Ne iflah olmaz bir bedenim var, tutarsızca aşkın narına yanan.
Nasıl bir cürretir ki korkusuzca köşe bucak dolanan
Aşk dediğimiz firak türksünün etrafı hep nar
Kanlı bir pusudur, ortasın da kalanlar var
Hep gözyaşı ve hasrete boyanmış sanki aşkın rengi
Vuslatın ninnisini hiç işitmemiş gibi
Sefil bir ömrün müptelasıdır aşkın gözyaşları
Bir sokak lambası gibidir, çok uzun sürmez yanarı
Yağmur gibi damlar alemin üzerine meleklerle, tane tane sakince
Gaddar bir nefrete dönüşür, şayet tükenip bitince
Bir umman gibidir aşk, deryası pek geniş
Boğar o insanı ki köyneksiz dalıp gidince
Nedir o cankurtaran köynek, kumaşı neydendir?
Adına iffet dedikleri bir ipektendir.
O zaman giymeli her maşuğunu bulan aşık
O dem aşk kutsallaşır çağlar ötesini aşıp
Ey aşkın narına yanan biçare o kul
Kır zincirlerini hakiki maşuğunu bul
Zemheri bir ayazın ortasında kavrulurken için
Bir bardak suya hasretle yanmak niçin?
Aşk, aşk dediğimiz vuslattır O ilaha
Hiç bir aşık O’nsuz erememiş iflaha
Mekan ve çağların ötesine ulaşmak istiyorsan şayet
İlahi aşkı bulmak olmalı gayret.
Genç kardeşlerime açık çağrımdır!
Hayalde güzel zahirde çirkinliklere kapı aralayan aşk dedikleri oyuncaklar var çağımızda.
Aşk, bizleri aşkın gerçek sahibine yakınlaştırıyorsa aşktır.
Bizi bir bataklığın en dibine çekiyorsa ruhsal bir hastalık, bir takıntı ve en nihayetinde bir çeşit bol acıyla bezenmiş yavaş yavaş intihardır.
Aşkınız ilahi olsun ki ruhunuzu teslim edeceğiniz ilah size hediyeler sunsun kendi sınırsız hazinesinden.
Gayret, ilahi aşkın o hazinelerine layık olmak olmalı.
Saygılarım ve en aşki muhabbetlerimle...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferit Bugenç
Aşkın gözyaşları
Ne iflah olmaz bir bedenim var, tutarsızca aşkın narına yanan.
Nasıl bir cürretir ki korkusuzca köşe bucak dolanan
Aşk dediğimiz firak türksünün etrafı hep nar
Kanlı bir pusudur, ortasın da kalanlar var
Hep gözyaşı ve hasrete boyanmış sanki aşkın rengi
Vuslatın ninnisini hiç işitmemiş gibi
Sefil bir ömrün müptelasıdır aşkın gözyaşları
Bir sokak lambası gibidir, çok uzun sürmez yanarı
Yağmur gibi damlar alemin üzerine meleklerle, tane tane sakince
Gaddar bir nefrete dönüşür, şayet tükenip bitince
Bir umman gibidir aşk, deryası pek geniş
Boğar o insanı ki köyneksiz dalıp gidince
Nedir o cankurtaran köynek, kumaşı neydendir?
Adına iffet dedikleri bir ipektendir.
O zaman giymeli her maşuğunu bulan aşık
O dem aşk kutsallaşır çağlar ötesini aşıp
Ey aşkın narına yanan biçare o kul
Kır zincirlerini hakiki maşuğunu bul
Zemheri bir ayazın ortasında kavrulurken için
Bir bardak suya hasretle yanmak niçin?
Aşk, aşk dediğimiz vuslattır O ilaha
Hiç bir aşık O’nsuz erememiş iflaha
Mekan ve çağların ötesine ulaşmak istiyorsan şayet
İlahi aşkı bulmak olmalı gayret.
Genç kardeşlerime açık çağrımdır!
Hayalde güzel zahirde çirkinliklere kapı aralayan aşk dedikleri oyuncaklar var çağımızda.
Aşk, bizleri aşkın gerçek sahibine yakınlaştırıyorsa aşktır.
Bizi bir bataklığın en dibine çekiyorsa ruhsal bir hastalık, bir takıntı ve en nihayetinde bir çeşit bol acıyla bezenmiş yavaş yavaş intihardır.
Aşkınız ilahi olsun ki ruhunuzu teslim edeceğiniz ilah size hediyeler sunsun kendi sınırsız hazinesinden.
Gayret, ilahi aşkın o hazinelerine layık olmak olmalı.
Saygılarım ve en aşki muhabbetlerimle...