "millet"in hangi kesimi verecek sorusu büyük tartışmalara da yol açacak?..
AKP; EYT, maaş zamları, asgari ücret, sözleşmelilere kadro ve kredi kampanyalarıyla milletin desteğini alacağını düşünüyor ama, aynı millet maaşlarına gelen zamların, piyasaya yapılan fahiş zamlarla zaten en baştan gasp edilmesinin sıkıntısını yaşarken, bir önemli soru daha var;
"Acaba yeter demekte geç kalınmadı mı?.."
HİPNOZ, SUSKUNLUK VE ÜSTE ÇIKMAK!..
Türkiye'de adeta hipnoz edilmiş yüzde 50'nin üzerinde bir kitle var ki, belki de önce onlara ve duyarsızlıklarına yeter denilmeli!!!
İşte bu kitle AKP gibi, 2002'den bu yana iktidarda olan bir partinin hiçbir olumsuz icraatına yeter demeden destek vermeye devam etmiş...
Velhasıl, kendi sorunlarına sahip çıkmayan, geleceğini düşünmeyen ve neredeyse hiç de sorgulamayan bir tuhaf kitledir bu...
Oysa "yeter" denilmesi gereken o kadar çok şey var ki bu ülkede...
Önce AKP ile CHP, sonra da Cumhur ve Millet ittifakları arasında usulsüz krediler, kayıp paralar, kara para tartışmaları, yolsuzluklar, piyasayı ele geçiren vurguncu çeteler, liyakat, torpil çıkmazında kitlelerin haklarının yenilmesi, 2 milyondan fazla üniversitelinin işsiz kalması, yargının ve bürokrasinin siyasallaşması konusunda o kadar büyük kavgalar yaşanmasına rağmen, Türkiye'nin yarısından fazlasının bu meselelere duyarsız davranması ve "yeter" demekten kaçınması, herhalde dünyada eşi benzeri görülmemiş bir duyarsızlık örneği olsa gerek...
İşte iktidarla muhalefet arasında çok azını sıraladığımız bu kadar soruna rağmen milletin bir kesiminin, bırakın "yeter" demeyi, "yeter" diye çığlık atanlara karşı durması da vahametten öte bir toplumsal bunalımı dışa vuruyor...
ŞOKE EDİCİ SLOGAN PARADOKSU!..
Türk Milleti'nin, ülkenin millî kaynaklarının yüzde 75'ini tüketen yüzde 25'lik rantiye kesimine tepki göstermesi ve "yeter" demesi gereken başka sorunlar da vardı;
İşte Man Adası tartışmaları, "128 milyar dolar nerede" kavgası ve uyuşturucu taşıyan gemicikler konusunda da muhalefet AKP ile büyük kavgalara girişmişken, muhalif bir kesimin dışında, toplumun neredeyse yüzde 60'ı bırakın "yeter" demeyi, sesini bile çıkarmaktan kaçınmadı mı?..
İşte tarikat ve cemaatlerin devlet içerisinde "paralel yapı" oluşturduktan sonra iktidara ve devlete darbe yapmasına kadar geçen süreçte, kaset şantajları, siyasi cinayetler, toplumu ayrıştırma faaliyetleri ve gerici baskılar büyük boyutlara ulaşmışken, eğitim sistemi bağnazlara teslim edilmişken, sadece AKP'ye destek verenler değil, muhalif görünen kitlelerin büyük bölümü de başını kuma gömmedi mi?..
Toplumun bir kesiminin, sendikaların ve kitle örgütlerinin önemli bir bölümünün sosyo ekonomik gidişata, skandallara ve ekonomiyi çökerten özelleştirme gibi vahim icraatlara karşı bırakın "yeter" demeyi, tam aksine alkışladığı bir bir ülkede, "yeter söz milletindir" şeklinde bir sloganla yürütülecek seçim çalışmalarının nasıl karşılık bulacağı da hiç kuşkusuz tez konusu olacak...
Ve asıl sorunun önemi de giderek artacak;
Türkiye 20 yıldır büyük sarsıntılar geçirmişken, milletin neredeyse yarısı açlık sınırında yaşarken, "yeter" sözcüğünün geçtiği bir sloganı bile AKP'liler kendi lehine kullanmaya başladılar ya, pes doğrusu!..
Bu arada; rakibi "Millet İttifakı" olan bir iktidarın, milletin en az yarısının öfkeli olduğu bir dönemde, "yeter söz milletindir" sloganı ile sahneye çıkmaya cesaret göstermesi de, şaşırtıcı olduğu kadar siyasal bilimlerde okutulması gereken bir siyasi mühendislik örneği olmalı!..
2023 seçimi sadece tarih, aday, slogan açısından; ya da bu sloganı aslında hangi ittifakın kullanması gerektiği bakımından çok tartışmalı değil, çok renkli ve çok şaşırtıcı da geçecek!..
AKP'nin Türkiye'yi 20 yıldır sanki muhalefet yönetiyormuş gibi bir algı yaratabildiği bir dönemde, bakalım kim kime "yeter" diyecek?..