Et Balık Kurumundan müdür muavini olarak tanıdığım değerli ağabeyim Mehmet Hulusi Öcal ile tanışıklığımız 1970 yıllara tekabül etmektedir.Bir çok yer ve mekânda sohbetlerde bulunduk.Samimi bir dost ve civanmert bir arkadaş olduğuna şahit olduk.
Urfa’nın ve insanlarımızın dertlerini kendine dert edinen muhteşem bir karaktere sahip idi.
İslam’a olan inancını her fırsatını ortaya koymaktan asla çekinmezdi.
Son zamanlar da sıhhatini kaybetmiş olduğundan kendisini iki defa ziyaret etme fırsatını buldum. Sıhhat bakımından bitkin olmasına rağmen manen güçlü olduğu her halinden anlaşılıyordu. Pek konuşamıyordu, amma dilinden ziyade haliyle bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
O tıpkı Hz Eyyubün mesleğini takip eder gibiydi. Çünkü : adeta sabır içinde şükrediyordu.
Son derece kibar ve Urfa tipi bir beyefendi idi. İnsanları incitmekten son derece çekinir, saygıda kusur etmezdi.
Çünkü; o İslam ahlakını rehber edinmiş ve o ahlakı sindirir hale gelmişti.
Onun bir çok yazı ve şiirleri hem yerel ve hem de ulusal basında yer aldı. Güçlü kalemiyle Urfamızın bir medarı iftiharı idi.
Bakınız yazdığımız Mazideki Suruç kitabımızı okuyup bakın nasıl değerlendirmiş:
“GAP Gündemi köşe yazarlarından A.Kadir <İkbal şiir kitaplarının bolca yayınlandığı günümüzde doğup büyüdüğü Suruç ilçemizi şiir gibi anlatan özlemli bir eser çıkardı. Akıcı üslubu ile kaleme aldığı eseri bir nefeste okuduk. Suruç’u tanımak geçmişini bilmek isteyenler için okunup incelenecek nefis bir kitap.
Yazar yaşadığı Suruç’u çocukluk yıllarında ki haliyle anlatmağa başlıyor zaman, zaman günümüzdeki Suruç’u karşılaştırarak Suruç şimdiki Suruç değil diyor. Ruhundaki hasret ateşi ile bu günkü Suruç’u duvarları yıkılmış bir hana benzetiyor.Çocukluk ve gençlik yıllarının içtiği Suruç yazara göre emsalsiz bir yer. Dünya bir yana o günkü Suruç bir yana. Gerçekten bir çoğumuzun içinde yaşayan ve mantığı bir tarafa atan tekrar yaşanılması arzu edilen bir ruh hali.A. Kadir İkbal anlattıkları verdiği örneklerle bunu çok güzel ifade ediyor.
O günlerdeki bir başka güzel olduğu gibi insanları da bir başkadır.
Yardımsever, fedakar hoşgörülü arkadaşlar, komşular akrabalar esnaf eşi bulunmaz insanlar. Yazarın gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Kitaptaki satır aralarında kendilerine ait yeri buluyor.Yaşanılan Suruç elbette her şeyiyle güllük gülistanlık değil. Ölürken bile Allahı unutup ağasını çağıran niçin öldüğünü dahi bilmeyen insanlar.
Kitap Haririnin Makamatından bazı bölümlerle finale erişiyor.”
Merhum Mehmet Hulusi Öcal ağabeyim bu kitabı sathi olarak değil , adeta kendisi yazmış gibi anlatıyor, ne kadar müddakik bir şekilde satır satır okuyup anladığı ortaya çıkıyor. Bilmeden veya sırf iş olsun diye yazmak yerine okuyucunun dikkatini toplamaya ve kitabın adeta ruhuna nüfuz ediyor.
Rahmetlinin eserleri gelecek nesil içinde harika bir kaynak. Bence Harran Üniversitesinin bu konuda bir çalışma yapması lazım.
Fazla söze ne hacet yukarda kaleminden aldığım alıntılar onun okumadan araştırmadan yazmadığını açıkça ortaya koyuyor,
Hulusi Öcallar öyle kolay yetişmiyor Yıllarca okuyup birikmiş bir derinliğe sahip.
Gelecek neslin ondan istifade edecek çok yönleri var.
Anlattıklarımız eserlerinin yanında çok cılız kalır.
Güle güle ağabeyim yolun açık olsun Allah yar ve yardımcın olsun. Yeni yetişen nesil inşallah ebedi istirahatgahınızda sizleri selamlarken, kabrinizden onları seyredip gönlünüz gül ve gülistan olur inşallah
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Hulusi Öcal rahmeti rahmana kavuştu
Et Balık Kurumundan müdür muavini olarak tanıdığım değerli ağabeyim Mehmet Hulusi Öcal ile tanışıklığımız 1970 yıllara tekabül etmektedir.Bir çok yer ve mekânda sohbetlerde bulunduk.Samimi bir dost ve civanmert bir arkadaş olduğuna şahit olduk.
Urfa’nın ve insanlarımızın dertlerini kendine dert edinen muhteşem bir karaktere sahip idi.
İslam’a olan inancını her fırsatını ortaya koymaktan asla çekinmezdi.
Son zamanlar da sıhhatini kaybetmiş olduğundan kendisini iki defa ziyaret etme fırsatını buldum. Sıhhat bakımından bitkin olmasına rağmen manen güçlü olduğu her halinden anlaşılıyordu. Pek konuşamıyordu, amma dilinden ziyade haliyle bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
O tıpkı Hz Eyyubün mesleğini takip eder gibiydi. Çünkü : adeta sabır içinde şükrediyordu.
Son derece kibar ve Urfa tipi bir beyefendi idi. İnsanları incitmekten son derece çekinir, saygıda kusur etmezdi.
Çünkü; o İslam ahlakını rehber edinmiş ve o ahlakı sindirir hale gelmişti.
Onun bir çok yazı ve şiirleri hem yerel ve hem de ulusal basında yer aldı. Güçlü kalemiyle Urfamızın bir medarı iftiharı idi.
Bakınız yazdığımız Mazideki Suruç kitabımızı okuyup bakın nasıl değerlendirmiş:
“GAP Gündemi köşe yazarlarından A.Kadir <İkbal şiir kitaplarının bolca yayınlandığı günümüzde doğup büyüdüğü Suruç ilçemizi şiir gibi anlatan özlemli bir eser çıkardı. Akıcı üslubu ile kaleme aldığı eseri bir nefeste okuduk. Suruç’u tanımak geçmişini bilmek isteyenler için okunup incelenecek nefis bir kitap.
Yazar yaşadığı Suruç’u çocukluk yıllarında ki haliyle anlatmağa başlıyor zaman, zaman günümüzdeki Suruç’u karşılaştırarak Suruç şimdiki Suruç değil diyor. Ruhundaki hasret ateşi ile bu günkü Suruç’u duvarları yıkılmış bir hana benzetiyor.Çocukluk ve gençlik yıllarının içtiği Suruç yazara göre emsalsiz bir yer. Dünya bir yana o günkü Suruç bir yana. Gerçekten bir çoğumuzun içinde yaşayan ve mantığı bir tarafa atan tekrar yaşanılması arzu edilen bir ruh hali.A. Kadir İkbal anlattıkları verdiği örneklerle bunu çok güzel ifade ediyor.
O günlerdeki bir başka güzel olduğu gibi insanları da bir başkadır.
Yardımsever, fedakar hoşgörülü arkadaşlar, komşular akrabalar esnaf eşi bulunmaz insanlar. Yazarın gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Kitaptaki satır aralarında kendilerine ait yeri buluyor.Yaşanılan Suruç elbette her şeyiyle güllük gülistanlık değil. Ölürken bile Allahı unutup ağasını çağıran niçin öldüğünü dahi bilmeyen insanlar.
Kitap Haririnin Makamatından bazı bölümlerle finale erişiyor.”
Merhum Mehmet Hulusi Öcal ağabeyim bu kitabı sathi olarak değil , adeta kendisi yazmış gibi anlatıyor, ne kadar müddakik bir şekilde satır satır okuyup anladığı ortaya çıkıyor. Bilmeden veya sırf iş olsun diye yazmak yerine okuyucunun dikkatini toplamaya ve kitabın adeta ruhuna nüfuz ediyor.
Rahmetlinin eserleri gelecek nesil içinde harika bir kaynak. Bence Harran Üniversitesinin bu konuda bir çalışma yapması lazım.
Fazla söze ne hacet yukarda kaleminden aldığım alıntılar onun okumadan araştırmadan yazmadığını açıkça ortaya koyuyor,
Hulusi Öcallar öyle kolay yetişmiyor Yıllarca okuyup birikmiş bir derinliğe sahip.
Gelecek neslin ondan istifade edecek çok yönleri var.
Anlattıklarımız eserlerinin yanında çok cılız kalır.
Güle güle ağabeyim yolun açık olsun Allah yar ve yardımcın olsun. Yeni yetişen nesil inşallah ebedi istirahatgahınızda sizleri selamlarken, kabrinizden onları seyredip gönlünüz gül ve gülistan olur inşallah