Muhalefet artık işi öğrendi. Sadece tenkit etmiyor, çözüm önerisi getiriyor.
Demokrasimiz açısından önemli bir gelişme. CHP ile İYİ Parti, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisini kendi içinde tartışmaya açtı. Önümüzdeki ay muhalefet partileri ortak bir platform oluşturup sistem önerisini netleştirecekler.
CUMHURBAŞKANLIĞI ÖNERİLERİNDEKİ FARK
CHP ile İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı önerisinde küçük ama önemli bir fark bulunuyor. CHP sembolik cumhurbaşkanlığını, İYİ Parti ise tarafsız ama yetkili cumhurbaşkanlığını esas alıyor. İYİ Parti, Cumhurbaşkanı’nı günlük siyasi tartışmaların dışına çıkarıp, sistemin tıkandığı noktalarda ise etkili olmasını esas alıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetilmesinde yetkili olması gerektiğine inanıyor. İki partinin önerisinde de Cumhurbaşkanı, Meclis tarafından seçilecek ve Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişkisi kesilecek. Cumhurbaşkanı temsili konumunda olacak.
CUMHURBAŞKANI’NIN YETKİLERİ
Cumhurbaşkanı ile başbakanın yetki çatışmasına girmemesi için üçlü kararname yeniden düzenlenecek. Devletin birliği ve bütünlüğünü temsilen yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı’nın onayı gerekecek. Onun dışında başbakan çalışacağı isimleri seçmede kimi atamaları tek imza ile gerçekleştirebilecek.
HÜKÜMET MECLİS’TEN KURULACAK
Hükümet, parlamentodan çıkacak. Güvenoyu zorunluluğu getirilecek. Başbakan ve bakanlar, Meclis’e karşı sorumlu olacak.
CHP İLE İYİ PARTİ ARASINDAKİ FARK
İleride değineceğimiz için burada sadece işaret etmekle yetineceğim. CHP’nin önerisi kısmen “Meclis hükümeti” modelini çağrıştırıyor. CHP, Almanya, İspanya ve Belçika’daki, “yapıcı/kurucu güvensizlik” modelini esas alıyor. Hükümet kuruluşu kolaylaştırılırken, hükümetin yıkılması zorlaştırılıyor. Siyasi istikrarsızlığa neden olmamak için Meclis, başbakan üzerinde uzlaştığı takdirde hükümet düşürülebiliyor.
İYİ Parti’nin modelinde de hükümetin Meclis içinden çıkması, başbakan ve bakanların parlamentoya karşı sorumlu olması hükmü getiriliyor. Hükümet hakkında güven oylaması, bakanlar için de gensoru müessesesi öneriliyor.
KILIÇDAROĞLU BAŞBAKANLIK MI İSTİYOR?
Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı kim olacak konusu 2023 seçimlerinin en önemli sorusunu oluşturuyor. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Meral Akşener isimleri konuşulurken, Abdullah Gül ismi şu sıralarda pek gündeme getirilmiyor. Ha, bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusu var. Kılıçdaroğlu, bütçe görüşmelerinde Cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde bir sinyal verdi ama hemen ardından, millet ittifakı ortakları olarak belirleyeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmak yerine başbakan olmayı hedeflediği söyleniyor.
ÜMİT ÖZDAĞ’A İHRAÇ FORMÜLÜ
ÜMİT Özdağ’ın İYİ Parti’den ihracı yargıdan geri döndü. İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında “FETÖ’cü” iddiasında bulunduğu gerekçesiyle ihraç edilmişti. Ancak Ankara 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Özdağ’ın ihracını usulden bozdu. “Adalet yerini buldu” diyen Ümit Özdağ, sözlerinin arkasında olduğunu söylemişti. İYİ Parti’de Ümit Özdağ’ın yeniden ihracı için hazırlıklara başlandı. Ya GİK’ten yetki alınacak ya da genel başkan Akşener’in imzasıyla kesin ihraç talebiyle disipline sevk edilecek. Genel idare kurulu toplantısında, Özdağ’la ilgili yargı kararı hakkında bilgi verilmiş. Ancak Özdağ’ın ihracı için GİK’ten yetki istenmemiş. Ama bu istenmeyeceği anlamına gelmiyor. Akşener’in imzasıyla disipline sevk edilmesinin önünde de yasal olarak bir engel yok ama GİK’ten yetki alındıktan sonra tekrar harekete geçilecek. Bir yetkili, “Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’de siyaset yapma imkânı kalmadı” dedi.
UĞUR MUMCU’NUN PEŞİNDE OLDUĞU NOT
VEFATINDAN bir süre önceydi. Ecevit’le Oran Sitesi’ndeki evinde röportaj yapıyordum. Ecevit’e “Gladio”yu sormuştum. Bütçesi ABD tarafından karşılanan, başbakanların dahi bilgisinin olmadığı devlet içindeki karanlık yapılanmayı ilk açıklayan Başbakan Ecevit’ti. Kendisi de Gladio’nun tertiplediği suikast girişimlerine maruz kalmıştı. İzmir Çiğli Havaalanı’nda Ecevit’e sıkılan kurşun Mehmet İsvan’a isabet etmişti. Suikastta kullanılan silah ve mermisinin Türkiye’de bulunmadığı, bulunanların da çok özel durumlarda kullanıldığı tespit edilmişti. 1977 Taksim olayları ise başlı başına bir felaketti. Ben bunları sıralarken Ecevit, yüzünü acı bir şekilde buruşturarak beni dinliyordu. “Taksim olaylarından ve İzmir suikastından sonra 2 kez başbakan oldunuz. Size yönelik suikastları neden aydınlatamadınız?” diye sordum. Ecevit, “Karşıma bir duvar çıktı. Öbür tarafa geçemedik” dedi. Soruyu çevirip bu kez, “Yıllar sonra yeniden başbakan olduğunuzda bu dosyayı açtırmadınız mı?” diye sordum. Bu kez, “Sormaz olur muyum... Bir yere kadar geldik ama oradan sonra ilerleyemedik. Önümüze bir duvar çıktı” demişti.
Bu duvar 24 Ocak 1993’te vahşi bir şekilde katledilen Uğur Mumcu suikastında da karşımıza çıkmıştı.
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, sonradan inkâr etse de Güldal Mumcu’ya, “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” demişti.
O duvar Gladio’ydu.
Ecevit’in de Uğur Mumcu’nun mücadele ettikleri karanlık yapılanma.
ÖCALAN’LA İLGİLİ NOT
Uğur Mumcu suikastından sonra Meclis Milli Savunma Komisyonu Başkanı Baki Tuğ’a gitmiştim. Baki Tuğ, 12 Mart’ta Deniz Gezmiş’lerin idam cezasına çarptırıldığı mahkemenin savcısıydı. Uğur Mumcu’nun, Baki Tuğ hakkında olumlu düşünceler taşımadığını yazılarından biliyordum. O nedenle, “Uğur Mumcu öldürülmeden kısa bir süre önce bana gelmişti. Eğer bu suikast olmasa görüşecektik” deyince şaşırmıştım. “Uğur Mumcu size neden geldi? Aranızın iyi olduğunu zannetmiyorum” deyince Baki Tuğ, “Uğur Mumcu, PKK ile ilgili bir kitap yazıyormuş. Bana Abdullah Öcalan’ın 12 Mart’ta tutuklandıktan sonra sıkıyönetim mahkemesi tarafından serbest bırakılması konusunu sordu. Sıkıyönetim mahkemesine MİT’ten gelen özel bir not üzerine bırakıldığı yönündeki bir bilginin peşindeydi” demişti. İyice şaşırdım. “Size böyle bir not geldi mi?” diye sordum. Baki Tuğ, reddetmemişti. Uğur Mumcu’ya arşivinden o notu araştıracağı sözünü verdiğini söylemişti. “Öldürülmese bana gelecekti” demişti. Uğur Mumcu öldürüldüğünde, bilgisayarında PKK hakkında yazdığı kitap çalışması vardı. Peki ben o notun peşine düştüm mü? Düştüm. Baki Tuğ’a birkaç kez sordum. Ama bir şey elde edemedim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Muhalefetin sistem önerisi
Muhalefet artık işi öğrendi. Sadece tenkit etmiyor, çözüm önerisi getiriyor.
Demokrasimiz açısından önemli bir gelişme. CHP ile İYİ Parti, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisini kendi içinde tartışmaya açtı. Önümüzdeki ay muhalefet partileri ortak bir platform oluşturup sistem önerisini netleştirecekler.
CUMHURBAŞKANLIĞI ÖNERİLERİNDEKİ FARK
CHP ile İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı önerisinde küçük ama önemli bir fark bulunuyor. CHP sembolik cumhurbaşkanlığını, İYİ Parti ise tarafsız ama yetkili cumhurbaşkanlığını esas alıyor. İYİ Parti, Cumhurbaşkanı’nı günlük siyasi tartışmaların dışına çıkarıp, sistemin tıkandığı noktalarda ise etkili olmasını esas alıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetilmesinde yetkili olması gerektiğine inanıyor. İki partinin önerisinde de Cumhurbaşkanı, Meclis tarafından seçilecek ve Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişkisi kesilecek. Cumhurbaşkanı temsili konumunda olacak.
CUMHURBAŞKANI’NIN YETKİLERİ
Cumhurbaşkanı ile başbakanın yetki çatışmasına girmemesi için üçlü kararname yeniden düzenlenecek. Devletin birliği ve bütünlüğünü temsilen yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı’nın onayı gerekecek. Onun dışında başbakan çalışacağı isimleri seçmede kimi atamaları tek imza ile gerçekleştirebilecek.
HÜKÜMET MECLİS’TEN KURULACAK
Hükümet, parlamentodan çıkacak. Güvenoyu zorunluluğu getirilecek. Başbakan ve bakanlar, Meclis’e karşı sorumlu olacak.
CHP İLE İYİ PARTİ ARASINDAKİ FARK
İleride değineceğimiz için burada sadece işaret etmekle yetineceğim. CHP’nin önerisi kısmen “Meclis hükümeti” modelini çağrıştırıyor. CHP, Almanya, İspanya ve Belçika’daki, “yapıcı/kurucu güvensizlik” modelini esas alıyor. Hükümet kuruluşu kolaylaştırılırken, hükümetin yıkılması zorlaştırılıyor. Siyasi istikrarsızlığa neden olmamak için Meclis, başbakan üzerinde uzlaştığı takdirde hükümet düşürülebiliyor.
İYİ Parti’nin modelinde de hükümetin Meclis içinden çıkması, başbakan ve bakanların parlamentoya karşı sorumlu olması hükmü getiriliyor. Hükümet hakkında güven oylaması, bakanlar için de gensoru müessesesi öneriliyor.
KILIÇDAROĞLU BAŞBAKANLIK MI İSTİYOR?
Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı kim olacak konusu 2023 seçimlerinin en önemli sorusunu oluşturuyor. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Meral Akşener isimleri konuşulurken, Abdullah Gül ismi şu sıralarda pek gündeme getirilmiyor. Ha, bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusu var. Kılıçdaroğlu, bütçe görüşmelerinde Cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde bir sinyal verdi ama hemen ardından, millet ittifakı ortakları olarak belirleyeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmak yerine başbakan olmayı hedeflediği söyleniyor.
ÜMİT ÖZDAĞ’A İHRAÇ FORMÜLÜ
ÜMİT Özdağ’ın İYİ Parti’den ihracı yargıdan geri döndü. İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında “FETÖ’cü” iddiasında bulunduğu gerekçesiyle ihraç edilmişti. Ancak Ankara 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Özdağ’ın ihracını usulden bozdu. “Adalet yerini buldu” diyen Ümit Özdağ, sözlerinin arkasında olduğunu söylemişti. İYİ Parti’de Ümit Özdağ’ın yeniden ihracı için hazırlıklara başlandı. Ya GİK’ten yetki alınacak ya da genel başkan Akşener’in imzasıyla kesin ihraç talebiyle disipline sevk edilecek. Genel idare kurulu toplantısında, Özdağ’la ilgili yargı kararı hakkında bilgi verilmiş. Ancak Özdağ’ın ihracı için GİK’ten yetki istenmemiş. Ama bu istenmeyeceği anlamına gelmiyor. Akşener’in imzasıyla disipline sevk edilmesinin önünde de yasal olarak bir engel yok ama GİK’ten yetki alındıktan sonra tekrar harekete geçilecek. Bir yetkili, “Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’de siyaset yapma imkânı kalmadı” dedi.
UĞUR MUMCU’NUN PEŞİNDE OLDUĞU NOT
VEFATINDAN bir süre önceydi. Ecevit’le Oran Sitesi’ndeki evinde röportaj yapıyordum. Ecevit’e “Gladio”yu sormuştum. Bütçesi ABD tarafından karşılanan, başbakanların dahi bilgisinin olmadığı devlet içindeki karanlık yapılanmayı ilk açıklayan Başbakan Ecevit’ti. Kendisi de Gladio’nun tertiplediği suikast girişimlerine maruz kalmıştı. İzmir Çiğli Havaalanı’nda Ecevit’e sıkılan kurşun Mehmet İsvan’a isabet etmişti. Suikastta kullanılan silah ve mermisinin Türkiye’de bulunmadığı, bulunanların da çok özel durumlarda kullanıldığı tespit edilmişti. 1977 Taksim olayları ise başlı başına bir felaketti. Ben bunları sıralarken Ecevit, yüzünü acı bir şekilde buruşturarak beni dinliyordu. “Taksim olaylarından ve İzmir suikastından sonra 2 kez başbakan oldunuz. Size yönelik suikastları neden aydınlatamadınız?” diye sordum. Ecevit, “Karşıma bir duvar çıktı. Öbür tarafa geçemedik” dedi. Soruyu çevirip bu kez, “Yıllar sonra yeniden başbakan olduğunuzda bu dosyayı açtırmadınız mı?” diye sordum. Bu kez, “Sormaz olur muyum... Bir yere kadar geldik ama oradan sonra ilerleyemedik. Önümüze bir duvar çıktı” demişti.
Bu duvar 24 Ocak 1993’te vahşi bir şekilde katledilen Uğur Mumcu suikastında da karşımıza çıkmıştı.
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, sonradan inkâr etse de Güldal Mumcu’ya, “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” demişti.
O duvar Gladio’ydu.
Ecevit’in de Uğur Mumcu’nun mücadele ettikleri karanlık yapılanma.
ÖCALAN’LA İLGİLİ NOT
Uğur Mumcu suikastından sonra Meclis Milli Savunma Komisyonu Başkanı Baki Tuğ’a gitmiştim. Baki Tuğ, 12 Mart’ta Deniz Gezmiş’lerin idam cezasına çarptırıldığı mahkemenin savcısıydı. Uğur Mumcu’nun, Baki Tuğ hakkında olumlu düşünceler taşımadığını yazılarından biliyordum. O nedenle, “Uğur Mumcu öldürülmeden kısa bir süre önce bana gelmişti. Eğer bu suikast olmasa görüşecektik” deyince şaşırmıştım. “Uğur Mumcu size neden geldi? Aranızın iyi olduğunu zannetmiyorum” deyince Baki Tuğ, “Uğur Mumcu, PKK ile ilgili bir kitap yazıyormuş. Bana Abdullah Öcalan’ın 12 Mart’ta tutuklandıktan sonra sıkıyönetim mahkemesi tarafından serbest bırakılması konusunu sordu. Sıkıyönetim mahkemesine MİT’ten gelen özel bir not üzerine bırakıldığı yönündeki bir bilginin peşindeydi” demişti. İyice şaşırdım. “Size böyle bir not geldi mi?” diye sordum. Baki Tuğ, reddetmemişti. Uğur Mumcu’ya arşivinden o notu araştıracağı sözünü verdiğini söylemişti. “Öldürülmese bana gelecekti” demişti. Uğur Mumcu öldürüldüğünde, bilgisayarında PKK hakkında yazdığı kitap çalışması vardı. Peki ben o notun peşine düştüm mü? Düştüm. Baki Tuğ’a birkaç kez sordum. Ama bir şey elde edemedim.