Anayasa Mahkemesi, oybirliği ile Enis Berberoğlu hakkında ikinci kez ihlal kararı verdi. Anayasa Mahkemesi 17 Eylül 2020 tarihinde de ihlal kararı vermiş ancak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamamıştı.
GEREKÇELİ KARARA DİKKAT
O nedenle bu kez Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının gerekçesinde Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının kesin olduğu ve yerel mahkemeler tarafından uygulanmasının zorunlu olduğuna güçlü bir vurgu yapılması bekleniyor.
Enis Berberoğlu’nun avukatı Yiğit Acar’la konuştum. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden öncelikli olarak dosyanın durdurulma kararı vermesini beklediklerini söyledi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yine kararında ısrar edebilir. Az bir ihtimal ama o takdirde tekrar başa dönmüş olunacak.
BERBEROĞLU’NUN MİLLETVEKİLLİĞİ
Ya da bu kez İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı doğrultusunda yeniden yargılama sürecini başlatacak. Bu aşamada yeniden yargılama ve milletvekilliğinin iadesi için “dosyanın durdurulması” kararı istenecek.
MADDE MADDE
Hukuku ayrıntılara girmeden anlatacak olursak:
4 Haziran 2020 tarihinde Enis Berberoğlu ile ilgili karar Meclis’te okunarak milletvekilliği düşürüldü.
Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra “usulde paralellik ilkesi gereğince” Meclis’te, Enis Berberoğlu’nun milletvekilliğinin iadesine ilişkin kararın okunması istenecek.
Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanması için, yeniden milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için karma komisyon kurulabilir.
Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldığı takdirde yeniden yargılama başlar. Ya da Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması dönem sonuna bırakılır.
Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra gözler İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a çevrildi.
ERDOĞAN’A AYASOFYA TEBRİĞİ
CUMHURBAŞKANIErdoğan Ayasofya’yı cami olarak ibadete açma kararıyla İslam dünyasının günlünü fethetti. Erdoğan’ın cumartesi günü ziyaret ettiği Nedim Urhan hocaefendi de Ayasofya kararından dolayı teşekkür ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Her Müslüman’a nasip olmayacak şey size nasip oldu. Allah razı olsun. Bunun kıymetini bilin” diyor. Erdoğan yıllar sonra Milli Görüş’ün etkili isimlerinden Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmişti. O ziyaretin altyapısını oluşturan konulardan biri de Ayasofya kararı. Ayasofya açılınca Oğuzhan Asiltürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp tebrik ediyor. Ardından da Erdoğan, Asiltürk’ü ziyarete gidiyor.
Erdoğan’ın Nedim Urhan hocaefendiyi ziyaretine dönecek olursak... Erdoğan, Türkiye’deki en değerli el yazması Kuran-ı Kerimler arasında bulunan Şeyh Hamdullah’ın 500 yıl önce yazdığı Mushaf-ı Şerif’in tıpkı basımı olan Kuran-ı Kerim’i hediye etmiş.
Nedim Urhan hocaefendinin misafirlerine Türk kahvesi ikram etme gibi bir geleneği varmış. Erdoğan bunu bildiği için olsa gerek, “Ne içersiniz?” diye sorulduğunda “Kırk yıl hatırı olur. Kahve içelim” demiş. Cumhurbaşkanı sade kahve içiyormuş. 1 saat süren sohbet sırasında Erdoğan, hocaefendinin sağlık sorunuyla yakından ilgilenmiş. Özel doktoruna talimatlar vermiş.
Mehmet Urhan hocaefendi kendisini temel İslami ilimlerde talebe yetiştirmeye adamış. Milli Görüş üzerinde de ciddi bir ağırlığı olduğu söyleniyor. Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamoğlaoğlu zaman zaman kendisini ziyaret ediyorlarmış.
ÇELEBİ VE ŞENATALAR’DAN 10 ARALIK İTİRAZI
CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi ve Karabük milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un yayınladıkları mektupta kurultayın ikinci Cumhuriyetçilerin oy alanı haline getirildiği eleştirisi yapıldıktan sonra, “29 Ekim ruhu, 10 Aralık Hareketi’nin hedefi haline getirilmiştir” deniliyordu.
Ayrıca 10 Aralık Hareketi’nin bir dönemler CHP’nin kapatılıp vakfa dönüştürülmesini savunduğu ifadesi yer alıyordu. Bunun üzerine 10 Aralık Hareketi’nin sözcülerinden Süleyman Çelebi ve Burhan Şenatalar aradılar.
Süleyman Çelebi, “Birileri siyasi manevra yapmak istiyorsa bunun yolu 10 Aralık Hareketi’nden geçmez” sözleriyle Çelebi ve Aksoy’a bir göndermede bulundu. “Biz DSP’nin de SHP’nin de ÖDP’nin de içinde yer alacağı, CHP’nin de gerçek sosyal demokrat çizgide olacağı bir hatta solda bütünleşmeyi savunduk” dedi.
Şenatalar ile Çelebi’nin 10 Aralık Hareketi’ne ilişkin açıklamalarını ise ortak bir metin halinde topladım.
10 Aralık Hareketi, 10 Aralık 2005’te kurulmuş ve 2011’de çalışmalarına son vermiştir.
Bu hareketin yazılı metinlerinde ve sözcülerinin hiçbir konuşmasında CHP’nin kapatılması ve bir vakfa dönüştürülmesi gibi bir ifade kullanılmamıştır. Bu iddia bir şehir efsanesidir.
10 Aralık Hareketi hiçbir zaman ikinci Cumhuriyetçi çizgiye yakın olmamıştır.
CHP’nin 10 Aralıkçı çizgiye çekildiği iddiasının da hiçbir dayanağı ve kanıtı yoktur. CHP’nin çizgisini kendi karar organları, yöneticileri ve üyeleri belirler.
29 Ekim 1923 bizim tarihimizin hiç tartışmasız en önemli, en şanlı sayfasıdır. 10 Aralık 1948 ise İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edildiği tarihtir. Dolayısıyla 29 Ekim ve 10 Aralık tarihleri birbirine rakip değildir. Rakip gösterme çabaları da gereksiz ve geçersizdir.
10 Aralık Hareketi’yle ilgili geniş bir arşiv taraması yaptım. Barış Doster başta olmak üzere Kuva-yı Milliyeci kalemlerin 10 Aralık Hareketi’ni, “CHP kapatılsın, vakıf olsun” dedikleri ya da Atatürk’ün de eleştirilebilir olduğu yönündeki sarf ettikleri sözler nedeniyle ağır bir şekilde eleştirdiklerini gördüm. Bu tartışmaya girmeye hiç niyetim yok. O yüzden Çelebi ve Şenatalar’ın açıklamasını paylaşmakla yetiniyorum.
ÇELEBİ: ‘GENEL BAŞKANA SAYGIM SONSUZ’
Mehmet Ali Çelebi ve Hüseyin Avni Aksoy’un mektubunun sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi’nde genel başkana mektup yazılmaz” diye yanıt vermişti. Parti sözcüsü Faik Öztrak ise “Genel merkezimizin milletvekilleriyle mektuplaşarak haberleşme gibi bir geleneği yok” diye açıklama yapmıştı.
Kılıçdaroğlu ve Öztrak’ın açıklamaları üzerine konuştuğumuz Mehmet Ali Çelebi ise “Biz mektup arkadaşı aramıyoruz” diye yanıt vermişti. Çelebi, bu sözlerinin hedefinin Kılıçdaroğlu olmadığını, genel başkana saygılarının sonsuz olduğunu ifade etti. Sözlerinin parti sözcüsü Öztrak’a yanıt olarak düşünülebileceğini belirtti. Paylaşmak istedim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Enis Berberoğlu işi ne olacak?
Anayasa Mahkemesi, oybirliği ile Enis Berberoğlu hakkında ikinci kez ihlal kararı verdi. Anayasa Mahkemesi 17 Eylül 2020 tarihinde de ihlal kararı vermiş ancak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamamıştı.
GEREKÇELİ KARARA DİKKAT
O nedenle bu kez Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının gerekçesinde Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının kesin olduğu ve yerel mahkemeler tarafından uygulanmasının zorunlu olduğuna güçlü bir vurgu yapılması bekleniyor.
Enis Berberoğlu’nun avukatı Yiğit Acar’la konuştum. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden öncelikli olarak dosyanın durdurulma kararı vermesini beklediklerini söyledi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yine kararında ısrar edebilir. Az bir ihtimal ama o takdirde tekrar başa dönmüş olunacak.
BERBEROĞLU’NUN MİLLETVEKİLLİĞİ
Ya da bu kez İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı doğrultusunda yeniden yargılama sürecini başlatacak. Bu aşamada yeniden yargılama ve milletvekilliğinin iadesi için “dosyanın durdurulması” kararı istenecek.
MADDE MADDE
Hukuku ayrıntılara girmeden anlatacak olursak:
4 Haziran 2020 tarihinde Enis Berberoğlu ile ilgili karar Meclis’te okunarak milletvekilliği düşürüldü.
Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra “usulde paralellik ilkesi gereğince” Meclis’te, Enis Berberoğlu’nun milletvekilliğinin iadesine ilişkin kararın okunması istenecek.
Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanması için, yeniden milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için karma komisyon kurulabilir.
Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldığı takdirde yeniden yargılama başlar. Ya da Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması dönem sonuna bırakılır.
Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra gözler İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a çevrildi.
ERDOĞAN’A AYASOFYA TEBRİĞİ
CUMHURBAŞKANI Erdoğan Ayasofya’yı cami olarak ibadete açma kararıyla İslam dünyasının günlünü fethetti. Erdoğan’ın cumartesi günü ziyaret ettiği Nedim Urhan hocaefendi de Ayasofya kararından dolayı teşekkür ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Her Müslüman’a nasip olmayacak şey size nasip oldu. Allah razı olsun. Bunun kıymetini bilin” diyor. Erdoğan yıllar sonra Milli Görüş’ün etkili isimlerinden Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmişti. O ziyaretin altyapısını oluşturan konulardan biri de Ayasofya kararı. Ayasofya açılınca Oğuzhan Asiltürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp tebrik ediyor. Ardından da Erdoğan, Asiltürk’ü ziyarete gidiyor.
Erdoğan’ın Nedim Urhan hocaefendiyi ziyaretine dönecek olursak... Erdoğan, Türkiye’deki en değerli el yazması Kuran-ı Kerimler arasında bulunan Şeyh Hamdullah’ın 500 yıl önce yazdığı Mushaf-ı Şerif’in tıpkı basımı olan Kuran-ı Kerim’i hediye etmiş.
Nedim Urhan hocaefendinin misafirlerine Türk kahvesi ikram etme gibi bir geleneği varmış. Erdoğan bunu bildiği için olsa gerek, “Ne içersiniz?” diye sorulduğunda “Kırk yıl hatırı olur. Kahve içelim” demiş. Cumhurbaşkanı sade kahve içiyormuş. 1 saat süren sohbet sırasında Erdoğan, hocaefendinin sağlık sorunuyla yakından ilgilenmiş. Özel doktoruna talimatlar vermiş.
Mehmet Urhan hocaefendi kendisini temel İslami ilimlerde talebe yetiştirmeye adamış. Milli Görüş üzerinde de ciddi bir ağırlığı olduğu söyleniyor. Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamoğlaoğlu zaman zaman kendisini ziyaret ediyorlarmış.
ÇELEBİ VE ŞENATALAR’DAN 10 ARALIK İTİRAZI
CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi ve Karabük milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un yayınladıkları mektupta kurultayın ikinci Cumhuriyetçilerin oy alanı haline getirildiği eleştirisi yapıldıktan sonra, “29 Ekim ruhu, 10 Aralık Hareketi’nin hedefi haline getirilmiştir” deniliyordu.
Ayrıca 10 Aralık Hareketi’nin bir dönemler CHP’nin kapatılıp vakfa dönüştürülmesini savunduğu ifadesi yer alıyordu. Bunun üzerine 10 Aralık Hareketi’nin sözcülerinden Süleyman Çelebi ve Burhan Şenatalar aradılar.
Süleyman Çelebi, “Birileri siyasi manevra yapmak istiyorsa bunun yolu 10 Aralık Hareketi’nden geçmez” sözleriyle Çelebi ve Aksoy’a bir göndermede bulundu. “Biz DSP’nin de SHP’nin de ÖDP’nin de içinde yer alacağı, CHP’nin de gerçek sosyal demokrat çizgide olacağı bir hatta solda bütünleşmeyi savunduk” dedi.
Şenatalar ile Çelebi’nin 10 Aralık Hareketi’ne ilişkin açıklamalarını ise ortak bir metin halinde topladım.
10 Aralık Hareketi, 10 Aralık 2005’te kurulmuş ve 2011’de çalışmalarına son vermiştir.
Bu hareketin yazılı metinlerinde ve sözcülerinin hiçbir konuşmasında CHP’nin kapatılması ve bir vakfa dönüştürülmesi gibi bir ifade kullanılmamıştır. Bu iddia bir şehir efsanesidir.
10 Aralık Hareketi hiçbir zaman ikinci Cumhuriyetçi çizgiye yakın olmamıştır.
CHP’nin 10 Aralıkçı çizgiye çekildiği iddiasının da hiçbir dayanağı ve kanıtı yoktur. CHP’nin çizgisini kendi karar organları, yöneticileri ve üyeleri belirler.
29 Ekim 1923 bizim tarihimizin hiç tartışmasız en önemli, en şanlı sayfasıdır. 10 Aralık 1948 ise İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edildiği tarihtir. Dolayısıyla 29 Ekim ve 10 Aralık tarihleri birbirine rakip değildir. Rakip gösterme çabaları da gereksiz ve geçersizdir.
10 Aralık Hareketi’yle ilgili geniş bir arşiv taraması yaptım. Barış Doster başta olmak üzere Kuva-yı Milliyeci kalemlerin 10 Aralık Hareketi’ni, “CHP kapatılsın, vakıf olsun” dedikleri ya da Atatürk’ün de eleştirilebilir olduğu yönündeki sarf ettikleri sözler nedeniyle ağır bir şekilde eleştirdiklerini gördüm. Bu tartışmaya girmeye hiç niyetim yok. O yüzden Çelebi ve Şenatalar’ın açıklamasını paylaşmakla yetiniyorum.
ÇELEBİ: ‘GENEL BAŞKANA SAYGIM SONSUZ’
Mehmet Ali Çelebi ve Hüseyin Avni Aksoy’un mektubunun sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi’nde genel başkana mektup yazılmaz” diye yanıt vermişti. Parti sözcüsü Faik Öztrak ise “Genel merkezimizin milletvekilleriyle mektuplaşarak haberleşme gibi bir geleneği yok” diye açıklama yapmıştı.
Kılıçdaroğlu ve Öztrak’ın açıklamaları üzerine konuştuğumuz Mehmet Ali Çelebi ise “Biz mektup arkadaşı aramıyoruz” diye yanıt vermişti. Çelebi, bu sözlerinin hedefinin Kılıçdaroğlu olmadığını, genel başkana saygılarının sonsuz olduğunu ifade etti. Sözlerinin parti sözcüsü Öztrak’a yanıt olarak düşünülebileceğini belirtti. Paylaşmak istedim.