Gerçekle yalanın en çok çatıştığı dönemi yaşıyor Türkiye...
Bu çatışma sadece iktidarla muhalefetin değil, yandaş ve candaş medyanın, yoksulla zenginin, düzenbazla dürüstün, hırsızla namuslunun da çatışmasıdır...
Bir toplumda her alanda çatışma yoğunlaşmışsa, orada en çok da gelir dengesizliğinin yol açtığı bir büyük kavga vardır...
İşte yoksulla zengin, hırsızla namuslu, garibanla gangster arasındaki uçurum büyüdükçe, makası açılan sosyo-ekonomik dengesizlik her alandaki çatışmayı tetikler ve sonunda tüm bunların yaşandığı memlekette ne kanun kalır, ne de asayiş...
Türkiye son 20 yılda din-iman sömürüsü, ahlak edebiyatı, siyaset yalanları ve tüm bunların arkasında her türlü dolabın döndürüldüğü, her türlü ihanetin sergilendiği, her türlü alçaklığın büyütüldüğü ve her türlü vurgunculuğun neredeyse legal hale getirildiği bir kirlilik, yıpranma-erozyon dönemi yaşıyorsa ve tüm bunlar ustaca "perde"leniyorsa yıkım da kaçınılmazdır...
İşte tüm bu olayların yaşandığı dönemde, iktidardaki AKP'nin dayattığı tek çarpıklık cumhuriyeti dönüştürme çabası sırasında, rejime ve ülkeye duyarlı kitlelerin sindirilmesi değildi...
Karanlıktan sızan gerçekler!..
Türkiye'deki çarpık iktidar düzeninin hiçbir engelle karşılaşmadan, hiçbir sıkıntı yaşamadan yürütülmesi için akıllara durgunluk veren siyasi stratejiler yürütülürken, ortaya çıkabilecek engellerin hangi tezgahlarla aşıldığını kimse unutmasın...
İşte türban, imam hatip sömürüsü ve "camiler ahır yapıldı" yalanlarıyla toplumun dindar, muhafazakâr kesimlerini uyutmak bir yana; diğer taraftan da cemaat, iktidar iş birliğiyle, adına Ergenekon ve Balyoz denilen sindirme kumpasları, sadece AKP'nin yanlışlarına direnecek kitleleri susturmakla kalmadı, aynı zamanda ülkede yaşanabilecek çarpıklıkları "perdeleme" ya da "örtbas" etmek konusunda da uzmanlar ve zeminler hazırladı...
Türk medyasının neredeyse yüzde sekseninin iktidar tarafından ele geçirilmesinin, buraya taşeron kalemşorlar atanmasının ve kiralık kalemlerin köşelerde konuşlandırılmasının nedeni de buydu işte...
Yani, Türkiye'de son yıllarda AKP'nin ve medyasının, hatta mürit-militan haline getirilen bürokrasinin en iyi yaptığı iştir "örtbas" ve "perdeleme" faaliyetleri...
Peki; Türkiye'nin ahval ve şeraitine dikkat çeken yukarıdaki manzarayı niçin anımsattık, örtbas ve
CHP, TÜİK, mızrak!...
Sözde kamuoyu yoklamalarının büyük bölümüne inanmasam da, anketlerin ağırlıklı tarafı AKP iktidarının oy kaybettiğini gösteriyor...
Toplumun büyük kesiminde kabul gören bu gidişatın yanısıra, muhalefette oy kıpırdanması yaşansa da, iki tablo arasındaki çarpıklık da çok şaşırtıcı!..
Çünkü oy kullanmayacak protestocu ve kararsız kesim neredeyse yüzde 20'ye ulaşmış!..
Kararsız kitleler; ülkenin içinde yuvarlandığı çıkmazın asıl sebebinin iktidar olduğunu kabul etse de, muhalefetin büyük bölümünün AKP ile mücadele edemediğini de düşünüyor ve yaşanan yılgınlık yüzünden geri duruyor...
Bu vahim çarpıklık halen yüzde 30'un altına düşmediği saptanan AKP'nin sosyo-politik ve ekonomik pervasızlığının artmasına yol açarken, iktidar ve bürokrasisini "perdeleme" faaliyetlerinde daha acımasız hale getiriyor!.. İşte bu yüzden ülke ekonomisi batmışken, dolar 14 liraya ulaşmışken, zamlar milletin boynunu bükmüşken ve enflasyon zirve yapmışken ana muhalefet partisi(CHP), Türkiye'deki sosyo-ekonomik çarpıklıkla ilgili verileri de saptaması gereken TÜİK binasına giremiyor...
Peki; iktidar partisi, son 20 yılda en iyi yaptığı perdeleme ve örtbas faaliyetlerini sadece yandaş medya değil, bürokrasi üzerinden de acımasız biçimde sürdürürken, ülkenin ikinci büyük partisinin, 81 milyonun geleceğini ilgilendiren (üstelik ekonomi ve enflasyonla ilgili verileri kuşkulu bulunan) bir kurumun kapısından geri döndürülmesi Türkiye gerçeklerinin açığa çıkmasını engelleyecek mi? Hayır!..
Çünkü TÜİK'in kapıları millete kapansa da; fiyatların uçurum yaptığı sokak aralarındaki pazarların, AVM'lerin ve fiyatların yüzde 40 ile 400 arasında arttığı zincir marketlerin kapısı sonuna kadar açık...
İşte zamlar, kazıklar, vurgunlar ve enflasyonun her açıdan rezaletleri, yıkımlar ve vahametler her tarafa saçılıyor buralardan!..
AKP; TÜİK'in kapılarını kapatsa da, memlekettin vahim gidişatını gizleyecek pembe örtüler artık dikiş tutmuyor, mızrak çuvala sığmıyor ve güneş balçıkla sıvanmıyor vesselam...
Baksanıza; işsizlik, yoksulluk, sefalet, zamlar, enflasyon, döviz rezaleti, iflaslar ve çöküşle birlikte, her şehirden, her mahalleden, her sokaktan ve her evden adeta şamarlar savruluyor iktidara ve onun örtbasçı medyasına, gerçeklere perde çeken bürokrasisine...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Sokaklardan savrulan şamar!..
Gerçekle yalanın en çok çatıştığı dönemi yaşıyor Türkiye...
Bu çatışma sadece iktidarla muhalefetin değil, yandaş ve candaş medyanın, yoksulla zenginin, düzenbazla dürüstün, hırsızla namuslunun da çatışmasıdır...
Bir toplumda her alanda çatışma yoğunlaşmışsa, orada en çok da gelir dengesizliğinin yol açtığı bir büyük kavga vardır...
İşte yoksulla zengin, hırsızla namuslu, garibanla gangster arasındaki uçurum büyüdükçe, makası açılan sosyo-ekonomik dengesizlik her alandaki çatışmayı tetikler ve sonunda tüm bunların yaşandığı memlekette ne kanun kalır, ne de asayiş...
Türkiye son 20 yılda din-iman sömürüsü, ahlak edebiyatı, siyaset yalanları ve tüm bunların arkasında her türlü dolabın döndürüldüğü, her türlü ihanetin sergilendiği, her türlü alçaklığın büyütüldüğü ve her türlü vurgunculuğun neredeyse legal hale getirildiği bir kirlilik, yıpranma-erozyon dönemi yaşıyorsa ve tüm bunlar ustaca "perde"leniyorsa yıkım da kaçınılmazdır...
İşte tüm bu olayların yaşandığı dönemde, iktidardaki AKP'nin dayattığı tek çarpıklık cumhuriyeti dönüştürme çabası sırasında, rejime ve ülkeye duyarlı kitlelerin sindirilmesi değildi...
Karanlıktan sızan gerçekler!..
Türkiye'deki çarpık iktidar düzeninin hiçbir engelle karşılaşmadan, hiçbir sıkıntı yaşamadan yürütülmesi için akıllara durgunluk veren siyasi stratejiler yürütülürken, ortaya çıkabilecek engellerin hangi tezgahlarla aşıldığını kimse unutmasın...
İşte türban, imam hatip sömürüsü ve "camiler ahır yapıldı" yalanlarıyla toplumun dindar, muhafazakâr kesimlerini uyutmak bir yana; diğer taraftan da cemaat, iktidar iş birliğiyle, adına Ergenekon ve Balyoz denilen sindirme kumpasları, sadece AKP'nin yanlışlarına direnecek kitleleri susturmakla kalmadı, aynı zamanda ülkede yaşanabilecek çarpıklıkları "perdeleme" ya da "örtbas" etmek konusunda da uzmanlar ve zeminler hazırladı...
Türk medyasının neredeyse yüzde sekseninin iktidar tarafından ele geçirilmesinin, buraya taşeron kalemşorlar atanmasının ve kiralık kalemlerin köşelerde konuşlandırılmasının nedeni de buydu işte...
Yani, Türkiye'de son yıllarda AKP'nin ve medyasının, hatta mürit-militan haline getirilen bürokrasinin en iyi yaptığı iştir "örtbas" ve "perdeleme" faaliyetleri...
Peki; Türkiye'nin ahval ve şeraitine dikkat çeken yukarıdaki manzarayı niçin anımsattık, örtbas ve
CHP, TÜİK, mızrak!...
Sözde kamuoyu yoklamalarının büyük bölümüne inanmasam da, anketlerin ağırlıklı tarafı AKP iktidarının oy kaybettiğini gösteriyor...
Toplumun büyük kesiminde kabul gören bu gidişatın yanısıra, muhalefette oy kıpırdanması yaşansa da, iki tablo arasındaki çarpıklık da çok şaşırtıcı!..
Çünkü oy kullanmayacak protestocu ve kararsız kesim neredeyse yüzde 20'ye ulaşmış!..
Kararsız kitleler; ülkenin içinde yuvarlandığı çıkmazın asıl sebebinin iktidar olduğunu kabul etse de, muhalefetin büyük bölümünün AKP ile mücadele edemediğini de düşünüyor ve yaşanan yılgınlık yüzünden geri duruyor...
Bu vahim çarpıklık halen yüzde 30'un altına düşmediği saptanan AKP'nin sosyo-politik ve ekonomik pervasızlığının artmasına yol açarken, iktidar ve bürokrasisini "perdeleme" faaliyetlerinde daha acımasız hale getiriyor!.. İşte bu yüzden ülke ekonomisi batmışken, dolar 14 liraya ulaşmışken, zamlar milletin boynunu bükmüşken ve enflasyon zirve yapmışken ana muhalefet partisi(CHP), Türkiye'deki sosyo-ekonomik çarpıklıkla ilgili verileri de saptaması gereken TÜİK binasına giremiyor...
Peki; iktidar partisi, son 20 yılda en iyi yaptığı perdeleme ve örtbas faaliyetlerini sadece yandaş medya değil, bürokrasi üzerinden de acımasız biçimde sürdürürken, ülkenin ikinci büyük partisinin, 81 milyonun geleceğini ilgilendiren (üstelik ekonomi ve enflasyonla ilgili verileri kuşkulu bulunan) bir kurumun kapısından geri döndürülmesi Türkiye gerçeklerinin açığa çıkmasını engelleyecek mi? Hayır!..
Çünkü TÜİK'in kapıları millete kapansa da; fiyatların uçurum yaptığı sokak aralarındaki pazarların, AVM'lerin ve fiyatların yüzde 40 ile 400 arasında arttığı zincir marketlerin kapısı sonuna kadar açık...
İşte zamlar, kazıklar, vurgunlar ve enflasyonun her açıdan rezaletleri, yıkımlar ve vahametler her tarafa saçılıyor buralardan!..
AKP; TÜİK'in kapılarını kapatsa da, memlekettin vahim gidişatını gizleyecek pembe örtüler artık dikiş tutmuyor, mızrak çuvala sığmıyor ve güneş balçıkla sıvanmıyor vesselam...
Baksanıza; işsizlik, yoksulluk, sefalet, zamlar, enflasyon, döviz rezaleti, iflaslar ve çöküşle birlikte, her şehirden, her mahalleden, her sokaktan ve her evden adeta şamarlar savruluyor iktidara ve onun örtbasçı medyasına, gerçeklere perde çeken bürokrasisine...