Zannımca 21.yüzyılı ifade edecek en güzel kelime “kaos” kelimesidir.
Zira başlar başlamaz bir çok sıkıntıları da beraberinde getiren bu yüzyıl günümüzde de elinden gelen her kötülüğü evren için yapıyor ve yapacak gibi de görünüyor.
Savaşlarla gelen ölümleri takip eden ve bireysel cinayetlerle süslenmiş ölümler, ekonomik krizler, siyasi krizler, düzensiz göçlerle birlikte meydana gelen nüfus dengesizlikleri ve hazırlıksız bir şekilde yakalanan kültür veya kültürsüzlük çatışmaları ve son olarak tüm evrenin gidişatını bozup adete dünyanın dönme hızına kadar etki gösteren bir çeşit viral hastalık.
Dahası var mı?
Var.
Ve olacak daha da.
Çünkü kaos planları bazı güçlerin güdümünde tıkır tıkır işliyor.
İnsan varlığı üzerine kurulu dünya düzeni alt üst olmuş durumda.
Aklımıza gelebilecek her alanda en az bir otuz yıl geriye gitti dünya.
Ekonomik olarak zaten tam bir krizin kapı eşiğindeyiz.
Az daha sıkarsak dünya bizleri kapı dışarı edecek gibi.
Kendi kanaatimce bu sadece basit bir fragman ve asıl senaryolar hala yüklenmedi dünyanın belleğine.
Olası daha kötü senaryolara karşı teyakkuzda bekleyen bizlerin, öyle çok da sağlam bir dayanma iradesi kalmadı gibi.
Çünkü ümitsizlik girdabının kör kuyusunda bu yüzyılda herkes en az birkaç defa boğulup tekrar dirilmiş durumda.
Bedenin yorgunluğu bir tarafa, ruhun yorgunluk ve kendinden vazgeçmiş hali zaten işin cabası boyutunda.
Evet zor zamanlardan geçiyor dünya ve bizlerde düzelmesini bekliyoruz güya.
Peki bu kaos ortamının yarattığı bunalımlardan minimal düzeyde hasarlarla kurtulmanın yolu nedir?
Zannımca tek bir yol var.
Bu yol ise eller tutulur, gözle görülür ve varlığı somut olarak hissedilen materyallerden el etek çekmek ya da sadece yaşamımızı idame edecek şekilde ilgili olmak.
Çünkü bu tür somut materyallerin kazanılması için sarf edilen çabanın yorgunluğu ve elde edilen kazanımların olası bir kaybetmenin verdiği telaşe ve kaygının arasında zaman geçirmek çok büyük bir bahtsızlıktır.
Çünkü ömür sermayesi tükeniyor ve bu kaotik durum insan ruhun da bunalım ve bir çöküş meydana getiriyor.
Bir yol var çok da uzakta olmayan bir yol daha.
Ruhumuzu ilgilendiren manevi yolculuklara çıkmak ve bu yolculuklarımız da maddi ve somut hiçbir kaygıyı yanımıza almamak.
Sevgili okurlarım,
Ruh kabına sığmayan bir su gibidir. bazen böyle kaosların çoğaldığı dünya düzeninde taşmak ister, kendi sınırlarını aşmak ister.
İşte tam da bur da manevi mekanizmalarımız devreye sokmamız lazım.
Sessiz bir köşe, ruha dokunan bir tefekkür ve bu dünya düzenini önümüze seren o Yüce Yaratıcıya içten ve derince bir teşekkür.
İşte bu kadar.
Saygılarımla en kaygısız mutlu yarınlara.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ferit Bugenç
ASIL KAOS YÜKLENİYOR
Zannımca 21.yüzyılı ifade edecek en güzel kelime “kaos” kelimesidir.
Zira başlar başlamaz bir çok sıkıntıları da beraberinde getiren bu yüzyıl günümüzde de elinden gelen her kötülüğü evren için yapıyor ve yapacak gibi de görünüyor.
Savaşlarla gelen ölümleri takip eden ve bireysel cinayetlerle süslenmiş ölümler, ekonomik krizler, siyasi krizler, düzensiz göçlerle birlikte meydana gelen nüfus dengesizlikleri ve hazırlıksız bir şekilde yakalanan kültür veya kültürsüzlük çatışmaları ve son olarak tüm evrenin gidişatını bozup adete dünyanın dönme hızına kadar etki gösteren bir çeşit viral hastalık.
Dahası var mı?
Var.
Ve olacak daha da.
Çünkü kaos planları bazı güçlerin güdümünde tıkır tıkır işliyor.
İnsan varlığı üzerine kurulu dünya düzeni alt üst olmuş durumda.
Aklımıza gelebilecek her alanda en az bir otuz yıl geriye gitti dünya.
Ekonomik olarak zaten tam bir krizin kapı eşiğindeyiz.
Az daha sıkarsak dünya bizleri kapı dışarı edecek gibi.
Kendi kanaatimce bu sadece basit bir fragman ve asıl senaryolar hala yüklenmedi dünyanın belleğine.
Olası daha kötü senaryolara karşı teyakkuzda bekleyen bizlerin, öyle çok da sağlam bir dayanma iradesi kalmadı gibi.
Çünkü ümitsizlik girdabının kör kuyusunda bu yüzyılda herkes en az birkaç defa boğulup tekrar dirilmiş durumda.
Bedenin yorgunluğu bir tarafa, ruhun yorgunluk ve kendinden vazgeçmiş hali zaten işin cabası boyutunda.
Evet zor zamanlardan geçiyor dünya ve bizlerde düzelmesini bekliyoruz güya.
Peki bu kaos ortamının yarattığı bunalımlardan minimal düzeyde hasarlarla kurtulmanın yolu nedir?
Zannımca tek bir yol var.
Bu yol ise eller tutulur, gözle görülür ve varlığı somut olarak hissedilen materyallerden el etek çekmek ya da sadece yaşamımızı idame edecek şekilde ilgili olmak.
Çünkü bu tür somut materyallerin kazanılması için sarf edilen çabanın yorgunluğu ve elde edilen kazanımların olası bir kaybetmenin verdiği telaşe ve kaygının arasında zaman geçirmek çok büyük bir bahtsızlıktır.
Çünkü ömür sermayesi tükeniyor ve bu kaotik durum insan ruhun da bunalım ve bir çöküş meydana getiriyor.
Bir yol var çok da uzakta olmayan bir yol daha.
Ruhumuzu ilgilendiren manevi yolculuklara çıkmak ve bu yolculuklarımız da maddi ve somut hiçbir kaygıyı yanımıza almamak.
Sevgili okurlarım,
Ruh kabına sığmayan bir su gibidir. bazen böyle kaosların çoğaldığı dünya düzeninde taşmak ister, kendi sınırlarını aşmak ister.
İşte tam da bur da manevi mekanizmalarımız devreye sokmamız lazım.
Sessiz bir köşe, ruha dokunan bir tefekkür ve bu dünya düzenini önümüze seren o Yüce Yaratıcıya içten ve derince bir teşekkür.
İşte bu kadar.
Saygılarımla en kaygısız mutlu yarınlara.