Göç; siyasal, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle bireylerin ya da toplulukların bulundukları, oturdukları yerleşim yerini bırakarak, başka bir yerleşim yerine ya da başka bir ülkeye gitme eylemi şeklinde tarif ediliyor.
Nasıl tarif edilirse edilsin, nasıl söylenirse söylensin, her ne nedenle olursa olsun, insanların yerinden-yurdundan olması öyle sözlüklerin tarif ettiği gibi veyahut söylendiği gibi ne kolay, ne de sıradandır. Göçün her şeyden önemlisi duygusal yönü ağır basan bir tarafı vardır. Çünkü insanlar, her santiminde tüm yaşanmışlıklarını geride bırakarak, yürekleri buruk, gözleri dolu dolu topraklarından ayrılırlar. Hele bir daha geri dönme umutları olmadığını bilmeleri, acılarının katlanmasına neden olmaktadır.
Göçü en fazla yaşayan bölgelerin başında hiç kuşkusuz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri gelmektedir. Söz konusu bölgelerden gerek ekonomik, gerek toplumsal, gerekse siyasal nedenlerle, ülke kurulduğundan bu yana devam eden göç, hiçbir zaman azalmadı. 1990’larda belli bir politika çerçevesinde uygulanan göçün ağır faturasını bugün daha iyi anlıyor ve görüyoruz.
1990’larda devlet yetkilileri, köy ve mezraların boşaltılmasını PKK ile mücadelenin bir parçası olarak uyguladı. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin 1995 Temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili komisyonuna verdiği bilgiye göre yaklaşık 312 bin kişi köyünden, mezrasından, evinden ve tarlasından ayrılmak durumunda kalmıştı.
Yani 90’lı yıllarda 3 bin dolayında köy ve mezra boşaltılmış ve köylerden kentlere göçen insan sayısı katlanmıştı. Köylerinden ve geçim kaynaklarından olanlar, şehirde işsizlikle karşı karşıya kaldı. Kadınlar için ise durum daha da vahimdi. Kadınlar, köylerinde üretime katıldıkları topraklarından ayrılıp, şehirde evlerden çıkamadan ve hayattan kopuk bir yaşam sürdü.
Peki bugün durum farklı mı? O herkesin bakış açısına göre mutlaka farklılık arz ediyordur. Ama her zaman yaşanmışlıkların ve rakamların ortaya koyduğu bir realite vardır.
Birkaç gün önce Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin ev sahipliğinde Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu'nun ‘Girişim ve İş Dünyası Konseyi 39'uncu Toplantısı’ 80 ilden işadamlarının bir araya gelmesiyle gerçekleştirildi. İşte bu toplantıda ortaya konan rakamlar ve yaşanmışlıklar göç ve göçün sonuçlarını bir kez daha net bir şekilde ortaya koydu.
Toplantıda, 1990’lı yıllarda Cizre’de lise öğrencisi olan iş insanı ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, hem o dönemi, hem de bu dönemi gören biri olarak ortaya bazı gerçekleri koydu. Kadooğlu, Türkiye'nin orta gelir tuzağından kurtulmasını sağlayacak bir ekonomik ivmenin yakalanmasının, ülke refahının yükselmesi adına en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu belirterek, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak gibi bölgenin önemli illerinden 300 bin insanın göç etmesinin kentlere, bölgeye ve dolayısıyla ülke ekonomisine önemli kayıplar yaşattığını anlatarak, şu önemli açıklamada bulundu:
"TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre Türkiye nüfusunun yüzde 3,3'ü olan 2 milyon 550 bin kişi göç etmiş durumdadır. Yine araştırmalar, bir kişinin göç etmesinin kamuya maliyetinin ortalama 200 bin TL'yi bulduğunu ortaya koymaktadır. Bu rakamı TÜİK'in göç rakamlarıyla birleştirdiğinizde ortaya çıkan rakam 506 milyar TL'yi bulmaktadır. 300 bin kişinin Doğu ve Güneydoğu'dan göç etmesinin kamuya maliyeti ise ortalama 70 milyar TL yani yaklaşık 18 milyar Euro'luk bir kayıp yaratmaktadır. Bu korkunç bir rakamdır. Özellikle dış borçlanma, yani yabancı sermaye çekme zorunluluğu olan ekonomimizin, iç göçten kaynaklanan bu kayıpları daha verimli alanlara yönlendirmesi için planlı bir ekonomik ve sosyal politikalar uygulaması elzemdir. Bu parayı göç nedeniyle harcayacağımıza, Doğu ve Güneydoğu'da istihdama ve yatırıma harcamış olsak, inanın ne dış borç ne de cari açık sorunumuz kalırdı."
Aynı toplantıda; Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu ve İstanbul Politikalar Merkezi işbirliği ile hazırlanan Kent Bölge: Yerel Kalkınmada Yeni Dinamikler-Türkiye'nin Kentlerinden Kentlerin Türkiye'sine raporu, kentler bağlamında Türkiye'nin iktisadi ve idari sorunları üzerinde çalışmak ve çözüm üretmek amacıyla kamuoyuna sunuldu.
İki aşamalı bir çalışmanın ilk fazı olan rapor kapsamında Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van şehirlerinde kent-bölge oluşumunun dinamikleri ve potansiyelleri incelendi.
Söz konusu kentlerin küresel üretim, tüketim ve dolaşım ilişkilerinden nasıl etkilendiği analiz edildi ve kentlerin potansiyel imkanları ile kısıtları arasındaki makasın nasıl daralacağına ilişkin hipotezler sunuldu. Araştırmanın ikinci ayağı kapsamında bu 12 kentten, belirlenen 4 ya da 5'inde bir çözüm modeli ortaya konması hedefleniyor.
İster siyasal, ister toplumsal, ister ekonomik olsun göç ve göçün sonuçları her zaman ağır ve yıpratıcı oluyor. Bu ağırlığı ve yıpratıcılığı ortadan kaldırmanın panzehiri daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk ve daha fazla özgürlüklerle mümkündür. İş insanlarının ortaya koyduğu raporda bu nedenle önemli ve dikkate alınması gerekmektedir.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Göç ve sonuçları…
Göç; siyasal, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle bireylerin ya da toplulukların bulundukları, oturdukları yerleşim yerini bırakarak, başka bir yerleşim yerine ya da başka bir ülkeye gitme eylemi şeklinde tarif ediliyor.
Nasıl tarif edilirse edilsin, nasıl söylenirse söylensin, her ne nedenle olursa olsun, insanların yerinden-yurdundan olması öyle sözlüklerin tarif ettiği gibi veyahut söylendiği gibi ne kolay, ne de sıradandır. Göçün her şeyden önemlisi duygusal yönü ağır basan bir tarafı vardır. Çünkü insanlar, her santiminde tüm yaşanmışlıklarını geride bırakarak, yürekleri buruk, gözleri dolu dolu topraklarından ayrılırlar. Hele bir daha geri dönme umutları olmadığını bilmeleri, acılarının katlanmasına neden olmaktadır.
Göçü en fazla yaşayan bölgelerin başında hiç kuşkusuz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri gelmektedir. Söz konusu bölgelerden gerek ekonomik, gerek toplumsal, gerekse siyasal nedenlerle, ülke kurulduğundan bu yana devam eden göç, hiçbir zaman azalmadı. 1990’larda belli bir politika çerçevesinde uygulanan göçün ağır faturasını bugün daha iyi anlıyor ve görüyoruz.
1990’larda devlet yetkilileri, köy ve mezraların boşaltılmasını PKK ile mücadelenin bir parçası olarak uyguladı. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin 1995 Temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili komisyonuna verdiği bilgiye göre yaklaşık 312 bin kişi köyünden, mezrasından, evinden ve tarlasından ayrılmak durumunda kalmıştı.
Yani 90’lı yıllarda 3 bin dolayında köy ve mezra boşaltılmış ve köylerden kentlere göçen insan sayısı katlanmıştı. Köylerinden ve geçim kaynaklarından olanlar, şehirde işsizlikle karşı karşıya kaldı. Kadınlar için ise durum daha da vahimdi. Kadınlar, köylerinde üretime katıldıkları topraklarından ayrılıp, şehirde evlerden çıkamadan ve hayattan kopuk bir yaşam sürdü.
Peki bugün durum farklı mı? O herkesin bakış açısına göre mutlaka farklılık arz ediyordur. Ama her zaman yaşanmışlıkların ve rakamların ortaya koyduğu bir realite vardır.
Birkaç gün önce Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin ev sahipliğinde Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu'nun ‘Girişim ve İş Dünyası Konseyi 39'uncu Toplantısı’ 80 ilden işadamlarının bir araya gelmesiyle gerçekleştirildi. İşte bu toplantıda ortaya konan rakamlar ve yaşanmışlıklar göç ve göçün sonuçlarını bir kez daha net bir şekilde ortaya koydu.
Toplantıda, 1990’lı yıllarda Cizre’de lise öğrencisi olan iş insanı ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, hem o dönemi, hem de bu dönemi gören biri olarak ortaya bazı gerçekleri koydu. Kadooğlu, Türkiye'nin orta gelir tuzağından kurtulmasını sağlayacak bir ekonomik ivmenin yakalanmasının, ülke refahının yükselmesi adına en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu belirterek, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak gibi bölgenin önemli illerinden 300 bin insanın göç etmesinin kentlere, bölgeye ve dolayısıyla ülke ekonomisine önemli kayıplar yaşattığını anlatarak, şu önemli açıklamada bulundu:
"TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre Türkiye nüfusunun yüzde 3,3'ü olan 2 milyon 550 bin kişi göç etmiş durumdadır. Yine araştırmalar, bir kişinin göç etmesinin kamuya maliyetinin ortalama 200 bin TL'yi bulduğunu ortaya koymaktadır. Bu rakamı TÜİK'in göç rakamlarıyla birleştirdiğinizde ortaya çıkan rakam 506 milyar TL'yi bulmaktadır. 300 bin kişinin Doğu ve Güneydoğu'dan göç etmesinin kamuya maliyeti ise ortalama 70 milyar TL yani yaklaşık 18 milyar Euro'luk bir kayıp yaratmaktadır. Bu korkunç bir rakamdır. Özellikle dış borçlanma, yani yabancı sermaye çekme zorunluluğu olan ekonomimizin, iç göçten kaynaklanan bu kayıpları daha verimli alanlara yönlendirmesi için planlı bir ekonomik ve sosyal politikalar uygulaması elzemdir. Bu parayı göç nedeniyle harcayacağımıza, Doğu ve Güneydoğu'da istihdama ve yatırıma harcamış olsak, inanın ne dış borç ne de cari açık sorunumuz kalırdı."
Aynı toplantıda; Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu ve İstanbul Politikalar Merkezi işbirliği ile hazırlanan Kent Bölge: Yerel Kalkınmada Yeni Dinamikler-Türkiye'nin Kentlerinden Kentlerin Türkiye'sine raporu, kentler bağlamında Türkiye'nin iktisadi ve idari sorunları üzerinde çalışmak ve çözüm üretmek amacıyla kamuoyuna sunuldu.
İki aşamalı bir çalışmanın ilk fazı olan rapor kapsamında Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van şehirlerinde kent-bölge oluşumunun dinamikleri ve potansiyelleri incelendi.
Söz konusu kentlerin küresel üretim, tüketim ve dolaşım ilişkilerinden nasıl etkilendiği analiz edildi ve kentlerin potansiyel imkanları ile kısıtları arasındaki makasın nasıl daralacağına ilişkin hipotezler sunuldu. Araştırmanın ikinci ayağı kapsamında bu 12 kentten, belirlenen 4 ya da 5'inde bir çözüm modeli ortaya konması hedefleniyor.
İster siyasal, ister toplumsal, ister ekonomik olsun göç ve göçün sonuçları her zaman ağır ve yıpratıcı oluyor. Bu ağırlığı ve yıpratıcılığı ortadan kaldırmanın panzehiri daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk ve daha fazla özgürlüklerle mümkündür. İş insanlarının ortaya koyduğu raporda bu nedenle önemli ve dikkate alınması gerekmektedir.
Sevgiyle kalın.