Öylesine baş döndürücü bir süreçten geçiyoruz ki, çok önemli ve hayati konuları dahi adamakıllı konuşup tartışamıyoruz. Hem günlük yaşamımızı, hem de geleceğimizi kökünden etkileyen ve etkileyecek olan gelişmeleri ne anlamamıza, ne konuşmamıza fırsat bile vermiyorlar.
Halkın; ülkeyi yönetmek için vekalet verdiği siyasiler ve devleti oluşturan bürokratlar, ülkenin geleceği yerine kendi bireysel istikbali için çabalarken, günden güne ağırlaşan ekonomik, siyasal ve global sorunlar tüm yakıcılığını gösteriyor, gidişat ve tahminler önümüzdeki günler, aylar ve yıllarda sorunların daha da yakıcı bir hal alacağı yönündedir.
Bilindiği üzere AK Parti 2001 yılında kuruldu ve o dönem ülkede yaşanan ekonomik krizle birlikte 2002’de de iktidara geldi. O gün bugündür girdiği her seçimde oylarını arttırarak çıktı. Belirlediği hedefe de adım adım yaklaştı. İktidarını uzun yıllara yaymak için ise en önemli virajlardan birini MHP’nin desteğiyle geçti ki bu virajı geçmesine neden olan MHP, 2002’de de iktidar ortağıyken erken seçim isteyerek AK Parti’ye iktidar yolunu açan parti olmuştu. Daha önce CHP lideri Deniz Baykal’ın Recep Tayyip Erdoğan’a siyaset yolunu açması gibi…
Birkaç gün önce parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi öngören ancak, içeriğinde ‘Başkan’ yerine ‘Cumhurbaşkanı’ ifadesi kullanılan 18 maddelik anayasa değişikliği teklifi, TBMM’de kabul edildi. Büyük bir olasılıkla Nisan’da referandum için sandık başına gideceğiz.
Sözlükler; örgütlenmiş bir toplumda devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama erklerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların hak ve ödevlerini, özgürlüklerini saptayan ve düzenleyen, yasa sıralamasında en önde gelen yasadır der Anayasa için…
Peki, sandık başına gidecek olan halk, yaşamımızı ve geleceğimizi tümden etkileyecek olan 18 maddelik değişikliğin içeriği konusunda yeterli bilgiye sahip mi? sanmıyorum.
Nitekim A&G’nin yeni yaptırdığı bir ankette çok ilginç sonuçlar ortaya çıktı. A&G’nin 3 bin hanede yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirdiği ‘Anayasa ve Yönetim Sistemi ‘ araştırmasında her 2 kişiden birinin yürürlükteki Anayasa'nın ne zaman yapıldığını, her 100 kişiden 50’sinin ise, Anayasa'nın ilk 4 maddesinden herhangi birini bilmediğini, yine araştırmaya katılanların yarısının Türkiye’nin hangi sistemle yönetildiğini dahi bilmediğini ve de yüzde 47.6’sının parlamenter sistemin ne olduğu hakkında bir fikrinin olmadığı gerçeğini ortaya koydu.
Toplumsal gerçeğimiz böyle olunca en büyük ve önemli görev muhalefet partilerine düşüyor. Tabi ortada muhalefet ve parti var ise…
Önce şöyle bir MHP’ye bakalım. 2002’de erken seçim istediler meclis dışında kaldılar. Genel başkan yardımcıları ve bazı milletvekilleri ‘kaset skandalıyla’ gitti. Daha sonra parti içi muhalefet mahkemeye kadar düştü. 7 Haziran’da milletvekili sayısı olarak HDP’nin gerisinde kaldı. 7 Haziran’da hiçbir teklife ‘evet’ demedi, AK Partiyle o zaman kurmadığı koalisyonu şimdi kurdu.
CHP’ye gelince; onlarda Genel Başkanları Deniz Baykal’ı ‘kaset skandalına’ kurban verdiler. CHP’de milletvekili olanlar ölünceye kadar vekil olma sevdasına kapıldılar. Parti tüzüğünde demokrasi dışı maddeleri bir türlü değiştirmediler. Sosyal demokrat olmayı beceremediler. Ürettikleri politikalar real olmaktan hep uzak kaldı. Hiçbir politik kararlarının arkasında durmadı veya duramadı. (dokunulmazlıkların kaldırılması gibi) vs…
HDP’nin durumu ise çok farklı. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve her kesimden yeni kadrosuyla parti olarak ilk kez girdikleri seçimden yüzde 13.1 oy alarak en karlı parti çıktı. Parti ilk kez Doğu ve Güneydoğu bölgesinin dışındaki mitinglerinde meydanları doldurmayı başardı. Anayasa görüşmeleri sırasında en sert muhalefeti yapması beklendiği için de tutuklamalarla süreç dışında bırakıldığı öne sürüldü.
Avro’nun 4 liranın üzerine çıktığı, doların 3 lira 86 kuruşu gördüğü, benzinin 6 liraya doğru yol aldığı, markette-pazarda, sebzede-meyvede, eğitim harcamalarında, elektrikte-doğalgazda kısacası mutfaktaki ve cepteki yangının tarihin en zirvesinde olduğu bir dönemde muhalefet yerinde sayıyor ve politika üretemiyorsa, gelecek sistemin vebali de halktan önce onlara ait olacaktır.
14 yıldır iktidarda olan ve bundan sonra da çok uzun yıllar iktidarda kalacakları gün gibi ortada olan AK Partililer, ‘CHP ana muhalefet partisi olduğu sürece biz hep iktidarda kalırız’ diyordu. Doğru söze ne denebilir ki. Ama yanıldıkları bir şey var, o da ortada muhalefet yok ki...
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Ortada muhalefet yok ki…
Öylesine baş döndürücü bir süreçten geçiyoruz ki, çok önemli ve hayati konuları dahi adamakıllı konuşup tartışamıyoruz. Hem günlük yaşamımızı, hem de geleceğimizi kökünden etkileyen ve etkileyecek olan gelişmeleri ne anlamamıza, ne konuşmamıza fırsat bile vermiyorlar.
Halkın; ülkeyi yönetmek için vekalet verdiği siyasiler ve devleti oluşturan bürokratlar, ülkenin geleceği yerine kendi bireysel istikbali için çabalarken, günden güne ağırlaşan ekonomik, siyasal ve global sorunlar tüm yakıcılığını gösteriyor, gidişat ve tahminler önümüzdeki günler, aylar ve yıllarda sorunların daha da yakıcı bir hal alacağı yönündedir.
Bilindiği üzere AK Parti 2001 yılında kuruldu ve o dönem ülkede yaşanan ekonomik krizle birlikte 2002’de de iktidara geldi. O gün bugündür girdiği her seçimde oylarını arttırarak çıktı. Belirlediği hedefe de adım adım yaklaştı. İktidarını uzun yıllara yaymak için ise en önemli virajlardan birini MHP’nin desteğiyle geçti ki bu virajı geçmesine neden olan MHP, 2002’de de iktidar ortağıyken erken seçim isteyerek AK Parti’ye iktidar yolunu açan parti olmuştu. Daha önce CHP lideri Deniz Baykal’ın Recep Tayyip Erdoğan’a siyaset yolunu açması gibi…
Birkaç gün önce parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi öngören ancak, içeriğinde ‘Başkan’ yerine ‘Cumhurbaşkanı’ ifadesi kullanılan 18 maddelik anayasa değişikliği teklifi, TBMM’de kabul edildi. Büyük bir olasılıkla Nisan’da referandum için sandık başına gideceğiz.
Sözlükler; örgütlenmiş bir toplumda devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama erklerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların hak ve ödevlerini, özgürlüklerini saptayan ve düzenleyen, yasa sıralamasında en önde gelen yasadır der Anayasa için…
Peki, sandık başına gidecek olan halk, yaşamımızı ve geleceğimizi tümden etkileyecek olan 18 maddelik değişikliğin içeriği konusunda yeterli bilgiye sahip mi? sanmıyorum.
Nitekim A&G’nin yeni yaptırdığı bir ankette çok ilginç sonuçlar ortaya çıktı. A&G’nin 3 bin hanede yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirdiği ‘Anayasa ve Yönetim Sistemi ‘ araştırmasında her 2 kişiden birinin yürürlükteki Anayasa'nın ne zaman yapıldığını, her 100 kişiden 50’sinin ise, Anayasa'nın ilk 4 maddesinden herhangi birini bilmediğini, yine araştırmaya katılanların yarısının Türkiye’nin hangi sistemle yönetildiğini dahi bilmediğini ve de yüzde 47.6’sının parlamenter sistemin ne olduğu hakkında bir fikrinin olmadığı gerçeğini ortaya koydu.
Toplumsal gerçeğimiz böyle olunca en büyük ve önemli görev muhalefet partilerine düşüyor. Tabi ortada muhalefet ve parti var ise…
Önce şöyle bir MHP’ye bakalım. 2002’de erken seçim istediler meclis dışında kaldılar. Genel başkan yardımcıları ve bazı milletvekilleri ‘kaset skandalıyla’ gitti. Daha sonra parti içi muhalefet mahkemeye kadar düştü. 7 Haziran’da milletvekili sayısı olarak HDP’nin gerisinde kaldı. 7 Haziran’da hiçbir teklife ‘evet’ demedi, AK Partiyle o zaman kurmadığı koalisyonu şimdi kurdu.
CHP’ye gelince; onlarda Genel Başkanları Deniz Baykal’ı ‘kaset skandalına’ kurban verdiler. CHP’de milletvekili olanlar ölünceye kadar vekil olma sevdasına kapıldılar. Parti tüzüğünde demokrasi dışı maddeleri bir türlü değiştirmediler. Sosyal demokrat olmayı beceremediler. Ürettikleri politikalar real olmaktan hep uzak kaldı. Hiçbir politik kararlarının arkasında durmadı veya duramadı. (dokunulmazlıkların kaldırılması gibi) vs…
HDP’nin durumu ise çok farklı. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve her kesimden yeni kadrosuyla parti olarak ilk kez girdikleri seçimden yüzde 13.1 oy alarak en karlı parti çıktı. Parti ilk kez Doğu ve Güneydoğu bölgesinin dışındaki mitinglerinde meydanları doldurmayı başardı. Anayasa görüşmeleri sırasında en sert muhalefeti yapması beklendiği için de tutuklamalarla süreç dışında bırakıldığı öne sürüldü.
Avro’nun 4 liranın üzerine çıktığı, doların 3 lira 86 kuruşu gördüğü, benzinin 6 liraya doğru yol aldığı, markette-pazarda, sebzede-meyvede, eğitim harcamalarında, elektrikte-doğalgazda kısacası mutfaktaki ve cepteki yangının tarihin en zirvesinde olduğu bir dönemde muhalefet yerinde sayıyor ve politika üretemiyorsa, gelecek sistemin vebali de halktan önce onlara ait olacaktır.
14 yıldır iktidarda olan ve bundan sonra da çok uzun yıllar iktidarda kalacakları gün gibi ortada olan AK Partililer, ‘CHP ana muhalefet partisi olduğu sürece biz hep iktidarda kalırız’ diyordu. Doğru söze ne denebilir ki. Ama yanıldıkları bir şey var, o da ortada muhalefet yok ki...
Sevgiyle kalın.