Seçim; halkın belirlenen bir süre için kendini yönetecek vekillerini seçmek için oy kullanmasına deniliyor. Demokrasilerde seçimler gizli oy, açık sayım ilkesine göre yapılır. En çok oyu alan parti ya da partiler, iktidar olup kurdukları hükümet aracılığı ile yürütme yetkisini kullanırken, diğer parti ya da partiler de muhalefet görevini üstlenerek, hükümet çalışmalarını denetleme görevini üstlenirler.
Demokrasinin uygulandığı ülkelerde seçimlerde, halkın iradesinin sandığa yansımasına ve halkın iradesinin iktidara gelmesine öncelikle önem verilirken, tabii ki de istikrarında sağlanabilmesi için kendilerine uygun seçim sistemi ve barajları oluştururlar ve bunu makul bir seviyede tutarlar.
Bugün demokrasinin beşiği olarak kabul edilen Avrupa ülkeleri arasında Finlandiya, Bosna Hersek, Portekiz, İsviçre, İrlanda, İzlanda, Lüksemburg ve Makedonya seçim barajı uygulamayan ülkeler kategorisinde yerini alıyor.
Belçika yüzde 5, Bulgaristan yüzde 4, Çek Cumhuriyeti yüzde 5, Estonya yüzde 5, Hırvatistan yüzde 5, Hollanda, yüzde 0.67, İspanya yüzde 3, Norveç yüzde 4, Yunanistan ise yüzde 3 ile seçim barajını aşağı seviyelerde uygulayan ülkeler kategorisinde sıralanıyor.
Seçim barajının en yüksek olduğu ülke sıralamasında ise, Türkiye yüzde 10’la liderlik koltuğunda bulunurken, yüzde 8 ile Liechtenstein ikinci sırada, yüzde 7 ile Rusya Federasyonu ve Gürcistan üçüncü sırayı paylaşıyorlar.
Türkiye’deki seçim sistemi, dolayısıyla seçim barajı 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ürünüdür. Bu sistem aradan geçen 32 yıla rağmen değiştirilmemiştir ve sadece iktidarı elinde bulunduranlar tarafından kendi çıkarları doğrultusunda bazı ufak-tefek pansumanlar yapılmıştır. Fakat her seçim döneminde, siyasi partilerin en önemli ve en büyük vaatleri arasında darbe ürünü olan bu anayasa ve seçim sistemini kaldırmak yer alsa da, her nedense iktidara geldikten sonra bu vaat bir dahaki seçime kadar rafa kaldırılıyor.
Darbeciler, her halde iktidara gelecek olan sivillerin hırslarını çok iyi bildiği için o dönem Danışma Meclisi’ne hazırlattığı söz konusu anayasa ve buna bağlı olarak kanunla oluşturulan seçim yasasını, kolay kolay değiştirilmeyeceğini çok iyi biliyorlardı ve aradan geçen 32 yıldan bunun kanıtı gibi orta yerde duruyor.
Darbeciler seçim barajını yüzde 10 olarak belirlerken, tek amaçları Kürt siyasetenin Meclis’e girmesinin önüne set çekmekti. Bunun sonucunda Halkın Emek Partisi’nden (HEP), Halkların Demokratik Partisi’ne kadar (HDP) geçen sürede Kürt siyasi hareketi, 1991 seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) listelerinden, bazı dönemlerde de bağımsız olarak Meclis’e girmeyi başardılar.
Bu uzun süreçte Kürt siyasi hareketi yüzde 4.1 dolayında olan oylarını küçükte olsa her dönem arttırarak yüzde 6.1’e kadar yükseltse de bir türlü baraj cenderesi nedeniyle (bazı istisnalar hariç) parti olarak seçimlere girmeyi göze alamadı. Şimdi Halkların Demokrasi Partisi (son anda bir değişiklik olmaz ise) 2015 genel seçimlerine parti olarak girmeye karar verdi. Bunda Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın yüzde 9.8’li oy oranının etkili olduğunu sanıyorum.
12 yıldan bu yana iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP); her seçim döneminde olduğu gibi 2015 genel seçimlerine doğru ilerlediğimiz bugünlerde, sivil bir anayasa yapmak istediğini yeniliyor, ama her nedense daha önce darbe ürünü olarak gördüğünü ve karşı olduğunu söylediği seçim barajına ise, sıkı sıkıya sarılıp savunucusu kesiliyor. Oysa iktidarda olduğu sürenin büyük çoğunluğunda seçim yasasından YÖK’e, HSYK’dan hukuk sistemine kadar tüm sistemin değişmesi gerektiğini ve darbe ürünü olduğu propagandasını yaparak halktan oy aldı, bu kurumları eline geçirdikten sonra ise, toz kondurmadı.
AKP; son yıllarda sokakta yapılan neredeyse her eylemi, siyasi ve sivil oluşumların her girişimini, muhalefetin her söylemi kendisine darbe olarak görüyor ve böyle bir algı oluşturuyor.
Durum bu iken, AKP’ye sormazlar mı? Madem her türlü darbeye karşısınız, o zaman 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ürünü olan ve anayasayı değiştirmeye bile gerek olmayan siyasi partiler yasasını değiştirecek misiniz? Seçim barajını makul bir seviyeye çekecek misiniz? Ya da kaldıracak mısınız? Madem söz milletin, madem milli iradenin önüne kimse geçemez, madem her türlü darbeye karşısınız, o zaman samimiyet testinden geçerek, halkın iradesine baraj koymayın ve tüm barajları yıkın.
Bir dip not: Yazıyı kaleme aldığımda ‘paralel yapıya’ yönelik 13 ilde operasyon başlatılmış ve aralarında gazetecilerinde bulunduğu 35’e yakın kişi gözaltına alınmıştı. Gerekçe ise, ‘iktidara darbe’ girişimi. Demek ki AKP, 11 yıla yakın iktidarı paylaştığı ve büyük methiyeler düzdüğü cemaat tarafından darbe girişimine maruz kalmış. Ne diyelim nedense tüm darbeler AKP’ye karşı yapılıyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Halkın iradesine baraj…
Seçim; halkın belirlenen bir süre için kendini yönetecek vekillerini seçmek için oy kullanmasına deniliyor. Demokrasilerde seçimler gizli oy, açık sayım ilkesine göre yapılır. En çok oyu alan parti ya da partiler, iktidar olup kurdukları hükümet aracılığı ile yürütme yetkisini kullanırken, diğer parti ya da partiler de muhalefet görevini üstlenerek, hükümet çalışmalarını denetleme görevini üstlenirler.
Demokrasinin uygulandığı ülkelerde seçimlerde, halkın iradesinin sandığa yansımasına ve halkın iradesinin iktidara gelmesine öncelikle önem verilirken, tabii ki de istikrarında sağlanabilmesi için kendilerine uygun seçim sistemi ve barajları oluştururlar ve bunu makul bir seviyede tutarlar.
Bugün demokrasinin beşiği olarak kabul edilen Avrupa ülkeleri arasında Finlandiya, Bosna Hersek, Portekiz, İsviçre, İrlanda, İzlanda, Lüksemburg ve Makedonya seçim barajı uygulamayan ülkeler kategorisinde yerini alıyor.
Belçika yüzde 5, Bulgaristan yüzde 4, Çek Cumhuriyeti yüzde 5, Estonya yüzde 5, Hırvatistan yüzde 5, Hollanda, yüzde 0.67, İspanya yüzde 3, Norveç yüzde 4, Yunanistan ise yüzde 3 ile seçim barajını aşağı seviyelerde uygulayan ülkeler kategorisinde sıralanıyor.
Seçim barajının en yüksek olduğu ülke sıralamasında ise, Türkiye yüzde 10’la liderlik koltuğunda bulunurken, yüzde 8 ile Liechtenstein ikinci sırada, yüzde 7 ile Rusya Federasyonu ve Gürcistan üçüncü sırayı paylaşıyorlar.
Türkiye’deki seçim sistemi, dolayısıyla seçim barajı 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ürünüdür. Bu sistem aradan geçen 32 yıla rağmen değiştirilmemiştir ve sadece iktidarı elinde bulunduranlar tarafından kendi çıkarları doğrultusunda bazı ufak-tefek pansumanlar yapılmıştır. Fakat her seçim döneminde, siyasi partilerin en önemli ve en büyük vaatleri arasında darbe ürünü olan bu anayasa ve seçim sistemini kaldırmak yer alsa da, her nedense iktidara geldikten sonra bu vaat bir dahaki seçime kadar rafa kaldırılıyor.
Darbeciler, her halde iktidara gelecek olan sivillerin hırslarını çok iyi bildiği için o dönem Danışma Meclisi’ne hazırlattığı söz konusu anayasa ve buna bağlı olarak kanunla oluşturulan seçim yasasını, kolay kolay değiştirilmeyeceğini çok iyi biliyorlardı ve aradan geçen 32 yıldan bunun kanıtı gibi orta yerde duruyor.
Darbeciler seçim barajını yüzde 10 olarak belirlerken, tek amaçları Kürt siyasetenin Meclis’e girmesinin önüne set çekmekti. Bunun sonucunda Halkın Emek Partisi’nden (HEP), Halkların Demokratik Partisi’ne kadar (HDP) geçen sürede Kürt siyasi hareketi, 1991 seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) listelerinden, bazı dönemlerde de bağımsız olarak Meclis’e girmeyi başardılar.
Bu uzun süreçte Kürt siyasi hareketi yüzde 4.1 dolayında olan oylarını küçükte olsa her dönem arttırarak yüzde 6.1’e kadar yükseltse de bir türlü baraj cenderesi nedeniyle (bazı istisnalar hariç) parti olarak seçimlere girmeyi göze alamadı. Şimdi Halkların Demokrasi Partisi (son anda bir değişiklik olmaz ise) 2015 genel seçimlerine parti olarak girmeye karar verdi. Bunda Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın yüzde 9.8’li oy oranının etkili olduğunu sanıyorum.
12 yıldan bu yana iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP); her seçim döneminde olduğu gibi 2015 genel seçimlerine doğru ilerlediğimiz bugünlerde, sivil bir anayasa yapmak istediğini yeniliyor, ama her nedense daha önce darbe ürünü olarak gördüğünü ve karşı olduğunu söylediği seçim barajına ise, sıkı sıkıya sarılıp savunucusu kesiliyor. Oysa iktidarda olduğu sürenin büyük çoğunluğunda seçim yasasından YÖK’e, HSYK’dan hukuk sistemine kadar tüm sistemin değişmesi gerektiğini ve darbe ürünü olduğu propagandasını yaparak halktan oy aldı, bu kurumları eline geçirdikten sonra ise, toz kondurmadı.
AKP; son yıllarda sokakta yapılan neredeyse her eylemi, siyasi ve sivil oluşumların her girişimini, muhalefetin her söylemi kendisine darbe olarak görüyor ve böyle bir algı oluşturuyor.
Durum bu iken, AKP’ye sormazlar mı? Madem her türlü darbeye karşısınız, o zaman 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ürünü olan ve anayasayı değiştirmeye bile gerek olmayan siyasi partiler yasasını değiştirecek misiniz? Seçim barajını makul bir seviyeye çekecek misiniz? Ya da kaldıracak mısınız? Madem söz milletin, madem milli iradenin önüne kimse geçemez, madem her türlü darbeye karşısınız, o zaman samimiyet testinden geçerek, halkın iradesine baraj koymayın ve tüm barajları yıkın.
Bir dip not: Yazıyı kaleme aldığımda ‘paralel yapıya’ yönelik 13 ilde operasyon başlatılmış ve aralarında gazetecilerinde bulunduğu 35’e yakın kişi gözaltına alınmıştı. Gerekçe ise, ‘iktidara darbe’ girişimi. Demek ki AKP, 11 yıla yakın iktidarı paylaştığı ve büyük methiyeler düzdüğü cemaat tarafından darbe girişimine maruz kalmış. Ne diyelim nedense tüm darbeler AKP’ye karşı yapılıyor.