Türkiye’nin gündeminde sayısız konu varken, tüm gündem maddeleri bir anda değişti ve tüm dikkatler hunharca katledilen Özgecan Aslan cinayetine çevrildi. Tabi ki bu durum doğal olarak bizim gündemimizin ve köşe yazımızın konusuna da yansıdı.
Kadın ve kadına reva görülen statü hakkında daha önce sayısız yazı yazan biri olarak, ülkede kadın ve kadına reva görülen statünün her nedense böylesine gaddarca olayların ardından gündeme gelmesini ve tartışılmasını birazcık da riyakarlık olarak görenlerdenim.
Neden mi?
İşte size devletin resmi rakamları ile bir sivil toplum örgütünün kadınlarla ilgili ortaya koyduğu gerçek ve bir o kadarda ürkütücü rakamlar. Ha bu arada aslına bakarsanız bu rakamların daha yüksek olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre; kadınlara yönelik cinayet oranı 2002 ile 2009 yılları arasında yüzde 1400 artış göstermiştir. 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken, bu rakam 2009'ın ilk 7 ayında 953'e çıkmıştır. Resmi kayıtlara göre, 2003'te 83, 2004'te 128, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011, 2008'de ise 806 kadın cinayete kurban gitmiştir.
Sosyalist Kadın Meclislerine göre ise, 2014’ün ilk 11 ayında 229 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, en az 234 kadının tecavüz ve tacizeuğradığı ve yine en az 527 kadının ağır yaralandığı bildiriyor.
Gelelim Türkiye İstatistik Kurumu’nun kadınlarla ilgili birkaç verisine;
-Türkiye’de 2012 yılında okuma-yazma bilmeyen erkek nüfus oranı yüzde 1,4 iken, kadınlarda bu oran yüzde 7 dolayındadır.
-Okur-yazar olmayan kadınların yüzde 74,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurur iken, lise veya dengi okul mezunu kadınların yüzde 4,8’i 4 ve daha fazla çocuk doğurmuştur. Yükseköğretim mezunlarının yüzde 22,9’u hiç doğum yapmazken yüzde 1,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuştur.
-İşgücüne katılımda kadınların oranı erkeklerin oranının üçte biri kadardır. Bu oran erkeklerde yüzde 69,2, kadınlarda ise yüzde 25,9. Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkeler arasında kadınların işgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke Türkiye…
-Erkeklerde bilgisayar kullanım oranı yüzde 60,2 iken kadınlarda bu oran yüzde 39,8’dir.
-Üst düzey kadın yönetici oranı ise yüzde 9,3 düzeyindedir.
Bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadın siyasetçi oranı sadece yüzde 14.18’dir ve ne acıdır ki bu oran Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek oranı olma özelliği taşıyor.
Türkiye’de kadının statüsü ile ilgili bazı veriler böyle… Bu verileri yaratan erkek egemen toplumun en zirvesindeki kişi, ‘Kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters’ diyebiliyorsa;
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ‘koruma altındayken hiçbir kadın öldürülmedi’ söylerken, 14 kadın koruma altında öldürülüyorsa;
Kendilerine Irak Şam İslam Devleti diyen barbar çetelerinin binlerce kadını katletmesine, tecavüzden geçirmesine, çocuklarla evlilik yapılmasına ve kadınları köle pazarlarında satan zihniyetlere ses çıkartılmıyor, bu anlayış ve sistemin kökten değiştirilmesine katkı sunulmuyorsa;
Özgecan için dökülen gözyaşları timsah gözyaşlarından, sosyal medyadaki tepki yazıları ise, vicdanları rahatlatmadan öteye geçemez.
SIK LA SIK
Geçen haftanın önemli konularından biri de Antep’te Valiliğe yürüyen esnaflara biber gazı sıkılması olayıydı. Bir Çevik Kuvvet Grup Amirinin, ensesinden tuttuğu meslektaşına ‘sık la sık’ diyerek müdahale etmesiydi. Gelen tepkiler üzerine Çevik Kuvvet Grup Amiri görevden uzaklaştırıldı, ama sanki bu ülkede ilk kez biber gazı sıkılıyormuş gibi bir hava yaratılması ise anlamsız.
Bir süre önce İnsanHakları Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Türkiye Tabipler Birliği gibi 30 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi, 2014 yılı biber gazı raporunu açıkladı.
Rapora göre biber gazı kullanımından dolayı geçen yıl 8 kişi hayatını kaybederken, en az 453 kişi de yaralandı. Rapora göre geçen yıl 365 günün 224 günü biber gazı kullanıldı. Biber gazının en yoğun olarak kullanıldığı ay ise 24 günle Kobanê protestolarının yaşandığı Ekim ayı oldu.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Erkek egemen toplum ve ÖZGECAN…
Türkiye’nin gündeminde sayısız konu varken, tüm gündem maddeleri bir anda değişti ve tüm dikkatler hunharca katledilen Özgecan Aslan cinayetine çevrildi. Tabi ki bu durum doğal olarak bizim gündemimizin ve köşe yazımızın konusuna da yansıdı.
Kadın ve kadına reva görülen statü hakkında daha önce sayısız yazı yazan biri olarak, ülkede kadın ve kadına reva görülen statünün her nedense böylesine gaddarca olayların ardından gündeme gelmesini ve tartışılmasını birazcık da riyakarlık olarak görenlerdenim.
Neden mi?
İşte size devletin resmi rakamları ile bir sivil toplum örgütünün kadınlarla ilgili ortaya koyduğu gerçek ve bir o kadarda ürkütücü rakamlar. Ha bu arada aslına bakarsanız bu rakamların daha yüksek olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre; kadınlara yönelik cinayet oranı 2002 ile 2009 yılları arasında yüzde 1400 artış göstermiştir. 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken, bu rakam 2009'ın ilk 7 ayında 953'e çıkmıştır. Resmi kayıtlara göre, 2003'te 83, 2004'te 128, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011, 2008'de ise 806 kadın cinayete kurban gitmiştir.
Sosyalist Kadın Meclislerine göre ise, 2014’ün ilk 11 ayında 229 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, en az 234 kadının tecavüz ve tacizeuğradığı ve yine en az 527 kadının ağır yaralandığı bildiriyor.
Gelelim Türkiye İstatistik Kurumu’nun kadınlarla ilgili birkaç verisine;
-Türkiye’de 2012 yılında okuma-yazma bilmeyen erkek nüfus oranı yüzde 1,4 iken, kadınlarda bu oran yüzde 7 dolayındadır.
-Okur-yazar olmayan kadınların yüzde 74,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurur iken, lise veya dengi okul mezunu kadınların yüzde 4,8’i 4 ve daha fazla çocuk doğurmuştur. Yükseköğretim mezunlarının yüzde 22,9’u hiç doğum yapmazken yüzde 1,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuştur.
-İşgücüne katılımda kadınların oranı erkeklerin oranının üçte biri kadardır. Bu oran erkeklerde yüzde 69,2, kadınlarda ise yüzde 25,9. Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkeler arasında kadınların işgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke Türkiye…
-Erkeklerde bilgisayar kullanım oranı yüzde 60,2 iken kadınlarda bu oran yüzde 39,8’dir.
-Üst düzey kadın yönetici oranı ise yüzde 9,3 düzeyindedir.
Bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadın siyasetçi oranı sadece yüzde 14.18’dir ve ne acıdır ki bu oran Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek oranı olma özelliği taşıyor.
Türkiye’de kadının statüsü ile ilgili bazı veriler böyle… Bu verileri yaratan erkek egemen toplumun en zirvesindeki kişi, ‘Kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters’ diyebiliyorsa;
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ‘koruma altındayken hiçbir kadın öldürülmedi’ söylerken, 14 kadın koruma altında öldürülüyorsa;
Kendilerine Irak Şam İslam Devleti diyen barbar çetelerinin binlerce kadını katletmesine, tecavüzden geçirmesine, çocuklarla evlilik yapılmasına ve kadınları köle pazarlarında satan zihniyetlere ses çıkartılmıyor, bu anlayış ve sistemin kökten değiştirilmesine katkı sunulmuyorsa;
Özgecan için dökülen gözyaşları timsah gözyaşlarından, sosyal medyadaki tepki yazıları ise, vicdanları rahatlatmadan öteye geçemez.
SIK LA SIK
Geçen haftanın önemli konularından biri de Antep’te Valiliğe yürüyen esnaflara biber gazı sıkılması olayıydı. Bir Çevik Kuvvet Grup Amirinin, ensesinden tuttuğu meslektaşına ‘sık la sık’ diyerek müdahale etmesiydi. Gelen tepkiler üzerine Çevik Kuvvet Grup Amiri görevden uzaklaştırıldı, ama sanki bu ülkede ilk kez biber gazı sıkılıyormuş gibi bir hava yaratılması ise anlamsız.
Bir süre önce İnsanHakları Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Türkiye Tabipler Birliği gibi 30 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi, 2014 yılı biber gazı raporunu açıkladı.
Rapora göre biber gazı kullanımından dolayı geçen yıl 8 kişi hayatını kaybederken, en az 453 kişi de yaralandı. Rapora göre geçen yıl 365 günün 224 günü biber gazı kullanıldı. Biber gazının en yoğun olarak kullanıldığı ay ise 24 günle Kobanê protestolarının yaşandığı Ekim ayı oldu.
Sevgiyle kalın.