1998’de Milli Görüş geleneğini temsil eden Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından, aynı geleneği temsil edenler bu kez Fazilet Partisi çatısı altında biraraya geldi.
O dönemler iktidar ortaklığı da yapan Milli Görüşçüler, iktidar nimetlerinin tadını almış ve bunun için tek başına iktidar olabilmenin yollarını aramışlardı. Ancak, her nedense parti kadrolarında bir değişiklik olmuyor ve yaşlı isimler koltuklarını bir türlü bırakmıyordu.
Globalleşen Dünya’da iktidar olabilmenin yolunun ‘yenilikten’ geçtiğini fark eden Abdullah Gül başkanlığındaki parti içindeki bir grup genç, ‘gelenekçilere’ kazan kaldırmış ve 2000 yılında düzenlenen Fazilet Partisi Kongresi’nde Necmettin Erbakan hocaya karşı aday olmuştu.
Seçimi kıl payı kaçıran Abdullah Gül ve ekibi, Fazilet Partisi’nin akıbetinin de Refah Patisi gibi kapanma olununca, çareyi gemiyi tamamen terk etmekte bulmuşlardı. Cezaevinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın cezasını tamamlayarak dışarıya çıkmasıyla birlikte ise ekip tamamlanmış ve yeni parti için kolları sıvanmıştı.
14 Temmuz 2001’de kurulan AKP’nin kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün yanı sıra Abdüllatif Şener, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç gibi ağır toplar bulunuyordu. Kurucuları; Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını ve bu gömleği çıkardığını söyleyen Milli Görüşçüleri kendi çatıları altında topladı. Bunlara Anavatan Partisi’nde Turgut Özal'a yakın isimleri, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi yani merkez sağ kökenli bazı önemli isimleri de katan AKP, bugünlerin temelini attı.
Girdikleri ilk seçimde tek başına iktidar olabilecek oy oranını yakalayan AKP kadroları, yıllar içinde dönemin eksiklerini kendi lehlerine çevirmesini iyi bildi ve bugün dışladığı birçok kesimle, dönemine göre iş yaparak iktidarını sağlam temeller üzerine kurdu.
AKP kadroları beğenelim-beğenmeyelim, Türkiye’nin son 13 yılına imzalarını atmasını bildi. Bu 13 yıllık süreçte, AKP’nin böylesine büyük başarı yakalamasının en önemli nedeninin ‘iç disiplini’ olduğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde...
Girdiği her seçimde oylarını arttıran, liderine sıkı sıkıya bağlı olan, hiçbir dış etki ve düşmana aman vermeyen AKP, son günlerde sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Son günlerde yaşananlar AKP’liler arasında hayretle, AKP karşıtları arasında ise, yıllardır beklenen ‘iç karışıklığın’ nihayet yaşanması olarak algılanıyor.
Peki; ülkenin 13 yılına damgasını vuran AKP’de neler oluyor? Önce; partinin eski lideri şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile partinin kurucularından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç arasında Kürt sorununun çözümünde ön görülen ‘İzleme Heyeti’ tartışması başladı. Tartışmanın artçı sarsıntıları devam ederken, bu kez 25 yıldan bu yana Ankara’yı yöneten ve milliyetçi geleneğin önemli isimlerinden Melik Gökçek tartışmaya müdahil oldu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göğsünü siper ederek açtı ağzını, yumdu gözünü. Ancak karşısında siyasetin duayenlerinden Bülent Arınç vardı ve öyle kolay pabuç bırakacağa da benzemiyordu. Nitekim öyle de oldu. Arınç, Gökçek’in ‘Ankara’yı başta paralel yapı olmak üzere parsel parsel eylediğini’ deşifre etti, ardından ‘Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 642 milyar liralık borcunun silindiği’ ortaya çıktı.
AKP’deki tılsım bozulmuş ve cin şişeden çıkmıştı bir kere… Arınç, Erdoğan’ı ‘yalancılıkla’ suçluyor, ‘işimize karışma’ diyordu. Erdoğan ise, çeyrek yüzyıllık dava arkadaşı için ‘dert adamı söyletir. Meselesi koltuk olanlar bizi anlayamadı anlayamaz’ diye göndermede bulunuyordu.
Devreye aracılar girdi ve tam kavga ‘bitti’ denilirken, bu kez AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik konuştu ve 'Cumhurbaşkanı, bize kendi meselemizi medyada, çarşıda pazarda konuşmayacağız dedi, fakat son hadisede Cumhurbaşkanı hadiseyi başlatan kişi oldu' dedi ve devamında da ‘Dünyanın en yüksek tepesi Everest Tepesi’dir. Everest Tepesi oradaki varlığı ve duruşunu Himalayalara borçludur. Himalayalar olmazsa Everest olmaz Sayın Erdoğan'ın parti hareketi içindeki duruşu Everest’tir ama o Himalayalar üzerinde duruyor’ ifadeleriyle Arınç’a destek verdi.
Tablo buyken ve anketlerde AKP’nin oylarının gerilediği öne sürülürken, 7 Haziran seçimine doğru sinirlerin gerilmesiyle yeni tartışmaların yaşanabileceği iddia ediliyor.
Bence bu kavganın en önemli faktörü Abdullah Gül, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik ve 3 dönem kuralına takılan diğer bazı ağır topların bir araya gelerek, yeni parti kurabileceği söylentilerinin gün yüzüne çıkmasıdır. Tabi buna Kürt sorununda kalıcı bir çözümün sağlanamamasının da etkili olduğunu unutmamak gerekir.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Yeni parti yolda mı?
1998’de Milli Görüş geleneğini temsil eden Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından, aynı geleneği temsil edenler bu kez Fazilet Partisi çatısı altında biraraya geldi.
O dönemler iktidar ortaklığı da yapan Milli Görüşçüler, iktidar nimetlerinin tadını almış ve bunun için tek başına iktidar olabilmenin yollarını aramışlardı. Ancak, her nedense parti kadrolarında bir değişiklik olmuyor ve yaşlı isimler koltuklarını bir türlü bırakmıyordu.
Globalleşen Dünya’da iktidar olabilmenin yolunun ‘yenilikten’ geçtiğini fark eden Abdullah Gül başkanlığındaki parti içindeki bir grup genç, ‘gelenekçilere’ kazan kaldırmış ve 2000 yılında düzenlenen Fazilet Partisi Kongresi’nde Necmettin Erbakan hocaya karşı aday olmuştu.
Seçimi kıl payı kaçıran Abdullah Gül ve ekibi, Fazilet Partisi’nin akıbetinin de Refah Patisi gibi kapanma olununca, çareyi gemiyi tamamen terk etmekte bulmuşlardı. Cezaevinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın cezasını tamamlayarak dışarıya çıkmasıyla birlikte ise ekip tamamlanmış ve yeni parti için kolları sıvanmıştı.
14 Temmuz 2001’de kurulan AKP’nin kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün yanı sıra Abdüllatif Şener, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç gibi ağır toplar bulunuyordu. Kurucuları; Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını ve bu gömleği çıkardığını söyleyen Milli Görüşçüleri kendi çatıları altında topladı. Bunlara Anavatan Partisi’nde Turgut Özal'a yakın isimleri, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi yani merkez sağ kökenli bazı önemli isimleri de katan AKP, bugünlerin temelini attı.
Girdikleri ilk seçimde tek başına iktidar olabilecek oy oranını yakalayan AKP kadroları, yıllar içinde dönemin eksiklerini kendi lehlerine çevirmesini iyi bildi ve bugün dışladığı birçok kesimle, dönemine göre iş yaparak iktidarını sağlam temeller üzerine kurdu.
AKP kadroları beğenelim-beğenmeyelim, Türkiye’nin son 13 yılına imzalarını atmasını bildi. Bu 13 yıllık süreçte, AKP’nin böylesine büyük başarı yakalamasının en önemli nedeninin ‘iç disiplini’ olduğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde...
Girdiği her seçimde oylarını arttıran, liderine sıkı sıkıya bağlı olan, hiçbir dış etki ve düşmana aman vermeyen AKP, son günlerde sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Son günlerde yaşananlar AKP’liler arasında hayretle, AKP karşıtları arasında ise, yıllardır beklenen ‘iç karışıklığın’ nihayet yaşanması olarak algılanıyor.
Peki; ülkenin 13 yılına damgasını vuran AKP’de neler oluyor? Önce; partinin eski lideri şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile partinin kurucularından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç arasında Kürt sorununun çözümünde ön görülen ‘İzleme Heyeti’ tartışması başladı. Tartışmanın artçı sarsıntıları devam ederken, bu kez 25 yıldan bu yana Ankara’yı yöneten ve milliyetçi geleneğin önemli isimlerinden Melik Gökçek tartışmaya müdahil oldu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göğsünü siper ederek açtı ağzını, yumdu gözünü. Ancak karşısında siyasetin duayenlerinden Bülent Arınç vardı ve öyle kolay pabuç bırakacağa da benzemiyordu. Nitekim öyle de oldu. Arınç, Gökçek’in ‘Ankara’yı başta paralel yapı olmak üzere parsel parsel eylediğini’ deşifre etti, ardından ‘Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 642 milyar liralık borcunun silindiği’ ortaya çıktı.
AKP’deki tılsım bozulmuş ve cin şişeden çıkmıştı bir kere… Arınç, Erdoğan’ı ‘yalancılıkla’ suçluyor, ‘işimize karışma’ diyordu. Erdoğan ise, çeyrek yüzyıllık dava arkadaşı için ‘dert adamı söyletir. Meselesi koltuk olanlar bizi anlayamadı anlayamaz’ diye göndermede bulunuyordu.
Devreye aracılar girdi ve tam kavga ‘bitti’ denilirken, bu kez AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik konuştu ve 'Cumhurbaşkanı, bize kendi meselemizi medyada, çarşıda pazarda konuşmayacağız dedi, fakat son hadisede Cumhurbaşkanı hadiseyi başlatan kişi oldu' dedi ve devamında da ‘Dünyanın en yüksek tepesi Everest Tepesi’dir. Everest Tepesi oradaki varlığı ve duruşunu Himalayalara borçludur. Himalayalar olmazsa Everest olmaz Sayın Erdoğan'ın parti hareketi içindeki duruşu Everest’tir ama o Himalayalar üzerinde duruyor’ ifadeleriyle Arınç’a destek verdi.
Tablo buyken ve anketlerde AKP’nin oylarının gerilediği öne sürülürken, 7 Haziran seçimine doğru sinirlerin gerilmesiyle yeni tartışmaların yaşanabileceği iddia ediliyor.
Bence bu kavganın en önemli faktörü Abdullah Gül, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik ve 3 dönem kuralına takılan diğer bazı ağır topların bir araya gelerek, yeni parti kurabileceği söylentilerinin gün yüzüne çıkmasıdır. Tabi buna Kürt sorununda kalıcı bir çözümün sağlanamamasının da etkili olduğunu unutmamak gerekir.
Sevgiyle kalın.