SİYASETÇİNİN HESABI VARSA, SEÇMENİN DE HESABI VARDIR…
Yazının Giriş Tarihi: 27.03.2023 09:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2024 04:15
Seçime doğru her şey o kadar baş döndürücü bir hızla değişiyor ki, bir gün önce birbirlerine demediklerini bırakmayanlar, bir gün sonra yan yana gelerek birbirlerine methiyeler düzebiliyor. Siyaset böyle bir şey olmalı. Menfaatler, çıkarlar söz konusu olunca ne ilke, ne de parti programları bir anlam ifade etmiyor.
Son dakika bir değişiklik olmaz ise 100 bin imzayı aşan 3 cumhurbaşkanı adayı bulunuyor. Bunlar; AK Parti Genel Başkanı ve mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sürpriz değil, ancak Muharrem İnce’nin adaylığı ilk günden beri tartışılıyor ve tartışılacağı benziyor.
Muharrem İnce'nin adaylığı muhalefet bloğunun topyekun tepkisini çekerken, iktidar bloğunu ise memnuniyetini arttırıyor. Çünkü Memleket Partisi Genel Başkanı İnce’nin alacağı her oyun aslında kendi hanelerine yazılacağını biliyor, bunun için hem sosyal medyadan, hem de ellerindeki görsel, işitsel ve yazılı medyadan İnce'ye ince ince değil, kalın kalın destek veriliyor, İnce’nin muhalefet bloğuna yönelik söylemlerinin daha fazla kitleye ulaşması için gereken neyse fazlasıyla yapılıyor.
Olayın bir de milletvekili, yani parlamento ayağı var. Cumhurbaşkanı olmak isteyen, parlamento çoğunluğunu da elde etmek istiyor ki, topal ördek olmasın. Aday adayı başvuruları tamamlandı. AK Partiye önceki seçime oranla başvuruların daha az, iktidara namzet bloktaki partilere yönelik başvuruların istisnalar hariç biraz daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu birçok kesim tarafından mevcut iktidarın güç kaybetmesinden ve yeni iktidar olacakların yanında yeralabilmekden kaynaklandığı ifade ediliyor.
Bizi daha çok ilgilendiren Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Van ve diğer çevre kentlerin aday adayı başvuru listelerini analiz ettiğimizde 3 çeşit başvuran tip görmekteyiz.
Bunların birincisi; mevcut ve eski milletvekilleri,
İkincisi; partilerin içinde çalışan veya uzun süredir üye olup da sıranın kendilerine geldiğine inananlar,
Üçüncüsü de; belki piyango bana çıkar havasında olup da öylesine başvuranlardan oluşuyor.
Milletvekili aday adayları için bazı partiler temayül yoklaması yaptı. Ancak yıllardır tartışılan temayül yoklamalarının pek dikkate alınmadığı ve listenin genel başkan ve yanındaki birkaç kişi tarafından şekillendiği biliniyor. Dolayısıyla aday adayları daha çok torpil arayışına giriyor, bunun içinde kesenin ağzını sonuna kadar açıyor. Tüm bu süreçler demokrasimizin ne kadar kötü bir durumda olduğunu ve bunun da ülke yönetimine yansıdığını bariz bir şekilde ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinden bu yana koalisyon ile yönetiliyoruz. ‘Ayrı görüşteki çeşitli güçlerin belli bir amaçla oluşturdukları birliğe’ verilen ad olan koalisyon, aslında denge-denetleme adına çok iyi bir yönetim şekli. Özellikle Avrupa Birliği ülkeleri bunu çok başarılı bir şekilde uyguluyor. Fakat ne yazık ki bizde bireysel ve parti çıkarları ön plana çıkarıldığı için daha çok ‘çıkar’ elde etmeye yönelik işletiliyor.
Bunu son dönemde küçük partilerin, büyük partilere yönelik ‘şantaja’ varan hamle ve pazarlıklarında görebiliyoruz. İşte bu tabloda iktidarların, ya da koalisyonların seçmene değil, kendilerine çalışacağını ortaya koyuyor. Böyle bir durumda ağırlaşan sorunların çözümü, çözümsüzleşiyor. Ee siyasetçinin böyle bir hesabı varsa, seçmenin de hesabı vardır elbet. Onu da 15 Mayıs günü göreceğiz.
Bu arada 11 ayın sultanı olarak adlandırılan Ramazan ayının içerisindeyiz. Tüm İslam aleminin bu kutsal ayı mübarek olsun. Ancak ülkemiz de dahil olmak üzere Müslümanların yaşadığı coğrafyada, Ramazan ayları her geçen yıl daha da ağırlaşıyor.
Birçok Müslüman ülkesinde iç ve dış savaşlar devam ediyor. Müslüman ülkelerin büyük bölümünde çok zengin kaynaklara rağmen yoksulluk ve sefalet sürekli artış gösteriyor. Söz konusu ülkeleri yöneten ve onlara destek veren belli bir güruh, zevki-sefa içinde iftar sofralarını kurarken, milyonlarca Müslüman da sofrasına bir kap çorba bile koyamıyor. Bu nedenle halk, yani seçmem bu tür yöneticileri sandık da değiştirmeli.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
SİYASETÇİNİN HESABI VARSA, SEÇMENİN DE HESABI VARDIR…
Seçime doğru her şey o kadar baş döndürücü bir hızla değişiyor ki, bir gün önce birbirlerine demediklerini bırakmayanlar, bir gün sonra yan yana gelerek birbirlerine methiyeler düzebiliyor. Siyaset böyle bir şey olmalı. Menfaatler, çıkarlar söz konusu olunca ne ilke, ne de parti programları bir anlam ifade etmiyor.
Son dakika bir değişiklik olmaz ise 100 bin imzayı aşan 3 cumhurbaşkanı adayı bulunuyor. Bunlar; AK Parti Genel Başkanı ve mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sürpriz değil, ancak Muharrem İnce’nin adaylığı ilk günden beri tartışılıyor ve tartışılacağı benziyor.
Muharrem İnce'nin adaylığı muhalefet bloğunun topyekun tepkisini çekerken, iktidar bloğunu ise memnuniyetini arttırıyor. Çünkü Memleket Partisi Genel Başkanı İnce’nin alacağı her oyun aslında kendi hanelerine yazılacağını biliyor, bunun için hem sosyal medyadan, hem de ellerindeki görsel, işitsel ve yazılı medyadan İnce'ye ince ince değil, kalın kalın destek veriliyor, İnce’nin muhalefet bloğuna yönelik söylemlerinin daha fazla kitleye ulaşması için gereken neyse fazlasıyla yapılıyor.
Olayın bir de milletvekili, yani parlamento ayağı var. Cumhurbaşkanı olmak isteyen, parlamento çoğunluğunu da elde etmek istiyor ki, topal ördek olmasın. Aday adayı başvuruları tamamlandı. AK Partiye önceki seçime oranla başvuruların daha az, iktidara namzet bloktaki partilere yönelik başvuruların istisnalar hariç biraz daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu birçok kesim tarafından mevcut iktidarın güç kaybetmesinden ve yeni iktidar olacakların yanında yeralabilmekden kaynaklandığı ifade ediliyor.
Bizi daha çok ilgilendiren Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Van ve diğer çevre kentlerin aday adayı başvuru listelerini analiz ettiğimizde 3 çeşit başvuran tip görmekteyiz.
Bunların birincisi; mevcut ve eski milletvekilleri,
İkincisi; partilerin içinde çalışan veya uzun süredir üye olup da sıranın kendilerine geldiğine inananlar,
Üçüncüsü de; belki piyango bana çıkar havasında olup da öylesine başvuranlardan oluşuyor.
Milletvekili aday adayları için bazı partiler temayül yoklaması yaptı. Ancak yıllardır tartışılan temayül yoklamalarının pek dikkate alınmadığı ve listenin genel başkan ve yanındaki birkaç kişi tarafından şekillendiği biliniyor. Dolayısıyla aday adayları daha çok torpil arayışına giriyor, bunun içinde kesenin ağzını sonuna kadar açıyor. Tüm bu süreçler demokrasimizin ne kadar kötü bir durumda olduğunu ve bunun da ülke yönetimine yansıdığını bariz bir şekilde ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinden bu yana koalisyon ile yönetiliyoruz. ‘Ayrı görüşteki çeşitli güçlerin belli bir amaçla oluşturdukları birliğe’ verilen ad olan koalisyon, aslında denge-denetleme adına çok iyi bir yönetim şekli. Özellikle Avrupa Birliği ülkeleri bunu çok başarılı bir şekilde uyguluyor. Fakat ne yazık ki bizde bireysel ve parti çıkarları ön plana çıkarıldığı için daha çok ‘çıkar’ elde etmeye yönelik işletiliyor.
Bunu son dönemde küçük partilerin, büyük partilere yönelik ‘şantaja’ varan hamle ve pazarlıklarında görebiliyoruz. İşte bu tabloda iktidarların, ya da koalisyonların seçmene değil, kendilerine çalışacağını ortaya koyuyor. Böyle bir durumda ağırlaşan sorunların çözümü, çözümsüzleşiyor. Ee siyasetçinin böyle bir hesabı varsa, seçmenin de hesabı vardır elbet. Onu da 15 Mayıs günü göreceğiz.
Bu arada 11 ayın sultanı olarak adlandırılan Ramazan ayının içerisindeyiz. Tüm İslam aleminin bu kutsal ayı mübarek olsun. Ancak ülkemiz de dahil olmak üzere Müslümanların yaşadığı coğrafyada, Ramazan ayları her geçen yıl daha da ağırlaşıyor.
Birçok Müslüman ülkesinde iç ve dış savaşlar devam ediyor. Müslüman ülkelerin büyük bölümünde çok zengin kaynaklara rağmen yoksulluk ve sefalet sürekli artış gösteriyor. Söz konusu ülkeleri yöneten ve onlara destek veren belli bir güruh, zevki-sefa içinde iftar sofralarını kurarken, milyonlarca Müslüman da sofrasına bir kap çorba bile koyamıyor. Bu nedenle halk, yani seçmem bu tür yöneticileri sandık da değiştirmeli.
Sevgiyle kalın.