Türkiye, yaklaşık yarım asra varan bir süreden beri temelini Kürt sorununun oluşturduğu terörle mücadele etmektedir. Gerek kendi iç dinamiklerinden ve gerekse dış etkenlerden kaynaklanan nedenlerle ülkemizin en büyük sorunu haline gelen Kürt sorunu ve terörle mücadale sürecinde yaklaşık 40-50 bin civarında insamızı kaybetmenin yanı sıra yüzmilyarlarca liralık ekonomik kayıp ta yaşanmıştır. Son yıllarda ise Irak ve Suriye’deki devlet otoritesinin nerdeyse ortadan kalması ile birlikte özellikle ABD, İsrail ve Batılı ülkelerin desteği ile bu ülkelerdeki otorite boşluğundan yararlanan PKK’nın Suriye kolu olan PYD-YPG’nin Türkiyenin sınır güvenliğini tehdit etmesiyle birlikte terörle mücadele konseptinde değişikliğe gidilmiş ve terörün kaynağının kurutulması amacıyla Suriye ve Irak’ta büyük operasyonlar düzenlenmiştir. Güvenlik yönü ile bakıldığında bu mücadele stratejisinin ve operasyonların başarılı olduğu görülmektedir. Ancak başarının kalıcı olduğu hususunda tereddütler vardır.
Bundan dolayıdır ki Türkiyenin Kürt sorunu ve terörle mücadele konusunda tam anlamıyla sonuç alması ve bu sorunu çözebilmesi için Güvenlik tedbirlerinin yanıs sıra bir dizi projeler geliştirip bunları hayata geçirmesi gerekmektedir. Öncelikle Kürt sorunu ile terör sorununu ayrı tutmamız gerektiği kanaatindeyim.
Çünkü Kürt sorunu özellikle Osmanlı devletinin yıkılması ile birlikte ivme kazanmış bir sorundur. Osmanlı devletinin yıkılmasından ve tarih sahnesinden çekilmesinden sonra gücü ele geçiren Batılı Emperyalistler Ortadoğu’daki sınırları adeta cetvelle cizer gibi yeniden oluşturmuşlardır. Osmanlı devletinden bakiye kalan çeşitli kavimler ve aşiretler ulus devletlere bölünerek devlet ve devletçikler oluşturmuşlardır. Osmanlı devletinde Anasırı-ı İslamı oluşturan en büyük topluluklardan olan Kürtler ise diğer kavimlerin aksine Osmanlı devletinin en büyük unsurunu oluşturan Müslüman Türklerle birlikte hareket ederek Batılı emperyalistlere karşı birlikte mücadele vermişlerdir.
1.Dünya savaşının sonunda Batılı emperyalistler Kürtlerin bu tavrına karşılık onları parçalayarak 4 ülke’ye dağıtmışlardır. Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye’de olmak üzere, İran, Irak ve Suriye’ye dağıtılmışlardır. Kürtler ne yazık ki dağıtıldıkları ülkelerde hakkettikleri adalet ve insan haklarından yeterince paylarını alamadılar. İşte bu yüzden yaşadıkları ülkelerde hem huzur, adalet ve barış bulamadılar, hem de o ülkelere huzur vermediler.
Demokratik rejimle idare edilen Türtkiye’de nispeten bazı haklara sahip olmakla birlikte özellikle ana dilde eğitim hakkının olmaması, köylerin Kürtçe isimlerinin değiştirilmesi demokrasinin kesintiye uğratıldığı 12 Eylül cunta rejiminin zulme varan bir takım uygulamaları nedeniyle Kürt sorunu asli mecrasından saptırılarak emperyalist ülkelerin destek ve himayelerinde kurulan PKK ile birlikte terörle anılmağa başlamıştır. Çünkü PKK mücadele stratejisini silahlı çatışmalara dayandırmış ve kurulduğundan bu yana onbinlerce masum insanın kanına girdiğinden Kürt sorunu terör ve güvenlik boyutu ile öne çıkmıştır.
Türkiye dışındaki diğer ülkelerde de Kürtlerin Kültürel ve kimlik haklarının tanınması konusunda sorunlar yaşanmıştır. Zamanla Kürt sorunu Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerin temel sorunu haline gelmiştir.
Kürt Sorununun Vardığı Sonuçlar
1-Kürt sorunu Ağırlıklı olarak 4 Müslüman ülkenin temel sorunu haline gelmiştir.
2-Dün daha çok aşiret, beylik ve bir takım imtiyazların alınmasına tepki olarak ortaya çıkan bu sorun bu gün etnik temeller üzerine oturtularak bölücü ve ayrılıkçı bir hale bürünmüştür.
3.Bu sorun sadece basit bir terör sorunu değildir.
4.Bu sorun sadece Türkiye’nin bir iç sorunu olmaktan çıkıp, uluslararası bir sorun haline getirilmiştir.
5.Bu sorunun bir parçasını teşkil eden PKK terör örgütü bugün uluslar arası derin güçlerin Ortadoğu İslam coğrafyasındaki hedeflerini gerçekleştirmeleri için oynadıkları satranç oyununda bir piyon veya taşeron haline gelmiştir.
6.Bu rejimi kuran derin güçler, bu sorundan nemalanmaktadırlar. (Kimi silah satışlarından, kimi uyuşturucu ticaretinden, kimisi de dikkatleri sürekli bu soruna çekerek yolsuzluklarını bu sorunla ört bas ederek )
7.Bu sorun daha önce Rejim sorunu iken etnik temellere dayandırılarak Müslüman halklar (Türklerle-Kürtler-İranlılarla-Kürtler ve Araplarla-Kürtler) arasında da çatışma ve bölünmeye zemin hazırlayacak boyuta vardırılmıştır.
8. Bu sorun, Türkiye’nin ekonomisini tehdit eder boyutlara varmıştır.( 40 yılda en iyimser tahminlere göre yaklaşık 450-500 milyar dolar heba edilmiştir. Hala da heba edilmektedir.)
9. Bu sorun küçümsendiği veya görmezden gelindiği için için PKK örgütü taban bulmuş ve tabanını Türkiye dışındaki Komşu Müslüman ülkelere de yaymıştır.
10.Bu sorun emperyalist ve Siyonist güçlerce Türkiye başta olmak üzere diğer komşu Müslüman ülkelere karşı BOP, BİP gibi planlarının tahakkuku için koz olarak kullanılmaktadır.
Çözüm Önerileri
1-Kürt sorunu ve terör sorunu birbirinden ayrılmalıdır.
2-Kürt sorunununa sadece güvenlikçi bir anlayışla yaklaşılmamalıdır.
3-Kürt sorunu konusunda, bu sorunu kullanarak nemalanan terör örgütü (PKK-PYD-YPG) ve onun destekçileri ve hamilerinin (ABD-AB-İsrail) oyunları ve planlarını boşa çıkartacak yeni stratejiler geliştirilmelidir.
4-Soruna temel insan hakları, İslam kardeşliği ve adalet ekseninden yaklaşılmalıdır.
5-Geçmişte iyi niyetlerle başlatılan ancak sorunu çözmek bir yana daha da azgınlaştıran “Çözüm Süreci”nden ders çıkartılarak daha ayağı yere basan, bölge gerçeklerini dikkate alan kalıcı ve adil çözümler ortaya konulmalıdır.
6-Kürt sorunun çözümü için Türkiye’deki tüm siyasi partiler, insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları Kanaat önderleri, aşiretler, din adamları ve aydınların yanı sıra bu soruna muhatap olan İran, Irak ve Suriye yönetimleri ve bu ülkelerdeki silahlı mücadele yerine demokratik ve kültürel hak mücadelesini esas alan siyasi partileri, Kanaat önderleri, aşiretleri, din adamları ve aydınları da bir araya getirip Kürt sorunun temelden ve adil bir biçimde çözümlenmesi hususunda adımlar atılmalıdır.
7-Türkiye’de Kürt sorununun çözümlenmesi hususunda demokratik adımların atılması yanında, ekonomik, kültürel ve sosyal projelerde geliştirilmelidir. Bu manada; dünya’nın en büyük Kalkınma ve entegre projelerinden olan GAP’ın bir an önce tam anlamıyla bitirilip hem o bölgelerde yaşayan insanların istihdamlarının sağlanarak refahlarının artırılması, hem de ülkemizin tarımsal, sanayi, sosyal ve kültürel anlamda gelişmesi sağlanmalıdır.
8-Kürt sorunu, pragmatik yaklaşımlar sergilenerek günü birlik siyasete kurban edilmemelidir. Bu sorun ülkemizdeki tüm siyasi partilerce sahiplenip, sadece bir siyasi parti ve örgütün insafına ve istismarına maruz bırakılmamalıdır.
9-Kürt sorununun çözümü hususunda kesinlikle tek bir siyasi parti, örgüt muhatap alınmamalıdır. Geçmişte bunun acı sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bu yüzden öncelikle devlet bu soruna adalet ve temel insan hakları ekseninde yaklaşmalıdır. Bir takım milliyetçi partiler veya grupların psikolojik baskılarına boyun eğmemeli ve ülkemiz, bölgemiz ve halkımız için adil ve doğru olan politikaları hayata geçirmelidir.
10-Kürt sorununa İslam kardeşliği referans alınarak pratik çözümler sunulabilir. Esasen İslam ırkları hiçbir biçime inkar etmez. Irkları Yüce Allah’ın (cc) kudretinin ve yaratma sanatının nişanesi olarak görür ve kabul eder. Ancak Irkçılığı ise kesin bir biçimde reddeder. Dolayısıyla Adem’den (A.S) dolayı insan, Hz Muhammed (sav)’den dolayı da hem insan hemde Müslüman olan Türkler-Kürtler, Araplar, Farısilerin ortak bir paydada birleşerek Allah’ın doğuştan bahşettiği haklardan birlikte istifade etmelerinden daha doğal ne olabilir ki.
11-Bölge halkının daha süratli, etkin ve yaygın bir biçimde hakkettiği hizmetleri alabilmesi için daha çok yatırım yapılmalıdır.
Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV) “ Bir Müslüman kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek manada mü’min olamaz” buyurmaktadır. Dolayısıyla biz Türkler kendi ana dilimizi nasıl hiçbir baskı altında olmadan konuşup bu dilde eğitim ve neşriatta bulunabiliyorsak Kürt kardeşlerimizin de, Arap kardelerimizin de kendi ana dillerini konuşmaları ve bu dilde eğitim ve neşriyatta bulunmaları hem insanlığın, hem de İslam kardeşliğinin gereğidir.
Her soruna olduğu gibi Kürt sorununa da hak ve adalet ekseninde yaklaşılırsa elbette çözümü de kolaylaşacaktır. Aynı zamanda ülkemizin başına bela olan teörün de kökünün kazınması mümkün olacaktır. Türkiye’de yaşayan her bir insanın huzuru, mutluluğu, refahı ve kardeşliği esas alınmalıdır. Türkiye’de yaşayan her bir insanımız, ülkemizin, birliği, dirliği, esenliği, huzuru ve barışı için çaba harcamalıdır. Her türlü bölücülük ve ayrımcılıktan uzak durmalıdır ki Türkiye ve Türkiye’de yaşayan Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkez,Alevi-Sunni geleceğe birlikte yürüyebilsinler.
Selam, hidayete tabi olanlara.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Nureddin KAYA
Yeniden Çözüm Süreci Ama Nasıl ?
Türkiye, yaklaşık yarım asra varan bir süreden beri temelini Kürt sorununun oluşturduğu terörle mücadele etmektedir. Gerek kendi iç dinamiklerinden ve gerekse dış etkenlerden kaynaklanan nedenlerle ülkemizin en büyük sorunu haline gelen Kürt sorunu ve terörle mücadale sürecinde yaklaşık 40-50 bin civarında insamızı kaybetmenin yanı sıra yüzmilyarlarca liralık ekonomik kayıp ta yaşanmıştır. Son yıllarda ise Irak ve Suriye’deki devlet otoritesinin nerdeyse ortadan kalması ile birlikte özellikle ABD, İsrail ve Batılı ülkelerin desteği ile bu ülkelerdeki otorite boşluğundan yararlanan PKK’nın Suriye kolu olan PYD-YPG’nin Türkiyenin sınır güvenliğini tehdit etmesiyle birlikte terörle mücadele konseptinde değişikliğe gidilmiş ve terörün kaynağının kurutulması amacıyla Suriye ve Irak’ta büyük operasyonlar düzenlenmiştir. Güvenlik yönü ile bakıldığında bu mücadele stratejisinin ve operasyonların başarılı olduğu görülmektedir. Ancak başarının kalıcı olduğu hususunda tereddütler vardır.
Bundan dolayıdır ki Türkiyenin Kürt sorunu ve terörle mücadele konusunda tam anlamıyla sonuç alması ve bu sorunu çözebilmesi için Güvenlik tedbirlerinin yanıs sıra bir dizi projeler geliştirip bunları hayata geçirmesi gerekmektedir. Öncelikle Kürt sorunu ile terör sorununu ayrı tutmamız gerektiği kanaatindeyim.
Çünkü Kürt sorunu özellikle Osmanlı devletinin yıkılması ile birlikte ivme kazanmış bir sorundur. Osmanlı devletinin yıkılmasından ve tarih sahnesinden çekilmesinden sonra gücü ele geçiren Batılı Emperyalistler Ortadoğu’daki sınırları adeta cetvelle cizer gibi yeniden oluşturmuşlardır. Osmanlı devletinden bakiye kalan çeşitli kavimler ve aşiretler ulus devletlere bölünerek devlet ve devletçikler oluşturmuşlardır. Osmanlı devletinde Anasırı-ı İslamı oluşturan en büyük topluluklardan olan Kürtler ise diğer kavimlerin aksine Osmanlı devletinin en büyük unsurunu oluşturan Müslüman Türklerle birlikte hareket ederek Batılı emperyalistlere karşı birlikte mücadele vermişlerdir.
1.Dünya savaşının sonunda Batılı emperyalistler Kürtlerin bu tavrına karşılık onları parçalayarak 4 ülke’ye dağıtmışlardır. Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye’de olmak üzere, İran, Irak ve Suriye’ye dağıtılmışlardır. Kürtler ne yazık ki dağıtıldıkları ülkelerde hakkettikleri adalet ve insan haklarından yeterince paylarını alamadılar. İşte bu yüzden yaşadıkları ülkelerde hem huzur, adalet ve barış bulamadılar, hem de o ülkelere huzur vermediler.
Demokratik rejimle idare edilen Türtkiye’de nispeten bazı haklara sahip olmakla birlikte özellikle ana dilde eğitim hakkının olmaması, köylerin Kürtçe isimlerinin değiştirilmesi demokrasinin kesintiye uğratıldığı 12 Eylül cunta rejiminin zulme varan bir takım uygulamaları nedeniyle Kürt sorunu asli mecrasından saptırılarak emperyalist ülkelerin destek ve himayelerinde kurulan PKK ile birlikte terörle anılmağa başlamıştır. Çünkü PKK mücadele stratejisini silahlı çatışmalara dayandırmış ve kurulduğundan bu yana onbinlerce masum insanın kanına girdiğinden Kürt sorunu terör ve güvenlik boyutu ile öne çıkmıştır.
Türkiye dışındaki diğer ülkelerde de Kürtlerin Kültürel ve kimlik haklarının tanınması konusunda sorunlar yaşanmıştır. Zamanla Kürt sorunu Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerin temel sorunu haline gelmiştir.
Kürt Sorununun Vardığı Sonuçlar
1-Kürt sorunu Ağırlıklı olarak 4 Müslüman ülkenin temel sorunu haline gelmiştir.
2-Dün daha çok aşiret, beylik ve bir takım imtiyazların alınmasına tepki olarak ortaya çıkan bu sorun bu gün etnik temeller üzerine oturtularak bölücü ve ayrılıkçı bir hale bürünmüştür.
3.Bu sorun sadece basit bir terör sorunu değildir.
4.Bu sorun sadece Türkiye’nin bir iç sorunu olmaktan çıkıp, uluslararası bir sorun haline getirilmiştir.
5.Bu sorunun bir parçasını teşkil eden PKK terör örgütü bugün uluslar arası derin güçlerin Ortadoğu İslam coğrafyasındaki hedeflerini gerçekleştirmeleri için oynadıkları satranç oyununda bir piyon veya taşeron haline gelmiştir.
6.Bu rejimi kuran derin güçler, bu sorundan nemalanmaktadırlar. (Kimi silah satışlarından, kimi uyuşturucu ticaretinden, kimisi de dikkatleri sürekli bu soruna çekerek yolsuzluklarını bu sorunla ört bas ederek )
7.Bu sorun daha önce Rejim sorunu iken etnik temellere dayandırılarak Müslüman halklar (Türklerle-Kürtler-İranlılarla-Kürtler ve Araplarla-Kürtler) arasında da çatışma ve bölünmeye zemin hazırlayacak boyuta vardırılmıştır.
8. Bu sorun, Türkiye’nin ekonomisini tehdit eder boyutlara varmıştır.( 40 yılda en iyimser tahminlere göre yaklaşık 450-500 milyar dolar heba edilmiştir. Hala da heba edilmektedir.)
9. Bu sorun küçümsendiği veya görmezden gelindiği için için PKK örgütü taban bulmuş ve tabanını Türkiye dışındaki Komşu Müslüman ülkelere de yaymıştır.
10.Bu sorun emperyalist ve Siyonist güçlerce Türkiye başta olmak üzere diğer komşu Müslüman ülkelere karşı BOP, BİP gibi planlarının tahakkuku için koz olarak kullanılmaktadır.
Çözüm Önerileri
1-Kürt sorunu ve terör sorunu birbirinden ayrılmalıdır.
2-Kürt sorunununa sadece güvenlikçi bir anlayışla yaklaşılmamalıdır.
3-Kürt sorunu konusunda, bu sorunu kullanarak nemalanan terör örgütü (PKK-PYD-YPG) ve onun destekçileri ve hamilerinin (ABD-AB-İsrail) oyunları ve planlarını boşa çıkartacak yeni stratejiler geliştirilmelidir.
4-Soruna temel insan hakları, İslam kardeşliği ve adalet ekseninden yaklaşılmalıdır.
5-Geçmişte iyi niyetlerle başlatılan ancak sorunu çözmek bir yana daha da azgınlaştıran “Çözüm Süreci”nden ders çıkartılarak daha ayağı yere basan, bölge gerçeklerini dikkate alan kalıcı ve adil çözümler ortaya konulmalıdır.
6-Kürt sorunun çözümü için Türkiye’deki tüm siyasi partiler, insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları Kanaat önderleri, aşiretler, din adamları ve aydınların yanı sıra bu soruna muhatap olan İran, Irak ve Suriye yönetimleri ve bu ülkelerdeki silahlı mücadele yerine demokratik ve kültürel hak mücadelesini esas alan siyasi partileri, Kanaat önderleri, aşiretleri, din adamları ve aydınları da bir araya getirip Kürt sorunun temelden ve adil bir biçimde çözümlenmesi hususunda adımlar atılmalıdır.
7-Türkiye’de Kürt sorununun çözümlenmesi hususunda demokratik adımların atılması yanında, ekonomik, kültürel ve sosyal projelerde geliştirilmelidir. Bu manada; dünya’nın en büyük Kalkınma ve entegre projelerinden olan GAP’ın bir an önce tam anlamıyla bitirilip hem o bölgelerde yaşayan insanların istihdamlarının sağlanarak refahlarının artırılması, hem de ülkemizin tarımsal, sanayi, sosyal ve kültürel anlamda gelişmesi sağlanmalıdır.
8-Kürt sorunu, pragmatik yaklaşımlar sergilenerek günü birlik siyasete kurban edilmemelidir. Bu sorun ülkemizdeki tüm siyasi partilerce sahiplenip, sadece bir siyasi parti ve örgütün insafına ve istismarına maruz bırakılmamalıdır.
9-Kürt sorununun çözümü hususunda kesinlikle tek bir siyasi parti, örgüt muhatap alınmamalıdır. Geçmişte bunun acı sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bu yüzden öncelikle devlet bu soruna adalet ve temel insan hakları ekseninde yaklaşmalıdır. Bir takım milliyetçi partiler veya grupların psikolojik baskılarına boyun eğmemeli ve ülkemiz, bölgemiz ve halkımız için adil ve doğru olan politikaları hayata geçirmelidir.
10-Kürt sorununa İslam kardeşliği referans alınarak pratik çözümler sunulabilir. Esasen İslam ırkları hiçbir biçime inkar etmez. Irkları Yüce Allah’ın (cc) kudretinin ve yaratma sanatının nişanesi olarak görür ve kabul eder. Ancak Irkçılığı ise kesin bir biçimde reddeder. Dolayısıyla Adem’den (A.S) dolayı insan, Hz Muhammed (sav)’den dolayı da hem insan hemde Müslüman olan Türkler-Kürtler, Araplar, Farısilerin ortak bir paydada birleşerek Allah’ın doğuştan bahşettiği haklardan birlikte istifade etmelerinden daha doğal ne olabilir ki.
11-Bölge halkının daha süratli, etkin ve yaygın bir biçimde hakkettiği hizmetleri alabilmesi için daha çok yatırım yapılmalıdır.
Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV) “ Bir Müslüman kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek manada mü’min olamaz” buyurmaktadır. Dolayısıyla biz Türkler kendi ana dilimizi nasıl hiçbir baskı altında olmadan konuşup bu dilde eğitim ve neşriatta bulunabiliyorsak Kürt kardeşlerimizin de, Arap kardelerimizin de kendi ana dillerini konuşmaları ve bu dilde eğitim ve neşriyatta bulunmaları hem insanlığın, hem de İslam kardeşliğinin gereğidir.
Her soruna olduğu gibi Kürt sorununa da hak ve adalet ekseninde yaklaşılırsa elbette çözümü de kolaylaşacaktır. Aynı zamanda ülkemizin başına bela olan teörün de kökünün kazınması mümkün olacaktır. Türkiye’de yaşayan her bir insanın huzuru, mutluluğu, refahı ve kardeşliği esas alınmalıdır. Türkiye’de yaşayan her bir insanımız, ülkemizin, birliği, dirliği, esenliği, huzuru ve barışı için çaba harcamalıdır. Her türlü bölücülük ve ayrımcılıktan uzak durmalıdır ki Türkiye ve Türkiye’de yaşayan Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkez,Alevi-Sunni geleceğe birlikte yürüyebilsinler.
Selam, hidayete tabi olanlara.