İnsan yanından geçer fark edemez. Kıyısında, yamacında oturur fark edemez. Meslek hayatımda havadan yapılan doğa ve kent çekimleri beni hep şaşırtmıştır. Arkadaşım hem pilot hem de kameraman olunca; pek çok şaşırtıcı manzaralarla karşılaştım. Bu çekimlerden biri de maviyle yeşilin dantel gibi işlediği Göcek koylarıydı; 90’lı yıllarda Muğla’nın Göcek beldesi üzerinde rahmetli kameraman arkadaşım Murat Öztürk ile çekim yaptığımızda hayran kalmıştım.
Şimdi doğanın adeta kalemle çizdiği koylara buldozerler dalıyor.
Türkçemizin argosunda şöyle bir deyim var…”İşin bokunu çıkarmak”
İşte; Göcek koylarının başına gelen budur.
Bodrum Yarımadası’nın hali malum; üstünde mandalina bahçelerini, altında sularını tüketen bir yapılaşma sadece eskinin balıkçı kasabasının kabusu olmadı. Mavi tur çılgınlığı, plansız turizm ataklarının tetikleyicisi olunca; eskinin köyü bile sayılmayan Göcek de tekneler kenti haline geldi.
Kuralına göre, doğaya saygılı olsa, diyeceğimiz hiçbir şey yok… Göcek yaz kış binlerce teknenin bağlandığı bir iskeledir artık.
Göcek ve koylara demirli teknelerin ortaya çıkardığı atık ve kirlilik, denetim ekiplerinin yetersizliği yüzünden büyük bir sorun olarak ortada duruyor.
Denize girilecek yerin kalmadığı Göcek’te teknelerle açıldığınızda irili ufaklı onlarca koy siz selamlar. Bu koylarda yapılaşmaya izin verilmiyordu. Özal döneminde buralar birinci derece koruma alanı ilan edilmişti. Sonradan gelen takipçileri Özal’ı da hiçe saydılar. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ şiarını benimseyenlere göre; bu koylardan dolar akacaktı, doların kutulara dolacağı bir örgütlenmeye gittiler.
Başta söyledik ya; işin bokunu çıkarmaya çalışanlar bu ülkede hiç eksik olmaz.
Bu koyların bir bölümü turizm adına kiraya çıkarılmıştı. Son yıllarda bazı koylarda kaçak yapılaşma vardı; artık resmiyet kazanıyor.
Göcek’te denizi ekmek teknesi olarak görüp sahip çıkan turizm emekçileri, sonradan gelen aklı başında büyük kent kaçkınları ve elbette çevre gönüllüleri bu yapılaşmaya karşı direniyor.
Son olarak Osmanağa ve İnceburun koylarındaki kiralama sorasında tesis yapılacağı öğrenildi… Bana gönderilen bilgi notunda şunlar yazılı; “ Biz Göcekliler olarak koylarımız, denizimizi, doğamızı korumak için var gücümüzle mücadele ederken diğer taraftan koyları işgal projelerine izinler, ruhsatlar verilmesini üzüntüyle takip etmekteyiz.”
Üzüntü; yapıcılara vız gelir tırıs gider.
Çoğunluk sadece üzülürse, doğa katilleri daha çok sevinir. Artık bunu öğrenmiş olmamız lazım.
Çevreciler ve yöre halkı, Göcek çevresinde artık tekne bağlama, günü birlik tesislere ihtiyaç olmadığını savunuyor. Tam tersi denizi ve kıyıları koruyacak acil eylem planını ihtiyaç var.
Ankara bürokrasisini zaten yazmaya gerek yok, onlar koyları çoktan gözden çıkardılar. Ancak yapı ruhsatı veren de Fethiye Belediyesi…
Önümüzdeki yerel seçimde bu yapılanları gözden kaçırırsanız, artık bize sadece ‘ yazıklar olsun’ demek düşer.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Cengiz ERDİL
GÖCEK’TE GÖZLERİ DOYMAYANLAR
İnsan yanından geçer fark edemez. Kıyısında, yamacında oturur fark edemez. Meslek hayatımda havadan yapılan doğa ve kent çekimleri beni hep şaşırtmıştır. Arkadaşım hem pilot hem de kameraman olunca; pek çok şaşırtıcı manzaralarla karşılaştım. Bu çekimlerden biri de maviyle yeşilin dantel gibi işlediği Göcek koylarıydı; 90’lı yıllarda Muğla’nın Göcek beldesi üzerinde rahmetli kameraman arkadaşım Murat Öztürk ile çekim yaptığımızda hayran kalmıştım.
Şimdi doğanın adeta kalemle çizdiği koylara buldozerler dalıyor.
Türkçemizin argosunda şöyle bir deyim var…”İşin bokunu çıkarmak”
İşte; Göcek koylarının başına gelen budur.
Bodrum Yarımadası’nın hali malum; üstünde mandalina bahçelerini, altında sularını tüketen bir yapılaşma sadece eskinin balıkçı kasabasının kabusu olmadı. Mavi tur çılgınlığı, plansız turizm ataklarının tetikleyicisi olunca; eskinin köyü bile sayılmayan Göcek de tekneler kenti haline geldi.
Kuralına göre, doğaya saygılı olsa, diyeceğimiz hiçbir şey yok… Göcek yaz kış binlerce teknenin bağlandığı bir iskeledir artık.
Göcek ve koylara demirli teknelerin ortaya çıkardığı atık ve kirlilik, denetim ekiplerinin yetersizliği yüzünden büyük bir sorun olarak ortada duruyor.
Denize girilecek yerin kalmadığı Göcek’te teknelerle açıldığınızda irili ufaklı onlarca koy siz selamlar. Bu koylarda yapılaşmaya izin verilmiyordu. Özal döneminde buralar birinci derece koruma alanı ilan edilmişti. Sonradan gelen takipçileri Özal’ı da hiçe saydılar. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ şiarını benimseyenlere göre; bu koylardan dolar akacaktı, doların kutulara dolacağı bir örgütlenmeye gittiler.
Başta söyledik ya; işin bokunu çıkarmaya çalışanlar bu ülkede hiç eksik olmaz.
Bu koyların bir bölümü turizm adına kiraya çıkarılmıştı. Son yıllarda bazı koylarda kaçak yapılaşma vardı; artık resmiyet kazanıyor.
Göcek’te denizi ekmek teknesi olarak görüp sahip çıkan turizm emekçileri, sonradan gelen aklı başında büyük kent kaçkınları ve elbette çevre gönüllüleri bu yapılaşmaya karşı direniyor.
Son olarak Osmanağa ve İnceburun koylarındaki kiralama sorasında tesis yapılacağı öğrenildi… Bana gönderilen bilgi notunda şunlar yazılı; “ Biz Göcekliler olarak koylarımız, denizimizi, doğamızı korumak için var gücümüzle mücadele ederken diğer taraftan koyları işgal projelerine izinler, ruhsatlar verilmesini üzüntüyle takip etmekteyiz.”
Üzüntü; yapıcılara vız gelir tırıs gider.
Çoğunluk sadece üzülürse, doğa katilleri daha çok sevinir. Artık bunu öğrenmiş olmamız lazım.
Çevreciler ve yöre halkı, Göcek çevresinde artık tekne bağlama, günü birlik tesislere ihtiyaç olmadığını savunuyor. Tam tersi denizi ve kıyıları koruyacak acil eylem planını ihtiyaç var.
Ankara bürokrasisini zaten yazmaya gerek yok, onlar koyları çoktan gözden çıkardılar. Ancak yapı ruhsatı veren de Fethiye Belediyesi…
Önümüzdeki yerel seçimde bu yapılanları gözden kaçırırsanız, artık bize sadece ‘ yazıklar olsun’ demek düşer.