Külliye’ye giden CHP’li kumpasına en isabetli teşhisi koyanlardan biri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu.
Bahçeli, “Yaşananlar bana göre bir kumpastan ziyade bir projedir” dedi. Bahçeli yaşananları Kılıçdaroğlu’na bir alternatif oluşturma projesi olarak tanımladı. İlk tespitine katıldığım kadar, Kılıçdaroğlu’yla ilgili değerlendirmesini de eksik buldum. Neden? Anlatayım: Talat Atilla ve Rahmi Turan’ın fırça darbeleriyle oluşturulan resimde ne vardı? Külliye’de bir CHP’liyle görüşen, ona CHP genel başkanı olması gerektiğini söyleyen, bu uğurda önündeki engelleri kaldırmayı vaat eden bir Erdoğan vardı. CHP’ye genel başkan olmak için Külliye’den destek istediği iddia edilen CHP’li portresi olarak Muharrem İnce vardı. Bir de bu iddialarla ilgili olarak “Doğrudur” deyip kendisini skandalın merkezine oturtan Kılıçdaroğlu vardı. Haber yalan çıktı ama amaç farklıydı. Önce sahneye bu üç isim sürüldü: Erdoğan, İnce ve Kılıçdaroğlu. Onlar birtakım ayak oyunları, kumpas içinde olma ithamıyla karşı karşıya bırakıldı. Algının olgunun önüne geçtiği çağımızda algı böyle oluşturuluyor. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken benzer manipülasyonların yapılacağından endişe ediyorum. Çünkü yalan bir haber olmasına rağmen bu olay siyaseti altüst etmeye yetti. Mevcut siyasetçiler entrika ambalajlarının içinde sahneden çekildikten sonra bu kez, “Onlar kirli, bunlar temiz” dercesine Ali Babacan ve Ekrem İmamoğlu sahneye sürüldü. Bahçeli’nin değerlendirmesinde eksik bulduğum nokta, bu projeyi sadece Kılıçdaroğlu’yla sınırlı görmesi. Çünkü bu projenin hedefindekilerden birisi de Bahçeli... Birileri sahneden çekilirken, birileri sahneye sürülmek isteniyor.
BABACAN KİMLERİ ÜZDÜ?
Ali Babacan’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun Habertürk’teki yayınlarını dikkatli bir şekilde izledim. Külliye’ye giden CHP’li haberinin partide ağır bir hasar meydana getirdiği bir süreçte Ekrem İmamoğlu yayına çıktı, “CHP’nin üyesi bile 50 kez düşünüp bir kez konuşacak. Türkiye meselesidir, milli meseledir. Bu ülkenin kurucu değerlerini savunuyorsak, ki öyleyiz, biz bu ülkeye hizmet etme prensibinden yola çıkarak partimizi sokakta tartıştırmayız” dedi. Tam da Kılıçdaroğlu’nun söylemesi gerekeni İmamoğlu söylemiş oldu. Sanıyorum program bu yönüyle hedefine ulaşmıştır.
Ali Babacan ise canlı yayında kuracağı partinin startını vermiş oldu. Babacan’ın açıklamalarından sonra Davutoğlu’nun parti kurma çalışmalarını hızlandırdığı gözleniyor. Televizyonlarda gösterilmek üzere tanıtım filmlerinin hazırlanması, aralık ayının ikinci haftasında kurucular kurulu üyelerinin açıklanması, aralık ayının ortasında partinin kurulması gibi bir takvim hazırlanmış. Babacan’ın “Ahmet Davutoğlu birlikte yürüme teklifinde bulundu. O daha önce kendisi partileşme sürecini başlatmıştı. Biz daha sonra başlattık. Bu durumda kadrolaşma süreci yürüyemeyeceği için olumlu bakmadık. Ben birleşmeyi zor görüyorum. Gerçekçi görmüyorum” sözleri Davutoğlu’nu üzmüş. Hem de çok. Ama buna rağmen partinin kuruluşunu açıklamadan önce Babacan’la görüşme umudunu koruyormuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Babacan yayınından sonra “Bizi düşmanın taşı değil, içimizden atılan güller yaralamıştır” demesi dikkat çekti. Anlaşılan o ki Babacan, Erdoğan’ı üzmüş.
ALEVİ VATANDAŞIN EVİNİN İŞARETLENMESİ
İzmir’de Bayram Şenal isimli Alevi vatandaşımızın evinin duvarına çarpı işareti çizilip “Defol Alevi” diye yazılması Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Geçmişte Çorum, Maraş ve Sivas olaylarını yaşadığımız için bir işaretin, bir fısıltının neye mal olacağını iyi biliyoruz. Olay duyulduğu anda ilk tepkiyi AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik gösterdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, MHP Genel Genel Sekreteri İsmet Büyükataman birbiri ardına yaptıkları açıklamalarla olayı kınadılar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise “O eve yapılan işareti, kendi evime yapılmış işaret olarak görüyorum” diyerek adeta meydan okudu. “İçişleri Bakanlığı olarak bizatihi tarafız, bu olaya hukuken de tarafız” dedi. İçişleri Bakanı Soylu ile konuştum. Bazı ipuçlarına ulaştıklarını söyledi. Olayın faillerini bulup yargıya teslim etmekte kararlı olduklarını söyledi. Bölgede sokak kameraları yokmuş ama HTS kayıtlarından bazı kesişmeler tespit edilmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’nda konuyu gündeme getirmesi ise ayrıca değerliydi. Erdoğan, “Bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuyor. Ülkemizi parçalamak için. Açık ve net söylüyorum. Böyle bir sorunumuz yok” dedi. Ülkenin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı olarak, “Milli bünyemize mugayir projelerle insanlarımızın arasına nifak tohumları ekilmesine rıza gösteremeyiz. Bunları Çorum’da, Maraş’ta yaşadık. Bu tarz girişimlere karşı hepimiz uyanık olmalıyız” uyarısı önemliydi.
Evi işaretlenen, defolması istenen Alevi vatandaşımız ise duvarına çizilen o çirkin işareti ‘gül’e çevirmek suretiyle hepimize insanlık ders verdi.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Sahneden çekilenler sahneye sürülenler
Külliye’ye giden CHP’li kumpasına en isabetli teşhisi koyanlardan biri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu.
Bahçeli, “Yaşananlar bana göre bir kumpastan ziyade bir projedir” dedi. Bahçeli yaşananları Kılıçdaroğlu’na bir alternatif oluşturma projesi olarak tanımladı. İlk tespitine katıldığım kadar, Kılıçdaroğlu’yla ilgili değerlendirmesini de eksik buldum. Neden? Anlatayım: Talat Atilla ve Rahmi Turan’ın fırça darbeleriyle oluşturulan resimde ne vardı? Külliye’de bir CHP’liyle görüşen, ona CHP genel başkanı olması gerektiğini söyleyen, bu uğurda önündeki engelleri kaldırmayı vaat eden bir Erdoğan vardı. CHP’ye genel başkan olmak için Külliye’den destek istediği iddia edilen CHP’li portresi olarak Muharrem İnce vardı. Bir de bu iddialarla ilgili olarak “Doğrudur” deyip kendisini skandalın merkezine oturtan Kılıçdaroğlu vardı. Haber yalan çıktı ama amaç farklıydı. Önce sahneye bu üç isim sürüldü: Erdoğan, İnce ve Kılıçdaroğlu. Onlar birtakım ayak oyunları, kumpas içinde olma ithamıyla karşı karşıya bırakıldı. Algının olgunun önüne geçtiği çağımızda algı böyle oluşturuluyor. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken benzer manipülasyonların yapılacağından endişe ediyorum. Çünkü yalan bir haber olmasına rağmen bu olay siyaseti altüst etmeye yetti. Mevcut siyasetçiler entrika ambalajlarının içinde sahneden çekildikten sonra bu kez, “Onlar kirli, bunlar temiz” dercesine Ali Babacan ve Ekrem İmamoğlu sahneye sürüldü. Bahçeli’nin değerlendirmesinde eksik bulduğum nokta, bu projeyi sadece Kılıçdaroğlu’yla sınırlı görmesi. Çünkü bu projenin hedefindekilerden birisi de Bahçeli... Birileri sahneden çekilirken, birileri sahneye sürülmek isteniyor.
BABACAN KİMLERİ ÜZDÜ?
Ali Babacan’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun Habertürk’teki yayınlarını dikkatli bir şekilde izledim. Külliye’ye giden CHP’li haberinin partide ağır bir hasar meydana getirdiği bir süreçte Ekrem İmamoğlu yayına çıktı, “CHP’nin üyesi bile 50 kez düşünüp bir kez konuşacak. Türkiye meselesidir, milli meseledir. Bu ülkenin kurucu değerlerini savunuyorsak, ki öyleyiz, biz bu ülkeye hizmet etme prensibinden yola çıkarak partimizi sokakta tartıştırmayız” dedi. Tam da Kılıçdaroğlu’nun söylemesi gerekeni İmamoğlu söylemiş oldu. Sanıyorum program bu yönüyle hedefine ulaşmıştır.
Ali Babacan ise canlı yayında kuracağı partinin startını vermiş oldu. Babacan’ın açıklamalarından sonra Davutoğlu’nun parti kurma çalışmalarını hızlandırdığı gözleniyor. Televizyonlarda gösterilmek üzere tanıtım filmlerinin hazırlanması, aralık ayının ikinci haftasında kurucular kurulu üyelerinin açıklanması, aralık ayının ortasında partinin kurulması gibi bir takvim hazırlanmış. Babacan’ın “Ahmet Davutoğlu birlikte yürüme teklifinde bulundu. O daha önce kendisi partileşme sürecini başlatmıştı. Biz daha sonra başlattık. Bu durumda kadrolaşma süreci yürüyemeyeceği için olumlu bakmadık. Ben birleşmeyi zor görüyorum. Gerçekçi görmüyorum” sözleri Davutoğlu’nu üzmüş. Hem de çok. Ama buna rağmen partinin kuruluşunu açıklamadan önce Babacan’la görüşme umudunu koruyormuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Babacan yayınından sonra “Bizi düşmanın taşı değil, içimizden atılan güller yaralamıştır” demesi dikkat çekti. Anlaşılan o ki Babacan, Erdoğan’ı üzmüş.
ALEVİ VATANDAŞIN EVİNİN İŞARETLENMESİ
İzmir’de Bayram Şenal isimli Alevi vatandaşımızın evinin duvarına çarpı işareti çizilip “Defol Alevi” diye yazılması Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Geçmişte Çorum, Maraş ve Sivas olaylarını yaşadığımız için bir işaretin, bir fısıltının neye mal olacağını iyi biliyoruz. Olay duyulduğu anda ilk tepkiyi AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik gösterdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, MHP Genel Genel Sekreteri İsmet Büyükataman birbiri ardına yaptıkları açıklamalarla olayı kınadılar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise “O eve yapılan işareti, kendi evime yapılmış işaret olarak görüyorum” diyerek adeta meydan okudu. “İçişleri Bakanlığı olarak bizatihi tarafız, bu olaya hukuken de tarafız” dedi. İçişleri Bakanı Soylu ile konuştum. Bazı ipuçlarına ulaştıklarını söyledi. Olayın faillerini bulup yargıya teslim etmekte kararlı olduklarını söyledi. Bölgede sokak kameraları yokmuş ama HTS kayıtlarından bazı kesişmeler tespit edilmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’nda konuyu gündeme getirmesi ise ayrıca değerliydi. Erdoğan, “Bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuyor. Ülkemizi parçalamak için. Açık ve net söylüyorum. Böyle bir sorunumuz yok” dedi. Ülkenin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı olarak, “Milli bünyemize mugayir projelerle insanlarımızın arasına nifak tohumları ekilmesine rıza gösteremeyiz. Bunları Çorum’da, Maraş’ta yaşadık. Bu tarz girişimlere karşı hepimiz uyanık olmalıyız” uyarısı önemliydi.
Evi işaretlenen, defolması istenen Alevi vatandaşımız ise duvarına çizilen o çirkin işareti ‘gül’e çevirmek suretiyle hepimize insanlık ders verdi.