Çoban, gerek ağılda gerek otlakta, kendisine emanet edilen ya da kendine ait koyun, keçi ve sığır sürüsünün bütün sorumluluğunu taşıyan kişi.
Haber Giriş Tarihi: 05.09.2021 12:42
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.sanliurfaolay.com/
M.EMİN BALİ - TV OLAY- HABER OLAY
Çoban, gerek ağılda gerek otlakta, kendisine emanet edilen ya da kendine ait koyun, keçi ve sığır sürüsünün bütün sorumluluğunu taşıyan kişi. Sadece sığır güdüyorsa, sığırtmaç ismini alır. Çobanın görevi, hayvanların beslenmesi, sağlığı, üremesi, ilaçlarının yapılması ve kırkılmasıyla ilgilenmektir.
Ahlat merkezde sığır güdene, “nahırcı”; koyun güdene, “çoban”; kuzu güdene, “kuzucu” denir. Köylerde ise; koyun güdene “şivan”; kuzu güdene “behrivan”; sığır güdene ise “güvan” denir. Çobanın yardımcısına ise “davaro” denmektedir. Yedi-sekiz hane bir olup çoban tutar. Hanelerden birisi çobanı istemezse, o hane ayrılır.
Çobanın giysisine “kulav” denir. Çobanın başındaki örtüye “kalpak” veya “kavel” denir. Çobanın eşeği, el feneri ipi, yün çorapları, keçesi, su kabı ve değneği sürekli yanında olur. Çobanın ekmeğini içerisine koyduğu, tülüm olarak çıkarılan, ekmeğin yumuşak kalmasını sağlayan kaba; “davarcık” denir. Çobanın mal köpeği sürekli yanındadır. Çoban uyuduğu zaman gece sürüyü köpek bekler. Çobanın giysilerini ve tüm masraflarını mal sahipleri karşılar.
Çobanın yiyeceği sürü sahipleri tarafından nöbetleşe verilir. 50 koyunu olan beş gün çobanın yemeğini verir ve sürünün bulunduğu yere götürür. Bu, sürü sahipleri arasında nöbetleşe olur. Buna “çoban nöbeti” denir. Çoban dağda acıktığı zaman herhangi bir koyunun sütünü sağmada serbesttir. Çobanın yemeğini, “beri”ye (süt sağımı) giderken hanımlar götürür.
Ücrette hayvan ve buğdayına anlaşılır. Bu anlaşma genellikle hayvanın ise; 20 koyuna 1 kuzu, buğdayına ise; üç koyuna 1 ölçek buğday, 1 ineğe 1 ölçek buğday şeklinde olur. Çoban, ücretini sonbahara kalmadan eylülde alır ve kasıma kadar çobanlığa devam eder. Çoban ücret karşılığı kuzularını alırken istediği kuzuyu almaz. Sürü sahibinin 50 tane kuzusu varsa bunları 25-25 olmak üzere ikiye böler, çoban bunların içerisinden kaç tane alacaksa alır.
Ahlat'ın köylerinde ise bu daha farklıdır. Mal sahibinin 50 kuzusu varsa, onların içerisinden 5 tanesini tohumluk olarak seçer. Çoban geri kalanların içerisinden kendi hakkını seçer. Çobanın 5 kuzu hakkı varsa; bunların üçünü erkek, ikisini dişi olarak seçme kuzulardan alır. Buna; “çoban hakkı” denmektedir. Çoban, hakkını temmuzda almaktadır.
Ahlat'ta çobanlık mayısta başlayarak, ekim-kasım aylarına kadar sürmektedir. Ahlat merkezde sürü sabah gider, akşam gelir. ancak köylerde sürü, öğlen çıkar ikinci gün öğlen gelir. çoban zaman zaman kontrol edilir. Sürü sahipleri çobandan memnun kalmazsa çoban değiştirilir.
Ahlat'ın bazı köylerinde ise; çobanlık nisanın başında başlar 11'inci ayın 10'unda biter. Köylerde sürüye “geri” denir. Geri, mayıs sonuna kadar köye gelir; daha sonra dağda kalır. Çoban da hayvanlarla birlikte dağda kalır. Gece hayvanlar kaçmasın diye çoban; uslu bir hayvanı, iki metre uzunluktaki hayvanın boynuna ve kendi kolana bağcık yapar. Koyun boğulmasın diye de boynuna düzgün bir şekilde tahta yerleştirir. Gece hayvanlar acıkıp otlamak için kalktıklarında, bağlı olan koyun da onlarla gitmek ister. Hareket edince çobanı uyandırır. Hayvanların gece otlamasına “sevin” denmektedir. Hayvanlar dağda kaldığı süre içerisinde haftada bir gün köye tuz yemeye getirilir. Tuz, hayvanın iştahını açarak gelişmesini sağlar. Tuz yemeye geldiklerinde hayvanlar sayılır.
Köylerde hayvanları sağmak için kadınlar günde iki kere; sürünün bulunduğu yere giderler. Buna; “beri” denir. Kadınlar beriye toplanıp giderler. Sütlerini köye getirirken hazar değmesin diye saklayarak getirir, sütü getirdikleri kaplara da nazarlık takarlar. Beriye saat 12 ve 16'da olmak üzere günde iki defa kadınlar gider. Erkekler beriye gitmez.
Koyunlardan dağda ölen olursa, çoban bir nişane getirir, ona “darafa” denir. Ya duruhunu yani işaretini; kulağını veya kellesini keser getirir. Çoban mal sahibini inandırmak zorundadır.
Sürüler karışmasın diye her sürü sahibi hayvanlarına kendi işaretini koyar. 50 tane sürüsü varsa 50'sinin de işareti aynı olur. Zaten sürüler kendi evini bilir.
Hayvanlar dağda kaybolduğu zaman kurt ağzı bağlanır. Hoca, ayet okuyarak bıcağın ağzını kapatarak iple bağlar. Koyunlar dağda kaldığı zaman, “şu dağdan şu dağa kurt ağzı bağlayalım” denir. Sabah olunca bıçağın ağzı açılır. Bıçağın ağzını kapalı tutmak günahtır.
Sürüye nazar değmesin diye çoban; sürünün içerisinde sadece iyi olan koyunlardan birisine nazarlık takar.
Çobanlık sürüse bittiği zaman; çoban sürüyü köy meydanına getirir; mal sahipleri orada çobanla helalleşerek hayvanlarını teslim alır. Bu gelenek köylerde halen devam etmektedir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çobanlık nedir
Çoban, gerek ağılda gerek otlakta, kendisine emanet edilen ya da kendine ait koyun, keçi ve sığır sürüsünün bütün sorumluluğunu taşıyan kişi.
M.EMİN BALİ - TV OLAY- HABER OLAY
Çoban, gerek ağılda gerek otlakta, kendisine emanet edilen ya da kendine ait koyun, keçi ve sığır sürüsünün bütün sorumluluğunu taşıyan kişi. Sadece sığır güdüyorsa, sığırtmaç ismini alır. Çobanın görevi, hayvanların beslenmesi, sağlığı, üremesi, ilaçlarının yapılması ve kırkılmasıyla ilgilenmektir.
Ahlat merkezde sığır güdene, “nahırcı”; koyun güdene, “çoban”; kuzu güdene, “kuzucu” denir. Köylerde ise; koyun güdene “şivan”; kuzu güdene “behrivan”; sığır güdene ise “güvan” denir. Çobanın yardımcısına ise “davaro” denmektedir. Yedi-sekiz hane bir olup çoban tutar. Hanelerden birisi çobanı istemezse, o hane ayrılır.
Çobanın giysisine “kulav” denir. Çobanın başındaki örtüye “kalpak” veya “kavel” denir. Çobanın eşeği, el feneri ipi, yün çorapları, keçesi, su kabı ve değneği sürekli yanında olur. Çobanın ekmeğini içerisine koyduğu, tülüm olarak çıkarılan, ekmeğin yumuşak kalmasını sağlayan kaba; “davarcık” denir. Çobanın mal köpeği sürekli yanındadır. Çoban uyuduğu zaman gece sürüyü köpek bekler. Çobanın giysilerini ve tüm masraflarını mal sahipleri karşılar.
Çobanın yiyeceği sürü sahipleri tarafından nöbetleşe verilir. 50 koyunu olan beş gün çobanın yemeğini verir ve sürünün bulunduğu yere götürür. Bu, sürü sahipleri arasında nöbetleşe olur. Buna “çoban nöbeti” denir. Çoban dağda acıktığı zaman herhangi bir koyunun sütünü sağmada serbesttir. Çobanın yemeğini, “beri”ye (süt sağımı) giderken hanımlar götürür.
Ücrette hayvan ve buğdayına anlaşılır. Bu anlaşma genellikle hayvanın ise; 20 koyuna 1 kuzu, buğdayına ise; üç koyuna 1 ölçek buğday, 1 ineğe 1 ölçek buğday şeklinde olur. Çoban, ücretini sonbahara kalmadan eylülde alır ve kasıma kadar çobanlığa devam eder. Çoban ücret karşılığı kuzularını alırken istediği kuzuyu almaz. Sürü sahibinin 50 tane kuzusu varsa bunları 25-25 olmak üzere ikiye böler, çoban bunların içerisinden kaç tane alacaksa alır.
Ahlat'ın köylerinde ise bu daha farklıdır. Mal sahibinin 50 kuzusu varsa, onların içerisinden 5 tanesini tohumluk olarak seçer. Çoban geri kalanların içerisinden kendi hakkını seçer. Çobanın 5 kuzu hakkı varsa; bunların üçünü erkek, ikisini dişi olarak seçme kuzulardan alır. Buna; “çoban hakkı” denmektedir. Çoban, hakkını temmuzda almaktadır.
Ahlat'ta çobanlık mayısta başlayarak, ekim-kasım aylarına kadar sürmektedir. Ahlat merkezde sürü sabah gider, akşam gelir. ancak köylerde sürü, öğlen çıkar ikinci gün öğlen gelir. çoban zaman zaman kontrol edilir. Sürü sahipleri çobandan memnun kalmazsa çoban değiştirilir.
Ahlat'ın bazı köylerinde ise; çobanlık nisanın başında başlar 11'inci ayın 10'unda biter. Köylerde sürüye “geri” denir. Geri, mayıs sonuna kadar köye gelir; daha sonra dağda kalır. Çoban da hayvanlarla birlikte dağda kalır. Gece hayvanlar kaçmasın diye çoban; uslu bir hayvanı, iki metre uzunluktaki hayvanın boynuna ve kendi kolana bağcık yapar. Koyun boğulmasın diye de boynuna düzgün bir şekilde tahta yerleştirir. Gece hayvanlar acıkıp otlamak için kalktıklarında, bağlı olan koyun da onlarla gitmek ister. Hareket edince çobanı uyandırır. Hayvanların gece otlamasına “sevin” denmektedir. Hayvanlar dağda kaldığı süre içerisinde haftada bir gün köye tuz yemeye getirilir. Tuz, hayvanın iştahını açarak gelişmesini sağlar. Tuz yemeye geldiklerinde hayvanlar sayılır.
Köylerde hayvanları sağmak için kadınlar günde iki kere; sürünün bulunduğu yere giderler. Buna; “beri” denir. Kadınlar beriye toplanıp giderler. Sütlerini köye getirirken hazar değmesin diye saklayarak getirir, sütü getirdikleri kaplara da nazarlık takarlar. Beriye saat 12 ve 16'da olmak üzere günde iki defa kadınlar gider. Erkekler beriye gitmez.
Koyunlardan dağda ölen olursa, çoban bir nişane getirir, ona “darafa” denir. Ya duruhunu yani işaretini; kulağını veya kellesini keser getirir. Çoban mal sahibini inandırmak zorundadır.
Sürüler karışmasın diye her sürü sahibi hayvanlarına kendi işaretini koyar. 50 tane sürüsü varsa 50'sinin de işareti aynı olur. Zaten sürüler kendi evini bilir.
Hayvanlar dağda kaybolduğu zaman kurt ağzı bağlanır. Hoca, ayet okuyarak bıcağın ağzını kapatarak iple bağlar. Koyunlar dağda kaldığı zaman, “şu dağdan şu dağa kurt ağzı bağlayalım” denir. Sabah olunca bıçağın ağzı açılır. Bıçağın ağzını kapalı tutmak günahtır.
Sürüye nazar değmesin diye çoban; sürünün içerisinde sadece iyi olan koyunlardan birisine nazarlık takar.
Çobanlık sürüse bittiği zaman; çoban sürüyü köy meydanına getirir; mal sahipleri orada çobanla helalleşerek hayvanlarını teslim alır. Bu gelenek köylerde halen devam etmektedir.
En Çok Okunan Haberler