Yukarıdaki iki dörtlük, Nazım Hikmet Ran’ın ’Kız Çocuğu’ şiirinden… Nazım Hikmet, bu şiirinde Hiroşima'da Atom bombasıyla 7 yaşında öldürülen bir kız çocuğunun 10 yıl sonraki barışa çağırısını anlatmaktadır.
Savaşlardan, çatışmalı ortamlardan ve her türlü kaos ortamından en fazla etkilenen kesim, hiç kuşkusuz ki çocuklardır. Sesleriyle, oyunlarıyla, gülüşleriyle, sempatik tavırlarıyla neşe saçan geleceğimiz olan çocuklar…
Dünya’daki silah tüccarları, savaş baronları ve savaştan rant elde eden ülkeler biraz daha fazla para kazanacak diye, geleceğimiz olan çocukları göz göre göre yok ediyor ve gözü doymayan bu çevreler, kazandıkları paralara para katmak için yeni savaşlar yaratıyor.
Bugün dünyanın birçok yerinde savaşlar yaşanıyor. Çok uzaklara gitmeden Suriye’ye, Irak’a ve Filistin’e bakmamız yeterli olur. Hatta sokaklarımıza, caddelerimize bakmamız dahi yeterli olacaktır. Çünkü her köşe başında yarı çıplak çocuklar, ya dileniyor, ya sakız-mendil satıyor, ya da araba camı siliyor.
Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), dünyada silahlı çatışmalardan etkilenen çocuk sayısını 230 milyon dolayında olduğunu açıklıyor. UNICEF’e göre, sadece Suriye’de devam eden savaştan 7 milyon 300 bin çocuk etkileniyor. Bu çocuklardan 1 milyon 700 bini, komşu ülkelere sığınmak zorunda kalırken, 4 bin dolayında çocuğun ise, saldırılar sonucunda hayatını kaybettiği belirtiliyor. Irak’ta Filistin’de ve dünyanın savaş ve çatışma yaşanan bölgelerinde durum çokta farklı değil. Yani bu rakamlarda gösteriyor ki, geleceğimiz çok büyük tehdit altında...
Peki; Türkiye’de durum nedir diye baktığımızda hiçte iç açıcı bir durum söz konusu değil. Dedik ya savaşların, çatışmalı ortamların olduğu her yerde çocuklar ve gençler en büyük bedeli ödedi ve ödüyor. İşte son olarak Cizre’de Ümit Kurt, Zekî Alar, Musa Azma, Bariş Dalmış, Yasin Ozer öldürüldü.
Tıpkı Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde, üzerinde okul önlüğü bulunan ve 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz gibi…
Tıpkı Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik Köyü’nde koyun otlatan 14 yaşındaki bedenine havan mermisi isabet eden ve annesinin parçalarını eteğiyle topladığı kara gözlü Ceylan Önkol gibi…
Tıpkı, Van'ın Merkez Kurubaş Köyü yakınlarında ailesiyle piknik yaparken, kafasına isabet eden kurşunla daha hayatının baharında yaşama veda eden 16 yaşındaki Canan Saldık gibi…
Tıpkı 3 yaşındaki Fatih Tekin, 9 yaşındaki Abdullah Duran, 8 yaşındaki Enes Ata, 17 yaşındaki Mahsum Mızrak, 8 yaşındaki İsmail Erkeke, 16 yaşındaki Yahya Menekşe, 18 aylık Mehmet Uytun ve 20 yılda öldürülen yaklaşık 350 çocuk gibi…
Ve tıpkı, Adalet Bakanlığı’nın paylaşmış olduğu verilere göre 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle 480’i hükümlü olmak üzere toplam 2 bin 26 çocuğun hapishanelerde bulunduğunu bilmemiz gibi…
Ve de tıpkı mevcut kanunlarla yetinmeyip ‘iç güvenlik paketi' diye bir paket hazırlamak ve aralarında milletvekili ve aydınların da bulunduğu birçok kesimin bu paketle birlikte daha fazla ölümlerin olacağını ön gördüğü gibi…
Ne olur çocuklara kıymayın efendiler.
Kıymayın ki, geleceğimiz garanti altında olsun.
Kıymayın ki, çevremizde gülücükler ve neşe eksik olmasın.
Son olarak bir dip not: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Yüzde 80’inin iktidarın elinde olduğu, 2014 yılında 700 meslektaşımın işten atıldığı, 200’den fazla meslektaşımın ise, cezaevine girip-çıktığı, sendikasızlaştırılıp- örgütsüzleştirilen bir ülkede, bu gün ne anlamı ifade edebilir ki….
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ercan AKKAR
Çocuklara kıymayın efendiler
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
Yukarıdaki iki dörtlük, Nazım Hikmet Ran’ın ’Kız Çocuğu’ şiirinden… Nazım Hikmet, bu şiirinde Hiroşima'da Atom bombasıyla 7 yaşında öldürülen bir kız çocuğunun 10 yıl sonraki barışa çağırısını anlatmaktadır.
Savaşlardan, çatışmalı ortamlardan ve her türlü kaos ortamından en fazla etkilenen kesim, hiç kuşkusuz ki çocuklardır. Sesleriyle, oyunlarıyla, gülüşleriyle, sempatik tavırlarıyla neşe saçan geleceğimiz olan çocuklar…
Dünya’daki silah tüccarları, savaş baronları ve savaştan rant elde eden ülkeler biraz daha fazla para kazanacak diye, geleceğimiz olan çocukları göz göre göre yok ediyor ve gözü doymayan bu çevreler, kazandıkları paralara para katmak için yeni savaşlar yaratıyor.
Bugün dünyanın birçok yerinde savaşlar yaşanıyor. Çok uzaklara gitmeden Suriye’ye, Irak’a ve Filistin’e bakmamız yeterli olur. Hatta sokaklarımıza, caddelerimize bakmamız dahi yeterli olacaktır. Çünkü her köşe başında yarı çıplak çocuklar, ya dileniyor, ya sakız-mendil satıyor, ya da araba camı siliyor.
Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), dünyada silahlı çatışmalardan etkilenen çocuk sayısını 230 milyon dolayında olduğunu açıklıyor. UNICEF’e göre, sadece Suriye’de devam eden savaştan 7 milyon 300 bin çocuk etkileniyor. Bu çocuklardan 1 milyon 700 bini, komşu ülkelere sığınmak zorunda kalırken, 4 bin dolayında çocuğun ise, saldırılar sonucunda hayatını kaybettiği belirtiliyor. Irak’ta Filistin’de ve dünyanın savaş ve çatışma yaşanan bölgelerinde durum çokta farklı değil. Yani bu rakamlarda gösteriyor ki, geleceğimiz çok büyük tehdit altında...
Peki; Türkiye’de durum nedir diye baktığımızda hiçte iç açıcı bir durum söz konusu değil. Dedik ya savaşların, çatışmalı ortamların olduğu her yerde çocuklar ve gençler en büyük bedeli ödedi ve ödüyor. İşte son olarak Cizre’de Ümit Kurt, Zekî Alar, Musa Azma, Bariş Dalmış, Yasin Ozer öldürüldü.
Tıpkı Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde, üzerinde okul önlüğü bulunan ve 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz gibi…
Tıpkı Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik Köyü’nde koyun otlatan 14 yaşındaki bedenine havan mermisi isabet eden ve annesinin parçalarını eteğiyle topladığı kara gözlü Ceylan Önkol gibi…
Tıpkı, Van'ın Merkez Kurubaş Köyü yakınlarında ailesiyle piknik yaparken, kafasına isabet eden kurşunla daha hayatının baharında yaşama veda eden 16 yaşındaki Canan Saldık gibi…
Tıpkı 3 yaşındaki Fatih Tekin, 9 yaşındaki Abdullah Duran, 8 yaşındaki Enes Ata, 17 yaşındaki Mahsum Mızrak, 8 yaşındaki İsmail Erkeke, 16 yaşındaki Yahya Menekşe, 18 aylık Mehmet Uytun ve 20 yılda öldürülen yaklaşık 350 çocuk gibi…
Ve tıpkı, Adalet Bakanlığı’nın paylaşmış olduğu verilere göre 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle 480’i hükümlü olmak üzere toplam 2 bin 26 çocuğun hapishanelerde bulunduğunu bilmemiz gibi…
Ve de tıpkı mevcut kanunlarla yetinmeyip ‘iç güvenlik paketi' diye bir paket hazırlamak ve aralarında milletvekili ve aydınların da bulunduğu birçok kesimin bu paketle birlikte daha fazla ölümlerin olacağını ön gördüğü gibi…
Ne olur çocuklara kıymayın efendiler.
Kıymayın ki, geleceğimiz garanti altında olsun.
Kıymayın ki, çevremizde gülücükler ve neşe eksik olmasın.
Son olarak bir dip not: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Yüzde 80’inin iktidarın elinde olduğu, 2014 yılında 700 meslektaşımın işten atıldığı, 200’den fazla meslektaşımın ise, cezaevine girip-çıktığı, sendikasızlaştırılıp- örgütsüzleştirilen bir ülkede, bu gün ne anlamı ifade edebilir ki….
Sevgiyle kalın.