21.Yy dünyanın var olan tüm düzeni  için çok çeşitli değişimleri meydana getiren ve getirecek olan; adı konulmamış çılgınlıklar, ekonomik buhranlar, politik ve insani krizler, petrol temelli ve yeraltı kaynakları destekli yıkımlar meydana getiren, kısa metrajlı senaryolarla kurgulanmış uzun soluklu savaşlar ve çeşitli virüslerden kaynaklanan hastalıklar yüzyılı...

Hâlâ da ekonomik krizler başta olmak üzere çeşitli senaryolara gebe bir yüzyıl olacağının kanaatine varmış bulunmaktayım.

Kurgulanmış senaryoların tek tek  sahneye uyarlanmasını ömrümüz yeterse hep birlikte göreceğiz.

         Neler oluyor böyle?

Çeşitli dezenformasyonlarla birlikte,

adeta değişime uğrama zorunluluğu taşıyan bir dünya düzeniyle karşı karşıya gelmiş ve zamanında kazandığımız alışkanlıklarımıza karşı resmen ayrı bir savaş başlatmış bulunmaktayız. Beslenme biçimimizden tut, insani ilişkilerdeki sosyal mesafemize kadar; gelişen teknolojinin aramızdaki mesafe kavramını minimize etmesinden tut, çöküşe geçen ahlaki yapı ve yozlaşmayla birlikte manen birbirimizden uzaklaşmamıza kadar...

Hepsine harp ilan etmiş durumdayız.

Herkeste bir  telaş hali, herkeste bir gerginlik ve herkeste psikolojik sıkıntıların baş gösterdiği bir yüzyılın tam da içerisindeyiz.

Mavi ve kırmızı reçeteli ilaçların trendlerin listesini adeta kasıp kavurduğu bir yüzyıl...

Bunlarla başa çıkmaya çalışan ve her gün ayrı bir kaos doğuran dünya düzeni ya da artık düzensizliği...

Evet en çok da ümmet gençlerinin telaşının telaşını yaşıyorum ben.

Ve kafamı bu kesimin sıkıntıları için çözüm yollarına zorluyorum. Zira dünya düzeninin devamı, islamiyetin bayraktarlığı ve yaşanılabilir bir evren için çalışkan, umutlu ve kimlik arayışını bitirmiş genç nesil temel dinamizmi oluşturuyor. Ama bu kadar fitnenin yaşandığı ahir zaman da çok da kolay olacağını sanmıyorum. Yine de umudumu daima sağlam kalmaya direnen zihin dünyamla muhafaza etmeye çalışıyorum...

Evet kendini hiçbir yere ait hissetmeyen ve kolundan tutulduğunda istenilen yere rahatlıkla çekilebilen genç kesim gerçeği var maalesef.

Siyasi çalkantıların ve ekonomik sıkıntıların gölgesinde umudunun son birkaç kırıntısıyla yetinmeye çalışan ve bir köşede unutulmaya bırakılmış Asım’ın Nesli de diyebiliriz...

İstenilen yerlere çekilmesi genç kesimde aidiyet hissini sıfırlıyor maalesef. Bu duygusu tükenen bir birey çekilebileceği heryere ait olmuş oluyor.

Mesela birgün damar diye tabir edilen müzik türüne kendilerini kaptırıp meyhane köşelerinde içtikleri meylerle kafa bulurken;diğer birgün çeşitli ideolojilere hizmet eden basmakalıp, dinden, görgüden ve bilgiden uzak sözcüklerle bir köşeye çektirilip zehirletilebiliyorlar.

Birgün felan müzik türünün  kraliçeleri diye lanse edilen insanların kuru kalabalıktan öteye geçmeyen manasız şarkılarıyla kafa sallarken; diğer birgün müziğe notalandırılmış belli kalıplı mistik söz niye nitelendirilen sözlerle kafa sallayabiliyorlar.

Kısacası bir günleri diğer bir günlerine belki de beddua ediyor.

Ama gerçek hiç değişmiyor kimlik arayışında umut kuyruğuna girmiş genç bir nesil...

Yanlış anlaşılmasın herkesin yaşam tarzına saygı duyuyorum fakat belli bir kimliğime erişmeden ortalıklarda başıboş dolaşmamız ya da bize atadan yadigâr olarak bırakılan gerek islâmi, gerekse insani kimliğimize sahip çıkmamamız birazcık canımı sıkıyor açıkçası.

               Peki çözüm ne?

Sevgili genç kardeşlerim ruhumuzu özgür kılalım, kimi insanların ruhlarını doyurduğu ve mutluluk kaynaklarını oluşturan kötülükten uzak durup, mutluluğumuzun temellerini iyilik üzerine kuralım, zamanın bize sunduğu tüm nimetlerden faydalanırken özümüzden, inançlarımızın bizlere getirdiği gerçekler ve güzelliklerden de kopmayalım. Gerek inançlarımızda, gerekse normal yaşantımızda kendi gerçeklerimizi kendimiz araştırıp kendimiz bulalım. Farklı ideolojik kesimlerin, inançları suistimal eden gerici toplulukların ve kolumuzdan çıkmak bilmeyen o vesveseci şeytan ve yanaşmalarının şerrinden Allaha(cc) sığınalım.

Ve en önemlisi de umudumuzu daima taze tutalım. Aksi takdirde bu arayış hiçbir zaman bizi gerçek bir kimlikle vuslata erdirmeden, sürekli ortalıklarda kimliksiz bir biçimde ve sahte karakterlerle beyhude yaşamamıza sebebiyet verir.

Umutlu yarınlara ve en içten hakiki sevgilerimle...