2015 Haziranından bu yana yaşananlar ve bugüne gelişimiz hepinizin malumu. Bu tarihten itibaren bazı yerleşim yerlerine girip-çıkmak çatışmalar, sokağa çıkma yasakları nedeniyle çok zor ve tehlikeliydi. 1990’lı yıllarda kırsalda yani köy ve mezralarda yaşananlar, şehirlere-ilçelere sıçramış, onlarca insan ölmüş, yüzbinlerce insan yerinden-yurdundan göç etmek zorunda kalmıştı.
Tüm bu olup bitenlerden dolayı yaklaşık 2 yıl aradan sonra Şırnak, Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Mazıdağı ve Derik’e gitme imkanı buldum. Buldum bulmasına da gördüklerim, duyduklarım ve yarattığı travmalar bana acı verdi. Eminim ki sizlerde gördüklerime, duyduklarıma şahit olsaydınız, sizlere de acı verirdi ve bu gidişatın sürdürülebilir olmadığına kanaat getirirdiniz.
Gezimin ilk durağı Mardin’in Mazıdağı ve Derik ilçeleriydi. Mazıdağı’nı çoğumuz 4 Mayıs 2009’da ilçeye bağlı Bilge Köyü’nde köy korucularının kimine göre rant, kimine göre ise namus nedeniyle aralarında çocuklarında olduğu 44 kişinin öldürüldüğü katliamla hatırlıyoruz.
Mazıdağı, bereketli toprakları ve güzel doğasıyla bilinir. Diyarbakır’dan Mazıdağı-Derik yol ayrımına gelene kadar bazı bölgelerde bomba arama çalışmaları nedeniyle zaman zaman güvenlik güçleri tarafından durduruluyor ve uzunca bir süre beklemek zorunda kalıyorsunuz. Çünkü bu bölgelerde daha önce yola döşenen patlayıcıların infilak etmesi sonucu birçok güvenlik görevlisi yaşamını yitirmişti. Her neyse Mazıdağı’nda sokağa çıkma yasağı uzun sürmediği için ilçe etkilenmemiş, sadece ekonomik durgunluk hissediyorsunuz.
Daha sonra 27 kilometre mesafedeki Derik’e geçtim. Derik, Mazıdağı’na göre, olaylardan daha çok etkilenmiş bir ilçe… İlçenin özellikle dağlık alana yakın olan yerlerinde ev ve işyerleri zarar görmüş, yıkılmış. İlçede derin bir sessizlik hakim. Esnaf çoğu gün siftah yapmadan kepenk kapatıyor. Ekonomi neredeyse durma noktasında, diğer yerlerde olduğu gibi gençlerin çoğu ya daha güvenli olan çevre illere, ya da batıdaki yakınlarının yanına gönderilmiş. Tıpkı Şırnak, Cizre, İdil ve Silopi’de olduğu gibi.
Ha bu arada unutmadan söyleyeyim, özellikle Şırnak bölgesi olmak üzere (E-90 uluslararası karayolu) yol boyunca karakolların olduğu bölgelerde trafik tek şeride düşürülüp, tüm karakollar beton bariyerler, orta refüjler hendek ve kum torbaları veya kayalarla belli mesafeye kadar tek şeride düşürülüyor. Yine özellikle Şırnak bölgesi olmak üzere kontrol noktalarında GBT (Genel Bilgi Tarama) ve detaylı araç arama yapıldığı için uzun kuyruklar görebilirsiniz. Kent merkezlerinde ise, karakolların, güvenlik güçlerinin bulunduğu lojmanların ve birçok devlet dairesinin etrafının da beton bloklarla çevrildiğini ve birçok yolun araç trafiğine kapalı olması ulaşımı büyük ölçüde aksatıyor. En önemlisi de bölgenin hassasiyeti nedeniyle güvenlik güçlerinin gergin olduğunu fark edebilirsiniz.
Bir tarafında Cudi, bir tarafından Gabar Dağları bulunan Şırnak’a geldiğimde ise, bambaşka bir tablo ile karşılaştım. İki yıl önce gördüğüm Şırnak ile geriye kalan Şırnak arasında büyük bir fark vardı. Yani iki yıl önceki birçok şey yerinde yoktu. Neredeyse ilçenin yarısından fazlası çatışmalar nedeniyle yıkılmış, hasarlı olanlar da kepçelerle halen yıkılıyor. Her taraf toz-duman içinde, insanlar ise endişeli, mutsuz ve huzursuz, konuşmaktan-yorum yapmaktan çekiniyor.
Biraz soluklanmak ve bir şeyler atıştırmak üzere bir lokantada televizyon izlediğim esnada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, TOBB Üniversitesi’nde düzenlenen TOBB Genel Kurulu’nda, “Cizre şehir olacak dedik ya. Yani Şırnak, Cizre'ye dönüşecek, Hakkari’de Yüksekova'ya dönüşecek. Çünkü şehircilik benim işim. Niye? Belediyecilikten geldim. Neresi şehir olur, neresi olmaz onu iyi bilirim. Şırnak'ı, Hakkari'yi nasıl şehir yapmışlar diye şaşarsınız. Bir kalkınma hamlesi yapacaksanız’ dediği konuşmayı izledim.
Sokakta bazı Şırnaklıların bu konuda hakkında düşüncelerini almak istedim. Daha önce olanlar hakkında konuşmayan vatandaşlar, bu duruma sessiz kalmayarak, “Zaten her taraf yıkıldı. İlçe olursak Şırnak’ın toparlanması imkansızdır. Biz referandumda yüzde 44.5 evet dedik. Cizre ise yüzde 81.3 hayır dedi. Bizi neden ilçe yapıyorlar ki” diye tepki gösterdiler.
İşin ilginç tarafı Cizreliler öyle il olmak için göbek atmıyor, hatta büyük bir çoğunluğu il olmak istemediklerini açık-seçik söylüyor ve ekliyor.‘O gün Şırnak’ı kimler il yaptıysa, bugün de aynı anlayış Cizre’yi il yapmak istiyor. Çünkü Cizre hem Irak Kürt Bölgesi’ne, hem de Suriye Kürt Bölgesi’ne sınırı olan bir yerleşim yeridir’ diyerek, bunun stratejik bir gelişme olduğu yönünde bir tespitte bulunuyorlar.
Cizre’de, Şırnak’taki sessizliği görmedim diyebilirim. Evet, özellikle bazı mahalleler neredeyse yok olmuş. Çok acılar çekilmiş. Çatışmaların yaşanmadığı yerlerde bile ev ve işyerlerinde kurşun izi görmek mümkün. Hatta yol üzerinde bulunan ve daha önce konakladığım otel bile yerinde yoktu, ama Cizreliler enerjisi ve potansiyelleriyle çabuk toparlıyor sanırım. Çarşı pazarda bir canlılık var. Özellikle gençler günlük yaşamı cıvıltılarıyla şenlendirmeye başlamış.
İdil’de de çatışmanın izlerini her tarafta görmek olası. İnsanlar konuşmaktan çekinir hale gelmiş. Devlet bazı konutların yapımını tamamlamış. İnsanlar kurşun izlerini sıvalarla kapatmış. Ticari ve günlük yaşam ise yavaş yavaş hareketlenmeye başlamış.
Son durağım olan Silopi’de ise, çatışma ve sokağa çıkma yasağı pek uzun sürmediği için yıkım da sınırlı kalmış. Burada da ilçenin dış mahallesi ve dağlık alana daha yakın olan bölgelerinde çatışmaların izlerini görebilirsiniz. Bu gezinin özetini yapmak gerekirse, gördüklerim-duyduklarım bana acı verdi. Bir daha böyle acılar yaşanmaması dileğiyle.
Sevgiyle kalın…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Gördüklerim acı verdi…
2015 Haziranından bu yana yaşananlar ve bugüne gelişimiz hepinizin malumu. Bu tarihten itibaren bazı yerleşim yerlerine girip-çıkmak çatışmalar, sokağa çıkma yasakları nedeniyle çok zor ve tehlikeliydi. 1990’lı yıllarda kırsalda yani köy ve mezralarda yaşananlar, şehirlere-ilçelere sıçramış, onlarca insan ölmüş, yüzbinlerce insan yerinden-yurdundan göç etmek zorunda kalmıştı.
Tüm bu olup bitenlerden dolayı yaklaşık 2 yıl aradan sonra Şırnak, Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Mazıdağı ve Derik’e gitme imkanı buldum. Buldum bulmasına da gördüklerim, duyduklarım ve yarattığı travmalar bana acı verdi. Eminim ki sizlerde gördüklerime, duyduklarıma şahit olsaydınız, sizlere de acı verirdi ve bu gidişatın sürdürülebilir olmadığına kanaat getirirdiniz.
Gezimin ilk durağı Mardin’in Mazıdağı ve Derik ilçeleriydi. Mazıdağı’nı çoğumuz 4 Mayıs 2009’da ilçeye bağlı Bilge Köyü’nde köy korucularının kimine göre rant, kimine göre ise namus nedeniyle aralarında çocuklarında olduğu 44 kişinin öldürüldüğü katliamla hatırlıyoruz.
Mazıdağı, bereketli toprakları ve güzel doğasıyla bilinir. Diyarbakır’dan Mazıdağı-Derik yol ayrımına gelene kadar bazı bölgelerde bomba arama çalışmaları nedeniyle zaman zaman güvenlik güçleri tarafından durduruluyor ve uzunca bir süre beklemek zorunda kalıyorsunuz. Çünkü bu bölgelerde daha önce yola döşenen patlayıcıların infilak etmesi sonucu birçok güvenlik görevlisi yaşamını yitirmişti. Her neyse Mazıdağı’nda sokağa çıkma yasağı uzun sürmediği için ilçe etkilenmemiş, sadece ekonomik durgunluk hissediyorsunuz.
Daha sonra 27 kilometre mesafedeki Derik’e geçtim. Derik, Mazıdağı’na göre, olaylardan daha çok etkilenmiş bir ilçe… İlçenin özellikle dağlık alana yakın olan yerlerinde ev ve işyerleri zarar görmüş, yıkılmış. İlçede derin bir sessizlik hakim. Esnaf çoğu gün siftah yapmadan kepenk kapatıyor. Ekonomi neredeyse durma noktasında, diğer yerlerde olduğu gibi gençlerin çoğu ya daha güvenli olan çevre illere, ya da batıdaki yakınlarının yanına gönderilmiş. Tıpkı Şırnak, Cizre, İdil ve Silopi’de olduğu gibi.
Ha bu arada unutmadan söyleyeyim, özellikle Şırnak bölgesi olmak üzere (E-90 uluslararası karayolu) yol boyunca karakolların olduğu bölgelerde trafik tek şeride düşürülüp, tüm karakollar beton bariyerler, orta refüjler hendek ve kum torbaları veya kayalarla belli mesafeye kadar tek şeride düşürülüyor. Yine özellikle Şırnak bölgesi olmak üzere kontrol noktalarında GBT (Genel Bilgi Tarama) ve detaylı araç arama yapıldığı için uzun kuyruklar görebilirsiniz. Kent merkezlerinde ise, karakolların, güvenlik güçlerinin bulunduğu lojmanların ve birçok devlet dairesinin etrafının da beton bloklarla çevrildiğini ve birçok yolun araç trafiğine kapalı olması ulaşımı büyük ölçüde aksatıyor. En önemlisi de bölgenin hassasiyeti nedeniyle güvenlik güçlerinin gergin olduğunu fark edebilirsiniz.
Bir tarafında Cudi, bir tarafından Gabar Dağları bulunan Şırnak’a geldiğimde ise, bambaşka bir tablo ile karşılaştım. İki yıl önce gördüğüm Şırnak ile geriye kalan Şırnak arasında büyük bir fark vardı. Yani iki yıl önceki birçok şey yerinde yoktu. Neredeyse ilçenin yarısından fazlası çatışmalar nedeniyle yıkılmış, hasarlı olanlar da kepçelerle halen yıkılıyor. Her taraf toz-duman içinde, insanlar ise endişeli, mutsuz ve huzursuz, konuşmaktan-yorum yapmaktan çekiniyor.
Biraz soluklanmak ve bir şeyler atıştırmak üzere bir lokantada televizyon izlediğim esnada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, TOBB Üniversitesi’nde düzenlenen TOBB Genel Kurulu’nda, “Cizre şehir olacak dedik ya. Yani Şırnak, Cizre'ye dönüşecek, Hakkari’de Yüksekova'ya dönüşecek. Çünkü şehircilik benim işim. Niye? Belediyecilikten geldim. Neresi şehir olur, neresi olmaz onu iyi bilirim. Şırnak'ı, Hakkari'yi nasıl şehir yapmışlar diye şaşarsınız. Bir kalkınma hamlesi yapacaksanız’ dediği konuşmayı izledim.
Sokakta bazı Şırnaklıların bu konuda hakkında düşüncelerini almak istedim. Daha önce olanlar hakkında konuşmayan vatandaşlar, bu duruma sessiz kalmayarak, “Zaten her taraf yıkıldı. İlçe olursak Şırnak’ın toparlanması imkansızdır. Biz referandumda yüzde 44.5 evet dedik. Cizre ise yüzde 81.3 hayır dedi. Bizi neden ilçe yapıyorlar ki” diye tepki gösterdiler.
İşin ilginç tarafı Cizreliler öyle il olmak için göbek atmıyor, hatta büyük bir çoğunluğu il olmak istemediklerini açık-seçik söylüyor ve ekliyor.‘O gün Şırnak’ı kimler il yaptıysa, bugün de aynı anlayış Cizre’yi il yapmak istiyor. Çünkü Cizre hem Irak Kürt Bölgesi’ne, hem de Suriye Kürt Bölgesi’ne sınırı olan bir yerleşim yeridir’ diyerek, bunun stratejik bir gelişme olduğu yönünde bir tespitte bulunuyorlar.
Cizre’de, Şırnak’taki sessizliği görmedim diyebilirim. Evet, özellikle bazı mahalleler neredeyse yok olmuş. Çok acılar çekilmiş. Çatışmaların yaşanmadığı yerlerde bile ev ve işyerlerinde kurşun izi görmek mümkün. Hatta yol üzerinde bulunan ve daha önce konakladığım otel bile yerinde yoktu, ama Cizreliler enerjisi ve potansiyelleriyle çabuk toparlıyor sanırım. Çarşı pazarda bir canlılık var. Özellikle gençler günlük yaşamı cıvıltılarıyla şenlendirmeye başlamış.
İdil’de de çatışmanın izlerini her tarafta görmek olası. İnsanlar konuşmaktan çekinir hale gelmiş. Devlet bazı konutların yapımını tamamlamış. İnsanlar kurşun izlerini sıvalarla kapatmış. Ticari ve günlük yaşam ise yavaş yavaş hareketlenmeye başlamış.
Son durağım olan Silopi’de ise, çatışma ve sokağa çıkma yasağı pek uzun sürmediği için yıkım da sınırlı kalmış. Burada da ilçenin dış mahallesi ve dağlık alana daha yakın olan bölgelerinde çatışmaların izlerini görebilirsiniz. Bu gezinin özetini yapmak gerekirse, gördüklerim-duyduklarım bana acı verdi. Bir daha böyle acılar yaşanmaması dileğiyle.
Sevgiyle kalın…