Bereketli topraklar diyarı Anadolu’nun son yıllarda başı fena dertte. Dağları, ovaları, vadileri, vahşi madencilik faaliyetleriyle altüst ediliyor.
‘Vadim o kadar yeşildi ki” İngiliz yazar Richard Llewellyn’in bir romanı…40’lı yıllarda gerçekçi akımın önemli eserlerinden olan roman, bir madenci çocuğunun gözünden işçilerin hayata tutunmalarını anlatırken, cennet gibi yeşil bir vadinin ekonomik çöküş ve sanayileşme ile nasıl bozulduğunu, büyük altüst oluşu anlatır.
Roman Kapitalizmin beşiği İngiltere’nin gerçeğidir ama dünyanın her yerinde benzer bir öyküyle karşılaşabilirsiniz, tıpkı bizdeki gibi.
Vadim o kadar yeşildi ki; eski zamanlardan kalma güzel bir söz olarak duvara asılı olacak. Doğu Karadeniz’den Ege’ye durum budur.
Konumuz Sakarya Vadisi… Eskişehir-Çifteler’den doğup Sakarya-Karasu’da denizde dökülen Sakarya Nehri’nin havzası 58 bin 160 kilometre kare ile ülkenin yüzde yedisinin sularını toplayan bir nehir havzası.
VADİ MADENCİLİĞE AÇILDI
Eskişehir Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçeleri şimdi vahşi madenciliğin yeni hedefi. Sakarya Nehri’nin hemen yanındaki ilçenin tek geçim kaynağı tarım, yüzde 50’si de ormanlarla kaplı. Yörede bir süredir altın ve gümüş madeni arama çalışmaları yapılıyordu. Sonra maden ocağı kurulmasına karar verildi, mahkemeden de ÇED gerekli değildir kararı alındı. Yani çevreye boş ver, madeni çıkar zihniyeti… ‘Gelişmiş ülkelerdeki maden tesisi nasıl oluyorsa, bizde de aynısı olsun’ derseniz yanılırsınız, arazi altüst edilecek, ağaçlar kesilecek. Yine aynı manzaranın fotoğrafı bu kez Sakarya Vadisi’nde çekilecek.
Şimdi Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’nun açıklamasına bakalım; “Sakarya Vadisi, ülkemizin narenciye ihtiyacının yüzde 20'sini, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizin sebze ihtiyacının ise yüzde 90’ını karşılamaktadır. Mihalgazi, Sarıcakaya ilçelerimiz ve mahallelerinde seracılığın gelişmesi için yeni teşvikler yapılırken, bu proje hem Sakarya Nehri’ni hem de bölgedeki tarımsal üretimi bitirecektir. Aynı zamanda ÇED alanı 723 futbol sahası büyüklüğünde orman alanının yok olmasına neden olacaktır.”
Ülke tarımının zaten yerlerde süründüğü bir dönemde, bir vadimiz daha tehdit altında. Yılmaz Büyükerşen’in belediye başkanlığı döneminde Sakarya Vadisinde organik tarım için önemli çalışmalar yapılmıştı.
Tarım mı, maden mi? tercihi değil aslında bu durum. Her ikisi de bir arada mümkün. Yeter ki; bilime ve çevreye saygılı olalım.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Cengiz ERDİL
Bir yağma alanı daha; Sakarya Vadisi
Bereketli topraklar diyarı Anadolu’nun son yıllarda başı fena dertte. Dağları, ovaları, vadileri, vahşi madencilik faaliyetleriyle altüst ediliyor.
‘Vadim o kadar yeşildi ki” İngiliz yazar Richard Llewellyn’in bir romanı…40’lı yıllarda gerçekçi akımın önemli eserlerinden olan roman, bir madenci çocuğunun gözünden işçilerin hayata tutunmalarını anlatırken, cennet gibi yeşil bir vadinin ekonomik çöküş ve sanayileşme ile nasıl bozulduğunu, büyük altüst oluşu anlatır.
Roman Kapitalizmin beşiği İngiltere’nin gerçeğidir ama dünyanın her yerinde benzer bir öyküyle karşılaşabilirsiniz, tıpkı bizdeki gibi.
Vadim o kadar yeşildi ki; eski zamanlardan kalma güzel bir söz olarak duvara asılı olacak. Doğu Karadeniz’den Ege’ye durum budur.
Konumuz Sakarya Vadisi… Eskişehir-Çifteler’den doğup Sakarya-Karasu’da denizde dökülen Sakarya Nehri’nin havzası 58 bin 160 kilometre kare ile ülkenin yüzde yedisinin sularını toplayan bir nehir havzası.
VADİ MADENCİLİĞE AÇILDI
Eskişehir Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçeleri şimdi vahşi madenciliğin yeni hedefi. Sakarya Nehri’nin hemen yanındaki ilçenin tek geçim kaynağı tarım, yüzde 50’si de ormanlarla kaplı. Yörede bir süredir altın ve gümüş madeni arama çalışmaları yapılıyordu. Sonra maden ocağı kurulmasına karar verildi, mahkemeden de ÇED gerekli değildir kararı alındı. Yani çevreye boş ver, madeni çıkar zihniyeti… ‘Gelişmiş ülkelerdeki maden tesisi nasıl oluyorsa, bizde de aynısı olsun’ derseniz yanılırsınız, arazi altüst edilecek, ağaçlar kesilecek. Yine aynı manzaranın fotoğrafı bu kez Sakarya Vadisi’nde çekilecek.
Şimdi Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’nun açıklamasına bakalım; “Sakarya Vadisi, ülkemizin narenciye ihtiyacının yüzde 20'sini, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizin sebze ihtiyacının ise yüzde 90’ını karşılamaktadır. Mihalgazi, Sarıcakaya ilçelerimiz ve mahallelerinde seracılığın gelişmesi için yeni teşvikler yapılırken, bu proje hem Sakarya Nehri’ni hem de bölgedeki tarımsal üretimi bitirecektir. Aynı zamanda ÇED alanı 723 futbol sahası büyüklüğünde orman alanının yok olmasına neden olacaktır.”
Ülke tarımının zaten yerlerde süründüğü bir dönemde, bir vadimiz daha tehdit altında. Yılmaz Büyükerşen’in belediye başkanlığı döneminde Sakarya Vadisinde organik tarım için önemli çalışmalar yapılmıştı.
Tarım mı, maden mi? tercihi değil aslında bu durum. Her ikisi de bir arada mümkün. Yeter ki; bilime ve çevreye saygılı olalım.