Yusuf ağabeyi 1960 lı yıllarda tanıdım. O zamandan bu güne kadar kardeşlik ve dostluğumuz hep devam etti. Dostunun dostu vefalı bir insandı.
Oda bizden evvelki halkanın son bir parçası oldu adeta. Rahmetli Abdulkadir Badıllı, Mahmut Hasırcı, Eyüp Karakeçili, Ekrem Kara, Mehmet Yeşilnacar. Tahir Küçük, Emin ve Cahit Hafız. İ. Halil Erel, Fethi Şua, Emin Beyazgül ve halen hayatta olan Ahmet Rüzgar her zaman bir araya gelen ve hizmetin ön safında yer alan muhteşem bir ekipti.
Onlar en şiddetli ve baskıcı bir dönemin kahramanları idi. Davadan asla taviz vermediler. Türk Ceza kanunun 163 ncü maddesinin yürürlükte olduğu çetin bir dönemde cansiparane İslam’a karşı gelen tüm tehlikelere karşı durdular. Hiçbir zaman yılmadılar ve yılgınlık içinde olmadılar. Bediüzzaman Saidi Nurs’inin yazdığı Kur’an tefsirine sadık kaldılar.Allah ebeden razı olsun ve mekânlarını cennet eylesin.
Bir zamanlar bir karar almıştık. Derse gelmeyenlerin evine gider gecenin en geç vakitlerinde bile ona misafir olurduk. Dolapta ne varsa bize ikram etmesini isterdik. Bir gün Yusuf Uruntaş ağabey derse gelmemişti Rahmetli Eyüp Karakeçili ve Mehmet Yeşilnaacar ve başka arkadaşlarla gecenin 12 sinde Yusuf ağabeyin evinin kapısını çaldık.
Yusuf ağabey pijama ile bizi karşıladı kapıda bizleri görünce buyur etti amma dolapta ne var ne yok hepsini temizlemeye karar vermiştik. Rahmetli annesi oğlunun bu haline biraz üzüldü. Arkadaşlar Teyzeye Yusuf ağabey derse gelmediği için böyle bir cezaya çarptırıldığını söylediler. Bütün bunlar işin latife tarafı idi. Asıl olan o samimi havanın devam ettirilmesiydi. O gece biraz sohbet birazda taam dan sonda oradan ayrıldık.
Abdulkadir badıllı ağabeyin kaldığı yerde inşaat yapılıyordu. Hep birlikte bir işçi gibi çalışıyor, çimento ve diğer malzemeleri taşıyorduk. Çünkü işçilere verecek paramız yoktu.
O dönemlerde dava en ön safta ve birinci meselemizdi. Onun içindir ki ifrat kârane bir muhabbet ve ittihat vardı.
Bazen Pazar veya sair günler günler ilçelere veya başka yerlere birlikte gider hizmetin devamı için çalışmalar yapardık.
O tarihlerde Üstadımızla ilgili olarak Van da da mevlit okunurdu. Bir otobüs dolusu Vana doğru hareket etmiştik. Bazen günlerce birlikte yaptığımız seyahatler olmuştu.
Aşagı çarşıya gittiğimde Yusuf ağabeyin dükkanına uğrar hal hatır sorardım. İkbal kardeş derdi bu sabah Cevşeni okudum sana ve İsmail Şentürk’e ismen dua ettim. Yusuf ağabey her sabah namazından sonra ismimizi hafızasındaki listeye almış ve ismen dua ederdi. Böyle bir vefa ve ahlak güzelliği vardı.
Yusuf ağabey esnaf olmasına rağmen bakan, milletvekili vali ve bürokratlarda ilişkisini devam ettirir hizmet alanında teklifler götürdü. Sempatik ve hoş sohbeti insanı cezb ederdi. Kıvrak zekası ve nükteleri bir başkaydı.
Bir ömür hizmetle geçti. Elbette Rabbimiz öylesine çetin bir zamanda hizmet edenleri mükafatlandıracaktır.
Evet öbür alem de bütün ruhu canımla şehadet ederim ki Yusuf Uruntaş ağabeyimiz Kur’anın bir hizmetkârı idi. O rahmeti Rahmana kavuştu. Allah taksiratını affetsin mekânı cennet olsun. Güle güle ağabeyim gözün arkada kalmasın nice kahramanlar o büyük davayı çoktan kucaklamışlar bile. Askerlik gibi terhis tezkeresini alanlar nöbetlerini gelenlere devrediyorlar.
Ölüm elbette mutlaka vuku bulacak Allahın kesin bir emridir. Ahi ret yurdunda da inşallah bir araya gelir, dünyada yaşadıklarımızı der hatır ederiz. Yeter ki Allahın rızası kazanılmış olsun. Allah seni yanına aldı, Allaha emanet ol.Başta Hz. Peygamber, bütün peygamberler, sahabeler, asfiyalar evliyalar.Üstadımız ve talebeleri ile bütün ehli imanla inşallah birlikte olursun.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Yusuf Uruntaş ağabeyde hakka yürüdü
Yusuf ağabeyi 1960 lı yıllarda tanıdım. O zamandan bu güne kadar kardeşlik ve dostluğumuz hep devam etti. Dostunun dostu vefalı bir insandı.
Oda bizden evvelki halkanın son bir parçası oldu adeta. Rahmetli Abdulkadir Badıllı, Mahmut Hasırcı, Eyüp Karakeçili, Ekrem Kara, Mehmet Yeşilnacar. Tahir Küçük, Emin ve Cahit Hafız. İ. Halil Erel, Fethi Şua, Emin Beyazgül ve halen hayatta olan Ahmet Rüzgar her zaman bir araya gelen ve hizmetin ön safında yer alan muhteşem bir ekipti.
Onlar en şiddetli ve baskıcı bir dönemin kahramanları idi. Davadan asla taviz vermediler. Türk Ceza kanunun 163 ncü maddesinin yürürlükte olduğu çetin bir dönemde cansiparane İslam’a karşı gelen tüm tehlikelere karşı durdular. Hiçbir zaman yılmadılar ve yılgınlık içinde olmadılar. Bediüzzaman Saidi Nurs’inin yazdığı Kur’an tefsirine sadık kaldılar.Allah ebeden razı olsun ve mekânlarını cennet eylesin.
Bir zamanlar bir karar almıştık. Derse gelmeyenlerin evine gider gecenin en geç vakitlerinde bile ona misafir olurduk. Dolapta ne varsa bize ikram etmesini isterdik. Bir gün Yusuf Uruntaş ağabey derse gelmemişti Rahmetli Eyüp Karakeçili ve Mehmet Yeşilnaacar ve başka arkadaşlarla gecenin 12 sinde Yusuf ağabeyin evinin kapısını çaldık.
Yusuf ağabey pijama ile bizi karşıladı kapıda bizleri görünce buyur etti amma dolapta ne var ne yok hepsini temizlemeye karar vermiştik. Rahmetli annesi oğlunun bu haline biraz üzüldü. Arkadaşlar Teyzeye Yusuf ağabey derse gelmediği için böyle bir cezaya çarptırıldığını söylediler. Bütün bunlar işin latife tarafı idi. Asıl olan o samimi havanın devam ettirilmesiydi. O gece biraz sohbet birazda taam dan sonda oradan ayrıldık.
Abdulkadir badıllı ağabeyin kaldığı yerde inşaat yapılıyordu. Hep birlikte bir işçi gibi çalışıyor, çimento ve diğer malzemeleri taşıyorduk. Çünkü işçilere verecek paramız yoktu.
O dönemlerde dava en ön safta ve birinci meselemizdi. Onun içindir ki ifrat kârane bir muhabbet ve ittihat vardı.
Bazen Pazar veya sair günler günler ilçelere veya başka yerlere birlikte gider hizmetin devamı için çalışmalar yapardık.
O tarihlerde Üstadımızla ilgili olarak Van da da mevlit okunurdu. Bir otobüs dolusu Vana doğru hareket etmiştik. Bazen günlerce birlikte yaptığımız seyahatler olmuştu.
Aşagı çarşıya gittiğimde Yusuf ağabeyin dükkanına uğrar hal hatır sorardım. İkbal kardeş derdi bu sabah Cevşeni okudum sana ve İsmail Şentürk’e ismen dua ettim. Yusuf ağabey her sabah namazından sonra ismimizi hafızasındaki listeye almış ve ismen dua ederdi. Böyle bir vefa ve ahlak güzelliği vardı.
Yusuf ağabey esnaf olmasına rağmen bakan, milletvekili vali ve bürokratlarda ilişkisini devam ettirir hizmet alanında teklifler götürdü. Sempatik ve hoş sohbeti insanı cezb ederdi. Kıvrak zekası ve nükteleri bir başkaydı.
Bir ömür hizmetle geçti. Elbette Rabbimiz öylesine çetin bir zamanda hizmet edenleri mükafatlandıracaktır.
Evet öbür alem de bütün ruhu canımla şehadet ederim ki Yusuf Uruntaş ağabeyimiz Kur’anın bir hizmetkârı idi. O rahmeti Rahmana kavuştu. Allah taksiratını affetsin mekânı cennet olsun. Güle güle ağabeyim gözün arkada kalmasın nice kahramanlar o büyük davayı çoktan kucaklamışlar bile. Askerlik gibi terhis tezkeresini alanlar nöbetlerini gelenlere devrediyorlar.
Ölüm elbette mutlaka vuku bulacak Allahın kesin bir emridir. Ahi ret yurdunda da inşallah bir araya gelir, dünyada yaşadıklarımızı der hatır ederiz. Yeter ki Allahın rızası kazanılmış olsun. Allah seni yanına aldı, Allaha emanet ol.Başta Hz. Peygamber, bütün peygamberler, sahabeler, asfiyalar evliyalar.Üstadımız ve talebeleri ile bütün ehli imanla inşallah birlikte olursun.