Aranızdan saçlarını traş etmek için terziye giden var mı?
Ya da pantolonunun paçalarını yaptırmak için berbere giden...?
Yolunuzu şaşırmadıysanız gitme ihtimaliniz de pek yok sanırım.
Ya da şöyle söyleyelim asıl mesleği berberlik olan birinin terzilik yapmaya kalkıştığını düşünsenize. Ya da tam tersini de düşünebilirsiniz...
Aslında baktığımızda makas ortak bir alet, el de aynı organ. Neden olmasın ki?
Hmm Bak bence böyle de olmadı.
Çünkü bir işte ehil olmak gerektiği gibi; işin de ehil olana gitmek lazım.
Evet işte bizim toplumumuzda gördüğümüz iş alanlarının çoğunda berber olan terziliğe soyunuyor, terzi olan berberliğe...
Cahil olan alimliğe, alim olan zalimliğe...
Halbuki bırakalım alim alim olarak kalsın, zalim ise zulmüyle o mahkeme-i kübrayı bekleyedursun.
Zalim olmak için bile kendimizi torpille liyakatli göstermeye ne lüzum var ki?
Bir işe ehil olan tembellik edip meyletmiyor, ehil olmayan ise girmek için tüm fırıldaklığını kullanarak hiç affetmiyor...
Dolayısıyla ortalık işi bilmeden iş öğretmeye kalkan, ahlak nedir bilmeden ahlak hocalığı taslayanlarla dolu...
Kur’an-ı azimüşsan da “Size emaneti mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor”(Nisa:58) ayet-i kerimesi liyakat ehli olmanın aynı zaman da adaletli bir şekilde yönetmenin ve idare etme vasfının da temelini oluşturduğunu bize açıkça ifade ediyor.
Biz ise Kuran’ın açık ifadelerinden nefsimizle birlikte kaçak bir şekilde yaşıyoruz.
Peki biz ne yapıyoruz?
Ne yazık ki özellikle bizim toplumumuz da bir işe ehil olan yerine; yalakalığa, dalkavukluğa, kıt düşünceye sahip, laf taşıyan ve menfaat taşlarıyla oynamaya meyilli olanlar başa getiriliyor.
Ee sonra kopsun kıyamet gelsin ilahi adalet diye dövünüp duruyoruz.
Halbuki o adalet terazisini kendi ellerimizle kendimiz bozuyoruz.
Bunu da çok iyi biliyoruz ama o kör nefsimize bir türlü yediremiyoruz...
“Bir balığa ağaca tırmanması için eğitirseniz tüm hayatı boyunca kendini aptal olarak görür” bu tıpkı bir yeri yönetmeye veya idare etmeye kabiliyeti olmayan birini başa getirip adaletle ve insani bir şekilde yönetmesini beklemek gibidir...
İşte böyle kişiler aptalca davranıp, adaletsizlikle de çevresine ve hatta bazı kurumlarda kendi meslektaşlarına dahi zulüm eder.
Sırf gevşek yaylı bir koltuğa oturtulduklarından dolayı karakterleri gibi egoları da gevşediği için...
Sonuç olarak
Yaptığımız iş eğer bir ayakkabının ipliğini bağlamak olsa bile en iyi şekilde yapmaya gayret edelim ve eğer ehil kişilerle yönetilmek istiyorsak önce biz işimiz de ehil olalım.
Var olan vasıflarımızın üstüne kendimizi eğiterek mesleki vasıflar, vicdanımız ile hareket ederek de daha üst insani vasıflar ekleyelim.
Niyetlerimizde iyiliğe, güzelliğe ve adalete meyil olalım...
Saygılarımla umutlu yarınlara...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ferit Bugenç
LİYAKAT EHLi OLMAK
Aranızdan saçlarını traş etmek için terziye giden var mı?
Ya da pantolonunun paçalarını yaptırmak için berbere giden...?
Yolunuzu şaşırmadıysanız gitme ihtimaliniz de pek yok sanırım.
Ya da şöyle söyleyelim asıl mesleği berberlik olan birinin terzilik yapmaya kalkıştığını düşünsenize. Ya da tam tersini de düşünebilirsiniz...
Aslında baktığımızda makas ortak bir alet, el de aynı organ. Neden olmasın ki?
Hmm Bak bence böyle de olmadı.
Çünkü bir işte ehil olmak gerektiği gibi; işin de ehil olana gitmek lazım.
Evet işte bizim toplumumuzda gördüğümüz iş alanlarının çoğunda berber olan terziliğe soyunuyor, terzi olan berberliğe...
Cahil olan alimliğe, alim olan zalimliğe...
Halbuki bırakalım alim alim olarak kalsın, zalim ise zulmüyle o mahkeme-i kübrayı bekleyedursun.
Zalim olmak için bile kendimizi torpille liyakatli göstermeye ne lüzum var ki?
Bir işe ehil olan tembellik edip meyletmiyor, ehil olmayan ise girmek için tüm fırıldaklığını kullanarak hiç affetmiyor...
Dolayısıyla ortalık işi bilmeden iş öğretmeye kalkan, ahlak nedir bilmeden ahlak hocalığı taslayanlarla dolu...
Kur’an-ı azimüşsan da “Size emaneti mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor”(Nisa:58) ayet-i kerimesi liyakat ehli olmanın aynı zaman da adaletli bir şekilde yönetmenin ve idare etme vasfının da temelini oluşturduğunu bize açıkça ifade ediyor.
Biz ise Kuran’ın açık ifadelerinden nefsimizle birlikte kaçak bir şekilde yaşıyoruz.
Peki biz ne yapıyoruz?
Ne yazık ki özellikle bizim toplumumuz da bir işe ehil olan yerine; yalakalığa, dalkavukluğa, kıt düşünceye sahip, laf taşıyan ve menfaat taşlarıyla oynamaya meyilli olanlar başa getiriliyor.
Ee sonra kopsun kıyamet gelsin ilahi adalet diye dövünüp duruyoruz.
Halbuki o adalet terazisini kendi ellerimizle kendimiz bozuyoruz.
Bunu da çok iyi biliyoruz ama o kör nefsimize bir türlü yediremiyoruz...
“Bir balığa ağaca tırmanması için eğitirseniz tüm hayatı boyunca kendini aptal olarak görür” bu tıpkı bir yeri yönetmeye veya idare etmeye kabiliyeti olmayan birini başa getirip adaletle ve insani bir şekilde yönetmesini beklemek gibidir...
İşte böyle kişiler aptalca davranıp, adaletsizlikle de çevresine ve hatta bazı kurumlarda kendi meslektaşlarına dahi zulüm eder.
Sırf gevşek yaylı bir koltuğa oturtulduklarından dolayı karakterleri gibi egoları da gevşediği için...
Sonuç olarak
Yaptığımız iş eğer bir ayakkabının ipliğini bağlamak olsa bile en iyi şekilde yapmaya gayret edelim ve eğer ehil kişilerle yönetilmek istiyorsak önce biz işimiz de ehil olalım.
Var olan vasıflarımızın üstüne kendimizi eğiterek mesleki vasıflar, vicdanımız ile hareket ederek de daha üst insani vasıflar ekleyelim.
Niyetlerimizde iyiliğe, güzelliğe ve adalete meyil olalım...
Saygılarımla umutlu yarınlara...