7 Haziran’da seçmen ortaya ilginç bir tablo koydu. Aslında seçmen ne dediğini gayet net biliyor, ama siyasilerin anlayıp-anlamadığı konusunda ise kuşkuluyum. Seçmen, bu son seçimde en büyük mesajı ise AK Parti’ye verdi.
Seçmen; 13 yıldan bu yana ülkeyi yöneten partiye, ilk ortaya çıktığı gündeki çizgisinden saptığını ve ‘tek adamlık, diktatörlük’ eksenine bir kayışın olduğunu farketti ve otokontrol görevini yerine getirerek bir nevi frene bastı.
AK Parti ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan, ilk ortaya çıktığında ‘demokrasi ve hukuk dışı uygulamaları sonlandıracaklarını, Avrupa Birliği Kriterlerinde bir ülke için yola çıktıklarını, ülkeye ileri demokrasi getireceklerini’ söyleyerek, hemen hemen her kesimden destek ve bunun karşılığında oy aldı.
Tabi; AK Parti ve onun lideri Erdoğan, çok önemli bir şey daha yaptı. Daha önce siyasilerin sırtını döndüğü, varlıklarından bi haber olduğu varoşlara girdi. Bu ekip, oradaki insanların sorunlarını tespit etti, dertlerini dinledi, sofralarına oturdu, küçük esnafın işyerlerine girerek çaylarını içti, sosyal yardım kanallarını açtı, bir nevi varoşların sesi oldu. Bunun doğal sonucu olarak AK Parti, söz konusu vaatleri, söylemleri ve yaptıkları ile girdiği her seçimden güçlenerek çıktı.
Ancak, AK Parti güçlendikçe kendine destek veren medya kuruluşlarını, yazarları, sendikaları, araştırma şirketlerini, patronları, işçileri, emeklileri, çiftçileri, liberalleri, Kürtleri, Alevileri, diğer azınlıkları ve varoşları yavaş yavaş unutarak ‘taraf olmayan bertaraf olur’ mantığıyla ya tasfiye etti, ya kendi kurum ve kuruluşlarını oluşturdu, ya da sadece kendisine biat eden yandaşlarını düşündü.
Seçmen; AK Parti’nin onursal lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yaptırdığı, kaç odalı olduğunu bilmemekle beraber, sadece söyleyenlerin yalancısıyım, bilmem ne kadar milyon gideri olan 1150 odalı AK Saray’a çıkıp insanlara tepeden bakmaya, çocuğuna ilaç alamayacak durumda olan kadrolarının 15 milyona işyeri aldığına, yandaşlarının çok uçuk maaşlarla çalıştığına, yolsuzlukların ayyuka çıktığına şahit olunca ‘dur’ dedi.
Bu günlerde koalisyon senaryoları konuşuluyor. AK Parti’nin başında Ahmet Davutoğlu olduğuna bakmayın siz. Erdoğan, 13 yılda planladığı noktaya adım adım yaklaşmışken, koalisyon kurma işinden de uzak durmaz. Bu koalisyonun hangi partiyle, hangi şartlarla kurulacağına muhakkak ki, Erdoğan karar verecektir. Ve nihaiyi hedefine ulaşmak içinde bu kez yıllarca sanırım kendine destek veren Kürtleri ve çözüm sürecini feda edecektir.
Şu anda koalisyon görüşmelerini AK Parti adına Ahmet Davutoğlu yerine net bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan yürütüyor. Kendi istikbali için en uygun seçeneğin ortaya çıkması için canla başla çalışıyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, solun hizipçiliğiyle ünlü olduğu öne sürülen lideri Deniz Baykal’ı karşısına alıp saatlerce görüştü. Erdoğan’ın, bir zamanlar meydan meydan dolaşarak yerin dibine soktuğu Baykal’a iddialara göre, ‘20 milletvekiliyle gelmesini istediği’ dışarıya sızdırılıyor. Bu iddia doğru mu, yanlış mı bilemem. Ama bunlar günlerce konuşuldu. Belki de bu kasten sızdırılıp, kamuoyunun nabzı yoklandı. Tutmadığı görülünce de bu kez ibre MHP’ye döndü.
Aslında AK Parti ile MHP’nin tabanları hemen hemen aynı… Ve AK Parti ile MHP’nin koalisyon için anlaştığı yönünde ciddi bilgiler var. Kulislerde olası AKP-MHP koalisyonunda Meclis Başkanı’nın MHP’li olacağı, Dışişleri Bakanı’nın Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP-CHP’nin çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, İçişleri Bakanı’nın Murat Başesgioğlu’nun, Ekonomiden Sorumlu Bakan’ın ise eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın olacağı, toplam da ise 8 bakanlığını MHP’ye verileceği konuşuluyor. Bu olur mu, olmaz mı göreceğiz.
Bu tabloya göre, CHP ve HDP dışarıda kalıyor. Erdoğan, Baykal’la görüşerek, CHP’yi içten vurmayı, HDP’yle koalisyona kapıyı kapatarak, Kürtleri ve çözüm sürecini bitirmeyi, MHP’yle belli bir yere kadar koalisyonu götürerek, yeniden o tek partili döneme dönmenin hayalini kurarak, ‘Türk Usulü Başkan’ olmayı hesaplıyor olabilir.
Belediye Başkanlığı’ndan Başbakanlığa yükselen Erdoğan, Belediye Başkanlığını, Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına yükselince de Başbakanlığı bırakmaya niyetli görünmüyor.
Erdoğan’a 13 yılda en büyük desteği varoşlar verdi. Bugün koalisyon arayışını da varoşlara borçludur. Eğer ki, varoşları tamamen unutursa, bir daha ki sefere koalisyon görüşmesi dahi yapamaz.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
VAROŞLARDAN SARAYA, SARAYDAN KOALİSYONA…
7 Haziran’da seçmen ortaya ilginç bir tablo koydu. Aslında seçmen ne dediğini gayet net biliyor, ama siyasilerin anlayıp-anlamadığı konusunda ise kuşkuluyum. Seçmen, bu son seçimde en büyük mesajı ise AK Parti’ye verdi.
Seçmen; 13 yıldan bu yana ülkeyi yöneten partiye, ilk ortaya çıktığı gündeki çizgisinden saptığını ve ‘tek adamlık, diktatörlük’ eksenine bir kayışın olduğunu farketti ve otokontrol görevini yerine getirerek bir nevi frene bastı.
AK Parti ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan, ilk ortaya çıktığında ‘demokrasi ve hukuk dışı uygulamaları sonlandıracaklarını, Avrupa Birliği Kriterlerinde bir ülke için yola çıktıklarını, ülkeye ileri demokrasi getireceklerini’ söyleyerek, hemen hemen her kesimden destek ve bunun karşılığında oy aldı.
Tabi; AK Parti ve onun lideri Erdoğan, çok önemli bir şey daha yaptı. Daha önce siyasilerin sırtını döndüğü, varlıklarından bi haber olduğu varoşlara girdi. Bu ekip, oradaki insanların sorunlarını tespit etti, dertlerini dinledi, sofralarına oturdu, küçük esnafın işyerlerine girerek çaylarını içti, sosyal yardım kanallarını açtı, bir nevi varoşların sesi oldu. Bunun doğal sonucu olarak AK Parti, söz konusu vaatleri, söylemleri ve yaptıkları ile girdiği her seçimden güçlenerek çıktı.
Ancak, AK Parti güçlendikçe kendine destek veren medya kuruluşlarını, yazarları, sendikaları, araştırma şirketlerini, patronları, işçileri, emeklileri, çiftçileri, liberalleri, Kürtleri, Alevileri, diğer azınlıkları ve varoşları yavaş yavaş unutarak ‘taraf olmayan bertaraf olur’ mantığıyla ya tasfiye etti, ya kendi kurum ve kuruluşlarını oluşturdu, ya da sadece kendisine biat eden yandaşlarını düşündü.
Seçmen; AK Parti’nin onursal lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yaptırdığı, kaç odalı olduğunu bilmemekle beraber, sadece söyleyenlerin yalancısıyım, bilmem ne kadar milyon gideri olan 1150 odalı AK Saray’a çıkıp insanlara tepeden bakmaya, çocuğuna ilaç alamayacak durumda olan kadrolarının 15 milyona işyeri aldığına, yandaşlarının çok uçuk maaşlarla çalıştığına, yolsuzlukların ayyuka çıktığına şahit olunca ‘dur’ dedi.
Bu günlerde koalisyon senaryoları konuşuluyor. AK Parti’nin başında Ahmet Davutoğlu olduğuna bakmayın siz. Erdoğan, 13 yılda planladığı noktaya adım adım yaklaşmışken, koalisyon kurma işinden de uzak durmaz. Bu koalisyonun hangi partiyle, hangi şartlarla kurulacağına muhakkak ki, Erdoğan karar verecektir. Ve nihaiyi hedefine ulaşmak içinde bu kez yıllarca sanırım kendine destek veren Kürtleri ve çözüm sürecini feda edecektir.
Şu anda koalisyon görüşmelerini AK Parti adına Ahmet Davutoğlu yerine net bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan yürütüyor. Kendi istikbali için en uygun seçeneğin ortaya çıkması için canla başla çalışıyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, solun hizipçiliğiyle ünlü olduğu öne sürülen lideri Deniz Baykal’ı karşısına alıp saatlerce görüştü. Erdoğan’ın, bir zamanlar meydan meydan dolaşarak yerin dibine soktuğu Baykal’a iddialara göre, ‘20 milletvekiliyle gelmesini istediği’ dışarıya sızdırılıyor. Bu iddia doğru mu, yanlış mı bilemem. Ama bunlar günlerce konuşuldu. Belki de bu kasten sızdırılıp, kamuoyunun nabzı yoklandı. Tutmadığı görülünce de bu kez ibre MHP’ye döndü.
Aslında AK Parti ile MHP’nin tabanları hemen hemen aynı… Ve AK Parti ile MHP’nin koalisyon için anlaştığı yönünde ciddi bilgiler var. Kulislerde olası AKP-MHP koalisyonunda Meclis Başkanı’nın MHP’li olacağı, Dışişleri Bakanı’nın Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP-CHP’nin çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, İçişleri Bakanı’nın Murat Başesgioğlu’nun, Ekonomiden Sorumlu Bakan’ın ise eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın olacağı, toplam da ise 8 bakanlığını MHP’ye verileceği konuşuluyor. Bu olur mu, olmaz mı göreceğiz.
Bu tabloya göre, CHP ve HDP dışarıda kalıyor. Erdoğan, Baykal’la görüşerek, CHP’yi içten vurmayı, HDP’yle koalisyona kapıyı kapatarak, Kürtleri ve çözüm sürecini bitirmeyi, MHP’yle belli bir yere kadar koalisyonu götürerek, yeniden o tek partili döneme dönmenin hayalini kurarak, ‘Türk Usulü Başkan’ olmayı hesaplıyor olabilir.
Belediye Başkanlığı’ndan Başbakanlığa yükselen Erdoğan, Belediye Başkanlığını, Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına yükselince de Başbakanlığı bırakmaya niyetli görünmüyor.
Erdoğan’a 13 yılda en büyük desteği varoşlar verdi. Bugün koalisyon arayışını da varoşlara borçludur. Eğer ki, varoşları tamamen unutursa, bir daha ki sefere koalisyon görüşmesi dahi yapamaz.
Sevgiyle kalın.