Türkiye'de yaşananlara bir ad koy denilse hiç tereddüt etmeden, “Psikolojik savaş yürütülüyor” derim.
O kadar net.
Kimse aklımızla alay etmesin.
Algı operasyonları yetmedi şimdi devreye psikolojik savaş unsurlarını soktular.
Önce bir yalan haber ortaya atıyorlar. Sonra daha büyük bir yalan haber atıyorlar.
“AKP’li kaynaklardan aldığımız bilgiye göre” diye bir şey ekliyorlar. Sosyal medyada TT yapıyorlar, TV programlarında saatlerce tartışıyorlar. Sonra o haber yalan çıkıyor. Ama dünyanın en doğru haberlerini vermişler gibi yeni bir yalan haberin daha peşine düşüyorlar.
PSİKOLOJİK SAVAŞ UNSURLARI
Tekrar altını çize çize ifade ediyorum. Türkiye’de yaşananların tek bir adı var. Psikolojik savaş yürütülüyor. Psikolojik savaşın unsurları sahaya sürüldü.
Kimi gece yarısı kabineyi değiştiriyor. Kimi İçişleri Bakanı’nı istifa ettiriyor. Kimi AK Parti milletvekillerini isyan ettiriyor.
Bunu neden yapıyorlar? Çünkü psikolojik savaş yürütüyorlar.
KRİTİK EŞİK
Bir süredir Türkiye kritik bir eşikte diyorum.
Ya Türkiye’yi 90’lı yıllara çekmek isteyenler kazanacak ya da demokrasi güçleri diyorum.
Ya demokrasi güçleri kazanacak ya da kaos tellalları diyorum.
Bu işin hedefinde 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri var.
AMAÇ
Amaçları Erdoğan’ı tasfiye etmek.
Onun için her türlü enstrümanı devreye sokuyorlar.
Özellikle de AK Parti üzerinde oynuyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti milletvekilleriyle istişare toplantıları yapıyor. Bakanlarla kabine toplantısı gerçekleştiriyor.
Toplantılarda bir uyum ve sinerji ortaya çıkıyor. Ama bir de bakmışsınız ki, milletvekilleri isyan ettirilip, bakanları istifa ettiriyorlar.
Ama toplantıda öyle bir şey yok. Zaten bir süre sonra haberleri yalan çıkıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bitlis’te 2015 rakımda Gazi Tepe Üs Bölgesi’ni ziyaret ediyor, onlar internetten bakanı istifa ettiriyorlar. Bunu neden yapıyorlar? Çünkü psikolojik savaş yürütüyorlar.
TEHLİKENİN FARKINDAYIZ
Çok abartmaya başladılar.
Artık bu işin bir proje olduğu anlaşılmaya başlandı.
Yalan habere, algı operasyonlarına, psikolojik savaşa ne kadar çok abanırlarsa o kadar iyi oluyor.
Millet tehlikenin farkına varıyor.
HESAP ETMEDİKLERİ
İki şeyi hesap etmiyorlar.
1- Milletin feraseti harekete geçerse, onların algı operasyonları ters teper.
2- Erdoğan faktörü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 90’lı yılların liderleri gibi değil. Krizlere teslim olan değil, krizleri teslim alan bir lider. Şimdiye kadar bu tür operasyonları boşa çıkarmış bir lider.
BAYKAL KONUSUNDA CHP NEDEN SUSKUN?
ZÜLFÜ Livaneli sol siyaset ve fikir dünyasında göz ardı edilemeyecek önemli isimlerden birisidir.
O nedenle Livaneli’nin, İnönü, Ecevit, Erdal İnönü ve Baykal hakkındaki sözlerini okuduğum andan itibaren kafamdaki soru işaretine yanıt bulmaya çalışıyorum.
Zülfü Livaneli neden şimdi konuştu, daha da önemlisi neden özellikle Ecevit ve Baykal’ı hedef aldı?
Hayatta tesadüfe yer yoktur. Hele siyasette asla.
Baykal ilginç bir şekilde önce Korkmaz Karaca üzerinden gündeme getirildi. Ardından Zülfü Livaneli o yoldan ilerleyip, Baykal’ı hedef aldı.
Livaneli, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması olayından girip, Baykal’ın Sünniliğinden ve Türklüğünden çıktı.
AYIP, HEM DE ÇOK AYIP
Bu ülkede sünni ve Türk olmak ne zamandan beri bir töhmet unsuru oldu anlamadım.
Alevi olmak, Sünni olmak, Türk olmak, Kürt olmak bir aşağılama unsuru olamaz. Sadece saygı duyulur. Biz bunun için mücadele vermiyor muyuz? Ayıp, hem de çok ayıp.
Livaneli’nin Sünni ve Türk takıntısının nedenini anlayamadım.
Burada başka bir şey var.
TARİHLER ÖRTÜŞMÜYOR
Livaneli, Baykal’ı, Erdoğan’ın siyasi yasağını kaldıran değişiklikten dolayı suçluyor.
Erdoğan, 28 Şubat’ın postmodern darbe döneminde bir şiir okuduğu için İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan indirilip, hapse atılmıştı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde ise AK Parti iktidar olduğu halde lideri yasaklıydı. CHP’nin desteğiyle siyasi yasağı kaldırıldı, Siirt’ten seçimlere girmesinin önü açıldı. Baykal açısından demokrasinin şeref levhası olan bir olaydı.
Livaneli bu olayı Baykal ile Erdoğan’ın Beylerbeyi’ndeki görüşmesine bağlıyor. Orada pazarlık yapıldığını iddia ediyor. Erdoğan’ın Baykal’a cumhurbaşkanlığı vaat ettiğini savunuyor. Yani Baykal, cumhurbaşkanlığı vaadi karşısında CHP’yi sattı, diyor. Peki o zaman Baykal niye cumhurbaşkanı olmadı?
YILMAZ ATEŞ
Ama o dönem CHP’nin Meclis Başkanvekili olan Yılmaz Ateş’le konuştum. Ateş, “Erdoğan’la ilgili anayasa değişikliğinin ikinci oylaması 22 Aralık’ta yapıldı. Erdoğan-Baykal görüşmesi ise 22 Şubat tarihinde gerçekleşti. O zaman zaten Erdoğan’ın yasağı kaldırılmıştı” dedi.
LİVANELİ-BAYKAL GÖRÜŞMESİ
Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasıyla ilgili oylama öncesinde Mehmet Sevigen’in evinde Baykal ile Livaneli arasında bir görüşme yapılmış. Görüşmede şu diyalog yaşanmış:
Livaneli: “Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le görüşmeden geliyorum. Sezer, ‘Siz oy vermezseniz evet oyları 363’ün altında kalır’ dedi. O takdirde Sezer veto edecek.”
Baykal: “Veto eder, etmez, o kendi takdiridir. Biz ilk turda olduğu gibi evet diyeceğiz. Biz 12 Eylül’ün yasaklarına karşı mücadele ettik. Siyasi yasaklara karşı kampanya yürüten Güneş Taner gibi boynuma ‘no, no’ levhası asamam.”
Erdoğan’la ilgili anayasa değişikliği iki kez yapıldı. İlkinde Cumhurbaşkanı Sezer veto ettiği için Meclis’e tekrar geldi. AK Parti’nin 363 milletvekili vardı. Anayasa değişikliğinin referanduma gitmeden kabul edilmesi için 367’nin üzerinde bir oyla kabul edilmesi gerekiyordu. CHP’nin desteğiyle ikinci kez 437 oyla kabul edilince, Sezer Anayasa gereği onaylamak zorunda kaldı.
BAYKAL PROFİLİ
Livaneli’nin Baykal hakkındaki iddiaları kadar çizdiği profil de dikkat çekici.
Livaneli, “Tipik bir Sünni, sağcı”, “Deniz Baykal Kürtleri, Alevileri, ezilenleri sevmez. Bunu çok sefer kendisi de söyledi” gibi tanımlar yapıyor.
ULUSALCILARI SİNDİRME PROJESİ Mİ?
Baykal’ın Kürtleri ve Alevileri sevmediğine dair bir sözü yok. Ama Livaneli’nin bu çıkışının bir hedefi var. Livaneli, CHP içinde ulusalcı dediğimiz bir kesimi hedef alıyor. Baykal’a destek veren, klasik CHP seçmeni.
Atatürkçü ve ulusalcı duyguları yüksek olan klasik CHP seçmeninin bir Kürt ya da Alevi alerjisi olmaz. Ama CHP’nin HDP ile işbirliği yapmasına, PKK’ya yakın durmasına sıcak bakmazlar.
Sesleri az çıkar ama CHP’nin belkemiğini oluştururlar.
Kılıçdaroğlu’nu yere göğe sığdıramayan Livaneli’nin Baykal’ı itibarsızlaştırmaya çalışması, CHP-HDP ekibinin bir projesi mi sorusunu akla getirdi. CHP’yi HDP’yle işbirliği zeminine hazırlayanlar, Baykal üzerinden ulusalcıları susturmayı, sindirmeyi mi hedefliyorlar?
BAYKAL, CHP’YE KIRGIN
Sağlık durumu nedeniyle Baykal’ın hakkındaki suçlamalara yanıt verme imkânı kısıtlı.
Ama CHP’nin sessizliği Baykal’ı rahatsız etmiş.
Kırgın ve küskün olduğu söyleniyor. CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın bu konuda konuşmaması ise çok ilginç.
Belli ki Kılıçdaroğlu yönetimi Baykal’ın değil, Zülfü Livaneli’nin yanında.
Ecevit’i değil, Zülfü’yü tutuyorlar.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Psikolojik savaş yaşanıyor
Türkiye'de yaşananlara bir ad koy denilse hiç tereddüt etmeden, “Psikolojik savaş yürütülüyor” derim.
O kadar net.
Kimse aklımızla alay etmesin.
Algı operasyonları yetmedi şimdi devreye psikolojik savaş unsurlarını soktular.
Önce bir yalan haber ortaya atıyorlar. Sonra daha büyük bir yalan haber atıyorlar.
“AKP’li kaynaklardan aldığımız bilgiye göre” diye bir şey ekliyorlar. Sosyal medyada TT yapıyorlar, TV programlarında saatlerce tartışıyorlar. Sonra o haber yalan çıkıyor. Ama dünyanın en doğru haberlerini vermişler gibi yeni bir yalan haberin daha peşine düşüyorlar.
PSİKOLOJİK SAVAŞ UNSURLARI
Tekrar altını çize çize ifade ediyorum. Türkiye’de yaşananların tek bir adı var. Psikolojik savaş yürütülüyor. Psikolojik savaşın unsurları sahaya sürüldü.
Kimi gece yarısı kabineyi değiştiriyor. Kimi İçişleri Bakanı’nı istifa ettiriyor. Kimi AK Parti milletvekillerini isyan ettiriyor.
Bunu neden yapıyorlar? Çünkü psikolojik savaş yürütüyorlar.
KRİTİK EŞİK
Bir süredir Türkiye kritik bir eşikte diyorum.
Ya Türkiye’yi 90’lı yıllara çekmek isteyenler kazanacak ya da demokrasi güçleri diyorum.
Ya demokrasi güçleri kazanacak ya da kaos tellalları diyorum.
Bu işin hedefinde 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri var.
AMAÇ
Amaçları Erdoğan’ı tasfiye etmek.
Onun için her türlü enstrümanı devreye sokuyorlar.
Özellikle de AK Parti üzerinde oynuyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti milletvekilleriyle istişare toplantıları yapıyor. Bakanlarla kabine toplantısı gerçekleştiriyor.
Toplantılarda bir uyum ve sinerji ortaya çıkıyor. Ama bir de bakmışsınız ki, milletvekilleri isyan ettirilip, bakanları istifa ettiriyorlar.
Ama toplantıda öyle bir şey yok. Zaten bir süre sonra haberleri yalan çıkıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bitlis’te 2015 rakımda Gazi Tepe Üs Bölgesi’ni ziyaret ediyor, onlar internetten bakanı istifa ettiriyorlar. Bunu neden yapıyorlar? Çünkü psikolojik savaş yürütüyorlar.
TEHLİKENİN FARKINDAYIZ
Çok abartmaya başladılar.
Artık bu işin bir proje olduğu anlaşılmaya başlandı.
Yalan habere, algı operasyonlarına, psikolojik savaşa ne kadar çok abanırlarsa o kadar iyi oluyor.
Millet tehlikenin farkına varıyor.
HESAP ETMEDİKLERİ
İki şeyi hesap etmiyorlar.
1- Milletin feraseti harekete geçerse, onların algı operasyonları ters teper.
2- Erdoğan faktörü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 90’lı yılların liderleri gibi değil. Krizlere teslim olan değil, krizleri teslim alan bir lider. Şimdiye kadar bu tür operasyonları boşa çıkarmış bir lider.
BAYKAL KONUSUNDA CHP NEDEN SUSKUN?
ZÜLFÜ Livaneli sol siyaset ve fikir dünyasında göz ardı edilemeyecek önemli isimlerden birisidir.
O nedenle Livaneli’nin, İnönü, Ecevit, Erdal İnönü ve Baykal hakkındaki sözlerini okuduğum andan itibaren kafamdaki soru işaretine yanıt bulmaya çalışıyorum.
Zülfü Livaneli neden şimdi konuştu, daha da önemlisi neden özellikle Ecevit ve Baykal’ı hedef aldı?
Hayatta tesadüfe yer yoktur. Hele siyasette asla.
Baykal ilginç bir şekilde önce Korkmaz Karaca üzerinden gündeme getirildi. Ardından Zülfü Livaneli o yoldan ilerleyip, Baykal’ı hedef aldı.
Livaneli, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması olayından girip, Baykal’ın Sünniliğinden ve Türklüğünden çıktı.
AYIP, HEM DE ÇOK AYIP
Bu ülkede sünni ve Türk olmak ne zamandan beri bir töhmet unsuru oldu anlamadım.
Alevi olmak, Sünni olmak, Türk olmak, Kürt olmak bir aşağılama unsuru olamaz. Sadece saygı duyulur. Biz bunun için mücadele vermiyor muyuz? Ayıp, hem de çok ayıp.
Livaneli’nin Sünni ve Türk takıntısının nedenini anlayamadım.
Burada başka bir şey var.
TARİHLER ÖRTÜŞMÜYOR
Livaneli, Baykal’ı, Erdoğan’ın siyasi yasağını kaldıran değişiklikten dolayı suçluyor.
Erdoğan, 28 Şubat’ın postmodern darbe döneminde bir şiir okuduğu için İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan indirilip, hapse atılmıştı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde ise AK Parti iktidar olduğu halde lideri yasaklıydı. CHP’nin desteğiyle siyasi yasağı kaldırıldı, Siirt’ten seçimlere girmesinin önü açıldı. Baykal açısından demokrasinin şeref levhası olan bir olaydı.
Livaneli bu olayı Baykal ile Erdoğan’ın Beylerbeyi’ndeki görüşmesine bağlıyor. Orada pazarlık yapıldığını iddia ediyor. Erdoğan’ın Baykal’a cumhurbaşkanlığı vaat ettiğini savunuyor. Yani Baykal, cumhurbaşkanlığı vaadi karşısında CHP’yi sattı, diyor. Peki o zaman Baykal niye cumhurbaşkanı olmadı?
YILMAZ ATEŞ
Ama o dönem CHP’nin Meclis Başkanvekili olan Yılmaz Ateş’le konuştum. Ateş, “Erdoğan’la ilgili anayasa değişikliğinin ikinci oylaması 22 Aralık’ta yapıldı. Erdoğan-Baykal görüşmesi ise 22 Şubat tarihinde gerçekleşti. O zaman zaten Erdoğan’ın yasağı kaldırılmıştı” dedi.
LİVANELİ-BAYKAL GÖRÜŞMESİ
Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasıyla ilgili oylama öncesinde Mehmet Sevigen’in evinde Baykal ile Livaneli arasında bir görüşme yapılmış. Görüşmede şu diyalog yaşanmış:
Livaneli: “Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le görüşmeden geliyorum. Sezer, ‘Siz oy vermezseniz evet oyları 363’ün altında kalır’ dedi. O takdirde Sezer veto edecek.”
Baykal: “Veto eder, etmez, o kendi takdiridir. Biz ilk turda olduğu gibi evet diyeceğiz. Biz 12 Eylül’ün yasaklarına karşı mücadele ettik. Siyasi yasaklara karşı kampanya yürüten Güneş Taner gibi boynuma ‘no, no’ levhası asamam.”
Erdoğan’la ilgili anayasa değişikliği iki kez yapıldı. İlkinde Cumhurbaşkanı Sezer veto ettiği için Meclis’e tekrar geldi. AK Parti’nin 363 milletvekili vardı. Anayasa değişikliğinin referanduma gitmeden kabul edilmesi için 367’nin üzerinde bir oyla kabul edilmesi gerekiyordu. CHP’nin desteğiyle ikinci kez 437 oyla kabul edilince, Sezer Anayasa gereği onaylamak zorunda kaldı.
BAYKAL PROFİLİ
Livaneli’nin Baykal hakkındaki iddiaları kadar çizdiği profil de dikkat çekici.
Livaneli, “Tipik bir Sünni, sağcı”, “Deniz Baykal Kürtleri, Alevileri, ezilenleri sevmez. Bunu çok sefer kendisi de söyledi” gibi tanımlar yapıyor.
ULUSALCILARI SİNDİRME PROJESİ Mİ?
Baykal’ın Kürtleri ve Alevileri sevmediğine dair bir sözü yok. Ama Livaneli’nin bu çıkışının bir hedefi var. Livaneli, CHP içinde ulusalcı dediğimiz bir kesimi hedef alıyor. Baykal’a destek veren, klasik CHP seçmeni.
Atatürkçü ve ulusalcı duyguları yüksek olan klasik CHP seçmeninin bir Kürt ya da Alevi alerjisi olmaz. Ama CHP’nin HDP ile işbirliği yapmasına, PKK’ya yakın durmasına sıcak bakmazlar.
Sesleri az çıkar ama CHP’nin belkemiğini oluştururlar.
Kılıçdaroğlu’nu yere göğe sığdıramayan Livaneli’nin Baykal’ı itibarsızlaştırmaya çalışması, CHP-HDP ekibinin bir projesi mi sorusunu akla getirdi. CHP’yi HDP’yle işbirliği zeminine hazırlayanlar, Baykal üzerinden ulusalcıları susturmayı, sindirmeyi mi hedefliyorlar?
BAYKAL, CHP’YE KIRGIN
Sağlık durumu nedeniyle Baykal’ın hakkındaki suçlamalara yanıt verme imkânı kısıtlı.
Ama CHP’nin sessizliği Baykal’ı rahatsız etmiş.
Kırgın ve küskün olduğu söyleniyor. CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın bu konuda konuşmaması ise çok ilginç.
Belli ki Kılıçdaroğlu yönetimi Baykal’ın değil, Zülfü Livaneli’nin yanında.
Ecevit’i değil, Zülfü’yü tutuyorlar.