Dünyanın ilk yerleşim yeri olan Şanlıurfa, şüphesiz sanat ve müzik alanında da bambaşka bir yere sahiptir. Müzik denilince herkesin aklına gelen ilk ve tek il Şanlıurfa’dır. Bu yargının oluşmasındaki en büyük etken de Urfa mahalli müziğidir. Müziğin sadece bir sanat olmadığını, aynı zamanda kuralları ve örfleri olan bir kültür olduğunu, bir eğitim kurumu olup usta çırak ilişkileri ile nesilden nesile aktarılmasını sağlayan şey Urfa mahalli müziği geleneğidir.
Urfa mahalli müziği bünyesinde yetişen sanatçıların bir kısmı ülke ve dünya çapında üne sahip olmuşken, birçoğunun ünü de bölge içerisinde kalmıştır. Bu kültürün ölmemesi ve gelecek nesillere aktarılması için ustalar sürekli çıraklar yetiştirmişlerdir. Bir bayrak yarışı olarak kültürü yaşatmaya çalışmışlardır. İcra edilen eserler ve bu eserlerin oluşturduğu meşkler kayıt altına alınarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Bu meşk kayıtlarını bir başka deyişle mahalli bantları büyük bir itina ile koruyan ve bugünlere ulaştıran büyüklerimiz olmuştur lakin bu durum bu kültürün nesilden nesile aktarılması için yeterli olmamıştır. Sanattan ve edebiyattan uzak, sözde eserleri büyük beğeni ile dinleyen genç nesile bu kültürü aşılamak elbette hiç kolay olmayacaktır. Bu kültürü, kültürün içinde barındırdığı eserleri ve sanatçıları yeni nesile tanıtmak her Urfalı insanın görevi olmalıdır zira bu kültür başka türlü yaşamına devam edemez.
Topraklarımızdan yetişen sanatçıların adlarını parklara, kütüphanelere, kurum binalarına vermek bu kültürün devam etmesi için yeterli değildir. Okumaktan ve araştırmaktan haz duymayan, merak hisleri uyuşmuş bir nesile bu şekilde bir şey aşılanamaz.
Urfa’nın müzik evi olan Yasin’in Kahvesi’ni, İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi yaparak, içine birkaç bal mumu koyarak da bu kültürü yaşatamayız. Zaten bu müzenin ne kadar az ziyaretçi aldığı da aşikârdır. Bir şeyi yapmış olmak amaca hâsıl olmaz. Özellikle belediyenin bu müzeyi asla boş bırakmaması lazımdır. Tabi önce müzenin muhtevası genişletilmelidir. Okullarda eğitim gören öğrenciler, belediyenin kurslarında eğitim gören öğrenciler, belediyenin yaz spor okullarında eğitim gören sporcular ve bu yaş grubuna dâhil olan gençler için sıklıkla bu müzeye ve diğer müzelere tur düzenlenmelidir. Ayrıca Kültür ve Turizm Dairesi Başkanlığı da bu hususta kitaplar, broşürler basıp milli eğitime bağlı olan tüm okullara dağıtmalıdır. Öğrenciler bu kitabı okumasa bile en azından böyle bir kültürün varlığından haberdar olacaklardır.
Maalesef ki yaklaşık olarak bir yıldır göreve gelen belediye, hâlâ daire başkanları, şube müdürleri gibi idari amirler üzerinde sürekli değişiklik yaptığı için bu tür kültürel olaylarla ilgilenemiyor.
Kültür ne belediyenin ne de hükümetlerindir. Kültür şehrindir. O nedenle idareciler bu yönde bir adım atmasa dahi Urfa insanının özellikle mahalli müzikte ileri gelen isimlerin ön ayak olarak bu kültürü koruma altına almak adına bir dernek kurması ve çalışmaların bu dernek adı altına yürütülmesi de bir çözüm yoludur. ŞURKAV zaten bu konuda elinden gelen çalışmaları yapmıştır yapmaya da devam edecektir ama sadece mahalli müziğin korunmasına yönelik kurulacak olan dernek bu kültürün yeni nesile ve bir sonraki nesile aktarılmasında son derece etkili olacaktır.
AHMET FURKAN DEMİR
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ahmet Furkan Demir
URFA MAHALLİ MÜZİĞİ KORUMA ALTINA ALINMALI
Dünyanın ilk yerleşim yeri olan Şanlıurfa, şüphesiz sanat ve müzik alanında da bambaşka bir yere sahiptir. Müzik denilince herkesin aklına gelen ilk ve tek il Şanlıurfa’dır. Bu yargının oluşmasındaki en büyük etken de Urfa mahalli müziğidir. Müziğin sadece bir sanat olmadığını, aynı zamanda kuralları ve örfleri olan bir kültür olduğunu, bir eğitim kurumu olup usta çırak ilişkileri ile nesilden nesile aktarılmasını sağlayan şey Urfa mahalli müziği geleneğidir.
Urfa mahalli müziği bünyesinde yetişen sanatçıların bir kısmı ülke ve dünya çapında üne sahip olmuşken, birçoğunun ünü de bölge içerisinde kalmıştır. Bu kültürün ölmemesi ve gelecek nesillere aktarılması için ustalar sürekli çıraklar yetiştirmişlerdir. Bir bayrak yarışı olarak kültürü yaşatmaya çalışmışlardır. İcra edilen eserler ve bu eserlerin oluşturduğu meşkler kayıt altına alınarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Bu meşk kayıtlarını bir başka deyişle mahalli bantları büyük bir itina ile koruyan ve bugünlere ulaştıran büyüklerimiz olmuştur lakin bu durum bu kültürün nesilden nesile aktarılması için yeterli olmamıştır. Sanattan ve edebiyattan uzak, sözde eserleri büyük beğeni ile dinleyen genç nesile bu kültürü aşılamak elbette hiç kolay olmayacaktır. Bu kültürü, kültürün içinde barındırdığı eserleri ve sanatçıları yeni nesile tanıtmak her Urfalı insanın görevi olmalıdır zira bu kültür başka türlü yaşamına devam edemez.
Topraklarımızdan yetişen sanatçıların adlarını parklara, kütüphanelere, kurum binalarına vermek bu kültürün devam etmesi için yeterli değildir. Okumaktan ve araştırmaktan haz duymayan, merak hisleri uyuşmuş bir nesile bu şekilde bir şey aşılanamaz.
Urfa’nın müzik evi olan Yasin’in Kahvesi’ni, İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi yaparak, içine birkaç bal mumu koyarak da bu kültürü yaşatamayız. Zaten bu müzenin ne kadar az ziyaretçi aldığı da aşikârdır. Bir şeyi yapmış olmak amaca hâsıl olmaz. Özellikle belediyenin bu müzeyi asla boş bırakmaması lazımdır. Tabi önce müzenin muhtevası genişletilmelidir. Okullarda eğitim gören öğrenciler, belediyenin kurslarında eğitim gören öğrenciler, belediyenin yaz spor okullarında eğitim gören sporcular ve bu yaş grubuna dâhil olan gençler için sıklıkla bu müzeye ve diğer müzelere tur düzenlenmelidir. Ayrıca Kültür ve Turizm Dairesi Başkanlığı da bu hususta kitaplar, broşürler basıp milli eğitime bağlı olan tüm okullara dağıtmalıdır. Öğrenciler bu kitabı okumasa bile en azından böyle bir kültürün varlığından haberdar olacaklardır.
Maalesef ki yaklaşık olarak bir yıldır göreve gelen belediye, hâlâ daire başkanları, şube müdürleri gibi idari amirler üzerinde sürekli değişiklik yaptığı için bu tür kültürel olaylarla ilgilenemiyor.
Kültür ne belediyenin ne de hükümetlerindir. Kültür şehrindir. O nedenle idareciler bu yönde bir adım atmasa dahi Urfa insanının özellikle mahalli müzikte ileri gelen isimlerin ön ayak olarak bu kültürü koruma altına almak adına bir dernek kurması ve çalışmaların bu dernek adı altına yürütülmesi de bir çözüm yoludur. ŞURKAV zaten bu konuda elinden gelen çalışmaları yapmıştır yapmaya da devam edecektir ama sadece mahalli müziğin korunmasına yönelik kurulacak olan dernek bu kültürün yeni nesile ve bir sonraki nesile aktarılmasında son derece etkili olacaktır.
AHMET FURKAN DEMİR