Hatay Reyhanlı olayından sonra, Türkiye’nin rotası değişti.
Türkiye’nin istikrarını bozmak için, halkı iktidara karşı kışkırtan ve çatışma ortamı yaratmak için çalışan fitneci guruplar ve partiler bugün de iş başında.
Hatay Reyhanlıda da sürekli miting ve yürüyüşler yaparak halkı galeyana getirip, iktidara karşı kışkırtan, halkın sağduyusu sebebiyle amacına ulaşamayan bu kadro, şimdi ise iki haftadır gezi parkında halkı kışkırtmak amacıyla iş başında yer almaktadır.
Bu kadronun gazına gelerek masum halkımızı sokağa döken bağıralım, çağıralım gezi parkı eylemine destek verelim diyen kardeşlerimize, büyüklerimize çağrımız, halk olarak masum görünen bu eylemlerin göründüğü gibi masum olmadığı ve tahriklere kapılmadan, sağduyu ve sabırla hareket etmeleri gerektiğidir.
Bir toplum saldırmakla, küfür etmekle ve kan dökmekle kışkırtılır. Şu an gezi parkı eyleminde bunların hepsi mevcuttur. Sayın Başbakan da CHP’nin gazına gelip, halkı ayaklandıracak sözlerden uzak durmalıdır.
“Ey iman edenler sabredin. Sabır yarışın da düşmanlarınızı geçin…”(Ali İmran:200)
Yine Sayın Başbakan; olayları doğru yorumlamalı, bundan önce olduğu gibi bugünde halkın her kesimini ideoloji izm, parti ayırmaksızın kutuplaşmaya mahal vermeden bir devlet lideri olarak, halkına sahip çıkmalıdır.
Çoban sürüsünün bir kısmından değil, hepsinden mesuldür. Kurt sürüye girmiş ve sürüyü tek tek kapıp dağıtmaktadır. Çobana düşen sürüsünü kurtarmaktır.
Halk kışkırtmaların tesirinde kalıp, cahilce yorumlar yapıp, bu eyleme destek vermektedir. Örgüt, parti ve dernekler, bunun yanında kartel basında, hükümete karşı halkı tahrik etmeye devam etmektedir.
Rabbimize şükür, gerçekler vakit ilerledikçe gün yüzüne çıkmakta ve gezi parkına destek veren gençlerimiz ve halkımızda Gezi Parkı eylemindeki çıkar odaklarını idrak etmeye başlamıştır.
Bunu Twitter hesabını kullanarak, isyanını dile getiren eylemcilerden anlıyoruz.
“Parkta yaptığımız şeyin adı EYLEM değil artık. Orada olan şeyin adı İŞGALDİR.
Bir şey kazanmayı bırak doğru düzgün bir şey bile isteyemedik. Bakın çok önemli bir nokta, bizim isteklerimiz bile belli değil daha.”
Yine başka bir eylemci
“Biz o parkı işgal etmek için mi geldik, yoksa parkı halka kazandırmak için mi?
Her yere çadırlar kuruldu. Direnişçi çadırları bir nebze anlarım, ama nerede bir siyasi parti var, nerede bir dernek var, bir örgüt var çadır kurdu parka. Her yerdeler Sodep, Ödp, Tkp, Edp, Dsip… Daha niceleri. Dostum hani siyasi değildik? Parkı işgal ettiniz. Bildiri dağıtımı yaptınız çadırlarınızla oturacak yer kalmadı. Ben senin için mi geliyorum oraya? Senin propagandalarını dinlemek için mi? Hani her kesimden herkes oradaydı ya, artık değiller.
Öcalan posterlerinden rahatsız olan bir eylemci “Bir kere BDP dayağı yedim. Tekrar yemek gerekirse yine yerim, dert değil. Gezi de dayak arsızı oldum zaten. Oraya geldiklerine pişman edebiliriz onları. O zaman da hazırda duran medya “Eylemciler birbirine girdi diyecek”.Tamamen düşeceğiz o zaman. Eylemciler kötü olacak her kesin gözün de. Biz arada kaldık. Orada bulunan herkes arada kaldı.”
Başka bir eylemci:
“Kafasına esen parti, örgüt, dernek parkın isteklerini yazdırmış. Afişler asılmış parka. “Anayasanın Gezi Parkının temsilcileri ile yeniden yazılması”,diye madde gördüm.
Ruh hastalarına bak sen. Anayasa yazılacakmış, gezi temsilcileri ile beraber.
Sen kimsin? Orada yaşıyorum ben, benim neden haberim yok?
Temsilcimiz mi var bizim? Bizim ne istediğimiz bile belli değil.
Diğer bir eylemci de:
Kadınlar-erkekler-guruplar. Promil sınırını aşan herkesin bir kavgası var. Ya alkol koması, durmadan kusanlar. Gece 2’den sonra zor yürüyor insanlar. Tozpembe değil orası. Artık çatlak sesler yükseliyor. Park düşüyor. Polis oraya giremez deniliyor.
Yaptığımız 10 barikatın,8 tanesini aşmak, bir panzerin 3 dakikasını almaz. Polis giremiyor değil, kendi girmiyor oraya. Ya parkta çocuk var, bek var, ihtiyar var diye. Yâda bunlar nasıl olsa kendi gidecek diye. İkisi de yatıyor benim aklıma.”
Gezi parkı direnişçileri düştüğü gafletten uyanmaya başlamıştır.
Ve Siz Sayın Başbakanım!
Pazıl parçaları yerine yerleştirmenin zamanı gelmiştir. Artık düze çıkma zamanıdır.
Kendinizi toplayıp üstün vasıflarınızı dosta, düşmana karşı gösterme zamanıdır.
Unutmayın sert rüzgârlar, yüksek dağlarda eser.
Güçlü Türkiye olma yolunda kat ettiğimiz yolu hazmedemeyen güç odaklarının
Hepimiz bu vatanın evladı olarak ,ülkemizde kin ve nefret rüzgarları estirenlere inat,sevgi ve barış rüzgârları estirelim.
Önderimiz siz olun.
Biz peşinizden gelelim.
Selam ve dua ile…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Dilek Çiftçi
Başbakan olayları doğru yorumlamalı.
Hatay Reyhanlı olayından sonra, Türkiye’nin rotası değişti.
Türkiye’nin istikrarını bozmak için, halkı iktidara karşı kışkırtan ve çatışma ortamı yaratmak için çalışan fitneci guruplar ve partiler bugün de iş başında.
Hatay Reyhanlıda da sürekli miting ve yürüyüşler yaparak halkı galeyana getirip, iktidara karşı kışkırtan, halkın sağduyusu sebebiyle amacına ulaşamayan bu kadro, şimdi ise iki haftadır gezi parkında halkı kışkırtmak amacıyla iş başında yer almaktadır.
Bu kadronun gazına gelerek masum halkımızı sokağa döken bağıralım, çağıralım gezi parkı eylemine destek verelim diyen kardeşlerimize, büyüklerimize çağrımız, halk olarak masum görünen bu eylemlerin göründüğü gibi masum olmadığı ve tahriklere kapılmadan, sağduyu ve sabırla hareket etmeleri gerektiğidir.
Bir toplum saldırmakla, küfür etmekle ve kan dökmekle kışkırtılır. Şu an gezi parkı eyleminde bunların hepsi mevcuttur. Sayın Başbakan da CHP’nin gazına gelip, halkı ayaklandıracak sözlerden uzak durmalıdır.
“Ey iman edenler sabredin. Sabır yarışın da düşmanlarınızı geçin…”(Ali İmran:200)
Yine Sayın Başbakan; olayları doğru yorumlamalı, bundan önce olduğu gibi bugünde halkın her kesimini ideoloji izm, parti ayırmaksızın kutuplaşmaya mahal vermeden bir devlet lideri olarak, halkına sahip çıkmalıdır.
Çoban sürüsünün bir kısmından değil, hepsinden mesuldür. Kurt sürüye girmiş ve sürüyü tek tek kapıp dağıtmaktadır. Çobana düşen sürüsünü kurtarmaktır.
Halk kışkırtmaların tesirinde kalıp, cahilce yorumlar yapıp, bu eyleme destek vermektedir. Örgüt, parti ve dernekler, bunun yanında kartel basında, hükümete karşı halkı tahrik etmeye devam etmektedir.
Rabbimize şükür, gerçekler vakit ilerledikçe gün yüzüne çıkmakta ve gezi parkına destek veren gençlerimiz ve halkımızda Gezi Parkı eylemindeki çıkar odaklarını idrak etmeye başlamıştır.
Bunu Twitter hesabını kullanarak, isyanını dile getiren eylemcilerden anlıyoruz.
“Parkta yaptığımız şeyin adı EYLEM değil artık. Orada olan şeyin adı İŞGALDİR.
Bir şey kazanmayı bırak doğru düzgün bir şey bile isteyemedik. Bakın çok önemli bir nokta, bizim isteklerimiz bile belli değil daha.”
Yine başka bir eylemci
“Biz o parkı işgal etmek için mi geldik, yoksa parkı halka kazandırmak için mi?
Her yere çadırlar kuruldu. Direnişçi çadırları bir nebze anlarım, ama nerede bir siyasi parti var, nerede bir dernek var, bir örgüt var çadır kurdu parka. Her yerdeler Sodep, Ödp, Tkp, Edp, Dsip… Daha niceleri. Dostum hani siyasi değildik? Parkı işgal ettiniz. Bildiri dağıtımı yaptınız çadırlarınızla oturacak yer kalmadı. Ben senin için mi geliyorum oraya? Senin propagandalarını dinlemek için mi? Hani her kesimden herkes oradaydı ya, artık değiller.
Öcalan posterlerinden rahatsız olan bir eylemci “Bir kere BDP dayağı yedim. Tekrar yemek gerekirse yine yerim, dert değil. Gezi de dayak arsızı oldum zaten. Oraya geldiklerine pişman edebiliriz onları. O zaman da hazırda duran medya “Eylemciler birbirine girdi diyecek”.Tamamen düşeceğiz o zaman. Eylemciler kötü olacak her kesin gözün de. Biz arada kaldık. Orada bulunan herkes arada kaldı.”
Başka bir eylemci:
“Kafasına esen parti, örgüt, dernek parkın isteklerini yazdırmış. Afişler asılmış parka. “Anayasanın Gezi Parkının temsilcileri ile yeniden yazılması”,diye madde gördüm.
Ruh hastalarına bak sen. Anayasa yazılacakmış, gezi temsilcileri ile beraber.
Sen kimsin? Orada yaşıyorum ben, benim neden haberim yok?
Temsilcimiz mi var bizim? Bizim ne istediğimiz bile belli değil.
Diğer bir eylemci de:
Kadınlar-erkekler-guruplar. Promil sınırını aşan herkesin bir kavgası var. Ya alkol koması, durmadan kusanlar. Gece 2’den sonra zor yürüyor insanlar. Tozpembe değil orası. Artık çatlak sesler yükseliyor. Park düşüyor. Polis oraya giremez deniliyor.
Yaptığımız 10 barikatın,8 tanesini aşmak, bir panzerin 3 dakikasını almaz. Polis giremiyor değil, kendi girmiyor oraya. Ya parkta çocuk var, bek var, ihtiyar var diye. Yâda bunlar nasıl olsa kendi gidecek diye. İkisi de yatıyor benim aklıma.”
Gezi parkı direnişçileri düştüğü gafletten uyanmaya başlamıştır.
Ve Siz Sayın Başbakanım!
Pazıl parçaları yerine yerleştirmenin zamanı gelmiştir. Artık düze çıkma zamanıdır.
Kendinizi toplayıp üstün vasıflarınızı dosta, düşmana karşı gösterme zamanıdır.
Unutmayın sert rüzgârlar, yüksek dağlarda eser.
Güçlü Türkiye olma yolunda kat ettiğimiz yolu hazmedemeyen güç odaklarının
Bizi, bize, kardeşi kardeşe, milleti, devlete düşürmeye çalışanların oyunlarına alet olmayalım.
Hepimiz bu vatanın evladı olarak ,ülkemizde kin ve nefret rüzgarları estirenlere inat,sevgi ve barış rüzgârları estirelim.
Önderimiz siz olun.
Biz peşinizden gelelim.
Selam ve dua ile…