Sözlerime maide süresi 32.ayetle başlamak istiyorum;
Bundan dolayı İsrailoğulları'na yazdık: "Kim, bir cana karşılık olmaksızın veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmış gibidir”
1500 yıl önce insan canına kast etmeyi kesin emirlerle yasaklamış bir islam dini, bu son hak dine tabi ya da tabiymiş gibi gözüken münafık tipli insanlar ve yüzde doksan beşi müslüman kimlikli bir ülke profiliyle karşı karşıyayız.
Ama nedense şiddet ve şiddeten doğan ölümlerin bir türlü önüne geçilemeyen, bu hak dinin açık buyrukları ayaklar altına alınan ve bunların önünü kesecek caydırıcı önlemlerin alınmadığı gibi caydırıcı cezaların olmadığı bir garip memleket.
Elbette bu yüce dinimiz islamın bir kusuru değil bu sistemin kusuru, liyakatsizliğin meydana getirdiği bozuk düzenin bizlere yansıması ve koltuk sevdasının ortaya koyduğu kargaşanın, çürümüşlüğün ve kokuşmuş zihniyetin zehirli bir meyvesidir.
Artık sıradanlaştı sağlıkçılara karşı haberler de şiddet, tehdit, mobing ve ölüm haberleri...
Şehir şehir ölümün soğuk nefesini enselerinde hissederken yine de can suyu vermeye ve can yaşatmaya devam ediyor bu beyaz önlüklü melekler.
Tek dertleri insanlığa hizmet, yeryüzünden uçup gitmek üzere olan bir cana nefes olmak ve yaşamaya dair solmak üzere olan bir umut kırıntısı dahi olsa onu yeşertmek.
Tüm bunlarla birlikte mücadele ettikleri başka şeyler de var tabi;
Ardı arkası kesilmeyen 24 saatlik tutulan nöbetler, liyakatsiz yönetici kesiminden sürekli karşı karşıya kalınan mobingler, neredeyse her gün ülkenin farklı bir sağlık kuruluşun da hizmet ettikleri insanlar tarafından maruz kaldıkları psikolojik veya fiziksel saldırılar.
Bitti mi?
Hayır tabiki de en sonunda öldürmeye kadar gidiyor tabi olaylar silsilesi.
Önce hemşire Ömür Erez şimdi de doktor Ekrem karakaya canice katledildi.
Tabi bunlardan öncekileri, arada olanları, ben şu an yazarken şiddet görenleri ve yarın nelerle karşı karşıya kalacağından bihaber şekilde uykusuz şekilde nöbet tutanları saymıyorum bile...
Belki tehdit, belki mobing, belki şiddet ve belki de ölüm...
Bu bir itiraftır.
Evet İtiraf etmeliyim ki Covit-19 sürecinde Ömür hemşireyi, Ekrem hocayı çok güzel alkışlamıştık ve hakları ödenmez deyip haklarını ödememiştik. Üstüne bir de canlarına da kast edip üstümüze düşenleri fazlasıyla yerine getirmiş olduk.
Geri de boşa geçen yılların emeği,gözleri yaşlı eş, çocuklar, anneler, babalar...
Ateş düştüğü yeri yakar misali de hakkıyla yerini buldu elbette.
Evet Üç beş gün bir duyar kasarız, sosyal mecralardan paylaşım yapar, onları bir güzel yüceltiriz sonra tekrar herkes kendi işine.
Halbuki bizlere düşen tüm bu olanlara yasal yollarla karşı çıkmak ve geride kalan sağlıkçı kardeşlerimize rahat bir çalışma ortamı sunmaktır.
Velhasıl Covit döneminde kendi ellerimizle yüceltip yarattığımız kahramanları yine kendi ellerimizle, kendi kuralsızlığımız ve vicdansızlığımızla linç ediyor, öldürmeye teşebbüs ediyor hatta yetmiyor bir de canice öldürüyoruz.
Artık bu yaptıklarımızı da balkonlara çıkıp alkışlar mıyız hep beraber?
Sevgili okurlarım ne zaman son bulacak peki tüm bunlar? Çözüm ne?
Sadece birkaç maddeyle yazmak gerekirse:
-Liyakat ehli yöneticilerle çalışma ortamı sağlanarak. Bu madde bireyin şiddete maruz kaldığı andan itibaren yöneticilerden usül bilen birilerinin olması halinde olayın takibi açısından çok önemli. Mobing olayı liyakat konusuyla zaten ilişkili bir konudur.
-Hastane girişlerinde güvenlik önlemleri teknolojik seviyelere getirilerek. Örneğin X-ray cihazı gibi.
-Şiddet uygulayan kişi tutuklu bir şekilde yargılanarak. Çünkü birkaç ay tutuklu kalması bile şiddetin önlenmesi için aydırıcılık kazandırır.
-Şiddet uygulayan kişilere özel bir sağlık sistemi oluşturulmalı sisteme giriş yapıldığında sistem uyarı vermeli, ona göre muayene edilmeli.
-Suçu sabit görüldüğü takdirde Şiddet uygulayan kişinin sağlık sigortası sadece çok acil durumlarda aktif olmalı. Kısmi olarak sağlık hizmetlerinden men edilmeli
-İşlenen suçun ağırlık derecesine göre katalog suçlar kategorisine alınmalı.
-Şiddete maruz kalan sağlıkçıya psikolog eşliğinde takip dosyası hazırlanmalı. Bu madde devletin çalışanın devletin şefkat elini omzunda hissedip çalışmaya aynı şevkle devam etmesini sağlar.
Tabi bu maddeleri çoğaltmak mümkün.
Fakat bizim hedefimiz bu olanların yaşanmadan önce gerekli tüm adımların atılmış olması ve sağlık çalışanları ile halkın karşı karşıya getirilmeden, sağlık çalışanlarının kendilerini güvende his ettiği çalışma ortamı oluşturmaktır.
Umarım herkes insani ve vicdani davranır da bu tür şeylere gerek bile kalmaz.
Vefat eden tüm sağlıkçılarımıza Allahtan rahmet dilerim.
Herkese hayırlı haftalar, merhametli bir yaşam diliyorum...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferit Bugenç
SAĞLIKTA ŞİDDET
Sözlerime maide süresi 32.ayetle başlamak istiyorum;
Bundan dolayı İsrailoğulları'na yazdık: "Kim, bir cana karşılık olmaksızın veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmış gibidir”
1500 yıl önce insan canına kast etmeyi kesin emirlerle yasaklamış bir islam dini, bu son hak dine tabi ya da tabiymiş gibi gözüken münafık tipli insanlar ve yüzde doksan beşi müslüman kimlikli bir ülke profiliyle karşı karşıyayız.
Ama nedense şiddet ve şiddeten doğan ölümlerin bir türlü önüne geçilemeyen, bu hak dinin açık buyrukları ayaklar altına alınan ve bunların önünü kesecek caydırıcı önlemlerin alınmadığı gibi caydırıcı cezaların olmadığı bir garip memleket.
Elbette bu yüce dinimiz islamın bir kusuru değil bu sistemin kusuru, liyakatsizliğin meydana getirdiği bozuk düzenin bizlere yansıması ve koltuk sevdasının ortaya koyduğu kargaşanın, çürümüşlüğün ve kokuşmuş zihniyetin zehirli bir meyvesidir.
Artık sıradanlaştı sağlıkçılara karşı haberler de şiddet, tehdit, mobing ve ölüm haberleri...
Şehir şehir ölümün soğuk nefesini enselerinde hissederken yine de can suyu vermeye ve can yaşatmaya devam ediyor bu beyaz önlüklü melekler.
Tek dertleri insanlığa hizmet, yeryüzünden uçup gitmek üzere olan bir cana nefes olmak ve yaşamaya dair solmak üzere olan bir umut kırıntısı dahi olsa onu yeşertmek.
Tüm bunlarla birlikte mücadele ettikleri başka şeyler de var tabi;
Ardı arkası kesilmeyen 24 saatlik tutulan nöbetler, liyakatsiz yönetici kesiminden sürekli karşı karşıya kalınan mobingler, neredeyse her gün ülkenin farklı bir sağlık kuruluşun da hizmet ettikleri insanlar tarafından maruz kaldıkları psikolojik veya fiziksel saldırılar.
Bitti mi?
Hayır tabiki de en sonunda öldürmeye kadar gidiyor tabi olaylar silsilesi.
Önce hemşire Ömür Erez şimdi de doktor Ekrem karakaya canice katledildi.
Tabi bunlardan öncekileri, arada olanları, ben şu an yazarken şiddet görenleri ve yarın nelerle karşı karşıya kalacağından bihaber şekilde uykusuz şekilde nöbet tutanları saymıyorum bile...
Belki tehdit, belki mobing, belki şiddet ve belki de ölüm...
Bu bir itiraftır.
Evet İtiraf etmeliyim ki Covit-19 sürecinde Ömür hemşireyi, Ekrem hocayı çok güzel alkışlamıştık ve hakları ödenmez deyip haklarını ödememiştik. Üstüne bir de canlarına da kast edip üstümüze düşenleri fazlasıyla yerine getirmiş olduk.
Geri de boşa geçen yılların emeği,gözleri yaşlı eş, çocuklar, anneler, babalar...
Ateş düştüğü yeri yakar misali de hakkıyla yerini buldu elbette.
Evet Üç beş gün bir duyar kasarız, sosyal mecralardan paylaşım yapar, onları bir güzel yüceltiriz sonra tekrar herkes kendi işine.
Halbuki bizlere düşen tüm bu olanlara yasal yollarla karşı çıkmak ve geride kalan sağlıkçı kardeşlerimize rahat bir çalışma ortamı sunmaktır.
Velhasıl Covit döneminde kendi ellerimizle yüceltip yarattığımız kahramanları yine kendi ellerimizle, kendi kuralsızlığımız ve vicdansızlığımızla linç ediyor, öldürmeye teşebbüs ediyor hatta yetmiyor bir de canice öldürüyoruz.
Artık bu yaptıklarımızı da balkonlara çıkıp alkışlar mıyız hep beraber?
Sevgili okurlarım ne zaman son bulacak peki tüm bunlar? Çözüm ne?
Sadece birkaç maddeyle yazmak gerekirse:
-Liyakat ehli yöneticilerle çalışma ortamı sağlanarak. Bu madde bireyin şiddete maruz kaldığı andan itibaren yöneticilerden usül bilen birilerinin olması halinde olayın takibi açısından çok önemli. Mobing olayı liyakat konusuyla zaten ilişkili bir konudur.
-Hastane girişlerinde güvenlik önlemleri teknolojik seviyelere getirilerek. Örneğin X-ray cihazı gibi.
-Şiddet uygulayan kişi tutuklu bir şekilde yargılanarak. Çünkü birkaç ay tutuklu kalması bile şiddetin önlenmesi için aydırıcılık kazandırır.
-Şiddet uygulayan kişilere özel bir sağlık sistemi oluşturulmalı sisteme giriş yapıldığında sistem uyarı vermeli, ona göre muayene edilmeli.
-Suçu sabit görüldüğü takdirde Şiddet uygulayan kişinin sağlık sigortası sadece çok acil durumlarda aktif olmalı. Kısmi olarak sağlık hizmetlerinden men edilmeli
-İşlenen suçun ağırlık derecesine göre katalog suçlar kategorisine alınmalı.
-Şiddete maruz kalan sağlıkçıya psikolog eşliğinde takip dosyası hazırlanmalı. Bu madde devletin çalışanın devletin şefkat elini omzunda hissedip çalışmaya aynı şevkle devam etmesini sağlar.
Tabi bu maddeleri çoğaltmak mümkün.
Fakat bizim hedefimiz bu olanların yaşanmadan önce gerekli tüm adımların atılmış olması ve sağlık çalışanları ile halkın karşı karşıya getirilmeden, sağlık çalışanlarının kendilerini güvende his ettiği çalışma ortamı oluşturmaktır.
Umarım herkes insani ve vicdani davranır da bu tür şeylere gerek bile kalmaz.
Vefat eden tüm sağlıkçılarımıza Allahtan rahmet dilerim.
Herkese hayırlı haftalar, merhametli bir yaşam diliyorum...